'Bu sorun çözülmezse önümüzdeki yüzyıla da yansıyacak'

Ukrayna savaşının Rusya ve NATO arasında 30 yıldır devam eden bir gerilim olduğunu, meselenin temeli çözülmezse önümüzdeki yüzyıla da yayılacağını söyleyen Hişyar Özsoy, istemese bile Türkiye’nin de savaş girdabının içerisine çekileceğine işaret etti.

Ukrayna ve Rusya arasındaki gerilim, açık bir savaşa döndü. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ve Rusya Devlet Başkanı Putin’den müzakere çağrıları gelse de henüz savaş dinmiş değil. Rusya askeri Ukrayna’nın başkenti Kiev’i kuşatmaya devam ederken bir yandan da Putin, Ukrayna ordusuna “darbe yapın” çağrısında bulundu. Daha sonra Rusya’dan yapılan açıklamaya göre masayı işaret eden Kiev, müzakereyi reddetti.

Savaş öncesi sert açıklamalar yapan ABD, NATO ve AB ülkeleri çatışmalarla birlikte sadece yaptırım kararları alırken Zelensky ise “Yalnız” bırakıldıklarını söyledi. Batı, son olarak Putin ve Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a yaptırım uygulanacağı açıklamasında bulundu.

Saha sıcak. Anbean taraf açıklamaları ve hamleleri değiştiği gibi çatışma alanlarındaki kayıplar da artıyor. Saha sıcak fakat meselenin temeli bu kadar sıcak değil, yaklaşık 30 yıllık bir sorun.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Üyesi Hişyar Özsoy, bugün yaşanan olayların ardında Sovyetlere karşı kurulan ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasına rağmen Doğu Avrupa’da yayılmacılığını sürdüren NATO’nun varlığına işaret ediyor.

Özsoy’un işaret ettiği başka bir gerçek ise Putin’in tüm bunları savaş çıkarmaya ilişkin bahane olarak kullanması.

Özsoy ile Ukrayna-Rusya savaşının bölgesel- küresel sebep ve sonuçlarını ANF için konuştuk.

Ukrayna ve Rusya’dan masaya oturma çağrıları geldi fakat açıklamalar sürekli değişiyor. Öte yandan birkaç günüdür devam eden açık bir savaş var. Bugün yaşanan koşulların oluşumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Savaşa giden süreç nasıldı?

Bu savaş, basitçe Ukrayna ve Rusya arasında bir durum değil, aksine Doğu Avrupa'da Rusya ve NATO arasında 30 yıldır devam eden gerilimin dışavurumlarından sadece bir tanesi. Bunun arka planında ise NATO'nun 90'lardan bu yana Rusya’ya verilmiş sözlere rağmen sürekli genişleme ve yayılma arzusu yatıyor.

NATO, Sovyetler Birliği’ne karşı kurulmuş bir pakttı; fakat Sovyetler Birliği dağıldığından bu yana NATO, Doğu Avrupa’daki 11 ülkeyi bünyesine dahil etti. Sonuçta, Sovyetler dağıldıktan sonra herkes NATO'nun değişeceğini ve dönüşeceğini zannederken tam tersine, sürekli yayılmacı bir politika izledi. Şunun altını çizmekte fayda var; Berlin duvarı yıkılsın, doğu ve batı Almanya birleşsin diyen Batı, yani ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler, bunun karşılığında sürekli Rusya'ya sözler verdi. Biz NATO’yu Doğu Avrupa’ya doğru genişletmeyeceğiz, dediler. Putin sürekli olarak bunu dile getiriyor. Evet yazılı olarak belirtmediğiniz ama sözlü olarak Clinton dahi bu sözü verdi diye. Aralarında Polonya, Bulgaristan, Romanya, Çekya Cumhuriyeti, Litvanya ile Letonya gibi birçok Doğu ve Orta Avrupa ülkesini bünyesine katan bir NATO var. Hatta Bush, ta 2000 yılında Ukrayna ve Gürcistan'ın da NATO'ya katılması talimatını vermişti.

Dolayısıyla 30 yıldır, Doğu Avrupa'da NATO'nun genişlemesi, Rusya'nın buna karşı çıkması çerçevesinde belli bir gerilim var. Bu gerilimin merkez noktası Ukrayna'dır.

Ukrayna, Doğu Avrupa'nın en büyük ülkesi. 2014'te Amerika'nın desteği ile Ukrayna'da bir darbe oldu ve Rus yanlısı hükümet devrildi. Ekonomik olarak Ukrayna'yı Avrupa Birliği’ne bağlamak isteyen bir yönetim ortaya çıktı. Buna karşılık olarak Kırım önce ilhak edildi, sonra işgal edildi. Yine o dönem Donbass bölgesinde yönetim ele geçirildi. 2014, bu gerilimin bir ayağıydı ve 8 yıl sonra bu gerilim açık bir savaş haline dönüşmüş durumda.

