21 yıllık yasağın öyküsü...

21 yıllık yasağın öyküsü...

Almanya, 1993 yılında PKK’nin üzerindeki yasağı gerekçe göstererek, 21 yıldır Kürtleri baskı altında tutuyor. O dönemin tanıkları Yüksel Koç, Mehmet Demir ve Ayten Kaplan, yasağın amacının Kürtleri üzerinde baskı oluşturmak olduğunu söyledi.

Almanya İçişleri Bakanı Manfred Kanther, 26 Kasım 1993 yılında Kürdistan İşçi Partisi (Partiya Karkeran Kurdistan-PKK) ve ERNK’nin faaliyetlerinin “Almanya'da artık yasak” olduğu açıklamasının ardından ülkedeki Berxwedan Yayınları, Kurd-Ha haber ajansı, Kürdistanlı Yurtsever İşçi ve Kültür Dernekleri Federasyonu'nun (FEYKA-Kürdistan) faaliyetleri yasaklandı. FEYKA'ya bağlı Aachen, Berlin, Bielefeld, Bonn, Bremen, Bremerhaven, Celle, Dortmund, Duisburg, Düren, Frankfurt/Main, Freiburg, Hagen, Hamburg, Hannover, Heilbronn, İngolstadt, Kassel, Koblenz, Köln, Leverkusen, Mannheim, Münih, Nürnberg, Rendsburg, Saarbrücken, Siegen, Stuttgart, Ulm ve Köln kentlerinde faaliyet yürüten toplam 29 Kürt derneği basılarak, kapatıldı. Kürtlere yönelik bir baskı furyası başladı. Halim Dener, Gülistan Bağıstani, katledildi. Yüzlerce Kürt siyasetçi, yurtsever, tutuklandı. Yine binlerce kişiye para cezası verilerek, oturumları ellerinde alınarak, kriminalize edildi. Bu baskılar günümüzde de devam ediyor. Almanya'nın birçok kentinde yüzlerce Kürt yurtseverleri derneğe gittiği, yürüyüşlere katıldığı için oturumları alınarak, sınır dışıyla tehdit ediliyor.

Dönemin tanıkları Kürt siyasetçileri, NAV-DEM Eşbaşkanı Yüksel Koç, Kürt siyasetçiler Mehmet Demir ve Ayten Kaplan, yaşananları anlattı.

'YASAKTA SİLAH TİCARETİ ROL OYNADI'

1993 yılında Bremen Mezopotamya Kültür Derneği Yöneticisi olan Kürt NAV-DEM Eşbaşkanı Yüksel Koç, Almanya'da PKK'nin üzerindeki yasa kararının dönemin Türkiye Başbakanı Tansu Çiler'in Almanya ziyaretinin ardından gerçekleştiğine dikkat çekerek, bunu da Almanya ve Türkiye arasındaki silah satışlarına bağlıyor. 26 Kasım gecesi Almanya'daki bütün Kürt kurumlarına yönelik baskının olduğunu belirten Koç, “O dönemde başta FEYKA-Kürdistan’a bağlı bütün dernekler olmak üzere bütün Kürt kurumları gece yarısı basılarak, eşyalarına el konuldu. Bir daha açılmamak üzere dernekler mühürlendi. Ancak ertesi günü Kürtler, bütün kentlerde derneklere vurulan mühürleri sökerek, içeri girdi. Büyük bir direniş içerisine girdi. Eğer bu direniş olmasaydı bu dernekler bir daha açılmazdı. Bunun üzerinde Kürt siyasetçilerle devlet yetkilileri arasında görüşmeler başladı. Yapılan görüşmeler sonucunda eşyalar geri verildi, dernekler farklı bir isimle yeniden açıldı. Amaç derneklerinin bir daha açılmamasıydı ancak direniş sonucunda böyle bir geri adım atıldı” diye konuştu.

