HDP MYK toplantısının Sonuç Bildirgesi açıklandı
HDP MYK toplantısının Sonuç Bildirgesi açıklandı
HDP MYK toplantısının Sonuç Bildirgesi açıklandı
HDP MYK, 'Kobanê direnişinin tarihe altın harflerle yazıldığını' belirterek, DAİŞ çetelerinin şehri işgal tehlikesinin sürdüğü uyarısını yaptı. Duhok Anlaşması'nı sevinçle karşıladığını belirten ve HDP MYK, AKP hükümetini "Kobanê’ye yardım koridoru konusunda ayak sürüyen, sürece yayan tutumu hala devam etmektedir" diye eleştirdi. AKP'ye 'Kantonları tehdit olarak görmekten vazgeçme' çağrısı yapan HDP MYK, 6-8 Ekim eylemleri için ise hmeşru demokratik mücadelesinin, Kobanê’deki durumu köklü biçimde değiştirdiği, Kobanê’yi dünya kamuoyunun gündemine taşıdığı ve kentin düşmesine barikat olduğunu belirtti. Arınç'ın 'çözüm süreci'ni bitirmeye dönük imada bulunduğunu ifade eden HDP MYK, güvenlik paketini de eleştirdi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu, 27 Ekim Pazartesi günü Ankara'da yaptığı toplantının sonuç bildirgesini açıkladı.
HDP MYK, 27 Ekim'de Ankara’da toplanarak, siyasal duruma ve yürüteceği çalışmalara dair değerlendirmeler yaptı.
'KOBANê ALTIN HARFLERLE YAZILDI'
HDP MYK Toplantısı Sonuç Bildirgesinde, Kobanê’de DAİŞ çetelerine karşı yürütülen özsavunmanın 44. gününe girdiği ve direnişin hali hazırda tarihsel bir nitelik kazandığı tespit edildi. Franco faşizmine direnen Madrid ve Hitler faşizmine direnen Stalingrad gibi, DAİŞ çetelerine direnen Kobanê'nin de ilerici insanlığın tarihine altın harflerle yazıldığının belirtildiği bildirgede, Kobanê direnişinin halen büyük bir kararlılıkla devam etmekte olduğu ve DAİŞ çetelerinin şehri işgal tehlikesinin sürdüğü ifade edildi. DAİŞ çetelerinin kimyasal silah kullandığına dair giderek güçlenen iddiaların, Kobanê’deki durumun aciliyetini bir kez daha vurguladığının da kaydedildiği bildirgede, Rojava’da bulunan Kürt siyasi partilerinin kendi aralarında yeni bir diyalog geliştirmelerini ve sağladıkları Duhok Anlaşması’nın HDP MYK tarafından sevinçle karşılandığı belirtildi. Ayrıca Kürdistan Federe Parlamentosu’nun Rojava Kantonlarını tanıma ve destekleme kararının ve yine bu temelde Irak Kürdistan Federe Hükümeti tarafından Kobanê’ye gerçekleştirilen silah yardımını da olumlu gelişmeler arasında sayan HDP MYK, AKP hükümetine şu eleştirileri yöneltti:
'AKP, KANTONLARI TEHDİT OLARAK GÖRMEKTEN VAZGEÇMELİ'
"AKP Hükümeti’nin, Kobanê’ye yardım koridoru konusunda ayak sürüyen, sürece yayan tutumu hala devam etmektedir. Öyle ki, bu tutum PYD ile IŞİD’i bir tutma ve PYD’yi 'terör örgütü' ilan etme aymazlığına kadar varmıştır. Türkiye’yle hiçbir çatışmaya girmemiş, her fırsatta Türkiye ile dostluğunu ilan etmiş PYD’nin 'terör örgütü' ilan edilmesini asla kabul etmediğimiz gibi; Musul Konsolosluğu’nu basmış, 49 konsolosluk görevlisini rehin almış, halen de her fırsatta Türkiye’yi tehdit eden IŞİD ile PYD’nin bir tutulmasının yanlışlığını halkımızın dikkatine sunuyoruz.
Hükümet, Rojava halklarının kendi yaşadıkları kentlerde özyönetimlerini ifade eden Rojava Kantonlarını bir tehdit olarak görmekten artık vazgeçmelidir. Asıl tehdit, Türkiye de dâhil bütün İslam coğrafyasına egemen olma iddiasını taşıyan, istilacı, katliamcı, tecavüzcü, insanlık düşmanı IŞİD çeteleridir. YPG ve YPJ, dünyanın dört bir tarafından getirilmiş bu çete elemanları karşısında kendi evini, canını, kentini savunmaktadır. Kobanê’de bir insanlık direnişi sergilenmektedir."
6-8 EKİM EYLEMLERİ
Bildirgede, 6-8 Ekim günlerinde Kobanê’den yükselen “Hawar” (İmdat) çığlığına yanıt olmak için sokaklara çıkan, polis tarafından infaz edilen ya da polisin denetimi ve gözetiminde gerçekleştirilen linç saldırılarında öldürülen onlarca insanın failleri hakkında hiçbir soruşturma yapılmadığına dikkat çekilerek, HDP üyesi ya da sempatizanı yüzlerce insanın sabah baskınlarıyla gözaltına alındığı, tutuklandığı hatırlatıldı. 'KCK' operasyonlarını anımsatan bir siyasal bastırma hamlesi ile karşı karşıya olunduğunun vurgulandığı bildirgede, hükümete "yol açtığı bu ölümlerin sorumluluğundan kaçamaz" denildi.
Halkın 6-8 Ekim’deki meşru demokratik mücadelesinin, Kobanê’deki durumu köklü biçimde değiştirdiği, Kobanê’yi dünya kamuoyunun gündemine taşıdığı ve kentin düşmesine barikat olduğu da bildirgede ifade edilirken, "6-8 Ekim’de yitirdiğimiz insanlarımız için adalet mücadelesini yürütmeye ve estirilen tutuklama terörünün karşısında durmaya devam edeceğiz" diye eklendi.
'ARINÇ SÜRECİN BİTİRİLECEĞİNİ İMA EDİYOR'
Sonuç bildirgesinde, hükümetin barış sürecini tıkayan bir tutum ve yönelim içerisine girdiği vurgulanırken, İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın müzakereleri yürütmesini kolaylaştıracak bir sekretarya kurulmasının bile krize dönüştürüldüğü, görüşmelerin gerçek bir müzakereye dönüştürülmesinin koşullarının sürekli ertelendiği kaydedildi.
Bildirgede, Öcalan’ın 'Başmüzakereci' sıfatının tartışmaya açılması eleştirilerek, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından 'çözüm sürecine mahkûm değiliz' denilerek, sürecin hükümet tarafından bitirilebileceği imasının yapıldığı belirtildi.
Hükümetin Bingöl’de, ardından Kars Kağızman’da gerçekleştirdiği yargısız infazların toplumda 1990’lara dönüş endişelerini geliştirdiğine değinilen bildirgede, "Başbakan Davutoğlu’nun Bingöl’deki karanlık suikastten sorumlu tutarak 'cezalandırdık' dediği, Genç ilçesinde infaz edilen 4 insanın, Bingöl merkeze hiç girmedikleri ve bu olayla hiçbir alakalarının bulunmadığı netleşmiştir. Kağızman’da gerçekleştirilen yargısız infazın da HES barajına yönelik başka bir eylem gerekçe gösterilerek meşrulaştırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Anımsatmak isteriz ki, Türkiye’de idam cezası kaldırılmıştır. Hükümet, yargısız infazlarla adı konulmamış biçimde idam cezasını uygulamaktadır. “Cezalandırdık” diyerek, açıktan bunu ifade etmektedir. Bu infazlar iki yıldır süren ve bizce çok değerli olan “çatışmasızlık” ortamını zorlamaktadır" ifadeleri yer aldı.
"Yüksekova’da üç askerin öldürülmesi, canımızı yakan, barışa dair endişelerimizi büyüten bir diğer gelişme olmuştur. Asker, polis, gerilla hiçbir gencimizin ölmeyeceği bir barış ikliminin yaratılması için çıktığımız yolun önüne her geçen gün yeni engeller konulmaktadır."
HDP'nin demokratik Türkiye’ye giden yolun anahtarı olan barış sürecine var gücüyle sahip çıkmaya, Kürt sorununun çözümünde yegâne yöntem olarak müzakereye işaret etmeye devam edeceği mesajını veren HDP MYK, çatışmasızlık sürecini zorlayan her türlü girişimin ve gelişmenin karşısında olacaklarını duyururken, hükümetin müzakere sürecini bitirmeye niyet etse dahi, bu süreci sahiplenen ve ilerletmeye çalışan taraf olacağını "Çünkü barış her şeyden önce halklarımızın talebi ve ihtiyacıdır" gerekçesiyle bildirdi.
