İmrek: Barışı yerelden örgütleyeceğiz
İmrek: Barışı yerelden örgütleyeceğiz
İmrek: Barışı yerelden örgütleyeceğiz
HDK Merkez Yürütme Kurulu üyesi Ender İmrek, Demokrasi ve Barış Konferansı'nın AKP hükümetine, "Süreci sadece sen yürütmüyorsun" şeklinde bir mesaj verme anlamına da geldiğini belirtti. Konferansın etkili ve heyecanlı bir katılımla geçtiğine işaret eden İmrek, "Kurulan Komisyonlar en kısa zamanda görevlerine başlayacak" dedi. Ankara'da ikinci bir Konferans da yapmayı düşündüklerini duyuran İmrek, PKK, Öcalan, Gül ve Erdoğan'la da görüşme planı yaptıklarını bildirdi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla Ankara’da 25-26 Mayıs’taki Demokrasi ve Barış Konferansı'nın düzenleyicilerinden, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Merkez Yürütme Kurulu üyelerinden Ender İmrek ile Konferansı konuştuk. İmrek, aynı zamanda Konferansta oluşturulan, 'Toplumsal Müzakere ve Demokratik Siyaset Komisyonu’nun yöneticisi. İmrek, planlarını ve kurulan komisyonların işlevlerini ANF'ye anlattı...
KOMİSYONLARIN İŞLEVİ
HDK MYK üyesi Ender İmrek, Konferans kararıyla oluşturulan ‘Hakikat, Yüzleşme ve Adalet Komisyonu’, ‘Hukuk, Yol Temizliği ve Yeni Anayasa Komisyonu’, ‘Toplumsal Müzakere ve Demokratik Siyaset Komisyonu’nun aynı zamanda Konferansta üç oturum olarak tartışıldığını ifade etti. Komisyonların bu oturumlardaki tartışmalarla şekillendiğini belirten İmrek, Komisyonların işlevlerine dair şu bilgileri verdi:
"Bu komisyonlar en az 9 kişiden oluşacak ama komisyona başvurular 15 kişiye kadar çıkacak. 15'er kişilik Komisyonlar olacak. Konferansın bir kararı var; herhangi bir alanda çalışma isteği olan yada çalışmasının katkı sunacağını düşündüğümüz insanlar, Konferansa katılamamışlarsa bile Komisyonlara dahil olabilecekler. Bunu benimsedik. Divan Komisyonlara bir çağrı yapacak ve bir araya gelinecek. Aynı zamanda diyelim ki 40-45 kişilik, Konferansın Komisyonlarla beraber görevlendirdiği bir bileşim çıktı; bu da, kendi içinde bir koordinasyon belirleyecek. Bu koordinasyon ikinci Konferansa kadar Konferansın iradesi gibi hareket edecek. Önümüzdeki süreçteki bu yönlü görüşmeleri, perspektifleri, panelleri düzenleme konusunda; yine bölgesel konferanslar, iller düzeyindeki konferanslar düzeyinde Konferansın ortağa çıkardığı irade olarak hareket edecek. Her üç Komisyon da kendi alanında çalışmalar yapacak; çeşitli toplantılar, etkinlikler düzenleyecek."
İKİNCİ KONFERANS
İmrek, Ankara'da ikinci bir Konferans düzenlemeyi de düşündüklerini açıkladı: "Yerellerde konferanslar olacak ama Ankara'da, büyük bir Konferans daha düzenlemeyi düşünüyoruz. Neleri gerçekleştirip gerçekleştiremediğimizi, ilerletip iletletemediğimizi ve yeni gelişmelerin de yaşanacağı malum, bunları işleyeceğiz."
Ankara'da düzenlenen ilk Konferansın kısa süre içinde, zaman sınırına rağmen iyi kotarıldığını söyleyen İmrek, "Hem başlangıç olması, hem de zaman sınırına rağmen iyi kotarılmış bir çalışma oldu. Heyecanlı, yaratıcı ve yapıcı geçti" dedi.
