Günay: Ölüm ve açlık siyasetine karşı direnip kazanacağız

HDP Sözcüsü Ebru Günay, “İran ne yaparsa yapsın, özgürlüğe uyanan bir halkı durduramaz" dedi. AKP-MHP saldırılarına da değinen Günay, "Savaş çığırtkanlıklarına, ölüm ve açlık siyasetine karşı hep birlikte direneceğiz" diye belirtti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Günay, 13 yıl önce havan topuyla katledilen Ceylan Önkol’u anarak konuşmasına başlayarak, “Onun şahsında devlet şiddetiyle katledilen çocukları saygıyla anıyorum. Çocuklarımıza özgür ve mutlu bir gelecek bırakmak için durmadan mücadele edeceğiz” dedi.

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın deklarasyonuna değinen Günay, “Geçtiğimiz Cumartesi İstanbul’da ilan ettiğimiz Emek ve Özgürlük ittifakı daha şimdiden büyük bir heyecan yaratarak halklarımızın gündemini, umuttan yana değiştirmeyi başardı. Biz bunu ülkenin dört bir yanından gelen tebrik mesajlarından ve sokaklarda halkımızın bu ittifakı sahiplenmesinden anlıyoruz. Bir kez daha Emek ve Özgürlük ittifakı tüm Türkiye halklarına, emekçilerine, ezilenlerine, ötekileştirilenlerine hayırlı olsun, umut versin, güven versin, korku bulutlarını dağıtsın” dedi.

HDP olarak başından beri tarif ettikleri ve ülke halklarını kendisine mahkummuş gibi dayatan iki kutuplu siyasette 3’üncü bir yol açmanın onurunu ve gururunu yaşadıklarını sözlerine ekleyen Günay, “Bu yol ‘kendisine mecbur olduğumuzu düşünenlere’ en iyi cevap olduğu gibi, aynı zamanda mevcut iktidar karşısında da demokrasiden, özgürlüklerden, adaletten yana yegane alternatiftir. Bu adımla ezilenlerin mücadelesini birleştirme arayışlarına yönelik önemli bir psikolojik bariyer aşıldı, umutlarımız arttı. Bizler bu ittifakın kuruluşunda yer almaktan, onun ilk kurucuları arasında yer almaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Halklarımızı dar bir siyasal tartışmanın ötesine daha umutlu bir geleceğe taşımanın heyecanı içerisindeyiz” diye konuştu.

İttifaklarının, demokratik bir ülke, demokratik bir cumhuriyet hedefiyle ortaya çıktığını kaydeden Günay, şunları söyledi:

“Bu topraklar üzerinde ne kadar dışlanan kesim, birey varsa onların örgütlü gücü olmayı hedefliyor. Bu ülkenin en temel meselelerinde eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden, adaletten yana tavır alıyoruz. Ülkenin ve üzerinde yaşayan halklarımızın yaşadığı somut sorunlara somut cevaplar üretecek kapsamlı bir program ortaya koyuyoruz. Bu programda kalbi özgürlük ve demokrasiden yana atan herkes kendisini bulabilir. İttifakımız bu topraklar üzerinde iktidara karşı verilen her tür demokratik mücadeleyi kapsamayı, farklı alanlarda hayat bulan mücadele biçimlerini bir çatı altında toplamayı hedefliyor.

'İKTİDARA KARŞI YÜKSELEN SES HER YERİ SARDI'

Hepimizin bildiği gibi bu iktidara karşı yükselen itirazlar her yeri sarmış durumda. Sadece partilerle, örgütlerle, kurumlarla sınırlı değil, her yerde, her köşe başında bir itiraz bir ses yükseltme bir ‘artık yeter’ çığlığı duyabiliyoruz. İşte bu yüzden bizler sokaktan yükselen özgürlük sloganları ile ekmek kavgasının ortasından yükselen itirazların ortak mücadele birliği olmayı hedefliyoruz.
Alternatifsizlik, güvensizlik kaygıları karşısında iki egemen blok arasına sıkışan halklarımıza geniş bir özgürlük kapısı, demokrasi ve adalet kapısı açmak için yola çıkıyoruz. Esas mesele  ülkeyi yaşanabilir özgür ve demokratik bir ülke haline getirmektir. İttifakımız bu ülkenin gerçek kurtuluş reçetesidir, yeni yaşamı inşa etme adresidir. İttifakımız şu veya bu adayı desteklemek şu veya bu ittifakın yanında durmak için değil, yepyeni bir anlayışı hakim kılmak için yola çıkmıştır. Türkiye’de desteklenecek bir ittifak varsa o da barındırdığı özgürlükçü anlayışı ve taşıdığı eşitlikçi potansiyeli nedeniyle Emek ve Özgürlük İttifakıdır. Bunu en geniş demokrasi gücü haline getirmek, toplumla buluşmak, mahalle mahalle sokak sokak örgütlenmek, güç olmak için gece gündüz çalışıyoruz.
Bu yeryüzü soframızda herkese yer var. Temel ilkelerini ortaya koydu ve bu ilkeleri kabul eden tüm demokrasi güçlerine kapılarını ardına kadar açıyor. Sadece kurumlara değil aynı zamanda bu ülkenin özgür geleceğinde sorumluluk almak isteyen tüm bireylere, yurttaşlara açık. Her yeni katılımla kartopu gibi büyüyeceğimizi biliyoruz. Bizim hikayemiz daha yeni başlıyor. Bu hikaye, haklarımız özgür olana kadar sürecek. Her gün demokratik bir ülke inşa etmek için çalışacağız, örgütleneceğiz ve kazanacağız.

