Asgari ücret ara zammı açlık sınırının bile altında kaldı

Asgari Ücret Tespit Komisyonun ara zam için gerçekleştirdiği iki günlük toplantıdan sonra Erdoğan açıklama yaptı. 2022 ara zammı olarak yüzde 30 zam yapıldı. Komisyonun “nefes aldıracak” dediği zamma sendikalar tepkili.

Asgari ücrete yapılan ara zam AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı. Açıklamaya göre, asgari ücret 2022 ara zammı yüzde 30 olarak belirlenirken net olarak da 5 bin 500 liraya yükseldi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücret 2022 ara zam miktarını belirlemek için sadece iki toplantı yaptı. Çalışma Bakanlığı, Türk-İş ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu ile yapılan iki toplantıdan sonra Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, ücretin 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olacağı da açıklandı.

14 milyondan fazla çalışanı ilgilendiren asgari ücret enflasyon artışı ile, 2021’de 2 bin 825 liradan 4 bin 253 liraya çıkarılmıştı. Öte yandan Türk-İş birkaç gün önce açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının 2022 Haziran ayına ilişkin sonuçlarını yayımladı. Rapora göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 6 bin 391 TL olarak hesaplanırken, yoksulluk sınırı 20 bin 818 TL seviyesindeydi. Beklenenin bile çok altında olan bu zamla birlikte asgari ücret açlık sınırının da altında kaldı.

MİLYONLARA ‘BU PARAYLA GEÇİNİN’ DENİLDİ

Açıklamadan sonra Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Başkanı Mehmet Türkmen bu ara zammı ANF’ye şöyle değerlendirdi: “Sadece dört kişilik bir ailenin zorunlu gıda harcaması olan açlık sınırının bile 6 bin 391 TL olduğu dönemde bu rakam onun bile altında kaldı. Son altı ayda yüzde 80’lerde son bir yılda ise yüzde 200’e yaklaşmış bir enflasyon varken ve pula dönmüş ücretlere yapılan bu zam işçileri ne kadar rahatlatabilirse o kadar rahatlatır. Açıkçası işçilerin büyük çoğunluğunda zam asgari ücreti en azından açlık sınırın üzerine çıkarır ve enflasyon farkını kapatır diye bir beklenti de vardı.”

Asgari ücretin milyonlarca çalışanı ilgilendirdiğini hatırlatan Türkmen; “Avrupa'da asgari ücretle çalışanların oranın yüzde üç, yüzde dörtler düzeyinde Türkiye’de bu rakam yüzde 50’leri aşmış durumda. Bugün asgari ücretle çalışan işçiler, bu ülkede bütün çalışanların en büyük çoğunluğunu oluşturuyor, 10 milyondan fazla insandan bahsediyoruz. Öte yandan özel sektörde çalışanlarının büyük çoğunluğunun da aldıkları paranın asgari ücretin çok az üzerinde ya da ona yakın oranda olduğunu düşünürsek, bu farklar onların ücretlerine yapılacak zamları da belirleyecek. Böyle düşününce 20 milyona, aileleriyle birlikte yani ülkenin neredeyse dörtte üçüne ‘siz bu parayla yaşayacaksınız’ dedi hükümet.

TÜRK-İş kısa süre önce açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasında tek kişinin asgari maliyetini de hesaplamıştı. Sadece bir kişinin asgari yaşam maliyeti bile 8 bin 313 TL iken milyonlarca işçiye tek kişinin bile geçinemeyeceği bir paranın altındaki bir ücretle ev geçindirip çocuk büyüteceksiniz denilmiş oldu” diye konuştu.

AKP İŞÇİ DÜŞMANLIĞINI DAHA İYİ İFADE EDEMEZDİ

BİRTEK-SEN Genel Başkanı Türkmen, bu rakamlarla kimsenin geçinemeyeceğinin hükümet tarafından da bilindiğini ifade ederken, bunun bir tercih olduğunu da hatırlattı: “Bunu onlar da biliyor. İktidar bunu bile bile aslında ‘biz yoksuldan alıp zengine veren ekonomik modeli sürdüreceğiz’ demiş oldu açık bir biçimde. Zaten Ekonomi Bakanı Nebati, enflasyonun artışına sebep olan politikaları bilinçli olarak tercih ettiklerini, isteseler enflasyonu düşürebilecekleri yönünde bir açıklama yapmıştı. Yani bu ekonomik modeli bilinçli olarak uyguluyorlar ve yine bakan Nebati şöyle itiraf etmişti: ‘Evet dar gelirliler zarar görüyor ama dar gelirler dışında üreticiler, patronlar bu ekonomik modelden çok büyük çıkar elde ediyorlar’ diye.

