19 Temmuz: Kürtler, devrim ve özgürlük

Sene 1963 iken, BAAS rejimi, darbeyle iktidara geçti. Tıpkı Türk devleti gibi, o da Kürtleri "Suriye'nin tehdidi" olarak gördü ve senelerce ağır baskı altında tuttu; kimliksizleştirmeyi hedefledi, 'Arap Kemeri' adı altında Araplaştırma politikası uyguladı

Rojava'ya 1960'lı yıllarda Arap nüfusun yerleştirilmesi de Kürtleri bitirmenin, eritmenin tezahürüydü. Yine tıpkı -başarılı olamasalar da- Türk devleti ve Saddam gibi.

BAAS, 'Arap Kemeri' politikasıyla Rojava'nın demografisini bozmayı başardı.

Ancak buna rağmen Kürtler kimliklerini, örgütlülüğünü korudu.

Devrimde nasıl ki Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın paradigması belirleyici olduysa, Öcalan'ın, Rojava'nın hafızasında da 1979'dan beri karşılığı var. Öcalan, 29 Temmuz 1979’da Rojava’ya geçti. Türkiye'deki 1980 Askeri Darbesi’ni öngören Öcalan, Urfa’nın Suruç ilçesi üzerinden Kobanê’ye geçti. Bu, Rojava'nın tabiri caizse bir akademiye dönüşmesine vesile oldu. Bu akademinin yüzlerce Rojavalı genci, özgürlük saflarına katıldı.

Arap Baharı diye anılan halk hareketleri, 2011'de Suriye'ye de sıçradı. Esad iktidarı, eylemleri silahla bastırmayı deneyince, şiddet bu coğrafda da yayılmaya başladı. Türkiye de dahil bazı bölge devletlerinin Esas'ı düşürme projesi de süreci sertleştirdi; çetelerin silahlandırılması ile iç savaş vuku buldu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, "Nerede imkan varsa orada çalışırsın, ne kadar imkan varsa o kadar çalışır, sonuç alırsın" sözüne, Rojava'da sadık kalındı...

Kürtler, iç savaşa temkinli yaklaştı ve demokratik çözümde ısrarcı oldu ancak bu demokratik olgunluğun rejimde karşılık bulmaması ile PYD öncülüğünde, 3. Yol esas alındı ve 2012’de Halk Meclisleri kurulmaya başlandı. Halk Meclisleri etkinliğini artırınca, rejim saldırı ve gözaltılara başvurdu ancak rejim için bunun bedeli, birçok noktada Halk Meclislerinin yönetimi devralması oldu.

DEVRİM BAŞLIYOR

Rejimin on yıllardır uyguladığı politikalar, en çok Kobanêlileri olumsuz etkilemişti. Kobanê Halk Meclisi, bu gidişatı durdurmanın fırsatını kaçırmadı; 19 Temmuz 2012’de Kobanê'nin yönetimini üstlendi. Bu, Rojava Devrimi'ne giden yolda en görkemli ateşti.

Aynı dönemde Halk Savunma Birlikleri (YPG) kuruldu. YPG, Efrîn’den Dêrik’e kadar Rojava bölgelerini rejimin elinden kurtardı. Hesekê ve Qamişlo’daki küçük bölgeler dışında Rojava topraklarında rejimin varlığı kalmadı.

YPG, yerel direniş timleri ve takımlarını harekete geçirerek, her tarafa baskın yapıyordu. Rejimin başlıca kaleleri kuşatılırken, düşmanın tüm silahları ve halka ait olan tüm yerler alınıyordu. Esir alınan rejim güçlerine ise kötü muamelede bulunulmuyordu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın perspektifine sahip çıkan Kürtler ve dostları, Kobanê'yi kurtarıyor; Rojava’da özgürlük bayramı başlıyordu.

KOBANÊ'NİN ARDINDAN

Kobanê'nin ardından Efrîn, Serêkaniyê, Dirbesiyê, Amûdê, Dêrik, Girkê Legê, Tirbespiyê ve Til Temir’de de halk yönetimi ele geçiriyordu. Suriye’nin Halep, Reqa ve Hesekê kentlerindeki Kürt mahallelerinde de rejim güçleri mahallelerden çıkarılıyordu.

