24 Nisan Anma Platformu: 1915 ile yüzleşilmek zorunda

Ermeni Soykırımı’nın 104’üncü yıldönümünde yaşamını yitirenleri anan 24 Nisan Anma Platformu, 24 Nisan ile yüzleşmenin zorunluluk olduğunun altını çizdi.

24 Nisan Anma Platformu öncülüğünde, 104 yıl önce Ermeni Soykırımı’nda yaşamını yitirenler anıldı. İstanbul Valiliği’nin İstiklal Caddesi’ne getirdiği keyfi yasak nedeniyle bu yıl Şişhane Metro durağının bulunduğu dar bir alanda gerçekleşen anmaya, Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, kardeşi Hosrof Dink, Sevag Balıkçı’nın anne ve babası Ani ve Garabet Balıkçı, HDP Milletvekilli Garo Paylan, Fransa Parlamentosu üyesi Mireille Clapot, Avrupa Irkçılık Karşıtları Taban Hareketi’nin (EGAM) Genel Başkanı Benjamin Abtan , Avrupa Konseyi üyeleri yanı sıra çok sayıda insan hakları aktivisti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı. Diğer yıllara nazaran bu yıl baskı nedeniyle kısa süren anmada, 24 Nisan 1915 akşamı gözaltına alınıp katledilen Ermeni aydınların resimleri taşındı, “24 Nisan’da kaybettiklerimizi saygıyla anıyoruz” yazılı pankart açıldı ve Ermeni ağıtları çalındı.

104 YIL ÖNCE BUGÜN BÜYÜK BİR SUÇUN ADIMLARI ATILDI

24 Nisan Anma Platformu anıda açıklamayı okuyan Meltem Oral, 104 sene önce bugün büyük bir suçun ilk adımları atıldığını vurgulayarak, “Hiç kimsenin yaklaşan şiddetin boyutlarını tahmin edemiyordu. Hayat sanki olağan bir şekilde akıyormuş gibiydi. İstanbullu Ermeniler o gün de her gün olduğu gibi işlerinden evlerine döndüler. Akşam yemeklerini yerken, yatmaya hazırlanırken kapıları tek tek çalınmaya başlandı” dedi.

Felaketin çok gizlice örgütlendiğini; neler yaşanacağı ile ilgili tek bir ipucu bile sızdırılmadığına işaret eden Oral, 104 yıl önce bugün başlayan süreçle 250 Ermeni aydının sürüldüğünü, 174'ün yargılanmadan öldürüldüğünü belirtti. 1914 yılında Anadolu'da toplam nüfus 14 milyon civarında olan ve nüfusun yüzde 30'unu oluşturan Türk-Müslüman olmayan nüfusun , beş sene içinde yüzde 3'e düştüğüne dikkat çeken Oral, bugün ise bu nüfusun binde 1.5 gibi bir oranda olduğu tahmin edildiğini aktardı.

YÜZLEŞMEK KENDİ VİCDANIMIZA OLAN BORCUMUZDUR

Tarihçi Taner Akçam’ın açığa çıkarttığı dönemin tanığı Bahaettin Şakir’in yazdığı mektubuna değinen Oral, bu mektubun 1915'te yaşananların ne kadar sistematik bir toplu linç girişimi olduğunu gözler önüne serdiğini vurguladı. “Yüzleşme mücadelesi devam etmek zorunda” diyen Oral, şunları kaydetti: “Yüzleşme mücadelesi devam etmek zorunda çünkü demokrasinin zaman zaman göz kırpıp, gelişiyormuş gibi yapıp gözden kaybolmasının temelinde 1915'Ie yüzleşmenin yapılmamış olması yatıyor. Yüzleşme devam etmek zorunda çünkü 104 sene önce her şeye rağmen bir arada yaşamayı başarabiliyordu insanlar. Bugün, bir arada yaşama yeniden vurgu yapılacaksa, bu yüzleşmenin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Yüzleşmeyi tamamlamak, 1915'te başlayan sürecin aynı zamanda bir kültürel çoraklaşmanın, yalancılığın, sırlarla yaşamanın, iki yüzlülüğün norm hâline gelmesi demek olduğunu unutmamalıyız. Baskıcılığın olağanlaşması, katliamların olağanlaşması, linçlerin olağanlaşması, bu tarihsel ve köklü yüzleşmenin gerçekleşmemiş olması nedeniyledir… Bu yüzleşme olmadan Hrant Dink'i, Sevag Balıkçı'yı, Marisa Küçük'ü öldürerek 1915'in o korkunç geleneğini sürdüren ve bebeklerden katil yaratan karanlığın üzerimizdeki ağırlığından kurtulmamız mümkün olmayacak. Bu yüzleşmenin gerçekleşmesi için çabalamak, Hrant Dink'e olan borcumuzdur, Sevag Balıkçı'ya olan borcumuzdur, Marisa Küçük'e olan borcumuzdur, dünyanın dört bir yanına dağılan, topraklarından uzakta yaşamak zorunda kalan kardeşlerimize olan borcumuzdur. Kendi vicdanımıza karşı olan borcumuzdur.”