GÜVENLİK PAKETİ
Bildirgede, güvenlik paketi de eleştirildi:
"Güvenlik paketiyle, hükümet polise infaz yetkisi vermektedir. Kamu güvenliğini otoriter yasalarla sağlamak iddiası ve yönelimi, “Eski Türkiye”nin en bilindik özelliğiydi. Neticede on yıllar süren deneyimle sabittir ki, kamu güvenliği ancak demokrasinin geliştirilmesi, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ortamında sağlanabilir. Otoriter, yasakçı, baskıcı yasalar, hele devlet infazları ancak toplumsal gerilimleri daha da büyütür ve kışkırtır. AKP Hükümeti’nin 2004’te değiştirdiği Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun ve keza 2006’da getirdiği yeni TMK’nın ne denli büyük acılara yol açtığı ortadayken, güvenlikçi zihniyetle getirilecek yeni yasaların yol açacağı sonuçlar da bellidir. Çözüm süreci kapsamında, kamuoyu TMK gibi demokratik siyasal alanı fiilen yok eden yasaların kaldırılmasını beklerken, AKP Hükümeti, tam tersi istikamette hareket etmektedir.
Partimiz güvenlikçi değil, özgürlükçü yasalarla demokrasiyi geliştirme iddiasındadır. Bu nedenle AKP’nin güvenlik paketinin karşısında duracak ve halklarımızın siyasal özgürlük ve demokrasi talebinin Meclis’teki yegâne savunucusu olmaya devam edecektir."
'CAMİNİN ARKASINA GİZLENİP RANT PEŞİNDE KOŞUYOR'
HDP MYK'nin bir başka gündemi ise İstanbul Validebağ’da bir korunun yok edilmeye çalışılmasıydı. Girişimin mahalle halkının direnişiyle önlenmeye çalışıldığının ifade edildiği bildirgede, "AKP Hükümeti, Gezi sürecinden hiçbir ders çıkarmadığını ispatlarcasına, yine kentsel çevreyi betonlaştıran politikalarını sürdürmektedir. AKP’li Üsküdar Belediyesi, halkın cami gibi kutsal değerlerinin arkasına gizlenerek, yine kentsel rant peşinde koşmaktadır. Daha geçen yıl, borcuna karşılık 4 camiyi satan bir belediyenin inanç değerleri üzerinden yaptığı savunu ikna edici olmaktan uzaktır. Bölgenin yegâne yeşil alanının yok edilmesine karşı mahalle halkının gösterdiği tepki meşru ve demokratik temeldedir" denildi.
Bildirgede, Ordu-Fatsa’da ilçe halkının siyanürlü altın arama çalışmalarına karşı, Soma-Yırca’da köylülerin zeytin ağaçlarını imha eden termik santral çalışmalarına karşı yürüttüğü mücadeleler de sermayenin doğa talanına karşı halkın demokratik mücadeleleri olarak değerlendirildi.
'SOMA'DA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK'
Soma’da yaşanan ve 301 işçinin canını alan iş cinayetinin üzerinden 5 ay geçtiği halde, sorumluların halen cezalandırılmadığını belirten HDP MYK, "Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, çalışmalarını tamamlayıp sorumluları ortaya koymamıştır. Soma işçilerinin ağır çalışma koşulları halen devam etmekte, dahası işçiler ücretlerini dahi zamanında alamamaktadırlar. Facianın yaşandığı ocaklardan birisi olan Eynez Ocağı’ndan işçilerin 'ücretlerinin ödenmesi' talebiyle yürüyüş yapması, Soma’daki vahşi çalışma koşullarına dair yeni bir örnek oluşturmuştur. Yine Soma madenlerinde yaşanan iş cinayetinin benzerleri inşaatlarda sürekli tekrarlanmaktadır" ifadelerini kullandı.
Bildirgenin sonunda, HDP'nin doğanın yıkımına ve kentsel çevrenin talanına olduğu gibi, iş cinayetlerine ve işçilerin maruz bırakıldıkları vahşi sömürü koşullarına da karşı durmaya, bu yönde mücadele yürüten halk kesimleriyle birlikte hareket etmeye devam edeceği mesajı verildi.