İRAN'IN SALDIRILARI

İran devletinin Kürtlere, ve bütün İran halklarının demokratik ve sivil taleplerini bir taraftan bastırırken, diğer taraftan dün sabah saatlerinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Pirdê, Koye ve Zirdigeze gibi yerleşim yerlerine yönelik saldırılarında onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olmuştur. Uluslararası yasaları ve egemenlik hakkını ihlal eden bu saldırılar yurttaşların katledilmesi, sivil yerleşim yerlerinin bombalanmasıyla sonuçlanmıştır. Bu saldırılar İran devletinin Kürt halkına yönelik düşmanlığının açık bir ifadesidir.
Dünyada ve bölgemizde yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerin bir sonucu olarak bu saldırılar bölgenin barış, istikrar ve güvenliğini tehdit etmektedir. Bir tarafta İran’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne, diğer tarafta Türkiye’nin Başûr ve Rojava’ya yönelik saldırıları Kürtlerin nasıl bir kuşatmaya alındıklarını göstermektedir. İran tarafından gerçekleştirilen bu saldırıları HDP olarak kınıyor ve bu saldırıların bir an önce sonlandırılması çağrısında bulunuyoruz.
Irak Hükümeti başta olmak üzere, Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Birleşmiş Milletler, Arap Birliği gibi uluslararası ve bölgesel kurum ve kuruluşları bu saldırılar karşısında sorumluluk almaya davet ediyoruz. Saldırıda yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet ve ailelerine baş sağlığı diliyoruz.

İRAN VE ROJHİLAT'TAKİ DİRENİŞ

İran’da Jina Mahsa Amini’nin katledilmesiyle başlayan halk direnişi bütün baskılara, hiçbir kural tanımayan saldırılara rağmen devam ediyor. Ve dünya kadınlarının kalbi İran da direnen kadınlarla atıyor. Halkın öfkesi de direnişi de değişim talebi de büyük; hiç kimse bu kadar zulme sonsuza kadar sessiz kalmaz, hiçbir canlı kendisine reva görülen köleliği ilelebet sineye çekmez, çekemez. Her diktatörlük de eninde sonunda zulüm uyguladığı, inkar ettiği, baskı ve saldırılarla susturmaya çalıştığı halkın öfkesiyle mutlaka günün birinde tanışmak zorundadır. Bu nedenle Rojhilat halkı başta olmak üzere İran halkının diktatörlüğe ve zulme karşı başlattığı direnişi bir kez daha selamlıyoruz. Diktatörlüğe karşı direniş haktır ve meşrudur.  

Jina Mahsa Amini ve onun arkasından başlayan direniş artık bütün dünyadaki ezilen halklar, emekçiler, kadınlar için direnişin sembolüdür. Jin Jiyan Azadî şimdi dünyanın bütün dillerinde özgürlük sloganı olarak haykırılıyor. Dünyadaki özgürlük dalgasına öncülük eden Kürt kadınları, onların mücadele ile direniş ile yarattığı sloganları bu topraklarda yaşayan herkes için gurur vesilesidir. Bu özgürlük dalgası bedeli ne olursa olsun başta Ortadoğu olmak üzere, tüm dünyada dalga dalga büyüyerek yayılacak.

Bunu engellemek için baskıcı İran rejimi en iyi bildiği şeyi yapıyor, bütün baskıcı rejimler gibi hiçbir kural ve ilke tanımadan halkın direniş taleplerini ve özgürlük isteğini baskıyla, zorla bastırmaya çalışıyor. Sokak ortasında katliam uygulayarak, sivil halkın üzerine devlet terörü ile giderek halkın talebini bastırmaya çalışıyor. Biz rejimin bu saldırılarını kınıyoruz. İran ne yaparsa yapsın, özgürlüğe uyanan bir halkı hiçbir güç, hiç bir saldırı durduramaz. Rojhilat halkı başta olmak üzere, İran halkı eninde sonunda kendi mücadelesiyle ve direnişle özgürlüğü yaratacak. Bizim yüreğimiz diktatörlüğe karşı direnenlerledir. Bizim yüreğimiz jin jiyan azadî diyerek yaşamın her alanını itiraza, direnişe dönüştüren Rojhilat halkıyladır, bizim yüreğimiz bu direnişin öncülüğünü yapan ve saçını bayraklaştıran kadınlarladır. Bir kez daha Jina Mahsa Amini ve sonrasında başlayan eylemlerde katledilenleri saygıyla minnetle anıyoruz.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ VE GENÇLER