'AMAÇ KÜRTLERİN MÜCADELESİ ENGELEMEKTİ'

Derneklerinin yeniden açılmasıyla birlikte federasyon kurma çalışmalarına gittiklerini belirten Yüksel Koç, o süreci şu cümlelerle anlattı: “Polisin yoğun güvenliği altında 1994 yılının Mart ayında Duisburg kentinde kongre yaparak, YEK-KOM, ismini aldık. Bu isim Fransa'daki federasyonun ismiydi. Aynı zamanda Fransa da Kürt kurumlarını yasaklamıştı. Biz YEK-KOM ismini Fransa’daki arkadaşlar da FEYKA ismini aldılar. Bu kongrede ben federasyonun kurucu başkanı seçildim. O zaman bütün Kürt kurumları baskı altındaydı. Mektuplarımız bile polis tarafından okunuyordu. Bütün faaliyet ve etkinliklerimiz yasaklanıyordu. Amaç Kürtlerin siyasi faaliyetlerinin hedeflenmesiydi. Üzerimizde ciddi saldırı vardı. 1995 yılında PKK'nin kuruluş yıl dönümü dolayısıyla adeta bir sıkıyönetim ilan edildi. İkinci Dünya Savaşında sonra Almanya'da belki ilk defa böyle bir alarm verilmiştir. Biz bunlara karşı bütün derneklerimizi bir hafta kapatıp, siyah bezler asıp, açlık grevleriyle protesto ettik. Bu yasağın baskısı yıllardır sürüyor. Kürtler ise buna karşı direniş içerisinde olup, yasağı dinlemedi ve günümüze kadar gelindi. Bugün ise bu yasağın geçersiz olduğunu dile getiriliyor.”

PKK'nin yasağının arkasında derin güçler ve bazı Kürt kesimlerinin olduğunu söyleyen Koç, “Bu yasağın arkasında bazı Kürt siyasetçi ve şahsiyetlerde var. Nasıl günümüzde Türkiye'de Kürt sorunun çözmek istemeyen bazı güçler varsa o dönemde de bu kesimler vardı. Bunlar günümüzde de bu yasağın kalkmasını istemiyorlar. En son 40 kurumun imzasıyla yasağın kaldırılması için başbakanlık ve içişler bakanlığına imza verdik. Ama KOM-KAR ve Kurdischen Gemeinde Deutschland e. V. (KGD) gibi kurumlar buna imza atmadı. Bu tavırları anlaşılmış değildir. Çünkü PKK'nin üzerindeki yasağın kaldırılması bütün Kürtlerin yararınadır” diye konuştu.

Yasağının Kürtlere işlemediğini de altını çizen Yüksel Koç, “O zamanki dernek sayımız 34 civarındaydı. Şimdi ise ikiye katlanmıştır. Örgütlülüğümüz daha da genişlemiştir. Ciddi kurumlaşmamız gelişmiştir” dedi.

'YASAK İLE BARIŞ HAVASI DAĞITILDI'

26 Kasım 1993 günü ilan edilen PKK yasağının mağduru ve tanıklarından biri olan Kürt siyasetçi Mehmet Demir ise yasağın beyhude ve Kürtlere karşı düşmanca bir karar olarak tanımladı. Alınan kararın dönemine dikkat çeken Mehmet Demir, “1993 yılında PKK bütün dünyada yankıları olmuş bir ateş kes ilan etti. Bu Kürt sorunun çözümü için olumlu adımlardı. Uluslararası kamuoyunda Kürtlere karı büyük bir sempati duyulmaya başlandı. Egemen güçler bu havayı dağıtmak için özel bir çaba içine girerek, böyle bir karara gittiler. Almanya'nın da içerisinde olduğu batılı güçler, bu planı devreye sokarak, PKK'yi yasakladılar. Aslında bu sürecin başlangıcı Olof Palme cinayetidir. Bu cinayet Kürtlerin üzerine atılarak, Kürtler baskı altına alındı. Ardında da 26 Kasım 1993 yılında PKK yasaklandı. Kürt kurumlarına ve Kürt yurtseverleri baskı altına alındı. Keyfi vahşi bir şekilde Kürtlere saldırılar gerçekleşti” dedi.

Kararın 23 Kasım'da alındığını 26 Kasım gecesinde de bütün derneklere baskı yapıldığını belirten Demir, şunları söyledi: “Bir gecede bütün dernekler basıldı. Çöp kutularına varana kadar her şey götürüldü. Böylesi bir şok kararı yaratarak, Kürtlerin örgütlüğü dağıtılmak istendi. Amaç toplum içerisinde şok yaratmaktı. Tarihi imkansız bir dönemdi. Kürtlere uygulanan bu yasak ile birlikte Almanya toplumu içerisinde Kürtleri kriminalize etmek amaçlanıyordu. Bundan dolayı insanlar işlerini kaybetti, fişlendi. Polis ve istihbarat örgütleri, Kürtleri Almanya'da öcü olarak tanıtıldı. Halkımız üzerinde psikolojik bir baskı oluştu. Hayat adeta zehir edildi. Derneklerimiz basıldı. Berlin'de Gülistan arkadaşımız yaşamını yitirdi.“

Mehmet Demir, günümüzde de o saldırı ve baskıların devam ettiğini belirterek, hala Kürt siyasetçiler tutuklandığını söyledi.

