'Kamu güvenliği çocuk tutuklayarak tesis edilmez'

'Kamu güvenliği çocuk tutuklayarak tesis edilmez'

Amed'de insan hakları savunucuları siyasi soykırım operasyonlarında tutuklanan çocukların serbest bırakılmasını isteyerek, "Devlet yetkililerinin son zamanlarda sıkça dile getirdiği 'kamu güvenliğinin',  çocukları cezaevlerine göndermekle tesis edilemeyeceğini açık bir şekilde ifade etmek isteriz" dedi. 
Amed Barosu, İHD ve TİHV Amed Şubeleri ile Mezopotamya Hukukçular Derneği üyeleri Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinin önünde çocuk mahpuslar için toplanarak basın açıklaması yaptı.
BAKANLIK VERİLERİ: 2026 ÇOCUK HAPİSTE
Açıklamada, 6 – 8 Ekim Kobane protestolarından sonra özellikle Kürdistan’da gözaltı ve tutuklama furyasının yaşandığına dikkat çekilerek, söz konusu gözaltı ve tutuklamalara maruz kalanların büyük kesimini de çocukların oluşturduğu belirtildi. 2005 yılında Türk Ceza Kanunu ve TMK’da yapılan değişikliklerden sonra 2006-2010 yılları arasında yaygın olarak ortaya çıkan ve kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak dile getirilen çocuk tutuklamalarının, son dönemde yeniden arttığına dikkat çekilen açıklamada, Adalet Bakanlığının verilerine göre 1 Aralık 2014 tarihi itibariyle 480’i hükümlü olmak üzere toplam 2026 çocuğun Türkiye hapishanelerinde tutulduğu belirtildi. Şu anda sadece Diyarbakır D Tipi Hapishanesinde 20 çocuk tutuklu bulunduğu bilgisinin verildiği açıklamada, uluslararası sözleşmelere değinilerek şunlar kaydedildi:
'EVRENSEL HUKUK NORMLARINA AYKIRI'
"Bizler, devlet yetkililerinin son zamanlarda sıkça dile getirdiği 'kamu güvenliğinin',  çocukları cezaevlerine göndermekle tesis edilemeyeceğini açık bir şekilde ifade etmek isteriz. Çocuk tutuklamalarının ve tutuklama sonrası, çocuklara cezaevlerinde yaşatılan onur kırıcı muamelelerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, 'Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulamaz' şeklindeki 3. Maddesi ile Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin; 'Hiçbir çocuk, işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tâbi tutulmayacaktır. Hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılmayacaktır. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olacak ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulacaktır.Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin gereksinimleri göz önünde tutularak davranılacaktır' şeklindeki 37. Maddesini açıkça ihlal ettiği ortadadır. Yine, Kürt çocuklarının, tutuklu diğer yaşıtlarından farklı olarak yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutulmaları da başlı başına ayrımcılık yasağına aykırılık teşkil etmektedir."
Çocuğun yaşama hakkı, güvenli yaşama hakkı, yaşamını sürdürme ve geliştirme hakkının en temel haklardan olduğuna vurgu yapılan açıklamada, "Yarım asıra yakın bir süredir, yaşanan şiddet ortamında büyüyen Kürt çocuklarının birçok kez yaşam hakları ihlal edilmiştir. Bununla birlikte,  Kürt Sorununu çözüme kavuşturamayan devletin, çocukların güvenli bir ortamda büyüme hakkını da elinden aldığı ortadadır. Güvenli bir ortamda büyüme şansı bulamayan Kürt çocuklarının, bu ortamın sonucu olarak katıldıkları iddia edilen eylemlerin ya da attığı iddia edilen taşların vebalini de bu şekilde çekmeleri evrensel hukuk normlarına aykırılık teşkil etmektedir" denildi.
'ÇÖZÜM SÜRECİNDE ADIM ATILSIN; ÇOCUKLAR SERBEST BIRAKILSIN'
İki yıla yakın bir süredir devam eden 'çözüm süreci'nde artık somut adımlar atılması ve yaşanan çatışmalı süreçten en fazla etkilenen kesim olan çocukların cezaevlerine konulmasından vazgeçilmesinin gerektiğine işaret edilen açıklamada, tutuklu çocukların serbest bırakılması istendi.
Açıklama, "Bizler, insan hakları savunucuları olarak insanlık adına utançla hatırladığımız Pozantı, Şakran, Kürkçüler, Antalya ve Sincan Çocuk Ceza İnfaz Kurumları’nda çocuklara yaşatılan işkence, kötü muamele ve diğer onur kırıcı muamelelerin bir daha yaşanmaması adına yetkililere bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; çocuklarımızı cezaevlerine değil, özgür ve güvenli bir ortama kavuşturun" ifadeleriyle son buldu.