AKP-MHP ittifakı Türkiye tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik buhranın içerisindedir. Bugün AKP-MHP ittifakının makyajla sunduğu verilere rağmen yüzlerce öğrenci barınamadığı için parklarda yatıyor. Emekliler evlerine bir poşet sebze götüremiyor, esnaf borçlarını ödeme sorunu yaşıyor.
AKP Genel Başkanı Erdoğan, oy alma umudunu kaybettiği için gençleri hedef alıyor. Türkiye’yi yangın yerine çeviren Erdoğan utanmadan, sıkılmadan ‘Daha iyi arabaya binmek, daha iyi telefon alabilmek, daha çok konsere gidebilmek için başka ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz’ diyor. Bugün Türkiye’de gençler işsizlik ve geleceksizliğe karşı Edirne’den, Ege’den ölümü göze alarak yurt dışına gidiyorlar. Bu ülkeyi ‘umutsuzluk ve geleceksizlik’ odağı haline getiren iktidara karşı göç yollarına düşüyorlar.

Sarayın duvarlarından gençlerin içerisinde olduğu durumu görmeyen Erdoğan gerçeği çarpıtan sözleriyle bir kez daha tarihe not düştü. Ülkenin içerisinde olduğu durumu saraydan ibaret sanan Erdoğan ‘gözleri var görmez, kulakları var duymaz’ hale gelmiştir. Oysa gençler; İşsizlik bu ülkede kader haline getirildiği için, çalışsalar bile geçinemedikleri, barınamadıkları, AKP’li kaymak takımının çocukları özel üniversitelerde okuyup lüks içinde yaşarken, en iyi üniversitelerde mezun olmalarına rağmen iş bulamadıkları, Erdoğan ailesiyle aynı okullarda, aynı dönemlerde okumadıkları ve torpilleri olmadıkları, işsizliğe razı olup AKP’ye biat edip il örgütlerinde yer almadıkları ve fikirlerini özgürce ifade edemedikleri için bu ülkeyi terk ediyorlar. Gençler, Türkiye’den, ailelerinden, yaşamlarından vazgeçmek pahasına bu ülkeden gitmek zorunda bırakılıyorlar. Bu açıklamalarıyla Erdoğan Saray’da oturan, toplumla, gençlerle, yoksullarla bağı kalmayan iktidar olduğunu bir kez daha göstermiştir. İktidar kibrine kapılan AKP ve Erdoğan’ın toplumla bağı kalmamıştır. Erdoğan Saray konforuna yaslandıkça hikayesini de, aldığı oyları da kaybetmiştir.

Gençlerle ve toplumla bağı kalmayan Erdoğan ‘asgari ücretten memur ve emekli maaşlarına kadar tüm kesimlerin gelirlerini yılbaşında ciddi şekilde yükselterek enflasyonun yol açtığı refah kaybını aşama aşama gidermekte kararlıyız’ diyerek toplumu kandıracağını sansa da bunun bir algı operasyonu ve kandırmaca olduğunu tüm toplum biliyor. Bu iktidarın derdi ekonomik krizi çözmek, etkilerini azaltmak değil; algı operasyonlarıyla kaybettiği oyları almaktır. Çünkü bizler biliyoruz ki, işçiye ve emekliye verilecek zam AKP illüzyonuyla geri alınacak. Önce zam üstüne zam yağmaya devam edecek, sonra ise vergiler arttırılarak kaşıkla verip kepçeyle alacaklar.

Çünkü bu iktidarın ‘ustalık dönemindeyiz’ diyerek kast ettiği şey, gerçeklerin yerine algıları yerleştirme çabasıdır. Bu iktidar, ‘nas’ deyip faiz lobilerine milyarlarca TL’yi halkın cebinden aktarıyor. ‘Ekonomi uçuyor’ deyip 4 kişilik ailenin açlık sınırını 7 bin 245 TL, yoksulluk sınırı 23 bin 600 TL’ye çıkararak uçuruyor. ‘1 dolar 1 TL olacak’ deyip doları 18,5 lirayla rekora uçuruyor. İktidarın algı ve manipülasyon operasyonları gerçeklerin yerine geçemiyor.
Türkiye halkı her gün artan fiyatlara, kredi faizlerine, vergilere karşı ‘yaşam mücadelesi’ veriyor. Türkiye’nin işsizleri, emekçileri, kadınları, öğrencileri AKP-MHP ittifakının talan ekonomisine karşı hayatta kalmaya çalışıyor. Biz de işsizlere, gençlere, kadınlara, esnaflara Türkiye’nin tüm ezilen ve sömürülenlerine sesleniyoruz. AKP-MHP ittifakının algı operasyonlarına, savaş çığırtkanlıklarına, ölüm ve açlık siyasetine karşı hep birlikte direneceğiz, hep birlikte başaracağız ve mutlaka kazanacağız.”