TÜRK DEVLETİ VE ÇETELER SALDIRIYORDU

Türk devleti destekli çeteler ise devrime saldırmaya başlıyor ancak sonuç alamıyordu. Türkiye destekli Asifet Şimal adındaki, grubun, 2012'deki Efrîn’in Qestel Cindo köyü üzerinden yaptığı saldırı boşa çıkarılmıştı. Saldırılar durmuyor; Halep’ten Antep’e, oradan Urfa Ceylanpınar’a geçen çeteler, 11 Kasım 2012’de bu kez Serêkani’ye saldırıyordu. Bu saldırılar günbegün sürüyor ve siviller de katlediliyor ancak devrim korunuyordu. Efrîn, Halep’teki Şeyh Maksut ve Eşrifiye Kürt mahalleleri ile Şehba’nın Tel Aran ve Tel Hasıl, Naman, Ehraz Beldeleri ile Bab ile Cerablus’taki Kürt köyleri de saldırı altındaydı. Halktan milisler ve YPG'nin direnişi, devrimi büyütüyordu. 2013'te de yine Türk devletinin desteğiyle DAİŞ'in vahşi saldırıları başlayacaktı.

Türkiye, Kürtlerin ilerleyişini engellemek için her yolu deneyecekti. Kürtlere karşı DAİŞ, Nusra çetelerini kurtarıcı olarak gördü ve onlara türlü destekler sundu. Kobanê'nin gerçek sahiplerine kavuşması Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı da endişelendiriyor, bu, kendisinin çetelere desteğiyle birlikte "Kobanê düştü düşecek" sözüyle de acınası halde açığa çıkıyordu.

Halk, YPG/YPJ, enternasyonalistler ve demokratik kamuoyu devrimi sahipleniyor ve koruyordu.

ÖZERKLİK İLANLARI

Rojava’nın Kürt, Arap, Süryani, Asuri, Keldani, Ermeni, Çerkes ve Türkmen halklarının temsilcileri, 21 Ocak 2014’te Demokratik Özerk Yönetim’in kuruluşunu ilan etti.

Demokratik Özerk Yönetim, Rojava bölgelerinde yönetimi sağlama amaçlı 21 komite oluşturdu: Dış İlişkiler, Savunma, İçişleri, Belediyeler, Maliye, Toplum İşleri, Eğitim, Tarım, Sağlık, Ticaret, Ekonomi, Kültür, Ulaştırma, Gençlik ve Spor, Turizm ve Çevre, Din İşleri, Kadın, İnsan Hakları, Ulaştırma, Lojistik, Adalet ile Enerji.

Rojava’nın Cizire kantonunda, 2014'ün ilk ayında demokratik özerklik ilan edildi.

Batı Kürdistan'ın üç kantonundan biri olan Cizire Kantonu'nun, başkanlık sistemi ve 22 bakanlıkla yönetilmesine karar verildi.

Rojava’nın Kobanê Kantonu da bir hafta sonra, özerk yönetimini ilan etti.

Kobanê Kantonu'nda da yürütme meclisi başkanı, iki yardımcısı ve 22 bakanla yönetilmesi kararı alındı.

Rojava'nın Cizîrê ve Kobani kantonlarından sonra Efrîn Kantonu da Demokratik Özerk Yönetimi'ni aynı ayın sonunda ilan etti.

Suriye’nin kuzeyinde Şehba mıntıkası olarak bilinen bölge de dördüncü kanton olarak ilan edildi. Karar, Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu Kurucu Meclisi’nin 3. Toplantısı’nda, 2017'de alındı.

ÖRGÜTLENME BÜYÜDÜ

Rojava'da 19 Temmuz Devrimi ile örgütlenme ve kendini yönetme yeni bir boyut kazandı. Siyasi olarak Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) öncülüğünde başlatılan örgütlenme; siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, öz savunma, diplomasi, eğitim, hukuk, kadın ve gençlik ile diğer tüm alanlarda sürdü.

Devrimden sonra da Meclisa Gel a Rojavayê Kurdistanê (MGRK) -Rojava Kürdistanı Halk Meclisi kuruldu.

Güney Kürdistan’ın başkenti Hewlêr’de MGRK ile ENKS, gerçekleştirdikleri görüşmeler sonrası Kürt Yüksek Konseyi’ni (KYK) ilan etti.

Qamişlo Katliamı sonrası temelleri atılan Halk Savunma Birlikleri (Yekîneyên Parastina Gel, YPG), 2011 yılına gelindiğinde resmi olarak duyurulmuştu. YPG ve daha sonra resmi olarak kurulacak olan YPJ’nin Dêrik’ten Hesekê’ye, Kobanê’den Efrîn’e ve Şêx Meqsûd’dan Şengal’e kadar başarıları, tüm dünyada duyuldu.

