2019 direnişi ve çözüm çabası - XXIX

200 gün süren açlık grevi direnişlerinin sonucunda 8 yıl aradan sonra ilk kez avukatlar İmralı’ya gitti. Kürt Halk Önderi, 2019’un yazında yapılan 5 görüşmede açlık grevlerinin sona ermesini istedi, çözüm önerilerini sundu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, son olarak 11 Eylül 2016’da kardeşiyle kısa bir görüşme yapmıştı. Türk devleti, o görüşmeye de hem Avrupa hem de Kürdistan’da sergilenen direnişin sonucu izin vermişti. Önce 27 Ağustos 2016’da Strasbourg’da süresiz-dönüşümsüz açlık grevi başlatılmış, ardından Amed’de aralarında çok sayıda HDP’li milletvekillerinin de bulunduğu kalabalık bir kitle benzer bir eylemin startını vermişti. Bu tarihten önce de ailesi sadece 6 Ekim 2014'te Öcalan ile görüşürken, İmralı Heyeti 5 Nisan 2015'ten ve avukatları ise 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana adaya gidememişti.

İşte İmralı’daki tecrit rejiminin pervasızlaştığı 2018’in sonbaharında tarihi çıkışı Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven yapacaktı. Güven, 7 Kasım 2018’de tutuklu bulunduğu davanın SEGBİS’le bağlandığı duruşmasında, Kürt halkının mücadele tarihine geçen açlık grevi eylemini şu sözlerle duyurdu: “Bugün Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sadece bir kişiye değil, bir halka uygulanıyor. Tecrit bir insanlık suçudur. Ben de bu halkın bir parçası olarak Sayın Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlıyorum.”

O günlerde Kürt Özgürlük Hareketi de “Tecridi Kıralım Faşizmi Yıkalım Kürdistan’ı Özgürleştirelim” adıyla yeni bir hamlenin startını verirken, Leyla Güven’in “başlama fişeği” anlamına gelen açıklamasının ardından peşe peşe siyasetçiler, aktivistler ve Kürt yurtseverleri açlık grevine girdi. Önce 21 Kasım 2018’de Hewlêr’de Nasır Yağız, ardından da Türk cezaevlerindeki siyasi tutsaklar ve 17 Aralık 2018'de ise Fransa'nın Strasbourg kentinde 14 Kürt siyasetçi süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı.

12 OCAK 2019’DAKİ İLK ZİYARET

Bir anda çığ gibi büyüyen, Kürdistan, Türkiye ve Avrupa’nın gündemine oturan açlık grevi eylemleri karşısında Türk devlet yetkilileri ne yapacaklarını şaşırdı. Mehmet Öcalan’ın, 12 Ocak 2019’da İmralı’ya giderek kardeşiyle görüşmesine izin verildi, ancak hem açlık grevi eylemcileri hem de Kürt Hareketi bu görüşme karşısında temkinliydi. HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan, "Sadece kardeşinin Sayın Öcalan ile görüşme yapmış olması bu tecridin bittiği anlamına gelmiyor. Bugün gerçekleşen görüşme önemlidir ama bununla sınırlı kalmaması gerekir” derken, KCK yönetimi ise görüşmeyi “özel savaş girişimi” olarak tanımladı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, 13 Ocak 2019’da şu açıklamayı yaptı: “12 Ocak tarihli İmralı’da yapılan görüşmenin tecridin sona ermesi anlamına gelmediği açıktır. Dolayısıyla İmralı’da Önder Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış faşist baskı ve tecrit devam etmektedir. Bu nedenle, Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi olarak geliştirdiğimiz 'Tecridi kıralım ve faşizmi yıkalım' direniş hamlemiz de sürmektedir. Direnen yoldaşlar, halkımız ve dostlarımız yanlış anlamamalıdır. 12 Ocak tarihli görüşme, esasında 'Tecridi kıralım ve faşizmi yıkalım' hamlemizi sabote etmek için AKP-MHP iktidarı tarafından geliştirilen bir özel psikolojik savaş girişimi olmaktadır."

Açlık grevi eylemleri, Ocak 2019’da Almanya’nın değişik kentlerinden İngiltere’ye, Kanada’dan Avusturya’ya dünyanın birçok merkezine yayıldı. Türk cezaevlerindeki 7 bin siyasi tutsak, 1 Mart 2019’da süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başladığını duyurdu.

