Son Dakika: Stêrk TV ve Medya Haber TV'ye baskın: Polisler tüm binayı talan etti

Anayasa grevi tanımlıyor ama sınır da çiziyor

Anayasa grev hakkını tanımlıyor ama aynı mevzuat grevin ne hallerde yasaklanacağının da altını çiziyor. Yani Anayasa grev yasağını içeriyor.

Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu uygulamada boşluklarıyla birlikte örgütlenmenin önünde ciddi bir engel oluşturuyor. Birleşik-Metal-İş Örgütlenme Uzmanı İrfan Kaygısız’ın aktardığı tablo fiiliyata keyfiliğin ve yasa tanımazlığın yanı sıra ‘itiraz’ mekanizmasının da nasıl bir çıkmaz hale geldiğini gözler önüne seriyor.

Uzun yıllar sendika avukatlığı da yapan Ahmet Ergin ise Anayasadaki diğer boşluklara dikkat çekti. Bunun en önemlisi grev hakkının yasada yasaklanabilir olması.

Dosyanın son bölümünde Avukat Ergin bu grev yasaklamanın hukuki boyutunu ANF’ye anlattı.

                                  AHMET ERGİN

YASAK KALKTI AMA…

Sendikal örgütlenmenin salt ücret hakkı için değil demokratik haklar için de olduğunu hatırlatan Avukat Ergin, grev kararının yasaklanmasının da yasalar içinde var olduğunu belirtti: “Sendika demek, toplu iş sözleşmesi demek. Çalışma şartlarının düzenlenmesi, ekonomik hakların geliştirilmesi ama sadece ekonomik hakların değil, belli demokratik hakların ve de iş yerinde demokrasinin örgütlenmesi demektir. Anayasada sendika hakkı ve grev hakkı tanımlanıyor. Eskiden şöyle bir yasak vardı: Siyasi amaçlı, dayanışma grevi ya da işyeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz. Bu bir anayasal bir hükümdü. 2010 Anayasa değişikliğinde bu kaldırıldı. Bu kaldırıldı ama bunun karşılığı yok. Çünkü anayasada grev bir hak olarak tanımlanmakla birlikte aynı zamanda sınırları da çiziliyor. Usul ve şartları kanunlar düzenler diyor. Bu hak iyi niyet kurallarına aykırı tarzda kullanılamaz deniliyor.”

GREVE KATILANLARIN DEĞİL KATILMAYANLARIN HAKLARI VAR

Ahmet Ergin, Anayasada greve katılanların haklarının değil katılmayanların haklarının düzenlendiğini ifade ederek, bunun 20 yıllık AKP iktidarı tarafından değiştirilmemesinin bir niyeti de işaret ettiğini söyledi: “Bunun yanı sıra grev hakkını düzenleyen bir maddede greve katılmayanların haklarını tanımlıyor ve anayasal güvence altına alıyor. Greve katılmayanların, katılanlar tarafından hiçbir şekilde engellenemeyeceğinin altını çiziyor. Yani greve katılanların haklarının hiçbir şekilde anayasal hüküm haline getirmenin de bir sebebi var. Sonuçta greve katılmanın değil, katılmamanın esas olduğunu anayasa AKP’nin de niyetini ortaya koyuyor.”

BAZI AFRİKA ÜLKELERİNDE BİLE GREV TÜMÜYLE SERBEST

Grevin anayasada belli sınırlar içinde tanımladığının altını çizen Ergin, şöyle anlattı: “Tabii ki o siyasi grev, genel grev yasağının kalkmasının da bir anlamı var. Elbette bunu olumsuz olarak değerlendirmiyoruz. Çalışanların verilen karara uyarak topluca iş bırakmasına grev denir, denildikten sonra grevi sadece şu çerçevede alıyor yasa; toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde ve sadece toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında yapılana grev denir. Bu şartlar dışında yapılan grev kanun dışıdır, diyor.

Ama dünyada yani sadece Batı'yı da ele almayalım, bazı Afrika ülkelerinde dahi hak grevi de, uyarı grevi de, genel grev de yasal çerçeveye kavuşmuş durumda. Daha doğrusu bir yasaklama yok. Şimdi bizim kanunumuz bu şartlara uymadan yapılan grev, kanun dışı bir grevdir, diyerek bir yasaklama koymuş ve daha sonraki maddelerde bunun yaptırımları da var.”

17 GREV YASAKLANDI

Yasal mevzuatın böyle olmasının başlı başına bir sorun teşkil ettiğini söyleyen Avukat Ergin, AKP döneminde yasaklanan grevlerin dayanağının da bu olduğunu belirtti: “2020 yılının sonunda yayınlanan bir raporda AKP dönemi boyunca 194 bin işçinin grevinin yasaklandığı verisi var. AKP döneminde 17 tane grev yasaklandı bu verilere göre. Üretimi durduracak ve bu üretimin durması da işvereni etkileyecekse AKP grevleri yasaklıyor zaten. Şimdi zaten greve çıkmak güç, çıkılan grevler de yasaklanıyor. Yasaklandığında Yüksek Hakem Kurulu bu grevleri çok düşük ücret zamlarıyla ve hiçbir demokratik, sosyal kazanım elde edilmeksizin karara bağlıyor ve buna itiraz da mümkün değil.

Bu tablo karşısında işçinin kendi kendisini güçlendirecek bir pozisyonda olması için elinde grev silahı yokken sendikalaşmasının bir önemi var mı? Bunu bir işçinin gözünden düşünmek lazım. O zaman ne getirecek bu işçiye sendika? Sadece bir günlük yevmiyesini kesecek.”

KAĞIT ÜZERİNDEKİ ÜYELİK İŞÇİYE BİR ŞEY KAZANDIRMAZ

Sendikal tazminat konusunda da yargının çok ketum olduğunu dile getiren Ergin şunları anlattı: “Sendikal tazminat çok kolay verilmiyor. İşyerinde sendikalı işçi sayısı belli bir düzeydeyse hiç sendikal tazminat verilmiyor. Örneğin 500 kişilik işyerinde 250’ye yakın işçi örgütlenmiş olsun patron buna müdahale ediyor ve 150’sini işten çıkarıyor ama sendikal tazminat yok.

Mevzuat aslında sendikalaşmanın önündeki engelleri kaldırmadığı gibi sendikalaşma gibi temel bir hakka erişimi de zorlaştırdı. Aynı zamanda sendikalaşmanın ana motivasyonu olan toplu pazarlık hakkının grev silahıyla birlikte kullanılmasının önünde de engel. Fiilen de bu engel taçlandırılıyor. AKP yasayı çıkarırken çok övündü; işçi iki sendikaya da üye olabilir, üç sendikaya da diye. Evet, doğru eğer bir işçi yarı zamanlı olarak birden çok işkolunda ve birkaç işyerinde çalışıyorsa üye olabilir. Ama kağıt üzerinde üyelik işçiye zaten bir şey kazandırmaz.”

BİTTİ…