Diğer Komisyon çalışmaları gibi, yöneticisi olduğu Toplumsal Müzakere ve Demokratik Siyaset Komisyonu'nun oturumlarının da Konferansta ilgiyle takip edildiğini anlatan İmrek, bu Komisyonun özelliğini şöyle tarif etti: "Bizim Komisyonumuzun oturumunda, tüm ezilen tabakaların; bu sistemle, devletle, hükümetle problemi olanların bir araya gelmeleri, ortak hareket etmeleri konuşuldu. Kürt sorununda çeşitli nedenlerle, örneğin tarihsel ırkçı ve şoven politikada yada CHP ve benzeri sol partilerin rezervlerinden etkilenenlar var. Yine kafalarındaki kuşku ve endişe gibi rezervleri olanlar için de bir anlama, algılama, tartışma, müdahil olma ve bunun dışında kalmama arzusundan kaynaklı olarak, bu oturum da ayrıca ilgi çekti. Müzakere sürecinin nasıl ilerlemesi gerektiği meselesinde seyirci kalmamak ve taraf haline gelinmesi; Kürt halkının yanında olunması savunuldu. Çünkü müzakere sürecinin sadece Kürt sorununun çözümü, silahların susması anlamına gelinmediğinin farkındayız. Bir yanıyla, Türkiye'nin demokratikleşmesine müdahil olma arzusu var... Müzakerelerin ilerlemesinin emek, barış, demokrasi güçlerine yarar sağlayacağı da biliniyor."
'KONFERANSIN AYRICALIĞI; YENİYİ İNŞA ETME...'
İmrek, Ortadoğu'daki şiddet, savaş meselesi ve emperyalist müdahale olasılıkları gibi durumlarda ve yine Kürt sorununun burada karşılaştığı sorunları aşma noktasında düşünce alış verişinde bulunulmasının, demokratik siyaset açısından önemli olacağını kaydetti. İmrek, şu tespitlerde bulundu: "Egemenlere rağmen mevcut birçok şey, paradigma değişiyor, iflas ediyor. Toplumsal güçler bu sürede Kürtlerin mücadelesini desteklemeli, yeni dönemin politik arenasında yer edinme sorumluluklarına göre hareket etmeyi tartışmalı."
Demokrasi ve Barış Konferansı'nın, diğer konferans çalışmalarından ayrılan yanını ise İmrek, şöyle açıkladı: "Bu Konferans, bir şeyi inşa etme süreci olarak ortaya çıktı. Sadece karşı durmak, muhalefet etmek değil; aynı zamanda kendi sistematiğini inşa etme görevi edinildi. Bir anlamda halkın kendi kurullarını, ezilenlerin, mağdurların, demokrasi güçlerinin kendi cenahını, tarzını, üslubunu yaratma ve organlarını buna göre oluşturmasına katkı sağlama anlamına geliyor."
'BARIŞ YERELDEN ÖRGÜTLENECEK'
Demokrasi ve Barış Konferansı’nın sonuç bildirgesinde, "aşağıdan yukarıya doğru bir barış mücadelesi örgütleme" görevi de, yer alıyor. HDK MYK üyesi Ender İmrek, 'barışın örgütlenmesi' hususunda şunları kaydetti:
"HDK'nin meclisler türü örgütlenmesi var. Henüz olması gereken düzeyde olmamakla birlikte, böyle bir yaklaşım var. Halkın örgütlenmesini sokaktan başlayarak; sokak meclisleri, mahalle, ilçe ve il meclisleri ile çalışmalar yürüterek sağlayacağız. Halkın yaşam alanında, köyden tutun da kente kadar kendi kendini yöneteceği alternatif mekanizmalar yaratılacak. Bir şeyi kırmak zorundayız; cumhuriyetin kuruluşu sonrası kemalizmin şekillenişi, yine din ve devlet laisizmi, solculuk-sağcılık kategorileri egemenlerin işini kolaylaştırdı. Sistemin selametini böylece ördüler. Bunu bozmak istiyoruz. Yapacağımız çalışmaların bu işe yarayacağını düşünüyoruz. Toplumda tarihsel sorgulama ve geleceğin nasıl olması gerektiğine dair kapsamlı bir araştırma, tartışma var. İlk kez bu kadar toplumsal bir arayıştan bahsedebiliriz. Tüm bunları yerel konferanslarla, konferanslardan önce de mahallelerde, sokaklarda yapacağımız toplantılarda, panellerde yaygınlaştıracağız. En küçük bir araya gelmenin, geleceğin tartışmasını sağlama ve toplumun barışı kendi geleceği olarak; sadece Kürtlerin sorunu olarak görüp izlememesini sağlayacağız. AKP ile PKK arasındaki bir müzakere masasında halledilecek bir sorun olmadığını; toplumsal bir gelecek sorunu olduğunu anlatacağız. Yerellerin barışıyla gelişecek. Hem uluslar arası hem de bölgesel, hem de Türkiye'deki egemenlerden beklentiler edinmeden; onların karakterini, mayasını, ekonomik-sosyal tasarruflarını açığa çıkartacak tek gücün halk olduğunu göstereceğiz. Böylece egemenlerin yarın başka entrikalar ile süreci bozmasının önüne geçilmiş olur."