DEMOKRASİ DEKLARASYONU

Açlık grevi direnişinin Türkiye ve Avrupa’nın gündemine girdiği o günlerde Kürt Halk Önderi için kendini yakma eylemleri de yeniden başlamıştı. İlk olarak 27 Eylül 2018’de, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Berlin’e ulaştığı gün; hem Türk-Alman işbirliğini hem de İmralı’daki tecridi kınamak amacıyla Almanya’nın Ingolstadt kentinde Ümit Acar isimli Kürt genci bedenini ateşe verdi.

Yine Almanya’da 20 Şubat 2019 günü ise bu kez Krefeld kentinde Uğur Şakar bedenini ateşe verdi. Şakar, tedavi gördüğü hastanede 22 Mart’ta yaşamını yitirirken, 7 tutsak da “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerinin yeni halkaları oldular. Zülküf Gezen, 17 Mart'ta; Ayten Beçet, 23 Mart'ta; Zehra Sağlam, 24 Mart'ta; Medya Çınar, 25 Mart'ta; Yonca Akici, 9 Mart’ta; Siraç Yüksek, 2 Nisan’da; Mahsum Pamay ise 5 Nisan’da şehadete ulaştı.

Kürt halkının direnişi, 2 Mayıs 2019 tarihi gelip çattığında İmralı’nın kapısı açmayı başaracaktı. O gün Kürt Halk Önderi ile 8 yılın ardından ilk kez görüşen avukatlar, İmralı’dan 7 maddelik bir demokrasi deklarasyonuyla dönecekti. 6 Mayıs günü açıklanan bu görüşmede İmralı’da bulunan diğer üç mahpus Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ve Hamili Yıldırım ile birlikte “kamuoyu duyurusu” şeklinde kaleme alınan deklarasyon, İstanbul’da düzenlenen basın açıklamasıyla paylaşıldı.

EYLEMİ BİTİRME ÇAĞRISI

Türkiye ve bölgede derinleşen kutuplaşma ile çatışma durumuna karşı demokratik çözümün yol ve yönteminin yer aldığı deklarasyon, Kürt Halk Önderi’nin etki ve çözüm gücünü bir kez daha görünür hale getirdi. Öcalan, İmralı’ya 22 Mayıs günü yeniden giden avukatlara 7 maddelik vurgusuna ek olarak doğrudan açlık grevi ve ölüm orucu eylemcilerine hitaben eylemlerinin sonlandırılmasını talep eden bir mektup verdi. 200. gününe ulaşan açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri Öcalan’ın bu çağrısı üzerine 26 Mayıs 2019’da sona erdi.

'HUKUKİ ENGEL KALKMIŞ’

Türk devleti cephesinden de İmralı’daki tecride ilişkin dikkat çeken bir açıklama gelecekti. Türk Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 24 Mayıs 2019’da gazetecilere yaptığı açıklamada, avukatlarla görüşmesine izin verilmesinin çözüm süresiyle ilgisi olmadığını belirterek, şunları söyleyecekti: "Çözüm süreci diye bir değerlendirme yapılması doğru değil. İstanbul seçimiyle de alakası yok. Mahkeme kararıyla görüşmeye ilişkin hukuki engel kalkmış oldu. Bu çerçevede yapılan bir görüşme, ziyarettir.”

Türk devletinin “hukuki engel kalktı” dediği süreç 2019’un yaz aylarına kadar sürecek, Kürt Halk Önderi sadece üç kez daha avukatlarıyla görüşecek, hepsinde de çözüm önerilerini dile getirecekti.

HEP ÇÖZÜM İSTEDİ

İşte o görüşmelerin özeti:

12 Haziran 2019: Kürt Halk Önderi, bu görüşmede siyaset anlayışını “bizler ölüme karşı yaşamı savunuyoruz, yaşatma siyasetidir bizimkisi” biçiminde ortaya koydu. Kendi durumunu ise şu sözlerle açıkladı: “Adalet, özgürlük ve hakikat arayışçısıyım. Ama ölüm siyaseti de yürütmem. Gerçek adalet, gerçek demokrasi, gerçek özgürlük. Ben de 21 yıldır buradayım. Kendimin de halkımın da yaşamasını sağlıyorum.”

