Davutoğlu perdeledi, DAİŞ saldırdı/Cahit Mervan
Davutoğlu perdeledi, DAİŞ saldırdı/Cahit Mervan
Davutoğlu perdeledi, DAİŞ saldırdı/Cahit Mervan
Kobanê direnişinin 76. gününde DAIŞ çeteleri hayli ilginç, ancak başarısız bir ‘hamle’ yaptılar. Çeteler bomba yüklü kamyonlar ve intihar komandolarıyla Mürşitpınar sınır kapısına saldırdılar. Kuşatma altında olan Kobanê’nin en önemli nefes borusunu kesmek istediler. Çeteler bu saldırıyı Türkiye sınırları içinden yaptılar. Bütün görgü tanıkları, video kayıtları ve her şeyden öncede saldırının oluş biçimi bu gerçeği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlıyor.
Türk hükümetinin onca inkâr edilmeyecek kanıta karşın ‘’Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Suruç Basın Merkezi’’ gibi varlığı ve yokluğu dahi tartışma konusu olan bir adres adına Mürşitpınar Sınır Kapısı'na bomba yüklü aracın Türkiye toprakları üzerinden geçerek girdiği yönündeki bilgilerin "tamamen yalan" olduğunu açıklamasının ciddiye alınacak bir yanı yoktur. En küçük bir olaya dahi defalarca açıklama yapan Genelkurmay Başkanlığı’nın, Başbakan ve İçişleri Bakanlığı’nın dünyanın gözleri önünde cereyan eden bu saldırıya ilişkin ‘’Suruç Basın Merkezi’ gibi bir adres göstermeleri başlı başına ciddiyetsiz bir tutumdur.
FAİLLER LİSTESİNDE TÜRKİYE’DE VAR
Bu nedenle DAİŞ’in son Mürşitpınar sınır kapısına yaptığı saldırı sonrası Kürtlerin DAİŞ-Türk devleti işbirliğini artık ispatlama diye bir dertleri yoktur. Olamaz da. Bunun aksini ispatlamak Türk hükümetinin, devletinin, İçişleri Bakanlığı’nın ve Genelkurmay Başkanlığı’nın işidir. Bu Kürt düşmanı işbirliğinin olmadığına ilişkin güçlü kanıtlar ortaya koymadıkları sürece failler listesinde yer alacaklardır.
Çetelerin başından itibaren Kobanê için stratejik öneme sahip Mürşitpınar sınır kapsını ele geçirmek istedikleri biliniyor. Bu kapıya yönelik defalarca saldırı gerçekleştirdiler. Her seferinde başarısız oldular.
Ancak YPG-YPJ, peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu’na bağlı güçlerin direnişi karşısında giderek gerileyen ve savaşı kazanma umutları tükenen çetelerin son saldırısı aleni olarak Türk ordu ve istihbaratın egemenliği altında bulunan alandan yapıldı.
Bomba yüklü araç Türkiye tarafından sınır kapısından aleni olarak geçmiş ve infilak etmiştir. Bu saldırıdan ve çetelerin Türkiye içindeki sınır hattındaki faaliyetlerinden Türk istihbarat birimlerinin haberinin olmaması mümkün değildir. Bu nedenle saldırının oluş biçimi, zamanlaması ve hedefi bu işin arkasında ‘Kobani düştü, düşecek’’ diyenlerin olduğunu gösteriyor.
SALDIRI 72 SAAT SONRA GELDİ
Mürşitpınar sınır kapısına yapılan saldırıdan üç gün öce Türk Başbakanı Ahmet Davutoğlu bölgedeydi. DAİŞ saldırılarından kaçıp ve Suruç’ta bulunan Kobanêlilerle de görüştü. Çocuklarla birlikte neşeli pozlar verdi. Söze "Hûn bi xêr hatin xwîşk û birayên min" diyerek sıcak mesajlar vererek başladı. Kürt çocuklarının ‘Afad’ adını neden aldıklarını ya bilmeyerek veya bildiği halde çarpıtarak bunu ‘Türkiye sevgisine’ yordu. ‘Kobanê düştü, düşecek’ diyerek Kürtlerin öfkesini ve nefretini kazanan Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın aksine, Davutoğlu Suruç’ta ‘inşallah Kobani bir gün bu tehditlerden kurtarılacak’ türünden bir cümle kurarak dolaylı olarak direnişçilerden yana bir tavır içinde olduğu imajını vermek istedi. Veya herkesin böyle algılamasını istedi. Doğrusu Davutoğlu’nun Suruç açıklamasından sonra Türkiye’nin Kobanê politikasının değiştiğine inanlar oldu. Hatta Türk tarafı yanlıştan dönmek için ‘ilk adımı mı atıyor’ diye umutlananlar da oldu. Özellikle ‘Çözüm Süreci’ndeki krizi aşmak için tekrardan adaya heyetin gideceğine ilişkin açıklamanın yapıldığı gün, Davutoğlu’nun hırçın olmayan Kobanê açıklamaları bazı Kürtlerde iyimser bir hava da yarattı. Hatta denilebilinir ki, bazı alanlarda rehavet ve gevşemeye yola açtı.