'ŞİMDİYE KADARKİ ADIMLARI PKK ATTI'
Çözüm süreci konusunda şimdiye kadar önemli adımları PKK'nin attığına vurgu yapan İmrek, "Kürt hareketinin ortamı yumuşatma, çatışmadan uzaklaşma ve müzakereleri kolaylaştıracak adımlar attığını görüyoruz. Ancak hükümetin Akil İnsanlar Heyeti ve TBMM'deki Çözüm Komisyonu dışında bir girişimi henüz olmadı. Ayrıca TBMM'deki Komisyonda sadece bir BDP'li vekilin bulunmasını da eleştiriyoruz. Yine Akil İnsanlar Heyeti'nin raporlarını hükümete sunacak olması da doğru değil. Sanki hükümete sorumlularmış gibi, süreci hükümet yönetiyormuş gibi anlaşılmaması lazım. Açık yürütülmesi ve bu raporların muhalefet partileri, yine meslek örgütleri gibi kesimlerle de paylşılması gerekir; halka karşı sorumluluk sahibi olmalılar, hükümete değil" şeklinde konuştu.
'HÜKÜMET, PKK'NİN SİLAHA SARILMA NEDENİNİ ORTADAN KALDIRMADAN PKK'YE LAF SÖYLEYEMEZ'
AKP hükümetinin çözüm sürecine uygun bir politika ve üslubu henüz edinmediğini de hatırlatan İmrek, ekledi: "Konferanstan sonra ümit ediyorum ki hükümet de dili ve üslubunda değişiklikler yapacaktır. 'Terör örgütü' denilmesi, yasal olarak girişimleri kayda geçmemesi de endişe veriyor. Konferansın tüm oturumlarında başbakandan bakanlara kadar herkesin yeni bir dile ihtiyacının olduğu saptandı. Çünkü bu, PKK'nin silah kullanmasının nesnel nedenlerini gözardı etme anlamına gelir. Dolayısıyla silaha başvurma nedenleri orta yerde dururken, silaha başvuranlara hakaret edemezsiniz. Buna bir yere kadar tahammül edilir."
Hükümetin çözüm süreci için "ben yapıyorum, ben ilerletiyorum" gibi bir yaklaşımı olduğunu, ancak Konferanstaki muhalefet ile bu algının yıkılacağını belirten İmrek, "Yeni anayasayı yok sayarak, süreci yasayla güvence altına almayarak 'silahları susturduk' derse, hükümete müdahale edeceğiz" dedi.
ÖCALAN, PKK, ERDOĞAN VE GÜL'LE GÖRÜŞME...
İmrek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile de görüşmeler yapacaklarını duyurdu: "Ortaya çıkan Komisyonların bileşenlerinin Erdoğan'la, Gül'le görüşme talepleri olacak. Yine, PKK ile ve Sayın Öcalan'la da... Bu görüşmelerin olmasını, her şeyin alenileşmesini savunuyoruz. PKK bu kadar adım atmışsa, Konferansımızın ortaya çıkardığı bileşenle görüşmesinin de toplum tarafından anlaşılmasını da, hükümetin geçmişin jargonu ve güvenlik politikalarından vazgeçerek sağlaması gerekiyor. 'Bölücülük' gibi yaklaşımlar sürdürülürse inandırıcılığı kalmaz. Demokratik sürece gireceksen tüm bunların yeniden dizayn edilmesi gerekiyor."
'AKP'NİN AJANDASI VAR; KARŞISINDA HALKLAR VAR'
AKP için, "demokrat bir hükümet değil; milliyetçi ve muhafazakar, hatta Ortadoğu'ya dair çeşitli emelleri olan bir hükümet" diyen İmrek, ancak hükümetin planlarının tutmadığını, Kürt meselesinde atacağı adımların da Kürtlerin ve hareketinin çabasıyla oluştuğunu ifade etti. "AKP'nin ajandası var ama ajandasının karşısında halklar var. Mesela hükümet Ortadoğu'daki büyüme meselesini bizlerin izah ettiği gibi düşünmemekte. Bizler, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Ortadoğu'da savaş politikalarının susmasını, demokratik halk iktidarlarının oluşmasını hedefliyoruz. Bizlerin Ortadoğu'daki duruma dair söyledikleriyle AKP'nin, emperyalistlerin söylediklerinin benzeyen hiçbir tarafı yok. Zaten bu, varlık nedeni, duruş, tutum ve mücadeledeki yerle bağdaşmaz."