Besê Hozat: CHP, HDP’nin yanında demokrasi mücadelesine katılmalı
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat AKP’nin savaşla, katliamla, ölümle, kaosla korkutarak oy topladığını belirtti.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat AKP’nin savaşla, katliamla, ölümle, kaosla korkutarak oy topladığını belirtti.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat AKP’nin savaşla, katliamla, ölümle, kaosla korkutarak oy topladığını belirtti. Hozat, ‘’1 Kasım’da darbeden iktidar çıktı. Bu iktidar çalınıp çırpılarak elde edilen bir iktidardır” dedi.
Yeni Özgür Politika gazetesinde ‘Sivil darbe iktidarı’ başlıklı yazısında, HDP’nin ‘faşizme karşı demokratik mücadelenin ve toplumsal direniş’ sayesinde barajı aştığını belirten Hozat: “CHP’nin de doğru ve hakiki bir özeleştiri geliştirerek HDP’nin yanında demokrasi mücadelesine katılması oldukça önemlidir” dedi.
İşte Besê Hozat’ın Yeni Özgür Politika gazetesindeki yazısı:
Tayyip Erdoğan’ın yaptığı sivil darbe ile içine girilen 1 Kasım tekrar seçimlerinde AKP iktidar olarak çıktı. Zaten darbenin amacı da AKP’yi tek başına iktidara getirmekti. Bu başarıldı. Darbe sonuç aldı ve AKP tek başına iktidar oldu. Fakat darbe ile kazanılan bir iktidarın meşruiyeti yoktur, fazla bir geleceği de olmayacak. Önümüzdeki süreç bunu ortaya çıkaracak. Darbeci AKP bu iktidarı savaşla, baskıyla, katliam ve tehditle aldı. Toplumu savaşla, katliamla, ölümle, kaosla korkutarak oy topladı. Devletin bütün imkanlarını seferber etti. Saadet, BBP, Hüda-Par’ın oylarını kendisine çekti. IŞİD zaten AKP için çalıştı. MHP doğrudan destek sundu. CHP koltuk değnekliği yaptı. HDP saldırıların etkisinde kalarak güçlü bir mücadele yürütemedi. Sonuç; darbeden iktidar çıktı. Bu iktidar çalınıp çırpılarak elde edilen bir iktidardır. AKP özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra IŞİD’in desteğiyle Kürdistan’da Kürtlere, Türkiye’de demokrasi güçlerine korkunç saldırılar gerçekleştirdi, katliamlar yaptı. Seçim kampanyasını tamamen toplumu korkutma ve sindirme üzerine kurdu. Savaş ve kaos politikasından iktidar çıkardı. AKP, MHP’den daha fazla MHP’li kesilerek MHP ile anlaştı, yanına aldı. Zaten MHP ilk günden anlaşmaya hazır olduğunu ortaya koydu. Bahçeli 8 Haziran sabahı erken seçime yeşil ışık yakarak ve meclis başkanlığını AKP’ye sunarak AKP’ye iktidar yolunu açtı, seçimlerde destek vereceğini üstü kapalı beyan etti.
AKP, CHP desteği konusunda da zorlanmadı. AKP, CHP’yi milliyetçilik yarışına çekerek sınır ötesi operasyon teskeresine desteğini aldı ve CHP’yi yakınında tutarak etkisizleştirdi. CHP’nin ulus devletçi-milliyetçi ideolojiden kendisini kurtaramaması, ana muhalefet misyonunu yitirmesi, öngörüsüz ve beceriksiz siyaset tarzı AKP’ye oy olarak döndü. AKP’yi zorlayan ve tek başına iktidar olmasını engelleyen tek güç HDP’ydi. Nitekim HDP 7 Haziran’da AKP’yi iktidardan düşüren ve Erdoğan’ın başkanlık hayallerini yıkan tek partiydi. Ve daha da önemlisi HDP 7 Haziran seçimlerinde Türkiye toplumunun tüm farklı kimliklerini meclise taşıdı. Tekçi ve faşizan ulus devlet anlayışını derinden sarsarak rejimde derin bir gedik açtı ve yeni bir durum yarattı. Yani HDP 7 Haziran seçimlerinde halkların, farklı inançların, cinslerin, eşit ve özgür birlikteliğine dayanan demokratik ulus anlayışıyla ve bu anlayışın temsil ettiği demokratik siyaset tarzıyla, inkarcı ve imhacı ulus devlet sisteminde büyük bir yarılma yaratarak demokratik cumhuriyetin yolunu açtı. Ancak bu performansı 7 Haziran sonrası baskıların artması karşısında sürdüremedi.