Kent içindeki güvenliği sağlamak amacıyla da 2013 yılında Kobanê’de Asayiş Güçleri kuruldu.

ROJAVA SÖZLEŞMESİ

Rojava’nın Amûdê kentinde 6 Ocak 2014 tarihinde toplanan Rojava Demokratik Özerklik Yönetimi Yasama Meclisi, Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ni kabul etti. Toplumsal Sözleşme’nin giriş bölümü şu ifadelerden oluşuyordu:

“Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için; demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için; kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için; savunma, öz savunma, inançlara özgürlük ve saygı için bizler, demokratik özerk bölgelerin halkları, Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz. Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulus-devleti, askeri ve dini devlet anlayışını, aynı zamanda merkezi yönetimi ve iktidarı kabul etmez.”

KOBANÊ ZAFERİ

Rojava Devrimi için ateşi fitilleyen Kobanê, 15 Eylül 2014’te insanlık düşmanı DAİŞ çetelerinin kapsamlı saldırılarına karşı 21. yüzyılın en görkemli direnişini sergiledi. 134 gün süren savaşın sonrasında Kobanê özgürleşti. 15 Eylül’den 24 Ocak’a kadar 600’ü aşkın YPG/YPJ savaşçısı şehit düştü.

Tarihler 26 Ocak 2015'i gösterdiğinde, Kobanê'de çetelerin işgalciliğine karşı insanlık zafer kazanmıştı. YPG Genel Komutanlığı'nın o günkü mesajı şöyleydi:

"Bugün Rojava Kürdistanı'nın Kobanê kenti tümden DAİŞ çetelerinden temizlenerek özgürleştirilmiştir. 133 gündür güçlerimiz DAIŞ terörüne karşı destansı bir direniş sergileyerek halkımızın ve insanlığın umutlarını kırmamıştır. Güçlerimiz zafer sözünü yerine getirmiştir. Bu zafer Rojava devriminin, Demokratik Suriye'nin, insanlığın zaferidir. DAIŞ çetelerinin karanlığı ve vahşetine karşı Özgürlük çizgisinin zaferidir.

133 gündür YPG/YPJ savaşçılarımız, Kürdistanın genç kız ve oğulları, Kürdistanın dört parçasından ve dünyanın diğer birçok ülkesinden gelen gönüllüler DAİŞ terörüne karşı şiddetli bir savaş ve büyük bir direniş sergilemiştir. Bu direnişte birçok değerli savaşçımız, Kürdistan'ın genç kızları ve oğulları şehit düşmüş, ancak sonuçta başarıya ulaşan da şehitlerin ruhu ve iradeleri olmuştur. YPG, hiçbir gücün Rojava devrimini yenilgiye uğratamayacağını ve hem kürt halkının hem de bölge halklarının en hakiki savunma gücü olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.

(...)

Bu savaştan galip gelen hakikat, özgürlük ruhu, halkların ve insanlığın özgürlük iradesi olmuştur."

QSD KURULDU

Suriye’de faaliyet yürüten 8 askeri tabur ve yapılanma, birliğin sağlanması için 2015 yılında toplantı yaptı. Toplantıya, Kuzey Suriye’deki en etkili askeri yapılanma olan YPG ve YPJ, Arap aşiretlerin oluşturduğu El-Senadîd Güçleri, El-Cezîra Tugayları Birliği Gücü, Suriye Arap Koalisyonu, Süryani Askeri Meclisi, Ceyş El-Siwar ve Fırat Volkanı Eylem Odası katıldı. Bir çatı askeri sisteminin kurulması kararına varıldı. 15 Ekim 2015 tarihinde yapılan basın açıklaması ile Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) kuruluşu ilan edildi.

QSD, Suriye’nin kuzeyi ve doğusunda, Hol’den Şedadê’ye, Minbic’den Tebqa ve Reqa’ya kadar DAİŞ çetelerinin işgali altında bulunan bölgeleri kurtardı.

Reqa, Tebqa, Minbic ve Derazor’da kurulan sivil meclisler ile bölgenin yönetim çalışmaları sağlanıyor.

KUZEY VE DOĞU SURİYE ÖZERK YÖNETİMİ

Bölgelerin kendi yönetimini oluşturmasının ardından, sivil ve özerk yönetim temsilcileri, ortak bir yönetim ve bölgeler arası koordinasyon oluşturmak için bir araya geldi. 6 Eylül 2018’de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ilan edildi.

KADINLAR

Rojava Devrimi, aynı zamanda "kadın özgürlük devrimi" olarak da tarihe geçti. Devrim, ideolojik ve pratik bakımdan kadın öncülüğünde gelişti; dünyada kadın özgürlük devriminin gelişmesi nezdinde kıvılcım ve rota oldu.