'KÜRTLERE KEYFİ UYGULAMALAR DEVAM EDİYOR'

1993 yılında Essen Kürt Alman Dostluk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi olan Ayten Kaplan da yasak kararı öncesinde Almanya'da Kürtlere büyük bir ilginin olduğunu belirterek, sorunsuz çalışmalarını yürüttüklerini söyledi. Derneklerde kamuoyu bilgilendirme çalışmaları, kültürel ve sosyal faaliyetlerde bulunduklarını kaydeden Kaplan, şeffaf ve Alman kurumlarla birlikte ortak çalıştıklarını ifade etti. 26 Kasım'dan sonra Kürtler için her şeyin değiştiğini hatırlatan Kaplan, “Ancak yasak olduktan sonra adeta bir tecrit dönemi başladı. Alman kurumları ya görüşmek istemiyorlardı ya da ön yargılarla geliyorlardı. Taleplerimizi dile getirme noktasında birçok engellerle karşı karışa kalıyorduk. Siyasi ve sivil toplum örgütleri ile muhatap değil polis ile istihbarat örgütleriyle muhatap olma noktasına getirildik” dedi.

PKK'nin üzerindeki yasakla birlikte Almanya'daki Kürtlerin kriminalize edildiğini dile getiren Ayten Kaplan şöyle devam etti: “Bütün Kürtler kriminalize edildi. Kurumlar ve şahsiyetler tutuklandı. Ardından da Kürdistan'da savaşın vahşi dönemi başladı. Köy yakmalar, cinayetler, öldürmeler başladı. Biz burada bunları dünya kamuoyuna anlatacak ciddi bir şey yapamadık. Çünkü Kürtler de burada yasaktı adeta Kürdistan'da olanlar meşrudur havası yaratıldı. Bu yasak ile Kürdistan'da gelen Kürtelere bir dizayn verilmeye çalışıldı. Yasak ve korkudan kaçıp gelen Kürtlere burada da aynı şeyler yaşatılmak istendi. Kürt derneklerine yönetici, üye olmak bir suçtu. Ajanlaştırmak istiyorlardı ya da ceza veriyorlardı.

Yasak ile Almanya'da böyle bir ortam yaratıldı. Bundan dolayı binlerce kişi ceza almıştır. Binlerce Euro para cezası vermiştir. Biz yürüyüş ve etkinlik izinlerini bile alamıyorduk, hepsini Alman dostlar alıyordu. Biz Kürtler bu durumdaydık. İnsanlar çocuklarına Kürtçe isim bile takamıyordu. O kadar kötü bir yıllar yaşandı.”

YEK-KOM adına İlk kez 2000 yılından sonra festival, Newroz ve yürüyüşler için izin alabildiklerini de belirten Kaplan, “İlk başvurduğumuz yürüyüş izni de mahkemece yasaklandı. Bu durum 2004 yılına kadar böyle devam etti. En son 2008 yılında Berlin yürüyüşü yasaklanmaya çalışıldı ama verilen mücadele ile bu yasak delindi. Ama dernekler üzerinde baskı ve saldırılar devam etti” dedi.

Almanya'da Kürtlere yönelik yasak ve baskının devam ettiğini belirten Kaplan, “Bu yasa sürekli Kürtler üzerinde bir baskı aracı olarak kullandı. Zaman zaman keyfi uygulamalar gidildi. En son iki ay önce Oldenburg kentinde Kobanê ile yapılan dayanışma yürüyüşünde açılan PYD bayrağı 1993 yılında yasaklanmıştır denilerek, toplatıldı. Herkeste biliyor ki PYD, 2004 yılında kurulmuştur ve Almanya'da serbesttir. Bu aslında bütün Kürtlere ve sembollerine yönelik keyfi bir uygulamanın olduğunu gösteriyor” dedi.