Erdoðan’ın şerri Kürdistan’ın hayrınadır - Cahit Mervan

Erdoðan’ın şerri Kürdistan’ın hayrınadır - Cahit Mervan

Türk başbakanı Tayyip Erdoðan, ‘tek kişilik’ partisinin son istişare toplantısı sonrası yaptıðı konuşmada BDP ve Kürtlerden bahsettiði zaman hayli gergindi. Aðzından çıkanı kulaðı duymayacak kadar öfkeli ve kızgındı. Söylediði yalanlar, üfürdüðü palavralar, yaptıðı tehdit ve şantaj Kürtlerde, BDP milletvekillerinde bir karşılık bulmadı. Salladıðı dokunulmazlık ipi elinde kaldı.

AKP 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde umduðunu bulamadıðı için, Kürt hareketini tasfiye amacıyla siyasi soykırım politikasını devreye koydu. 14 Nisan 2009’da siyasi soykırım operasyonları başladıðı zaman, dönemin DTP eş başkanı Ahmet Türk partisinin grup toplantısında yaptıðı konuşmada ‘bize diz çökertemeyecekler’ demişti. Ahmet Türk haklı çıktı.

DÝZ ÇÖKMEYENLER HAKLI ÇIKTI

Üç yılı aşan gelişmeler soykırımcıları deðil diz çökmeyen, direnen ve onurlu bir duruş sergileyen Kürt hareketini doðruladı. AKP’nin, Erdoðan ve ekibinin Kürdistan Özgürlük Hareketini teslim alma, diz çökertme ve tasfiye etme politikası bu direnç ve çelik irade karşısında bir hiçe dönüştü.

Erdoðan’ın gergin, kızgın, öfkeli ve Kürtlerin cenazelerine saldıracak kadar densiz olmasının birinci nedeni budur.

Ýkinci nedeni ise, 2012 baharından itibaren emrindeki ordu, özel hareket ve güvenlik güçlerinin aldıðı aðır yenilgidir.

Çünkü AKP’nin ‘derin beyninin’ yaptıðı hesaba göre 2012 yılında ‘PKK sorun olmaktan’ çıkarılacaktı. Bu konsept çöktüðü, yerle bir olduðu için Erdoðan’ın baş danışmanı Yalçın Akdoðan adeta burnundan soluyarak yenilgisini gizlemeye çalışıyor. Özgür Gündem gazetesi yazarlarından Baki Gül’e nafile bir çaba ile cevap yazarken, laf salatasıyla ırkçı ve faşist olmadıðını ispatlamaya kalkıyor. Halbuki bu faşist sıfatı ona o kadarda yakışıyor ki… Üzerine cup diye oturuyor. Niye bu kadar alınıyor, anlamış deðiliz.

FAŞÝST YALÇIN’IN TEORÝSÝ ÇÖKTÜ

Gülen Cemaati-AKP işbirliðinin sonucu oluşturulan Kürt düşmanı konseptin ‘mimarlarından’ Yalçın Akdoðan, yaklaşık bir yıl önce ‘Örgütün bölgede kurmaya çalıştıðı psikolojik hakimiyet tamamen kırıldı. Devlet hem psikolojik hem fiziki hakimiyeti daha güçlü bir şekilde tesis etmiş durumda. PKK için artık at oynatacaðı güvenli alan yok’ diye hava basıyordu.

Ve Türk ordusunun Kazan Vadisi’nde kimyasal silah kullanarak gerçekleştirdiði katliamı sahipleniyor, ‘kötü arazi şartlarında oluşan ''Kandilcikler''i ortadan kaldırıyor’ gibi tespitler yapıyordu. Akdoðan’ın bu ‘tespitlerinden’ kısa bir süre sonra Türk savaş uçakları ‘Kandilcikleri ortadan kaldırma’ gerekçesiyle Roboski’yi kana buladı. 34 Kürt genci bu ‘derin aklın’ sonucu katledildi.

Faşizmin en önemli karakteri yalan ve demagojidir. AKP faşizmi de bundan farklı deðil. En çok yalan ve demagojiye ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle Erdoðan’ın aklının yarısından fazlasını oluşturduðu söylenen Akdoðan’ın dedikleri kara bir propagandan öteye geçmedi. Tipik bir halkla ilişkiler çalışmasıydı. Gerçi AKP’nin ‘derin aklının’ iddialarına takılıp bir kamyon dolusu analiz falan-filan yapanlar da oldu.

Ancak ne ‘örgütün bölgede kurmak istediði psikolojik hakimiyet’ kırıldı. Ne Kürdistan’da ‘devlet hem psikolojik hem fiziki hakimiyeti daha güçlü bir şekilde tesis etmiş’ oldu. Ne de ‘PKK için artık at oynatacaðı güvenli alan yok’ oldu.