Bizzat Recep Tayyip Erdoğan ağzından bu ekonomik model ile bir avuç zenginin daha fazla zengin olmasına rağmen, işçi ve emekçilerin daha fazla yoksullaşmasına sebep olan politikanın uygulanacağı itiraf edilmiş oldu. AKP iktidarı Erdoğan'ın ağzından işçi sınıfına ve bu ülkede emeğiyle geçinen bütün insanlara düşmanlığını daha açık ifade edemezdi. Bunu ifade ederken de yanında TÜRK-İş'in Genel Başkanı oturuyordu.”

KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESECEĞİZ

Bu sefalet zammını kabul eden sendikalara ve tüm bu politikalara karşı işçi ve emekçilere örgütlenme çağrısı yapan Türkmen, şunları söyledi: “Erdoğan bu politikalarını devam ettirirken, Türkiye'deki en büyük konfederasyonun, işçi sendikasının genel başkanı da yanımda duruyor ve bu fotoğrafta yer alıyor, demiş de oldu. Bu bize bir şey anlatıyor: Milyonlarca işçinin ne kadar ücret alacağı, nasıl yaşayacağı, kaderi patronların ve patronların hükümetinin ve onların iş birlikçisi olan sendikaların insafına kaldıkça ne yazık ki açlık ve sefaletten başka bir gelecek yok. O yüzden biz artık ne kadar ücret alacağımıza, nasıl yaşayacağımıza ve kaderimizi bu patronların, sömürücülerin ve işbirlikçi sendikaların insafına bırakmayıp kendi göbeğimizi kendimiz kesmemiz gerekiyor. Sendikaların, işçilerin, emekçilerin bir an önce birleşip ayağa kalkması ve bize dayatılan bu açlık, bu sefalet içindeki yaşamı kabul etmediğimizi ilan etmemiz gerekiyor. Biz BİRTEK-SEN olarak bu çağrıyı yapacağız. Bunun için mücadele edeceğiz.”

MECBUREN YAPTILAR

DİSK’e bağlı Dev-Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut ise ilk olarak asgari ücrete ara zammın yapılmasının hem ekonominin gidişatına dair bir işaret olduğunu söyledi hem de kamuoyu baskısını hatırlattı: “Bu ara zam ekonominin artık dikiş tutturamadığının göstergesi. Çünkü daha önceki aylarda iktidar zam yapmayacağız, asgari ücret yılda bir kere olur, dedi. Ama enflasyon ve yoksulluğun artması, toplumun her kesiminden, özellikle emekçilerin geçim derdinin artması, geçinemiyoruz talepleri iktidarı da sendikaları da bu noktada adım atmaya zorladı. Yani doğal yoldan bir asgari ücret komisyonunu kurularak bir zam gelmedi. Toplumun böyle bir baskısı vardı.”

KOMİSYON DEĞİL TEK ADAM BELİRLİYOR

Karabulut bu zammın yeterli olmadığını da şu sözlerle gerekçelendirdi: “Gıdadan kiraya, ulaşıma, elektriğe, yaşamsal olan tüm ihtiyaçlarımıza yapılan zamların geri alınması lazım. Bu noktada bir şey yok. O yüzden yeterli bir zam değil. İnsanlar çöp tenekelerinden ekmek, çürük meyve, sebze toplayarak tenceresini kaynatmaya çalışıyor. Bu zammın bile bu duruma gelen tepkileri azaltmak adına olduğunu da düşünüyorum. Yoksa bizi rahatlatacak bir durum değil ki; tiyatro sahnesiydi. Normalde buna asgari ücret komisyonu karar verir ama bunu bile bir siyasi seçim malzemesi yaparak tek kişi belirliyor. Sadece bir kişinin iki dudağı arasında.

Öte yandan bunun bir seçim yatırımı olduğunu da düşünüyorum. Fakat biz emekçiler olarak bunu kabul etmiyoruz. Bugün açlık sınırının bile altında bir ücreti reva görmek kabul edilebilir değil. Emekçilere hakarettir. Ülkenin bütün varını, yoğunu savaşa, ranta aktarmış durumdalar. Biz yoksullaştıkça yoksullaşıyoruz. Buna ses çıkaramadığımız müddetçe refaha ulaşma şansımız yok.”