Av. Bilen: İdare ve Gözlem Kurulları kaldırılmalı
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu’nun tahliyesini dört kez erteledikten sonra bu cezaevinden çıkabilen hasta tutsak Soydan Akay’ın avukatı Esra Bilen, bu kurulların kaldırılması gerektiğini söyledi.
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu’nun tahliyesini dört kez erteledikten sonra bu cezaevinden çıkabilen hasta tutsak Soydan Akay’ın avukatı Esra Bilen, bu kurulların kaldırılması gerektiğini söyledi.
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları, 2021’den bu yana birçok hukuksuzluğa imza attı. Bu hukuksuzluklardan biri de Soydan Akay’ın tahliyesine giden süreç boyunca yaşandı. Akay’ın avukatı Esra Bilen, bu hukuksuz sürece sebep olan kurullar kaldırılmazsa bile yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtti.
Soydan Akay, sağlık sorunları ve verdiği hukuki mücadelesinin ardından 12 Mayıs’ta 32 yıllık tutsaklığı tamamladı. Prostat kanseri, romatoid artrit, hepatit B, hipertansiyon ve kalp rahatsızlığıyla mücadele eden Akay, sadece Mart’ta 7 kez hastaneye kaldırılmıştı. Akay, 2023’te koşullu salıverilme hakkı kazanmış olmasına rağmen İdare ve Gözlem Kurulu tarafından dört kez engellenmişti. Soydan Akay’ın avukatı ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Esra Bilen, ANF’nin sorularını yanıtladı.
Soydan Akay, 2023'te koşulu salıverilme hakkını kazanmasına rağmen tahliyesi dört kez ertelendi. Akay'ın bu hakkı kazanmasına rağmen ertelenme gerekçeleri neydi?
Birçok mahpusun İdare ve Gözlem Kurulu kararında olduğu gibi, Soydan Akay’ın da İdare ve Gözlem Kurulu kararları hukuka aykırı, keyfi ve soyut iddialara dayanıyordu. Örneği; 8 yıldır Soydan Akay hakkında istihbari bir bilgi gerekçe gösterilerek, cezaevinde tek başına tutuldu. Bu istihbari bilgi gerekçe gösterilerek, 8 yıl boyunca avukat görüşleri kamerayla kayıt altına alındı. Yine aynı gerekçeyle Soydan Akay’ın tahliyesi tam dört kez ertelendi. Yani, Soydan Akay’ın zaten iki yıl önce tahliye edilmiş olması gerekiyordu. 30 yıllık haksız ve hukuksuz tutukluluğun yanına, iki yıllık da keyfi tutulma eklenmiş oldu. Normalde bir ceza yargılamasında, tek başına istihbari delilden yola çıkılarak kişi tutuklanamaz, ancak sadece istihbari bir delille iki sene boyunca özgürlüğünden mahrum bırakıldı; üstelik 30 yıllık tutsaklığın ardından.
Avukatı olarak tüm bu süreç boyunca nasıl bir hukuki mücadele verdiniz?
8 yıllık süreçte gelen tüm avukat kısıtlaması ve İdare ve Gözlem Kurulu kararlarına itirazlarımızı sunduğumuz gibi, tüm bu hukuksuzlukları aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık. Anayasa Mahkemesi, bu dosyaları incelemeye dahi almadı. Yıllar önce yaptığımız bir Anayasa Mahkemesi başvurusunun, iki hafta önce incelemeye alındığını öğrendik. Tüm bu hukuksuzlukları yaşattıktan sonra verilecek olan bir ihlal kararının, adalet duygusunu oluşturmayacağı veya yaşattığı olumsuzlukları ortadan kaldırmayacağı ortada. Yine de bu hukuksuzlukları tarihe not etmek için yargı önünde mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.
Sadece Soydan Akay değil, tahliyesi gelen 30 yıl üstü ceza çekmiş tutsaklar ve ayrıca hasta tutsaklar konusunda özellikle İdare ve Gözlem Kurulu’nun işleyişi düşünülürse bu ara sıkça gündeme de gelen infaz düzenlemesinde acil olarak neler yapılması gerekir?
Bugüne kadar yapılan infaz düzenlemelerinin tümünde -pandemi süreci gibi riskli bir süreç dahil- siyasi mahpuslar kapsam dışı bırakıldı. Yapılacak infaz düzenlemelerinde öncelikle siyasi mahpusların kapsam dışı bırakılmaması gerekiyor. Diğer bir husus da hasta mahpuslar. Hasta mahpuslar, Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından ‘cezaevinde kalamaz’ raporu verilse dahi, Emniyet tarafından hazırlanan ‘toplum güvenliği bakımından tehlikeli’ şeklindeki dayanaksız raporlar sebebiyle cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyor. Hasta mahpusların durumu ve yaşam hakkı, kolluk kuvvetlerinin keyfiyetine bırakılamayacak kadar önemli. Bu sebeple, yeni infaz düzenlemesinde bu keyfiyeti oluşturan kanun maddesinin iptali gerekiyor.
Cezaevlerinde yaşanan hukuksuzlukların ve keyfi kararların bir başka kaynağı da İdare ve Gözlem Kurulu’dur. Bu kurullar, 2005’te oluşturulmasına rağmen 2021’de yetkileri artırıldı, çünkü 2021’de 90’lı yıllarda tutuklanan 30 yıllık siyasi mahpusların tahliyesi bekleniyordu. Bu tahliyelerin önüne geçmek için neredeyse mahkeme yerine geçip karar verebilen, kişilerin haksızca özgürlüğünü kısıtlayabilen bir kurul haline getirdiler İdare ve Gözlem Kurullarını.
İdare ve Gözlem Kurullarını yeniden ele alınması gerekli mi?
Ben, İdare ve Gözlem Kurullarının yeniden düzenlenmesi değil, ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer varlıkları devam ettirilecekse de 2005’te düzenlendiği haliyle, kısıtlı yetkilerle -yani sadece cezaevinin işleyişi konusundaki yetkileriyle- varlığını sürdürmelidir. Zira bu kurulların bir kısmında cumhuriyet savcısı yer alsa da bazılarında tek bir hukukçu bile bulunmadan; kişi özgürlüğü ve güvenliği başta olmak üzere birçok hak konusunda yetki sahibidirler. Oysa hakların kısıtlanması ancak mahkeme kararıyla olabilir. İdarenin eline bu yetkiler geçtiğinde, bu yetkilerin kötüye kullanıldığını da maalesef gördük.