18 Haziran 2019: Kürt Halk Önderi, bu görüşmede bir siyaset anlayışı ve yöntemi olarak Cumhuriyet’in kuruluşundan beri var olan iki kutuplu siyasete karşı demokratik ittifak anlayışını ve üçüncü çizgiyi temsil etmenin gerekliliğini vurguladı. Ayrıca Demokratik Anayasal İttifak kavramını önererek, ‘Demokratik uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk’ üçlü sacayağı üzerinde demokratik siyasetin geliştirilmesi gerektiğini belirtti.

7 Ağustos 2019: Kürt Halk Önderi, bu son görüşmede ise çözüm konusundaki irade, kararlılık ve gücünü bir kez daha ortaya koymayı uygun görmesi dikkat çekti. Bu görüşmedeki şu sözleri hafızalardaki yerini alacaktı: “Olağanüstü çabayla devlet aklını çözümlemeye çalışıyorum. Kürtlere yer açmaya çalışıyorum. Bir haftada çatışma durumunu, ihtimalini ortadan kaldırırım. Önüm açılsın bir haftada çözecek gücü yaratabilirim. Çözüm için hazır olduğumu söylemiştim. Devlet de devlet aklının gereğini yapmalı.”

İMRALI’DAKİ YANGIN

Bu görüşmenin ardından Kürt Halk Önderi’den uzun süre haber alınamadı. Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 27 Şubat 2020’de garip bir açıklama yaptı. Bir televizyon programında o ona kadar hiç öğrenilmeyen bir gelişmeyi durup dururken açıklayan Soylu, İmralı’da yangın çıktığını ve bu yangının kontrol altına alındığı söyledi. Bu açıklamanın ertesinde, 9 Mart 2020 günü Stêrk TV’de yayınlanan bir özel programa katılan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, yangın açıklamasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “Önder Apo’ya yaklaşım tamamen politiktir, Önder Apo’ya hukuk çerçevesinde bir yaklaşım yoktur. İmralı’da çıkaran yangının siyasi sebepleri vardır. Tesadüfi değildir. İmralı’nın 24 saat denetim altında olduğunun herkes tarafından bilindiğini belirtten Bayık, şunları ekledi. Süleyman Soylu bunu neden açıkladı? Acaba Rêber Apo’yu mu, PKK’yi mi yoksa Kürt halkını mı denemek istediler? Bunu henüz bilmiyoruz. Fakat politik bir hesapları var. Bu yüzden yangını çıkarıp daha sonra televizyonda açıklamasını yaptılar.”

Soylu’nun açıklamasının ardından Kürt Halk Önderi’nin hayatından endişe duyan Kürtler ise direnişe geçti. Bunun üzerine Türk devleti, 3 Mart 2020’de ailelerin İmralı’ya gidişine izin verdi. Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın ailelerinin görüşmesine ilişkin ertesi gün açıklama yapan Asrın Hukuk Bürosu, “Aileler, müvekkillerimizin genel olarak iyi göründüklerini ve yangından etkilenmediklerini gözlemlemiş bulunmaktadırlar” bilgisini kamuoyuna açıkladı.

İLK VE SON TELEFON GÖRÜŞMESİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 21 yıl sonra ilk kez ailesiyle telefon görüşmesini ise 27 Nisan 2020 günü yaptı. Yaklaşık 20-25 dakika süren o görüşmeye ilişkin Mehmet Öcalan, şu bilgileri veriyordu: “Başkan, şu an sağlık durumunun iyi olduğunu söyledi ve ‘ama ilerde ne olacağını bilemem’ dedi. Güney’deki son gelişmelere dair Kürt’ü Kürt’e kırdırma politikası olduğunu ve bundan Kürtlerin hiçbir kazanımının olmayacağını belirtti. Bu politikada Türkiye halkının da çıkarının olmayacağını söyledi. KDP’nin de YNK’nin de hiçbir Kürt hareketinin de, ‘İşte savaşırız bunun karşılığında bize devlet verirler’ gibi hesapların içerisine girmemesi gerektiğini söyledi. ‘Bu ne kabul edilir ne de öyle olur’ dedi. Ulusal birliğin esas alınması gerektiğini belirtti.”

Dünyayı sarsan ve Türkiye’de de etkili olan koronavirüsü salgını nedeniyle oluşan kaygılar üzerine izin verilen bu telefon görüşmesinin 2020’de son olacağı 10 Ekim günü ajanslara düştü. Türk devletinin Kürt Halk Önderi’nin tutulduğu adada kurduğu “İmralı F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı”, 7 Eylül günü aldığı kararla Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’a 6 ay süreyle telefonla görüş yasağı koyacaktı.

Yarın: 21 yıl