Ancak Türk devletinin Kürtlere ilişkin politikasını yakinen takip edenler Davutoğlu’nun sözlerinin pratikte bir anlamının olmadığını, hatta bunun göz boyamak veya daha büyük bir saldırıyı perdelemek için yapılmış olabileceğine dikkat çektiler. Çünkü iki ayını çoktan aşan Kobanê kuşatması ve buna karşı Kürtlerin direnişi çok şey ortaya çıkardı. Denilebilir ki, iki aylık Kobanê direnişi Kürtlerin Türk ve diğer sömürgeci güçlere karşı verdikleri iki yüz yıllık özgürlük mücadelesinin en rafine tecrübesi oldu.
Öte yandan bu hükümet ve devlet yetkililerinin ‘sıcak mesajlarına’ kanmanın ölümcül sonuçları olacağını en iyi Kürtler ve demokrasi güçleri biliyor.
Artık sabitlenmiş bir durumdur: Türkiye’de bir devlet veya hükümet yetkilisi ne zaman ‘iyi şeyler olacak’ diye bir açıklama yaptıysa, mutlaka peşi sıra kanlı bir süreç gelir. Devlet şiddetinin ve terörünün dozu artar. Provokasyonlar baş gösterir. Patır patır cinayet işlenir. Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘iyi şeyler olacak’ açıklaması sonrasında olduğu gibi ‘KCK’ adıyla yapılan operasyonlarda binlerce insan tutuklanır. Roboski gibi katliamlar ve peşi sıra Paris cinayetleri olur.
Bu nedenle Davutoğlu’nun Kürdistan Türkiye ve dünya kamuoyuna Suruç’tan verdiği ‘yumuşak’, ‘sevecen’ ve bir anlamda ‘iyi şeyler olacak’ mesajı ile DAİŞ çetelerinin Mürşitpınar sınır kapısını düşürmek için yaptıkları saldırı arasında bir bağ var. Bu bağ sanıldığından daha güçlü ve komplikedir.
DAVUTOĞLU’NUN ROJAVA POLİTİKASI KARANLIKTIR
Her şeyden önce Davutoğlu’nun Suriye ve Rojava politikası şeffaf değil, karanlıktır. Daha önce Davutoğlu başkanlığında yapılan Suriye’ye ilişkin gizli toplantının ses kayıtları bu konuda yeterince açıklayıcıdır. 2014 yılının Mart ayında internete düşen ses kaydında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler arasında yapılan gizli görüşmede söylenenler en son Mürşitpınır sınır kapısına yapılan saldırının çok dışında değil. O gizli toplantıda ‘’Öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane füze de attırırım’ deniliyordu. Şimdi olan da budur.
İkincisi Davutoğlu başbakan olarak Suruç’ta sadece çetelerden kaçıp gelen ‘sığınmacılarla’ mı görüştü?
Başbakan olarak vali, emniyet müdürü, istihbarat birimleri, ordu komutanlarıyla görüşmedi mi? Kobanê direnişi ve en azından sınır hattındaki DAİŞ hareketliğine ilişkin bilgi kendisine aktarılmadı mı?
Suriye iç savaşı başladığında dışişleri bakanı olan, şimdi ise başbakan olan ve Türk ordusu için işgal simülasyonları hazırlayan, hatta bunun için silah dolu 2000 TIR’ı El-Nusra ve DAİŞ çetelerine gönderen birisinin bu olup bitenlerden haberdar olmaması mümkün müdür?
Kesinlikle hayır.
Bu son saldırıyı Türk özel savaş ekipleri ve istihbarat birimleri, DAİŞ ile birlikte mi planladı ve uyguladı? Bu sorunun yanıtı büyük ihtimalle ‘evet’tir. Çünkü Prof. Dr. Henri Barkey’inde dikkat çektiği gibi ‘’Türkiye Kobani’de Kürtler’in başarısını görmektense kentin düşmesini tercih ediyor.” Türk devletinin bu amaca ulaşmak için her yolu mubah sayacağından hiç kimsenin kuşku duymaması gerekiyor.
Davutoğlu bu işin neresinde derseniz eğer, şimdilik şu kadarını söyleyebiliriz: Davutoğlu Suruç’ta verdiği ‘sıcak’ ve ‘sevecen’ mesajla kanlı bir saldırıyı, hunhar bir girişimi perdeledi. Yani DAİŞ saldırısı Davutoğlu’nun ‘yumuşak’ mesajlarıyla kararan, en azında fululaşan ortamda geldi.
Yok eğer bu saldırıdan zerre kadar bilgim, haberim ve alakam yok diyorsa, ya gereğini yapmalı, ya da o koltukta oturmamalı.