HDP olarak var olan bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?

Elbette biz HDP olarak, tüm bu arka planın yine de Rusya'ya bir zemin oluşturmaması düşüncesindeyiz. Ukrayna, NATO ve Rusya arasında nihayetinde binlerce gerilim var ve bunların müzakere ile çözülmesi ya da idare edilmesi gerekiyor. Şu anki tabloda Rusya, sivil yerleşim yerleri de dahil her yeri vuruyor. Dolayısıyla Doğu Avrupa, Rusya ve NATO siyasetini takip eden herkes, bu gerilimin bir şekilde patlayacağını biliyordu. Hem Putin hem de Zelensky masaya dönme konusunda çeşitli mesajlar verdi; ama bunun ne kadar başarılı olacağını ilerleyen günlerde göreceğiz.

Elbette masaya otursalar bile temel çelişkileri çözmezlerse -ki bu temel çelişkiler de NATO ve Rusya arasındaki gerilimdir- NATO'nun yayılmacılığı, buna karşılık da Rusya'nın askeri anlamda müdahale etmesi, yarın Gürcistan’da da olur, Ukrayna'ya da, başka bir ülkede de... Çünkü Rusya burada genişlemenize izin vermeyeceğim, diyor NATO'ya ve kendisi için tehdit olduğunu söylüyor. Şu aşamada Rusya masaya otursa kesinlikle Ukrayna’dan NATO'ya üye olmayacağına dair yazılı bir söz alacaktır. Öte yandan bu mesele bugünden yarına çözülebilecek bir sorun değil. Korkarız ki Ukrayna meselesi ve Doğu Avrupa, NATO ile Rusya arasında önümüzdeki yüzyılda da temel gerilimlerden biri olacak. Ruslar istediğini alıncaya kadar...

Putin, ısrarla bunun bir işgal değil özel bir harekat olduğunu söylüyor fakat daha önce darbe ile uzaklaştırılan ve Rus yanlısı bir hükümetin yeniden orada iktidar olmasını da istiyor. Ukrayna'yı bir şekilde Avrupa'dan ayrıştıracak bir şey yapmaya çalışıyor. Bu daha önce de belirttiğim gibi 30 yıllık ve çözülmeyen bir mevzudur. Çözümsüzlük olduğu sürece o bölgeyi, yani Doğu Avrupa'yı istikrarsızlığa götürecek bir durumdur aynı zamanda. HDP olarak bütün çatışma alanlarında -bu Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Kafkasya da olabilir- buradaki küresel, yayılmacı ülkelerin çekilmesini ve oradaki halkların bir arada huzur içinde yaşamasından yanayız. Üçüncü yol dediğimiz şey aslında bu. Rusya’nın, NATO’nun ya da başka ülkelerin çıkarlarından ziyade, orada yaşayan halkların çıkarında ısrar etmekte fayda var.

ABD'nin temel hedeflerinden bir tanesinin de Rusya'nın Avrupa için sürekli bir tehdit algısı oluşturması, dillendirilen söylemlerden. Öte yandan Rusya’yı buraya sıkıştırarak asıl hedefi Çin’e yönelmek. Geriye dönüp savaşın öncesine baktığımızda, ABD ve İngiltere sürekli savaşın çıkacağını ve buna müdahale edeceklerini açıkladılar. Fakat savaş başladığında Ukrayna “yalnız” bırakıldığını bir şekilde ifade etti. Buradan bakıldığında bu mesele sonrası ABD ve AB ilişkileri nasıl bir düzleme oturur?

Ukraynalı liderler yalnız bırakıldıklarını söylüyorlar ama zaten yalnız kalacakları belliydi. Ne NATO ne Avrupa Birliği ülkeleri ne de Amerika, savaş başladığında nükleer başlığı olan Rusya'yı karşılarına alacak değillerdi. Zelensky niye bizi yalnız bıraktınız diyor ama 8 yıl önce de yalnız bıraktılar. Kırım ilhak olduğunda ne oldu? Bazı yaptırımlar uygulandı ama en nihayetinde Putin kazandı. Açık savaş çıktığında Batı’nın ya da NATO'nun çeşitli yaptırımlarla bu işi kotaracağını herkes biliyordu. Bu anlamda şaşırtıcı bir şey olmadı. Amerika’nın hedefinde büyük oranda Rusya olduğu kadar Çin de var öte yandan Çin ve Rusya da belli oranda bloklaşmış durumda.

