AKP’nin Cerablus oyunu ve sahadaki durum…-Amed Dicle

Türkiye YPG’nin Cerablus Operasyonu’na karşı ABD’yi devreye koydu. Aslında Türkiye olmasaydı IŞİD çoktan Cerablus’tan çıkarılmıştı.

Demokratik Suriye Güçleri-QSD tarafından 30 Ekim’de Hesekê’nin güneyinde başlayan operasyon genişleyerek devam ediyor. Bu hamle Rojava’nın geleceği açısından oldukça önemlidir. Sadece askeri değil, siyasi ve diplomatik açılardan da oldukça stratejik bir gelişmedir.

Neden?

Hamle askeri açıdan önemlidir, zira kapsadığı coğrafya IŞİD’in Irak ve Suriye trafiğini önemli oranda engelleyecektir.  Ve IŞİD, evinden vurulmuş demektir. Hesekê’nin güney cephesi eğer IŞİD’den temizlenirse, bu Rojava’nın Cezire Kantonu’nun güvenliğini büyük oranda sağlayacaktır. Ama sadece Cezire ve Rojava için değil; operasyon planlandığı gibi devam edip başarıya ulaşırsa, Şengal başta olmak üzere, IŞİD’ın Musul Ovası’ndan Rakka’ya kadar açtığı koridor kapatılacaktır. Bu operasyonun sonucunda, başka operasyonların yaşanacağını da zaman bize gösterecektir.

DEMOKRATİK SURİYE GÜÇLERİ’NİN ÖNEMİ

Operasyona hedef olan Holl Bölgesi’ndeki petrol yataklarını, güneyindeki Şeddadiye ilçesini,  bölgeden alınıp bazı tüccarlar aracılığıyla Türkiye’ye satılan petrolü yazmaya gerek bile yok!

Öte yandan; sözkonusu bölge Rakka ve Cerablus’tan uzak olmasına rağmen, buralara ulaşacak merdivenin ilk basamakları konumundadır. Ve bu sebepten olmalı ki, AKP gibi bazı güçler kaygılanmaya başladılar. Garip olan IŞİD’in bile AKP kadar panik belirtisi göstermemesidir.

Süren operasyonun Suriye’deki halklar ve güçler için siyasi önemi de stratejik düzeyde. Çünkü operasyon YPG/YPJ öncülüğünde, bölgede çok sayıda askeri yapı tarafından gerçekleştiriliyor. Araplar, Kürtler, Türkmen ve Asuri askeri gruplar aynı komuta altında operasyona dâhil olmuş durumdalar. Kimin gücü ne kadar tartışması yapılmaksızın oluşturulan askeri model, oluşacak yeni Demokratik Suriye için de emsal teşkil edecek bir örgütlenmedir. Birlikte yaşam projesinin pratik uygulamasıdır.

Hesekê’nin güneyinde başlayan operasyonun diplomatik kazanımları da vardır. Operasyona, Koalisyon Güçleri sınırlı bir katılımla destek oluyorlar. Amerika ve koalisyon içinde yer alan ülkeler, bu hamlenin IŞİD’e ölümcül bir darbe vuracağını biliyorlar. Ve aslına bakarsanız, YPG olmadan bu oluşumun da başarıya gidecek bir güçte olmadığının farkındalar. Fakat YPG’nin de kendi adıyla bu kadar geniş bir coğrafyaya hâkim olmasını istemiyor ve bunu Türkiye ile ilişkilerinde ‘sakıncalı bir durum’ olarak görüyorlar. Ancak anlamadıkları şu: YPG’nin de her yere hâkim olma gibi bir stratejisi yok. YPG, IŞİD’e karşı savaşacak tüm güçlerle birlikte hareket etmek istediğini daha önce açıklamıştı. Zaten YPG’nin bölgede yaşayan halklarla IŞİD barbarlığına karşı savaşması herkesin çıkarınadır. Aynı coğrafyada yaşayan ve yaşayacak olan halkların bu büyük barbarlığa karşı ortak hareket etmesi bir nevi zorunluluktur.

Özetle; QSD Suriyeli bir askeri oluşumdur. Ama aynı zamanda siyasi bir modeldir ve uluslararası bir karşılığı da bulunmaktadır.