Aksine son bir yılda, özellikle de 2012’nin Temmuz ayının son haftasından itibaren ortaya çıkan gelişmeler gösterdi ki, Akdoðan’ın küçümsemek ve itibarsızlaştırmak için ‘örgüt’ dediði PKK, Kürdistan’da psikolojik hakimiyeti ele geçirdi. Daha doðrusu var olanı pekiştirdi. Devletin psikolojik ve fiziki egemenliði Newroz’da başta Amed olmak üzere, Kürdistan’ın bir çok yerinde bir hiçe dönüşürken, Temmuz’da Şemdinli, Gever, Çukurca’da ‘alan hakimiyetinin’ gerillaya geçmesine kadar uzandı.

‘PKK’nin at oynatacaðı alan kalmadı’ iddiasına gelince: Bunun gerçekle bir ilişkisinin olmadıðını, eðer aptal deðillerse Kürdistan ve Ortadoðu’ya baktıkları zaman göreceklerdir.

KÜRTLER DÖRT KÖŞE BÝR ÇÝVÝDÝR

AKP faşizmi aðır bir yenilgi de açlık grevlerinde aldı. Açlık grevine giden binlerce tutsaðın ortaya çıkardıðı devrimci enerji AKP iktidarını sallamakla kalmadı, Kürt hareketinin ne kadar kararlı, onurlu ve direngen olduðunu gösterdi. Bedenlerini açlıða yatıran onlar, yüzler ve daha sonra binler tarihin tanık olduðu en güçlü sivil itaatsizlik eylemiyle Türk devletine şunu gösterdi:

‘Sen yuvarlak bir boru olabilirsin. Ama biz de dört köşe bir çiviyiz.’

Ýşte bu yuvarlak boru tutamadıðı, sıkamadıðı, ezemediði, bükmediði bu dört köşe çivi karşısında öfkeye kapılıyor. Kin ve nefret söylemi ve demagoji ile sonuç alabileceðini düşünüyor. Bu olmayınca Erdoðan ve onun ‘derin aklı’ küplere biniyor. Binecekte.

Çünkü Erdoðan ve görgüsüz ekibi herkesi kendi ‘tebaları’ sanıyorlar. Sanıyorlar ki tehdit ve şantajları işe yarayacak. Kürtler, BDP’li vekiller, siyasetçiler, halk bu çapsız ve densiz ekip karşısında havlu atacak! Diz çökecek! Böyle bir şey olmayacak.

Peki ne olacak?

1994 yılında olduðu gibi de olmayacak. Tarih tekerrür etmeyecek. Dokunulmazlıkların kaldırılması, vekillerin rehin alınması ’94 ile benzerlik gösterse de Ankara-Kürt ilişkilerin kökten deðişmesine, sil baştan ele alınmasına yol açacak.

Her şeyden önce Erdoðan’ın dokunulmazlık ‘hamlesi ‘ karşısında Kürtler ne çaresizdir, ne de eli kolu baðlı oturacaklar. Bilinmelidir ki Erdoðan’ın işi dokunulmazlıkların kaldırılmasına kadar götüren soykırım politikası Kürtlerden çok Ankara’yı gerecektir.

ERDOÐAN’IN ŞERRÝ KÜRDÝSTAN’A YARAYACAK

Nasıl ki, Irak başbakanı Nuri el-Maliki izlediði yayılmacı ve dikta politikası sonucu Kürtlerin Baðdat ile olan ilişkilerini dinamitledi, geri dönülmez bir sürecin başlamasına neden oldu, Erdoðan’ın izlediði soykırım politikası, tehdit ve şantaj da Kuzey Kürdistan’ın Ankara ile olan baðlarının kopmasına yol açacaktır. Açtı da.

Artık hiçbir Kürt ‘ortak gelecekten’, ‘ birlikte bir yaşamdan’ bahsetmeyecektir. Kardeşlik söylemlerini kimse iplemeyecektir.

Kürtler gönül rahatlıðıyla ‘madem ki birlikte eşit ve özgür bir gelecek istemiyorsunuz, o zaman alın parlamentonuzu başınıza çalın’ diyecektir. Bu işin şakası filanda yoktur. Kürtlerin Ankara’nın izlediði ırkçı ve sömürgeci politika sonucu atacakları tek taraflı her adım meşrudur. Kürdistanlı vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması bu meşruiyetin ilanından başka bir işe yaramayacaktır.

Belki ‘her şerde bir hayır vardır’ ilk kez bu kadar elle tutulur olacaktır. Erdoðan’ın şerri, Kürdistan’ın geleceði ve özgürlüðü açısından yeni, hayırlı başlangıçlara vesile olacaktır.