Yakınları devlet tarafından kaybedilen ve katledilenler, bu hafta da adalet istemeyi sürdürdü. Amed, Batman, Yüksekova ve İzmir'deki eylemlerde, Kürdistan'daki soykırımcı saldırılar da protesto edildi. Eyleme katılanlar, '90'lı yıllardaki katillerle bugünkü katillerin aynı kişiler olduğunu anlattı.
AMED
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla her hafta düzenledikleri eylemlerin 363'üncüsünü Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı yaptı. Kayıp fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD Bölge Temsilcisi Abdulselam İnceören, Kürdistan'daki süren devlet terörüne değinerek, "Bugünde faili meçhul cinayetler devam ediyor. Sur, Cizre, Silopi'de insanlar katlediliyor. Sivil insanlar oralarda katlediliyor. Savaşın bir hukuku olur ama bu hukuk burada uygulanmıyor. Yaşam hakkı bizim için kutsaldır. Bu kimin yaşamı olursa olsun böyledir" dedi.
'EŞİMİ TAKSİ DURAĞINDAN KAÇIRDILAR'
Eylemde konuşan İHD Yönetim Kurulu üyesi Av. Mahsum Kaya, 28 Nisan 1992 tarihinde Adana'da evinden alınarak infaz edilen Agit Salman'ın eşi Behiye Salman'ın anlatımlarından oluşan Salman'ın kaybediliş hikayesini paylaştı. Av. Kaya, Salman'ın şu sözlerini aktardı: "28 Nisan 1992'de polisler evime geldi ve eşimi sordular. Ben de taksi durağında çalıştığını söyledim. Durağın adresi ve taksinin plakasını alıp gittiler. Polisler eşimi 25 şoförün içerisinde alıp götürdüler ve öldürdüler. Cenazemizi almaya gittik ancak cenazemiz bizden habersiz emniyetten çıkarılıp, mezarlığa götürülmüş."
BATMAN
İHD Batman Şubesi ve yayıp yakınları, Batman Demokrasi Platformu'nun Kürt halkına karşı açılan savaşın sona ermesi için Yılmaz Güney Sineması önünde başlattığı barış nöbeti alanında bu haftaki eylemini yaptı. Kayıpların ve devlet güçlerince katledilen Amed Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD Batman Şube Başkanı Mehmet Bağadır, Kürdistan'da iç savaş yaşandığına dikkat çekerek, devletin kural tanımaz öldürme çılgınlığına başladığını söyledi.
Bağadır, siyasi parti ve Türkiye halklarına çağrıda bulunarak, "Bu barış hareketinin aynı zamanda birlikte yaşama projesini ortaya çıkarmasıdır. Bu projenin meclise taşınması, yeni bir anayasa çerçevesinde ele alınması yönünde yoğun çabalar gösterilmesi gerekiyor" dedi.
Kayıp yakınları ve İHD yöneticileri, eylemin ardından Demokrasi Platformu'nun nöbetine katıldı.
İZMİR
İHD İzmir Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" şiarıyla Konak Sümerbank önünde eylem yaptı. Barış Anneleri Meclisi üyeleri ve STK temsilcilerin de destek verdiği eylemde, "Kayıplar belli, failler nerede" pankartı ve kayıpların fotoğrafları taşındı.17 Ocak 1996 tarihinde gözaltına alınan ve 21 Şubat 1996 tarihinde işkenceyle katledilmiş halde bulunan Abdullah Canan'ın failin sorulduğu eylemde konuşan İHD İzmir Şube Üyesi Deniz Bayrak, 19 yıl geçmesine rağmen halen gerçek faillerin bulunmadığına dikkat çekti. Bayrak, bugün sokak ortasında sivil ve çocukları katledenler ile '90'lı yıllarda katliamlar yapanların aynı failler olduğunu söyledi.
HAKKARİ
Hakkari'nin Gever (Yüksekova) ilçesinde İHD ve kayıp yakınları, "faili meçhul" cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle düzenledikleri eylemin 92'nci haftasında da Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Çok sayıda STK yöneticisinin de katıldığı eylemde, 17 Ocak 1996 yılında ilçeye bağlı Manis (Dilektaş) köyü yolunda JİTEM çeteleri tarafından infaz edilen Nurettin Atasoy'un akıbeti soruldu.
BABASININ HİKAYESİNİ ANLATTI
Saygı duruşunun ardından, İHD İlçe Temsilcisi Muhyettin Önal, oğlu Şahabettin Atasoy tarafından kaleme alınan hikayeyi şöyle okudu: "Babam Yeni köprüye giderken Manis köyü yolu üzerinde kendini polis olarak tanınan kişiler tarafından durduruldu. Araba da arama yapıldı. O sırada babam arabayı durduran kişilerin yanında Abdullah Canan'ı görür. Ona sorar, 'hayırdır sen niye burada bekliyorsun? Yoksa seni de mi aldılar?'. Canan, babama baktı ve kafasını sallayarak hiçbir şey diyemedi. Babam onun bu kişiler tarafından gözaltına alındığını anladı. Belliydi, Abdullah Canan öldürülecekti. Olaya babamın şahit olmaması için kendini polis olarak tanıtan kişiler babamın gözlerini kapatarak onu olay yerinden uzaklaştırıldı. Babam uçurumun kenarına götürülerek kafasına bir el ateş edilerek öldürüldü."
Atasoy'un cansız bedeninin uçurumdan atıldığını anımsatan Önal, "Ondan sonra köylüler, babamın cansız bedenini dere kenarında olduğunu bizim köye haber verdiler. Biz o zaman Yüksekova Cumhuriyet Savcısı'nın yanına giderek dava açtık. Üzerinden yıllar geçti ancak hiç bir olumlu cevap alamadık. Davamız takipsizlik kararı verilerek düştü" şeklinde konuştu.