Şurası bir gerçek ki; YPG’nin QSD içindeki konumunu en iyi bölgedeki Amerikalı uzmanlar biliyor. Bu operasyon başladıktan birkaç gün sonra ABD, “YPG’ye artık askeri yardımda bulunmayacağız” diye bir açıklama yaptı. Aynı açıklamanın içinde, “Demokratik Suriye Güçleri’ne yardımlarımız sürecek” denildi. Türk medyası daha çok açıklamanın ilk cümlesine takıldı. Oysa QSD güçlerine gidecek silahlar IŞİD’e karşı kullanılacak ve YPG de IŞİD’e karşı kullanmak üzere silah istiyor. Bu anlamda değişen bir durum söz konusu değildir. Adres değişmemiş, zarfın üzerindeki isim değişmiştir! ABD’liler Rojavalı yöneticilere açıkça “Türkiye sizinle olan iletişimimizden rahatsız ve bunu gözetmek durumundayız” diyorlar zaten. Türk diplomatlar, ABD’li diplomatlarla IŞİD’ten ziyade ‘PYD dosyasını’ konuşuyorlar. Ama ABD için öncelik IŞİD.

ROJAVA-ABD, ROJAVA-RUSYA İLİŞKİLERİ

Yine de Rojava-ABD ve Rojava-Rusya arasında ilişkilerin sorunsuz devam ettiğini ve stratejik bir işbirliğinin söz konusu olduğunu söylemek için henüz çok erken. ABD ve Rusya, Rojava veya Kürtleri dışlayarak Suriye stratejisinde başarılı olamayacaklarını görüyorlar. Saddam sonrası Irak gibi, Kürtler görmezden gelinecek bir güç değiller.

ABD, IŞİD’den sonra Suriye’nin geleceğine ilişkin bir perspektif sahibi değil veya bunu paylaşmıyor. Yani; IŞİD biterse Kürtlere veya Rojava’ya bakışı ne olur sorusuna henüz bir cevap veremiyor ya da vermiyor. Şu an devam eden ilişkinin ‘askeri zorunluluk’ gereği olduğu herkesin malumu. Rojava yönetimi, IŞİD’i bertaraf etmek için herkesle işbirliği yapmaktan çekinmiyor. Bu, Suriye’nin geleceğine ilişkin perspektifinden taviz verdiği anlamına ise kesinlikle gelmiyor.

Rusya ise, daha çok mevcut rejimi güvenceye aldıktan sonra diğer konuları konuşuruz eğiliminde. Rusya bu rejimin kalmasında ısrar ederse, bu siyaseti başarısız olmaya mahkûm çünkü rejim artık Suriye’ye hâkim olamaz. Ama mevcut rejimin dayandığı toplumsal kesim dışlanarak da Suriye’de bir gelecek kurulamaz.

TÜRKİYE’NİN CERABLUS PLANI

Türkiye ise, Suriye’nin geleceğinde Kürt statüsü istemiyor ve bunun diplomasisini yapıyor.

Daha önce de söylendiği gibi, Türkiye YPG’nin Cerablus Operasyonu’na karşı ABD’yi devreye koydu. Aslında Türkiye olmasaydı IŞİD çoktan Cerablus’tan çıkarılmıştı. AKP Hükümeti “IŞİD’e karşı savaş başlatıyorum” dediği zaman IŞİD’i koruma planını devreye koydu. Parola başka, amaç bambaşkaydı. YPG güçleri de, diplomatik ve siyasi sebeplerden dolayı Cerablus operasyonunu ertelemek zorunda kaldı.

AKP şimdi bunu bir fırsata çevirerek daha önce oluşturamadığı ‘tampon bölge’ planını devreye koydu. Kobanê savaşı döneminde Mınbıç’tan götürüp eğittiği grupları bir türlü Rojava’ya gönderememişti. Şimdi ABD’lilere, ‘Cerablus operasyonunda PYD olmasın biz yapalım’ diyorlar.

TÜRKİYE CERABLUS’DAKİ IŞİD’ÇİLERE BAŞKA BİR GÖMLEK GİYDİRMEK İSTİYOR

Amaçları basit; Cerablus’daki IŞİD’çilere başka bir gömlek giydirip bölgeyi denetimde bulundurmak, Rojava kantonlarını birleştirmemek ve Halep’e açtıkları koridoru korumak.

Erdoğan önümüzdeki hafta bu konuyu Obama ile konuşacak. ABD eğer Cerablus operasyonunu Türkiye ile birlikte yaparsa bu ‘eğit-donat’ projesi gibi boşuna bir çaba olur. ABD mevcut durumda hem Rojavalı güçler, hem de Türkiye ile çalışmayı esas alıyor. Ama Türkiye’nin Suriye’deki negatif pozisyonunu da değiştirmeye çalışıyor. Buna karşılık Türkiye’ye ne verileceği ise meçhul.

Özetle; AKP “Yüzde 49 ay aldım” diyerek dünyanın kendisine Suriye’yi teslim edeceğini düşünüyor. Suriye’de yüzde 99 oy almış bir diktatör var zaten ve durum ortada. AKP Rojava politikasını değiştirmezse, hem içerideki Kürt sorununu çözemeyecek hem de bütün dünya ülkenin geldiği trajik durumu konuşacak.