‘En değerlilerimiz onlar’

Kürkçüler Cezevi’nde 105 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevini sürdüren İnan Akın’ın Amed’de yaşayan ablası Asya Akın: “En değerlilerimiz, en güzellerimiz onlar. Diri diri yakılanlar bizim sorumsuzluğumuz yüzünden gitti. Şu an yine aynı noktadayız."

Açlık grevindeki tutsaklardan İnan Akın’ın 80 yaşındaki annesi, “Başka çareleri kalmadı. Biz dışarıdakiler onlara kör, sağır, dilsiz kaldık, evladım ve arkadaşlarının başka çaresi kalmadı” dedi.

Kürkçüler Cezaevi’nde 105 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevini sürdüren İnan Akın, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken 2002’de ’anadilde eğitim hakkı‘ eylemleri nedeniyle okuldan atıldı. 2004’te gerilla saflarına katıldı. 2017’de Malatya-Elazığ kırsalında çatışmada yaralı olarak esir düştü. 10 kardeşin 6’ncısı olan İnan müebbetle yargılanıyor. Ablası Şaziye Şakar, Almanya’nın Hamburg kentinden Strasbourg’a gelerek nöbet eylemine katılanlardan. Şakar, en son Mart’ta ziyaretine gitmiş fakat açlık grevinde olduğu için açık görüşe çıkamamış. Şakar, şunları ifade etti: “Görüşmemizde talepleri yerine getirilinceye kadar eylemlerine devam etmekte kararlı olduğunu söyledi. Morali çok iyiydi. Hatta o bize, aileye moral veriyordu. Kardeşim mükemmel bir insandır. Zaten bu yola baş koyanlar mükemmel insanlar.”

Şaziye Şakar aracılığıyla Amed’de yaşayan kardeşleri Asya Akın’a da ulaştık. En son 10 Nisan’da görüşmüş. Babasının vefat ettiğini, annesinin 80 yaşında olduğunu kaydeden Akın, şöyle konuştu: “En zor şey böyle bir süreçte bir annenin hissettiklerini anlatmaya çalışmaktır. Biz anneme ilk başta söylemedik. Annem şeker, tansiyon hastası. Bir de geçen sene ciddi bir rahatsızlık geçirdi. O yüzden söylemeyelim, dedik. Sonra aileden bazıları ‘Anlatmalıyız artık, Allah korusun ama durum kötüye gidiyor o yüzden anne bilsin’ dediler. Ağabeyiminin açlık grevi 100 günü geçti. annem 3. hafta diye biliyor.

Annem çok inançlı ve bir o kadar da onurlu. Annem her an kaybetme korkusunu yaşıyor ve ‘Başka çareleri kalmadı, biz dışarıdakiler onlara kör, sağır, dilsiz kaldık, evladım ve arkadaşlarının başka çaresi kalmadı’ diyor.

Öncülük etmesi gerekenler açlık grevlerine ve biz tutsak ailelerinin yaşadıklarına odaklanmıyor. Maalesef bu yüzden en değerlilerimizi yitiriyoruz.

Ben 26 yıldır evliyim. Çocuklarım yok. Ağabeyimi, yoldaşlarını evladım yerine koydum. Biz siyasetçi değiliz. Biz ailelerinden siyaset dili, radikal cümleler de beklemesinler. Açık söyleyeyim; korkuyoruz. En değerlilerimiz en güzellerimiz onlar. Onları kaybetmekten korkuyoruz. Binlerce gencimizi, binlerce canımızı kaybettik. Bu suskunlukla, kalanları da bu tarifi imkansız derecede acı veren açlık grevinde yitireceğiz. Diri diri yakılanlar bizim sorumsuzluğumuz yüzünden gitti. Şu an yine aynı noktadayız. Yine sadece bekliyoruz. Şunu herkes bilsin ki, ‘bizimkiler’ dediklerimizin suskunluğu, önemsememesi; sistemin ağabeyime yaşattıklarından daha çok acı veriyor.

Annem iki haftadır iki tane kurban kesti. Zindandakilerin başının sadakası olsun diye, ‘Evlatlarımız kurban olmasın, Allahım’ diye, gece gündüz dua ediyor. Zülküf (Gezen) arkadaş, Amed’de yıllarca ağabeyim ile kaldı. Ağabeyime, bize ve ailesine çok düşkündü. Onun şehadetini anneme söyleyemedik. Canlarımız zindanlarda, aileleri dışarıda perişan.

Bu canlar öyle sırf ‘Sayın Öcalan avukatı, ailesi ile görüşsün de, rahat nefes alsın’ diye canlarını ölüme yatırmadılar ki. Öcalan üzerindeki tecrit kırıldığında bütün halklar olarak nefes alacağız. Tecrit hepimiz üzerindedir şu an. Bu açlık grevi bunun içindir, bizler içindir.

Duygusallığımızı yitirmeyelim. Duygularımız bittiğinde geriye insan oluşumuzdan bir şey kalmaz ama bu eylemlerin amacına ulaşması için duygudan çok daha büyük şeyler yapmamız gerek. Bu onurlu direnişin amacına ulaşması hepimiz için çok önemli. Kaç can daha yitireceğiz? Şu an tek isteğimiz, tecridin bir an önce kırılması ve yeni kayıplar vermeden, açlık grevlerinin sona ermesidir.”

İnan ile kardeşten ziyade yoldaş olduklarının altını çizen Asya Akın, “Ağabeyim 20 ayı aşkındır Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde. 20 aydır sanki özellikle ağabeyimi ve bizi çok farklı cezalandırıyorlar. En son aynı bölümde olan arkadaşı Harun Kaya’yı farklı bir bölüme almışlar. Kasıtlı yalnız bırakılıyorlar, izole ediyorlar. Baş ağrısı çok fazla, uyuyamıyor. Ağabeyim tanınmaz halde. Her gittiğimizde yanında kendimizi tutmaya çalışıyoruz ama çıktığımız an ağlama krizine giriyoruz. Son görüşte konuşamıyordu. ‘Sen dinle, ben konuşurum’ dedim. Duvarlara tutunarak kalkabildi. Morali, heyecanı tarif edilmez, verdikleri mücadelenin başarıya ulaşacağı inancını yitirmiyor.

En son gardiyan, ‘İnan Akın, o heybetin nerede? eriyorsun’ demiş. Ağabeyimin cevabı, ‘Öldürmüyoruz, kimseye zarar vermiyoruz, bir kelebek heyecanı ile hakikat için dirhem dirhem eriyoruz’ cevabını vermiş.

Halkımıza, tüm dünya halklarına çağrım şudur: İnsanlarımız ölüyor. İstedikleri şey çok insani. Bu talep başta Sayın Öcalan olmak üzere, tüm tutsakların evrensel insan hakkıdır. İnsani bir şeyi talep ediyor binlerce insanımız. Onların sesi biziz, onların verdiği mücadele, bizim halk olarak yapamadıklarımızdan kaynaklı. Bir an önce herkes ayağa kalkmalıdır.”

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA