Hasta tutsaklar için ‘söz’ çok icraat yok!
Hasta tutsaklar için ‘söz’ çok icraat yok!
Hasta tutsaklar için ‘söz’ çok icraat yok!
Kürt sorununda çözüm süreci başladığından bu yana önemli bir husus da cezaevlerindeki hasta tutsakların durumuydu. İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre 500’ün üzerinde olan hasta tutsaklardan iki yıl içinde sadece 12’si tahliye edilirken, 10’dan fazla tutsak ise yaşamını yitirdi. Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan ve hükümetle yapılan görüşmelerde konuya dikkat çeken TUHAD-FED Genel Başkanı Zübeyde Teker, "Hükümet hasta tutsaklar meselesinde şantajcı bir yaklaşım içinde. Sözler anlamını yitirdi artık. Eğer samimi bir çözüm isteniyorsa hasta tutsaklar için acilen adım atılmalı" dedi.
İkinci yılını geride bırakan süreçte çözüm adına beklentiler karşılığını bulmuyor. Kamuoyunda sıkça tartışılan çözüm sürecinde, tartışmaların başladığı ilk günlerden bu yana hasta tutsaklar başta olmak üzere siyasi tutsakların özgürlüğüydü. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sürecin başından itibaren “siyasi pazarlık konusu edilemez, insani bir durum” vurgusu da sık sık ortaya kondu. Ancak iki yıldır hükümet kanadından farklı dönemlerde yapılan açıklamalarda ise konu hakkında “düzenleme yapılacağı” sözlerinden tatmin edici ve güven artırıcı bir adım atılmadı.
SÖZLER KARŞILIK BULURSA ANLAM TAŞIR
30 Mart yerel seçimleri öncesinde Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "seçimden sonra 40-50 hasta tutsak için düzenleme yapılacağı" açıklamasını yapmıştı. Son olarak da HDP İmralı heyetinin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile birkaç hafta önce gerçekleştirdiği görüşmede de Bakan Bozdağ’ın yaklaşımı “düzenleme yapılacağı” yönünde oldu.
Çözüm süreci kapsamında TUHAD-FED’in verilerine göre 2 yıldır sadece 12 hasta tutsak tahliye edildi. Tahliye edilmeyen hasta tutsaklardan Yaşar Dere, Celal Kılıçaslan, Celal Binici, Şehmus Yetek, Ali Çakıcı, Seyithan Taşkıran, Çağdaş Aktepe, Aram Akyüz, İrfan Eskibağ’ın yanı sıra artık ölüm sınırına geldikten sonra tahliye edilen Ramazan Özalp ve Osman Akan yaşamlarını yitirenler arasında.
İNSAN HAYATI RAKAMLARA SIĞMAZ
İHD’nin Ekim 2014 itibariyle güncellediği hasta tutsaklar raporuna göre sayı 578. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 2013 yılında Türkiye cezaevlerinde 316 kişi yaşamını yitirdi. Cezaevlerindeki bu durumda çarpıcı bir nokta ve hayati düzeyde yaşanan trajik gerçek ise 2006 yılından itibaren hasta tutsakların ölümlerinde yaşanan artış.
Son 10 yılda yaşananlar baz alındığında 2005 yılında 59 kişi cezaevinde yaşamını yitirirken bu sayı 2006′da 157′ye yükseldi. O yıldan sonra 2007′de 176, 2008′de 211, 2009′da 287, 2010′da 307, 2011′de 321, 2012′de 346 ve 2013′de 316 insan, tedavi koşulları oluşturulmadığı ve kaderine terk edildiği için cezaevinde yaşamından oldu.