Tayip Erdoğan cenahı sivil darbeyi esas olarak HDP’ye ve HDP’nin temsil ettiği demokratik siyasete karşı geliştirdi. AKP’nin IŞİD ile işbirliği halinde HDP’ye karşı geliştirdiği saldırılar tamamen HDP’yi baraj altında bırakmayı, tasfiye etmeyi amaçladı. 7 Haziran öncesi başlayan bu saldırılar 7 Haziran sonrası Suruç ve Ankara katliamıyla en korkunç noktaya ulaştı. 7 Haziran sonrası HDP’nin saldırıya uğramayan tek bir yeri kalmadı. Binlerce çalışanı ve onlarca siyasetçisi tutuklandı. Eşbaşkanları da dahil birçok yöneticisi ölümle tehdit edildi. AKP’nin talimatıyla merkez medya son güne kadar HDP üzerindeki ambargoyu sürdürdü.
Kürdistan’da ise AKP vahşice bir savaş yürüttü. Sıkı yönetim ilan etti, şehir merkezlerine tanklar indirdi. Onlarca çocuk ve sivili katletti, ölülere işkence yaptı, mezarlıkları, halkın ibadet yerlerini bombaladı. Katliamlarla Kürtleri tehdit edip zor ve baskıyla oy almaya, HDP’ye gelen oyları engellemeye çalıştı. Sandıkları özel harekatçılara, polis ve askere teslim etti. Birçok yerde HDP’nin sandık görevlilerini görevden aldı, tutukladı. Baskı, hile ve sindirmeyle HDP’ye gelen oyları düşürmeye çalıştı. Kısaca HDP korkunç saldırılar ve katliamlar altında seçim kampanyası dahi yürütmeden, ciddi anlamda seçim propagandası yapamadan 1 Kasım seçimlerine girdi. Miting yapmama kararı yerinde bir karar olmasa da katliam riski bu kararı almasına neden oldu. HDP, AKP’nin korku siyasetini boşa çıkaran bir siyaset üretmede yetersiz kaldı. Bütün bunlar bir araya getirildiğinde HDP’nin ulaştığı sonuç yeterli değildir fakat önemli bir başarıyı da ifade ediyor. HDP mevcut pozisyonuyla Türkiye’nin tek gerçek ana muhalefet gücüdür. HDP’nin rolü bundan böyle daha fazla öne çıkacaktır. Türkiye’nin demokratikleşmesinde, eşit ve özgür bir yaşamın kurulmasında HDP temel aktör olacaktır.
Bu süreç faşizme karşı demokratik mücadelenin ve toplumsal direnişin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu da herkese çok açık bir biçimde gösterdi. Bu mücadele ve direniş olmasaydı HDP’nin barajı aşması söz konusu dahi olamazdı. AKP devletinin tüm vahşi saldırılarına rağmen HDP bu büyük başarıyı sağladıysa kesinlikle geliştirilen direniş ve verilen mücadele sayesindedir. Direnişten geri adım atmamak ve mücadeleyi büyütmek bu noktadan sonra daha büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Devrimci Demokratik Direniş-Mücadele Cephesi, içine girdiğimiz yeni sürecin vazgeçilmez ihtiyacıdır. CHP’nin de doğru ve hakiki bir özeleştiri geliştirerek HDP’nin yanında demokrasi mücadelesine katılması oldukça önemlidir. HDP ile birlikte geliştirilecek demokratik mücadele birliği herkese ve Türkiye’ye kazandıran tek politika olacaktır.