Tunus nereye gidiyor?

Arap Baharı adı verilen süreci başlatan Tunus’ta seçmenler Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından belirsiz bir geleceğe uyandı. Bir kabus biterken, başka biri mi başlıyor?

Tunus’ta 7 milyon kişinin sandık başına çağrıldığı seçimler belirsizliğin hakim olduğu seçimler olarak ele alındı. 26 aday cumhurbaşkanlığı için yarıştı. Henüz resmi sonuçlar açıklanmadı. Seçimlere katılım oranı yüzde 45 olarak gerçekleşti. 2014’teki seçimlerde bu oran yüzde 64’tü.

Seçimlerin ardından Tunus belirsiz bir geleceğe uyandı. Kendilerini sistem karşıtı olarak sunan iki aday zaferini ilan etti. Bunlardan biri, kara para aklama ve vergi kaçırmaktan cezaevinde olan Nabil Karui. Diğeri ise siyasi yorumcu ve emekli akademisyen Kais Seyid. Diğer bir ifadeyle biri siyasi tecrübeden yoksun, diğer ise cezaevinde.

Seyid, konuşma biçiminden kaynaklı “Robokop” olarak adlandırılıyor. Resmi olmayan sonuçlara göre Seyid, oyların yüzde 19’unu elde etti. 23 Ağustos’tan bu yana cezaevinde olan Nessma isimli televizyon kanalının patronu Karui’nin ise oyların yüzde 15’ini aldığı belirtiliyor.

İslamcı parti Ennahda’nın adayı Abdulfetah Muru, yüzde 11 ila yüzde 12,5 oranında oy elde etti. Bu sonuçlar doğrulanırsa, galibi ikinci tur belirleyecek. Bu seçimler aynı zamanda, Tunus’ta 2011’deki devrimden sonra iktidara gelen siyasi sınıflar açısından ağır bir darbe olacak. Seçimler, siyasi elitlerin reddedildiği bir atmosfer ile ağır sosyal ve ekonomik krizin gölgesinde gerçekleşti.

GELENEKSEL SİYASET ÇÖKTÜ

Kapitalis sitesi, “Tunus, bir kabusun sona ermesi ile bir başkasının arasında nereye gidiyor?” diye sordu.

Siteye göre, 1956’daki bağımsızlığından sonra ülkeyi yöneten sosyal liberaller ile 2012’den sonra İslamcılardan oluşan geleneksel siyasi sınıf parçalandı. Yöneticileri dağınık bir şekilde, neredeyse vizyonsuz ve programsız ama ölçüsüz hedeflerle kampanya yürüttü. Aynı yöneticiler, yarattıkları ağır tahribatların boyutlarını bile görmekten kaçındı. Sitede yayınlanan yorumlarda, seçim kampanyası boyunca adayların çoğunluğu ülkenin gerçek sorunlarına parmak basmadı. Hiçbiri elle tutulur bir program ortaya koymadı. Bir çoğu Fransa ile ilişkileri ağır bir şekilde eleştirirken, Türkiye, ABD ve Katar ile sorunlu ilişkiler masaya yatırılmadı.

Site, yolsuzluktan cezaevinde olan birine hangi hukuk ve ahlak temelinde cumhurbaşkanlığı dokunulmazlık hakkının verilmeye çalışıldığını sordu. Aynı site, “Peki ya bu demokrasi, beyaz yakalı yolsuzluk ve çeteci lobilerin hizmetinde mi?” diye tepki gösterirken, şöyle noktaladı: “Dün akşamki (Pazar akşamı) tokat sözde bizi uyuşukluğumuzdan uyandırmak içindi. Ülke dış borç altında ezilir ve felç olmuş ekonomisi canlandırmakta zorlanırken, daha da kötüsü gelecek olandır.”