Emekçi: Tecrit demokratik anlayışın hâkim olmasıyla kırılır

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, İmralı tecridinin bir nevi postmodern idam biçimi olduğuna dikkat çekerek, artık bütün ülkeye yayılan tecridin ancak demokratik anlayış ve kültürün ülkeye hâkim olmasıyla kırılacağını söyledi.

Müvekkilleri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile 7 Ağustos 2019 tarihinden beri görüşemeyen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, sistematik hale gelen İmralı tecridini ve açlık grevlerini ANF’ye değerlendirdi.

İmralı tecridinin bir politik saha olarak görüldüğünü vurgulayan Emekçi, bu açıdan ada cezaevinin uluslararası alandaki hukukun dışında tasarlandığını ve Pro-Guantanamo sistemi olarak denendiğini belirtti. Emekçi, ABD modeli olan ve Guantanamo Cezaevi öncesi İmralı’da denenen bu sistemin tecrit ve baskılarla muhalif iradeyi kırmayı ve kendi çizgisine çekmeyi amaçladığını söyledi.

‘MUTLAK TECRİT BİR NEVİ POST MODERN İDAM BİÇİMİDİR’

Aradan 21 sene geçmesine rağmen bu deneylerinde başarılı olamadıklarını ifade eden Emekçi, tam tersine tecrit ve komploların nasıl kırılacağına ilişkin Kapitalist Moderniteye karşı Demokrasi Modernite savunmalarını geliştiren müvekkilleri Öcalan’ın temsil ettiği demokratik ve özgürlükçü çizginin daha güçlü bir ideolojik tanımlamaya kavuştuğunu kaydetti. İradesini teslim alamadıkları için bugün mutlak tecridin derinleşerek sürdüğüne işaret eden Emekçi, bu tecritle ‘İradesini teslim alamadık, o zaman mutlak tecritle fikirleri dış dünyayla ulaşmasın’ mantığının işletildiğini söyleyerek, bunun bir nevi post modern idam biçimi olduğuna dikkat çekti.

‘İMRALI TECRİDİ ASLINDA DÜŞÜNCEYE YÖNELİK!’

İmralı tecridinin aslında düşünceye yönelik olduğuna işaret eden Emekçi, bu düşüncenin ise kapitalist hegemonyanın Türkiye ve Ortadoğu’ya biçtiği ulus-devlet, böl-yönet modelini boşa çıkartan bir fikriyat olduğunu vurguladı. Dolayısıyla Öcalan’ın fikirlerinin yansıtılmadığı bir Ortadoğu modeli istendiğini belirten Emekçi, Ortadoğu’da sadece petrol sahalarında değil toplumların üzerinde de hakimiyet kuran bir sistemin sürdürülmek istendiğini kaydetti. Egemenler tarafından kurulan bu sistemin dışına çıkan veya farklı perspektifler yaratanın tecride veya komploya maruz kaldığını söyledi. Emekçi, bu sistemin istisna rejimi, düşman, rehine hukuku olarak da tanımlanabileceğini ifade etti.

‘AVUKATLAR OLARAK DİSİPLİN SORUŞTURMALARININ DIŞINDA TUTULUYORUZ’

Bu tecrit sisteminin hiçbir hukukla tanımlanamayacağının altını çizen Emekçi, İmralı gerçekliğinde ne ulusal ne de uluslararası hukukun uygulandığını hatırlattı. Müvekkilleriyle görüşmelerinin hukuksuzluğa kılıflar uydurularak engellendiğini anlatan Emekçi, şöyle konuştu: “Önceki yıllar, ‘Hava muhalefeti-koster bozuk’ gibi gerekçeler öne sürülürken, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası her 6 ayda bir avukat ve aile görüşleri disiplin cezaları üretilerek engelleniyor. Avukat yasağı 2006 ile 2009 yılları arasında müvekkilimiz Sayın Öcalan’a verilen ve infazı yapılmış hücre cezaları gerekçelerine dayandırılırken, aile görüşü ise ‘Ortak alanda sohbet etmek, volta atmak’ gibi keyfi gerekçelerle yasaklanıyor. Üstelik bu disiplin cezaları biz avukatlara değil, içerdeki müvekkillerine tebliğ ediliyor. Mahkeme kararlarına ancak cezalar kesinleştikten sonra ulaşabiliyoruz. Yani avukatlar olarak bilinçli bir şekilde disiplin soruşturmaları dışında tutuluyoruz. Bu konuda bir nevi hukuki tecrit de uygulanıyor.”

‘TECRİT AÇLIK GREVLERİYLE KIRILAMAZ’

Tecridin kaldırılması için cezaevlerinde devam eden süresiz ve dönüşümlü açlık grevlerini de değerlendiren Emekçi, sistemsel bir sorun olan tecridin açlık grevleriyle kırılamayacağını söyledi. Emekçi şunları kaydetti: “DTK Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 2018-2019’da yapılan açlık grevlerinde, Sayın Öcalan’ın da belirttiği gibi, tecrit açlık grevleriyle kırılamaz. Çünkü sistemsel tecrit ancak politik görevlerin yerine getirilmesiyle, milyonların örgütlenmesiyle, demokratik anlayışın ve kültürün ülkeye hakim olmasıyla kırılacak. Üçüncü yol dediği HDP ve demokrasi blokunun iktidara gelmesiyle kırılacak. Çünkü zaten şimdiki iktidar zihniyeti kendini ancak tecritle var edebilir.”

‘TECRİT YAŞAMIN HER ALANINA YAYILDI’

Nitekim gelinen noktada İmralı tecrit sisteminin bütün cezaevlerine ve yaşamın her alanına yayıldığına işaret eden Emekçi, bu topyekûn tecridin de demokrasi blokunun örgütlenip, gelişmesiyle kırılabileceğini vurguladı. Emekçi, bunun da ancak demokrasi blokunun liderliğindeki boşluğun doldurulmasıyla mümkün olacağını söyledi. “Bir dizi toplumsal sorunun olduğu bir ortamda yaratıcı ve pratik politika üretilemiyorsa bu bir sorundur” diyen Emekçi, “Bu bütün rolü Sayın Öcalan’a yüklemek gibi bir şey. Halbuki rollerini oynasalar o zaman tecride de ihtiyaç kalmaz” diye konuştu.

‘TECRİDİ KIRMAK VE ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLAMAK GEREKİYOR!’

Bütün engellere rağmen hukuki mücadeleyi sürdürdüklerini dile getiren Emekçi, hazırladıkları raporları CPT nezdinde düzenli olarak sunduklarını, aynı zamanda da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Öcalan’a ilişkin 2014 kararına ilişkin girişimleri sürdürdüklerini aktardı. AİHM kararını anımsatan Emekçi, “Biliyorsunuz, AİHM Mart 2014 kararında Sayın Öcalan’a en fazla 25 yıl ceza verilebileceğini belirtiyor. 2024 yılında da 25 yıl doluyor. Biz Bakanlar Komitesi nezdinde sürekli taleplerle, raporlarla bu işi hızlandırmaya çalışıyoruz ama kararın üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen AİHM kararının uygulanması için tavsiye kararı çıkartılamadı maalesef. Avrupa’nın da böyle bir oyalama gerçekliği var. Yani artık bugün sadece tecridi değil özgürlüğü de gündemleştirmek; tecridi kırmak ve özgürlüğü sağlamak gerekiyor” dedi.