İran krizi yumuşatılıyor
İran krizi yumuşatılıyor
İran krizi yumuşatılıyor
İran, bugün (15-16 Ekim) Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya ile İsviçre’nin Cenevre kentinde bir araya geliyor. Bu toplantı Ruhani’nin cumhurbaşkanı olmasından sonra nükleer programa ilişkin gerçekleşen ilk toplantı olma özelliğini taşıyor. Daha önce gerçekleşen 10 görüşmede ilerleme sağlanamamıştı. Ancak bu kez görüşmelerde yumuşama ve yeni bir sürecin başlatılması umuluyor.
Gerçekte hiçbir zaman bir savaş niyeti taşımayan ve nükleer program çevresinde yoğunlaşan çok yönlü İran-Amerikan Krizi yeni bir aşamaya giriyor. Sorunun esası İran’ın dünya sistemine entegre olma sorunu, İran için ise kendisi açısından gerekli izolasyonun sürdürülmesidir. Yani bu görüşme tarafların hemfikir olduğu sınırlı bir soğuk savaşın esnetilmesi anlamını taşıyor. Aşama krizin çözülmesi değil sadece yumuşatılmasını öngörüyor.
Son 20 yıldır devam eden bu gerilim ve 'kriz', Washington’a körfez ülkelerine yönelik dev bir silah ticaretini ve Suudi Arabistan nükleer programını yönetme imkânı, körfezi kontrol etme, İsrail-Filistin ilişkilerini ayarlama, Filistin ve Doğu Kürdistan devrimci mücadelesinin (Irak radikal grupları karşılığında takas) geriletilmesi, Irak ve Suriye iç savaşlarının tarihin en kanlı iç savaşlarına dönüşmesi sağlama imkanı verdi.
İran’ın modern tarihinin yazarı Edvard Abraham, İran halklarının İngiliz ve Rus sömürgeciliği karşısında yaşadığı sıkıntıları anlatırken Fars kadınlarının nasıl bu pazarlığa konu edildiğinden "borçlar karşılığında Ermeni ve Gürcü tacirlere nasıl satıldığından" söz eder. Bu, İrani halkların emperyalizme karşı tiksintilerinin kökenini ve İran'ın bu krizi yönetmesinin ve sürdürülür kılmasının sırrını ifade eder. İşte bu tepkidir ki, İran'a İrani halkların antiemperyalist duygularını sömürüp rejimi ayakta tutma imkânı verdi. Bu kriz diplomasinin en kanlı en pragmatik başarısıdır.
Bu kriz sadece Washington ve Tahran’a değil başka ülkelere de yaradı.
Rusya’ya İran nükleer programında büyük kazanç elde etme şansı, yükselen petrol gelirlerinden ekonomisini düzeltme imkânı verdi. İsrail’e Filistin hareketini unutturma ve Filistin’deki politikalarını rahatlıkla yürütme imkânı verdi. İsrail Cenevre görüşmelerindeki baskıyı hafifletmenin büyük bir hata olacağı uyarısında bulundu.
Suudi Arabistan’a ise çürümüş bir monarşiyi sürdürme imkânı verdi. Bu krizden Ortadoğu halkları için müdahaleler, iç savaşlara sürüklendiği takas edildiği, el değiştirdiği, unutturulduğu bir diplomatik prosedürün ismiydi.
Bu krizle İrani halkların modernizasyonu önlenerek yeni ve devrimci roller üslenme potansiyelini sınırladı. Bu yüzden İran’ın izolasyonu Tahran gerici rejimi ile Washington’un ortak talebiydi.
KRİZ NASIL YUMUŞATILACAK
Önemli olan her iki tarafın veya tarafların müzakerecilerin stratejisinin değişmesi konusunda hem fikir olmasıdır. Bunun için görüşmeler zaten uzun süredir devam ediyor. Her iki taraf arasında ciddi bir mekanizma da var.
Örneğin daha bir iki gün önce İran Merkez Bankası Başkanı Veliyullah Seif’in (Tahran’da sivil toplum kuruluşu olarak) İran-Amerikan Ticaret Odası kurulduğunu duyurdu. Seif bu kurumun kuruluşunu Washington ziyaretinden sonra yaptı ve Amerika ile İran arasındaki ticari ilişkileri kolaylaştırmayı, aktifleştirmeyi hedeflediklerini söyledi.
İran bu seferki müzakerelerde mesafe almak istediği için bir plan sunmaya çalışıyor. Planını esasında yüzde 20’lik uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sürdürme ama bunu şeffaflaştırıp Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) komisyonlarıyla işbirliği içinde gerçekleştirmeyi öneriyor. Böylece nükleer faaliyetinin barışçıl amaçlı olduğuna inandıracak. Bu konuda batının da bir yol haritası sunması bekleniyor. Ama bu seferki müzakerelerin diğer seferkilerden farklı olarak, somut yumuşatıcı anlaşmalara dönüşmesini önemseniyor.
Krizin yumuşatılmasının en önemli sebebi yaptırımların hafifletilmesi, enerji fiyatları üzerindeki hâkimiyetin sürdürülerek zarara uğrayan Avrupa endüstrilerinin yönetilmesidir. Washington artık bölgedeki ilişkilerini iki uç müttefikle (Suudi Arabistan ve İsrail) yönetmek istemiyor. Ayrıca artık Amerikalı diplomatlar Orta ve Yakın Doğu’da İran’a karşı Sünni Arap ülkelerinden yana olmak ya da bunun tam tersini davranmanın uzun dönemde Washington’un çıkarına olmadığını söylüyor. Onlar sadece karlı bir krizi yönetti.