Koçak: Sokaklarda olmanın ve direnmenin zamanı

Cenevre’de tecride karşı açlık grevinde olan Mehmet Ali Koçak’ın direnişi 50. gününde. Koçak, “Sessizlik duvarını yıkmanın zamanı geldi, asıl önemli olan zindanlara ses vermek” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmıx tecridi kırmak ve Hakkâri Milletvekili Leyla Güven ve zindanlarda öncülüğünde açlık grevlerini sahiplenmek amacıyla 20 Şubat’ta Cenevre’de süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlayan Mehmet Ali Koçak’ın direnişi 50. gününe girdi.

Eylemine 20 Şubat’ta Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi önünde başlayan Koçak, Cenevre Polisinin bazı gerekçelerle BM önünde açlık grevini sürdürmesine izin vermemesi üzerine, Cenevre Kürt Toplum Merkezinde eylemini yürütme kararı almıştı.

‘İMRALI ZİNDANININ KAPILARI AÇILMALI’

Direnişinin 50’inci gününde ANF’ye konuşan Koçak, bir kez yine bedel ödemeye hazır olduklarını ifade ederek, “Önemli olan yaşanan bu direniş karşısında içinde bulunduğumuz sessizlik duvarının tam anlamıyla yıkılması, İmralı zindanının kapılarının açılmasıdır” dedi.

Cenevre Kürt Toplum Merkezinde eylemini sürdüren Koçak’ın sağlık durumu gün geçtikçe biraz daha kötüye gitse de, Koçak her defasında sağlığına yönelik soruları yanıtsız bırakmayı tercih ediyor veya “çok iyiyiz ve moralliyiz” demekle yetiniyor.

‘DİRENİŞ VE DAYANIŞMA BÜYÜTÜLMELİ’

Hem İsviçreli hem de Kürdistanlılar tarafından destek ziyaretleri almaya devam eden Koçak, yapılan ziyaretler esnasında hem tecride hem de açlık grevi direnişlerinin geldiği kritik aşamaya dikkat çekiyor ve eylemlerinin anlam ve önemine vurgu yapıyor. Kürdistanlılara direnişi, İsviçrelilere ise dayanışmanın büyütülmesi gerektiği çağrısı yapan Koçak, sık sık, “Tecrit bir insanlık suçudur, buna karşı ses çıkarmak sadece Kürt’ün değil, kendisine insanım diyen herkesin sorumluluğundadır” ifadelerini kullanıyor.

‘GEÇ KALMIŞ BİR DİRENİŞTİ’

Bugün yürütülen açlık grevi direnişlerini, Leyla Güven’in dediği gibi “geç kalınmış bir eylem” olarak değerlendiren Koçak, “Keşke daha önce başlatmış olsaydık. Geç kalınmış olsa da bizler bu eylemleri büyüteceğiz, geliştireceğiz. Sonuç almayıncaya kadar bu eylemlerimiz sürdüreceğiz ve tecridi kıracağız” diye ekledi.

Kendilerine bu direnme gücünü Öcalan’ın ve Kürt halkının verdiğini söyleyen Koçak, “Eylemlerimiz ne kadar uzun sürerse sürsün, kritik aşamayı aşsak da bizler direneceğiz. Sonuç almayıncaya kadar, bu tecridi kırmayıncaya kadar eylemlerimiz devam edecek. Bizler moralliyiz, dirençliyiz kazanacağımıza inanıyoruz” diye konuştu.

TÜRKİYE’Yİ BİR ÇETE YÖNETİYOR

Türkiye’de devlet diye bir kurumun kalmadığını, ülkenin artık bir çetenin varlığıyla yönetildiğine dikkat çeken Koçak, “Bu çete, Kürtlerin kanı ve katliamı üzerinden kendilerini ayakta tutmaya çalışıyorlar. Bu çetenin Kürtlerin üzerine bu kadar gelmesinin sebebi ise DAİŞ’in Rojava ve Suriye’de yenilmesidir. Çünkü, DAİŞ’i kurup yöneten Türkiye’deki bu çetedir. Ne AKP ne de MHP, DAİŞ’in bu yenilgisi kendisine yediremiyor ve bütün hırçınlıklarıyla Kürtlere saldırmaya çalışıyor. Önderliğimize yönelik tecritte bu politikanın bir parçasıdır. Önderliğimizin varlığından, düşüncelerinden, Rojava’da hayat bulan paradigmasından korkuyorlar” şeklinde konuştu.

‘ASIL ÖNEMLİ OLAN ZİNDANLARA SES VERMEK’

Cezaevlerinde tecride karşı yapılan eylemler sonrası yaşanan şahadetleri de anan Koçak, zindanlarda yürütülen açlık grevi direnişlerinin daha ağır bir şekilde devam ettiğini dikkat çekti. Koçak, “Zindanlarda arkadaşlarımız üzerinde ağır bir tecrit var. Buna rağmen kahramanca bir direniş sergileniyor. Çok ağır şartlarda hücrelerde bir direniş sürdürüyorlar. Öncelikli olarak zindandaki arkadaşlarımız sağlık durumlarıdır halkımız bu gidişata dur demeli ve zindanlara ses vermelidir. Eylemlerini her bölgeye yaymalı, metropollere taşımalıdır” dedi.

‘DURMANIN ZAMANI DEĞİL’

Koçak son olarak şunları ifade etti: “Artık durmanın zamanı değil, sokaklarda olmanın ve direnmenin zamanıdır. Düşmanımız barbardır, Kürtlerin yokluğu üzerinden kendini var eden bir siyaset yürütüyorlar buna dur demek gerek. Kim elinden ne geliyorsa onu yapsın ama yeter ki bu direnişin bir parçası olsun. Aynı zamanda Avrupa’ya ve onun kurumlarına da artık bu suç ortaklığına son verme çağrısı yapıyoruz. Bizim taleplerimiz en insanı taleplerdir. Tecrit bir insanlık suçudur kimse buna sessiz kalamaz.”