‘HÜKÜMET ŞANTAJCI YAKLAŞIYOR’
Cezaevlerindeki hasta tutsaklar meselesinde sürecin başından itibaren birebir yer alanlardan biri de TUHAD-FED Genel Başkanı Zübeyde Teker. Aynı zamanda Akil İnsanlar Heyeti’nde de yer alarak süreçte aktif rol alan Teker, hükümetin şantajcı bir yaklaşım içinde olduğu görüşünde. Hükümetin tutumunun bunu kuvvetlendirdiğini dile getiren Teker, “Bu tutumun politik ahlak açısından ve vicdanen açıklanacak bir yanı yok. Süreç başlarken önderliğin birinci gündemi tutsaklardı. Önceliği halkı ve yoldaşlarıdır. Onların mutlak suretle bırakılmasını istemişti. Bizdeki listede 12 arkadaşımız bırakıldı. Bunun dışında PKK’li tutsaklar açısından değerlendirildiğinde 20 arkadaşımız ölüm sınırında. 30-40’ı ağır hasta, 15-20’si ise bir kişinin desteğine ihtiyacı olacak şekilde yaşamaya çalışıyor. Bizdeki rakam 100 civarında, İHD’nin raporu ise 500’ün üzerinde” diye konuştu.
‘TÜM HASTA TUTSAKLAR ÖZGÜR OLMALI’
Teker, son güncel gelişmeler dahilinde 20 hasta tutsağın daha tahliye edileceğini bekledikleri bilgisini vererek, “Sonuçta bizim beklentimiz o ki, hükümet bunu şantaj aracı olarak görmesin. Ölüm sınırında olanların bırakılması, ağır olanların tedavilerinin gerçekleşmesini istiyoruz. Yaşam ihtiyaçlarını giderme noktasında ikinci bir kişiye ihtiyaç duyanların da serbest bırakılması gerekiyor. Tüm hastaların bırakılması gerekiyor aslında. Uygun tedavi koşulları olmalı. Ona göre düzenlenme yapılmalı hastanelerdeki tedavi süreçlerinde” dedi.
HÜKÜMET SORUMLU OLUR
“Hükümetin çok fazla pragmatik yaklaşımı olduğu doğru. Hükümet yaklaşırken aldığı riski görmek durumunda” diyen Teker, şunları söyledi: “Türkiye’deki hiçbir gelişme Ortadoğu’dan bağımsız ele alınamaz. Bu süreç uzamaya devam ederse temel yaklaşım seçimi kazanmaksa, seçimden sonra ülke yönetme durumu da olmayabilir. Ortada ülke kalmayabilir. Önderliğimizin bu noktadaki projesi kan deryasına dönüşen Ortadoğu’da halkların ortaklaşarak yeniden cumhuriyeti inşasıyla gelişerek, bu kan deryasına düşmemeyi hedefliyor. Bu anlaşılmazsa ülke parçalanmaya da gidebilir. Bu, Kürt hareketinin talebi değil. Ancak siyasi gelişmeler farklı doğrultulara doğru götürebilir. Bunda da sorumlu hükümet olacaktır.”
‘ÇÖZÜM SÖZLE ANLAM BULMUYOR’
Hükümetin bunun bilincinde samimiyet göstergesi olarak adım atması gerektiğini dile getiren Teker, “Gerçekten bir oyalama var. Kürtlerin de ciddi anlamda sabrettiğini söylemek mümkün. Bu sabır ve iyi niyet, hızlı gelişecek olaylar karşısında kontrolden çıkabilir. Çözümden yana tavır olduğunu iddia ediyorsa hükümet, adımları atmalı. Hukuksal zemin hazırlanmalı. Sözler anlam ifade etmiyor. Bizim yapmaya çalıştığımız, hegemonik güçlerin halkları kana bulaşmadan demokratik, ortak yaşam projesine uyulmasını hedefliyor” ifadelerinde bulundu.
‘CEZAEVLERİNDE GİDİŞAT İYİ DEĞİL’
“Cezaevlerini tarıyoruz” diyen Teker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Osmaniye, Kürkçüler, Sincan, Kırıklar gibi yerlerde sorunlar olabiliyor. Kişi haklarının korunması temelli bilincin idarecilerde olmaması, devlet politikasının geçmişten günümüze intikam alıcı vahim sonuçları hakim. Cezaevlerinin durumları iyi değil. Halen ihlaller söz konusu. Fiziksel, sözlü saldırılar söz konusu.”