Hatırlatmak lazım; Trump döneminde özellikle NATO içinde Fransa ile ciddi kavgaları oluyordu Amerika'nın. Çünkü Trump'ın, Avrupa'nın fikrini bile almadan çeşitli girişimleri oluyordu. Hatta Avrupalı diğer ülkeler, Amerika ve İngiltere'nin NATO’da kendi çıkarlarını gözetmediğini düşündüğü için Avrupa Birliği’nin kendine has, özel bir gücü olması gerektiğini de tartışmışlardı. Biden döneminde özellikle bu Rusya saldırısıyla görüyoruz ki NATO içerisindeki bu çelişkiler bir tarafa konulmuş ve herkes NATO'yu güçlendirmeye çalışıyor. Tehdit olarak Rusya'nın varlığı ve hele hele Ukrayna'da askeri gücünü göstermekten çekinmemesi üzerine Avrupa'da NATO üyesi olmayan diğer ülkeler de -örneğin İsveç gibi- üye olmak isteyecektir. Çünkü onlar açısından da başka güvenli bir şemsiye yok.

Bu da Amerika'nın kendi elini güçlendirdiği ve hedefine ulaştığını gösteriyor o zaman, değil mi?

Kesinlikle evet. Zira Avrupa Birliği, Rusya ile olan ilişkilerde mümkün mertebe Amerika'nın yanında yedeklenmemeye çalıştı. Trump döneminde Çin’e yönelik bir sürü yaptırım uygulanmaya çalışıldı ama Almanya buna karşı çıktı. Avrupa'nın Çin’le de uzak Asya’yla da farklı ilişkileri var çünkü. Avrupa körü körüne Amerika’yı takip etmek istemiyor. Zira Avrupa ve Amerika çıkarları zaman zaman karşı karşıya gelebiliyor, NATO içerisinde veya dışarısında. Doğu Avrupa'daki bir Rus tehdidi, haliyle İngiltere ve Amerika'nın baskın olduğu NATO'ya itecektir bu ülkeleri.

Son olarak Erdoğan’ın Ukrayna ile ilgili üç önemli demeci oldu. Bunlardan bir tanesi; “kınamak” yerine Rusya'nın işgalini reddetmek, ikincisi; ne Ukrayna’yı ne de Rusya'yı kaybetmek istemediklerini söylemesiydi. Son olarak da NATO'nun Rusya'ya karşı daha ciddi bir yaptırım uygulaması gerektiğini belirtti. Üçü de birbirinden farklı tonlarda açıklamalar. Peki, Türkiye bir NATO ülkesi, bu durum Rusya ve Türkiye'nin bıçak sırtında olan ilişkisini ne düzeyde etkiler?

Kesinlikle altı çizilmesi gereken önemli bir husus bu: Türkiye bir NATO ülkesi! Sıradan bir NATO ülkesi değil, ikinci büyük orduya sahip. Ayrıca Ukrayna ve Rusya arasındaki temel çatışma noktası olan Karadeniz’deki en büyük NATO ülkesi. Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında belli bir denge politikası güdüyordu. Ukrayna ile ticaretini genişletiyor, silah satıyor; aynı şekilde Rusya’yla da öyle. S-400'leri aldı vs.

Doğu Avrupa'da ve Ukrayna'da kontrollü bir gerilim Türkiye'nin politikasına zemin sunuyordu. Fakat bu gerilim açık savaşa döndüğü zaman Türkiye'yi bir pozisyon almaya itecektir. Eğer bu savaş uzun sürerse Türkiye'nin her ikisini de idare etme şansı olmayacak; çünkü Türkiye bir NATO ülkesi. Dolayısıyla bu savaş Türkiye'nin işine gelmiyor. Savaş devam ederse Batı, Ukrayna'nın yanında olması için Türkiye üzerinde bir baskı kuracak. Bunun yanı sıra Karadeniz'in nasıl kullanacağı, Montrö gibi birçok tartışma çıkacak. İstese de istemese de Türkiye bu savaş girdabının içerisine çekilecek.

Türkiye bir NATO ülkesi olduğu için Rusya'nın yanında durmak gibi bir şansı yok. Dolayısıyla Batı da her ne kadar Türkiye denge politikası izlemek istese de onu kendi yanına çekecektir. Böyle bir durumda Rusya'nın Türkiye'nin canını acıtacağı birçok yolu var. Kafkaslarda Karabağ meselesinde, Suriye'de şiddetli bir şekilde İdlib’de canını yakabilir. Zira İdlib ve Rojava meselesi, burada Rusya’nın elinde güçlü kartları olarak duruyor. Bunun yanı sıra ticaretten turizme, tarımdan enerjiye elinde birçok koz var Türkiye'ye karşı.

Hatırlarsanız, 2015'te uçak krizi yaşandığında hem tarım hem de turizm ambargosu yapıldı. Bundan 3-4 ay sonra Erdoğan yazılı bir mektupla özür dilemek zorunda kalmıştı. Başta dediğim gibi bu denge politikası açık savaş varken Türkiye açısından kullanılabilir değil. Çünkü o makas gitgide kapanıyor. Bir ara Türkiye arabuluculuk yapmak istedi, fakat böyle önemli bir meselede Türkiye'yi kimse muhatap olarak görmez. Hatta Macron bile bu anlamda işlevsiz kalmışken...