3. Yargı Paketi kapsamında tahliyelerin başlamasına raðmen tutuklu BDP'li milletvekillerinin başvurularının reddedilmesine hukukçular tepki gösterdi. Avukatlar Mehmet Emin Aktar ve Muzaffer Özdemir, 3. Yargı Paketi'nin kamuoyunda yanılgı yarattıðını, bu paketin Kürt siyasetinden tutuklu olanların lehinde sonuçlar doðurmayacaðını kaydetti.
'UMUDUMUZ YOKTU'
Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, 3. Yargı Paketi'nden olumlu bir sonuç çıkacaðını düşünmediðini hatırlatarak, "Bu paketin yargıya ilişkin sorunları çözmeyeceðini biliyoruz. Ayrıca tutuklu Kürt milletvekillerin durumuyla, yani 'KCK' yargılamalarıyla Silivri'yi bir arada ele almamak gerekiyor. Silivri'deki iddia darbe iken, 'KCK' yargılamalarında ise açıkça siyaset yapmak hedef alınıyor" dedi. Bu karşılaştırmadan yola çıkan Aktar, ekledi: "Birinde zora dayalı darbe girişimi iddiası söz konusu. Doðru ya da yanlış ama aðır suçlama var. 'KCK' davalarında ise tutuklu milletvekillerinin suçlanmaları, herhangi silahlı-bombalı eylem ya da girişim deðil. Bu tarz eylemleri teşvik etmekle de suçlanmıyorlar. Bu nedenle de zaten 'KCK' yargılamalarının örgütlülük ve demokratik siyasete yönelik olduðunu anlamamız lazım."
Mehmet Emin Aktar, avukatlıðını yaptıðı tutuklu milletvekillerinin de 3. Yargı Paketi'ne çok fazla umut beslemediðini söyledi. Kürt siyasetine yönelik yargıdaki ayrımcılıðın sürdüðüne ve hazırlanan paketin de bunu ortadan kaldıracak bir kapsamda olmadıðına dikkat çeken Aktar, "Biz tutuklu milletvekilleri için başvuru yaparken de bunu unutmuş deðildik. Kemal Aktaş olsun, diðer tutuklu vekilleri olsun, onların da çok fazla umutları yoktu. Zaten bu yargı paketi olmadan da tahliye hakkı vardı, mümkündü. 13 aylık süre geçtiði halde mahkeme bir tutum almadı" diye konuştu.
'83. MADDE DEÐÝŞMEDÝKÇE, ÇÖZÜM YOK'
Bahçelievler Katliamı faillerinin infazının durdurulduðunu hatırlatan Mehmet Emin Aktar, "7 kişiyi öldürmekten yargılıyorlardı. Buna raðmen haklarında kendileri açısından olumlu karar çıktı. Bu durum, yargının Kürtler açısından ayrımcı bir tutumu olduðunu bir kez daha doðruluyor. Bir ideolojik bakış hakim" diye kaydetti.
Ayrıca 3. Yargı Paketi ile ÖYM'lere sınırlama getirilmesi hakkında da Aktar, hükümetin kendi lehine davrandıðını belirterek, "Bu, hükümetin HSYK üzerinden baş edemediði, yeni düzenleme getiremediði özel mahkemeleri baypas etmesidir aslında. Kontrol edilemez güce dönüşmüştü çünkü" dedi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, son olarak, 83. maddede deðişiklik yapılmadıðı sürece tutuklu milletvekillerinin tahliyesinin önüne geçileceðini ve 3. Yargı Paketi'nin de Kürt tutuklular için bir anlam ifade etmeyeceðini belirtti.
AV. ÖZDEMÝR: HAKÝM HUYUNDAN VAZGEÇERSE!
Avukat Muzaffer Özdemir de, 3. Yargı Paketi'ni eleştirerek, "Yasa özü itibari ile her şeyi hakim takdirine bırakmış ve dolayısıyla hakimin şimdiye kadarki huyundan vazgeçmesini beklememiz isteniyor!" dedi.
Özdemir, şunları kaydetti: "Pakette sadece propaganda suçları için erteleme var. Fakat bu yapılırken de suçun işleniş şekline dokunulmamış. Yani düşünce ve ifade özgürlüðünü genişleten bir düzenleme yok, sadece mevcut birikmiş dosyalar ertelenecek. 31.12.2011'den sonra işlenen suçlar ise erteleme kapsamında olmayacak. Bunun anlamı; ceza tehdidi her zaman üstünüzde duracak."
Av. Özdemir, "Yasa zaten birçok yerinde 'terör suçları hariç' ibaresi içeriyor. Bununla birlikte CMK 250, olduðu gibi TMK 10. Madde'ye taşınmış durumda. Yani paket kimseyi 'tahliye edin' demiyor" dedi.
'TEZGAH OLARAK HAZIRLANDI'
Paketin çıkacaðı söylentisinden birkaç ay önce mahkemelerin cezaları iki katına çıkarmaya başladıklarına da dikkat çeken Özdemir, şu önemli hususa deðindi: "Yasanın mantıðı 'lastik mantıðı'. Ýhtiyaca ve döneme göre sertleşip yumuşayabilen bir yasa. Eskisinde olduðu gibi bir kişiye 6 yıl 3 aydan 15 yıla kadar ceza verilebiliyor. Takdir hakkı bu kadar geniş. O yüzden yasa baştan itibaren bir tezgah olarak hazırlandı. Mevcut düzenleme ile Kürtlere Özel Bölgesel Mahkeme kavramı geliyor. Bu haliyle sömürge yargı sistemi de defakto olarak yürürlüðe giriyor aslında. Sömürgeye ayrı hukuk, anavatana ayrı hukuk."