GÖRÜNTÜLÜ

‘Kadınlar cinsiyetçiliğe karşı konfederal sistemde birleşmeli’

Jineoloji’nin kadın özgürlük mücadelesini evrenselleştirdiğini vurgulayan Jineoloji Akademisi Üyesi Şareza Osman, cinsiyetçi zihniyete karşı konfederal bir mücadeleyle devrimi güçlendirmeleri gerektiğini ifade etti.

ŞAREZA OSMAN

tarihsel kazanımlarını ve Jineoloji’nin evrensel etkisini vurgularken, kadınların ideolojik, toplumsal ve pratik alandaki sorumluluklarını tamamlayarak cinsiyetçi zihniyete karşı konfederal bir mücadeleyle özgürlük devrimini güçlendirme çağrısı yapıyor. Jineoloji Akademisi Üyesi Şareza Osman, Önder Apo’nun kadınlara gönderdiği mesajlara ilişkin sorularımızı yanıtladı.

 

Önder Apo, Jineoloji Akademisi’ne gönderdiği mektupta ‘Kadın çalışmam artık tamamlanmıştır’ dedi. Kadınlar, Önder Apo’nun ‘Yarım kalan projem’ dediği kadın özgürlük çalışmasını tamamlamak adına 2000’lerden sonra neleri başardı, nasıl bir miras yarattı? Önder Apo, kadınlar için ‘Onlar, şimdiye kadar kazanılan başarıların yarısından daha fazlasının sahibidir’ diyor. Bu süre zarfında Jineoloji ile neler açığa çıkarıldı?

Önder Apo’nun, Jineoloji Akademisi’ne yolladığı mektup büyük bir heyecan ve güç verdi. Aynı zamanda bu mektubu, çalışmalarımızın devamının nasıl sürdürüleceğine ilişkin bir perspektif olarak ele alıyoruz. Önderlik, esir alındığında “Kadın projem yarım kaldı” dedi. Kadın Özgürlük Hareketi 1999’dan günümüze kadar büyük bir mesafe kat etti, büyük kazanımlar elde etti. Kürt kadınlar, komplonun ilk yıllarında partileşmeye doğru gitti. Kadın Özgürlük İdeolojisiyle partileşti. Kadın için partileşmek neyi ifade ediyor? Beynin, ideolojinin, kendi kendine düşünme gücünü yaratan, perspektifini oluşturan ve kendini yöneten merkezi ifade ediyor. Kadın için bu adım tarihiydi. Aynı zamanda Kürdistan’ın dört parçasında da kadın öz savunmasına dair önemli adımların atıldığını görüyoruz. Onlarca kadın kurum ve kuruluşu açıldı, faaliyetleri her geçen gün kapsamlı bir şekilde sürdürülüyor. Bunların tümü kadın kazanımlarıdır.

2015 yılından günümüze kadar da Kadın Bilimi, yani Jineoloji kapsamlı bir çalışma yürüttü. Önder Apo, Özgürlük Sosyolojisi adlı kitabında 2008 yılında ilk kez Jineoloji’den söz etti. Bu süre zarfında araştırma inceleme faaliyetleri yürütüldü. Dolayısıyla Jineoloji 2015 yılı itibarıyla Kürdistan, Ortadoğu ve dünyada yaygınlaştırıldı. Tüm dikkatleri üstüne çekti. Bu nedenle Önder Apo “Yarım kalan projem tamamlanmıştır” derken kadın kazanımlarının tümünden bahsetmektedir ve Jineolojiyle fikirlerinin Kürdistan’ı aşarak evrenselleştiğini söylüyor. Elbette bunları dile getirirken devamında pratikleşmeden de söz ediyor. Önderlik, kavram kuramlardan tutalım, ideolojik bakış açısına kadar üstüne düşeni tamamladı. Jineoloji olarak bizden ne istenmektedir? Projenin içeriğini doldurmak ve uygulamaktır. Çünkü bu projelerin içeriğini doldurmak görevimiz ve sorumluluğumuz dahilindedir.

