Macron, Brut'e verdiği mülakatta, ayrımcılıkların ihbar edilmesi amacıyla devletin, insan hakları savunucuları ve derneklerin yöneteceği ulusal bir platformun Ocak ayında kurulacağını bildirdi.

Macron, "Bugün ten rengimiz beyaz olmadığında, çok daha fazla kontrole tabi tutuluyoruz (...) Bir sorun faktörü olarak tanımlanıyoruz ve bu katlanılmaz" dedi.

Polisler tarafından şiddet uygulandığını da kabul eden Macron, slogan haline geldiğini savunduğu "polis şiddeti" kavramı yerine "polisler tarafından şiddet" kavramını tercih etti.

"Polis şiddeti terimini tekrarlamakta bir sorunum yok ama onu bozuyorum" diyen Macron, "Siyasi projesi olan insanlar için bir slogan haline geldi. Şiddetli olan polisler var ve cezalandırılmalı" diye ekledi.

Toplumdaki şiddetin varlığına karşı her iki taraf için de "sıfır tolerans" olması gerektiğini ifade eden Macron, eylemlerde anarşist grup Black Bloc'u da hedef aldı.

'BİZ TÜRKİYE DEĞİLİZ'

Otoriterleşme yaşandığına yönelik İngiliz medyasındaki eleştirilere de cevap veren Macron, " Fransa'da ve yurtdışında hakkımda söylenenler umurumda değil. Gazeteciler bu tartışmaya ilişkin çarpık bilgiler yayıyorlar (devletin otoriterleşmesi etrafında). Bazıları Fransa'da özgürlükleri kısıtlayacağımızı düşünüyor. Ama ben burada olduğum sürece, böyle olmayacak. Gösteri özgürlüğünün tehlikede olduğu bir ülke miyiz? Hayır. Basın özgürlüğüz zan altında mı? Hayır" şeklinde konuştu.

Macron, "Biz Macaristan, Türkiye ya da başkası değiliz. Otoriter bir devlet değiliz" vurgusunda bulundu.

'TÜM DİNLERİ ELEŞTİREBİLİRİZ'

Mila isimli 16 yaşındaki genç bir kadının İslam dinini eleştirdiği için ölüm tehditleri alması konusunda da konuşan Macron, "Mila olayı hoşgörülemez. Fransa'dan bir dini eleştirilemeyeceğini düşünen insanların mağdurudur. Ama tüm dinleri, tüm felsefeleri eleştirebiliriz" dedi.

Macron şunları ekledi: " Fransa'nın İslam'la bir sorunu yok. Kuran'ı ilk çeviren ülkelerden biriyiz. Ama biz projemizi din ve siyasetin ayrılması üzerine kurduk"