Rojava Devrimi, kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik toplum paradigmasının ilk kapsamlı ve pratik uygulandığı örnek de oldu.

Rojava'da öz savunma ve diplomasi başta olmak üzere kadınlar her alanda öncü ve model oldu.

Kadınlar, Yekîtiya Star Star öncülüğünde komünler, meclisler açtı; Rojava'nın her alanında örgütlendi, birliğini kuvvetlendirdi. Bunları eğitim alanlarının oluşturulması ve kadın akademileri takip etti. Kadınlar, Dil ve Eğitim Hareketi (TZP) çalışmalarına katıldı; Kürt dilinin gelişmesine de öncülük etti.

Bilhassa YPJ’nin kurulmasından sonra, kadınların rolü ve kazanımları büyüdü.

Rojava’da savunma sistemleri kuruldu, kadına yönelik şiddetin önüne geçildi. DAİŞ çetelerinin kırılmasında da tarihi rol oynandı.

Eşbaşkanlık sistemi de yönetimin tüm kurumlarında hayata geçirildi.

BOOKCHİN'İN EŞİ: DEVRİMİN 4. AŞAMASI

Ünlü düşünür Murray Bookchin'in eşi Janet Biehl, Yeni Özgür Politika'ya Rojava izlenimlerini aktarırken, şunları söylüyor:

"Rojava’da yurttaş katılımı tutkusu var, insanlar burada seslerini duyurmak istiyor ve komün toplantılarına katılıyor. Sistem ve devrim konusunda heyecanlılar. Öz yönetimdeki insanlar çok yakından halkların sorunlarını dinliyor.

Dünyanın nihayetinde Kürtlerin, Kürt hareketinin bir tehdit olmadığını, aksine hareketin demokrasiyi temsil ettiğini anlaması gerekiyor. Kürt hareketi kadın özgürlüğünü, ekolojiyi ve tüm ilerici şeyleri savunuyor. İnsanlara daha fazla bilgi verebileceğimizi ve Kürtlerin terörist olmadığını gösterebileceğimize inanıyorum.

Biehl, Murray Bookchin'in üç devrim şeklinde sıraladığı burjuva, Fransız ve Marksist devrim aşamalarından sonra Rojava’da yaşanan devrimsel gelişmeyi "devrimin dördüncü aşaması" olarak nitelendirdiriyor:

"(...) Anarşist olmasının bir nedeni, devletin insanları pasifleştirdiğini düşünmesiydi. Her şeyden önce insanların aktif yurttaş olmalarını, kendi öz yönetimlerinde yer almalarını isterdi. Ve bunun nasıl yapıldığını Rojava’da görmek mümkün. Bence buradaki insanların politik tutkusu onu çok heyecanlandırırdı."

DEVRİME, KÜRDİSTAN'A SALDIRILAR SÜRÜYOR

Türk devleti, Kürtlerin dünyanın takdirini alan, DAİŞ çetelerine karşı zaferine dört parça Kürdistan'daki saldırılarını artırarak yanıt veriyor. Türk devletinin, KDP iş birliğiyle Başûrê Kurdistan'a dönük işgal saldırıları halihazırda sürüyor. Saldırılarda siviller de hedef alınıyor.

Türk devletinin Girê Spî sınır hattına yaptığı askeri sığınak ve yüz binlerce Efrînlinin bulunduğu Şehba ve Til Rifet’e yönelik tehditleri, işgal siyasetinin bir devamı ve Suriye krizini çözüm çalışmalarını darbeleme amaçlı olarak değerlendiriliyor.

Türk devletinin, Irak ve Libya’daki fiili saldırılarıyla da bölgeyi parçalama amacı taşıdığı belirtiliyor.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, bu saldırıların ardından yaptığı açıklamada, "Kuzey ve Doğu Suriye’deki halkın tüm kazanımlarını koruyacağız" mesajını verdi.

Âdem-i merkeziyetçi ve demokratik bir Suriye için mücadele eden Kürtler, hapishanelerdeki yüzlerce DAİŞ'li için de Koalisyon ülkelerini sorumluluk almaya çağırıyor; uluslararası mahkeme kurulmasını istiyor.

Bölge halen DAİŞ’in gizli hücreleri ve işgalci Türk devletinin tehdidi altında. Kürtler, işgal altındaki Efrîn başta olmak üzere Suriye’deki tüm bölgelerde mücadeleyi yükseltiyor.