Kadın özgürlüğünü -Önder Apo’nun deyimiyle- gerçekleştirmek için, özellikle de yeni süreçle birlikte nasıl bir proje geliştirmek gerekiyor? Nereden başlanmalı?

Kadınları bekleyen daha büyük ve kapsamlı çalışmaların olduğunu söylemek gerekir. Elbette ulaşılan düzey, elde edilen kazanımlar değerlidir. Özellikle Rojava Devrimi’yle elde edilen kazanımlar, devrimde kadının öncülüğüyle devrimin dünyada kadın devrimi olarak tanımlanması büyük bir kazanımdı. Askeri, siyasi, toplumsal, ekonomik, eğitimsel, diplomatik kazanımlar elde edildi. Aynı zamanda kadın kanunu çıkarıldı, kadınlar kadın toplumsal sözleşmesini çıkarmaya hazırlanıyor. Bunların tümü büyük kazanımlardır. Fakat yeterli değildir. Her kadın eğitimden örgütlülükten pay almalı, devrimin kurumlarında yer alarak kendini ifade edebilmelidir. Hala örgütlenmeyen binlerce kadın bulunuyor. Jineoloji olarak ulaşamadığımız binlerce kadın olduğunu söyleyebilirim. Kadını kendi kimliğini, varlığını tanımasını, bilmesini kendi sorumluluğumuzda görüyoruz ve bu faaliyetleri yürütmek bizlere aittir.

Aynı zamanda Kürt kadınları öncülüğünde Kürt Kadın Konfederalizmi oluşturulmuş olsa da bu yeterli değildir. Ortadoğu düzeyinde hatta dünyayı kapsayacak Kadın Konfederalizmi oluşturulmalıdır. Çünkü bizler kadın sorununu bir bölge ya da bir ulusun kadınlarının sorunları olarak ele almıyoruz. Kadın nerede olursa olsun sorun aynıdır. Kürdistan’da da kadınlar köleliğin acısını çekmektedir, tüm dünyada da aynı acıyı çekmektedir. Çünkü cinsiyetçi zihniyet her yerde vardır. Sadece bir bölgeyle ya da ülkeyle sınırlı değildir. Belki yöntemi değişiyordur fakat içeriği aynıdır. Kadının gücü, mücadelesi, faaliyetleri konfederal bir sistemle bir araya getirilerek, ortak mücadeleyle birleşik hale getirilerek cinsiyetçi zihniyet kırılabilir. Kadınların, Ortadoğu ve dünya genelinde değerli çalışmaları oldu. Jineoloji yoluyla da kadın hareketlerinin bağları güçlendi fakat daha da güçlendirilmesi gerekiyor ve Jineoloji Bilimi’nin aydınlığıyla kadın devriminin başarısını garantilemeliyiz.

Önder Apo, 8 Mart’ta kadınlar için gönderdiği mesajda, ‘Kadın özgürlüğü olmadan sosyalist olunmaz, sosyalizm olmaz’ diyerek erkek açısından kadına yaklaşımın ve kadınla ilişkilerin ölçüsünü ortaya koydu. Bu mektubunda da, ‘Sosyalizmin temel ilkesi kadın özgürlüğüdür’ diyor. Bu anlamda toplumdaki erkek bu belirlemelerin neresinde bulunuyor? Erkeğin ciddi özgürlük sorunları var. Erkek bunun ne kadar farkında? Özgürlüğü için, kadına yaklaşım ve ilişkiler konusunda hangi etik ve estetik ölçülere sahip olmalı? Erkeğin kadınla doğru yaşamasının ölçüleri nedir?

Önderlik, kadın sorununu toplumun sırtındaki hançer olarak değerlendirdi. Bu çok önemli bir tanımlamadır. Demokratik, sosyalist bir toplumun inşası için toplumun sırtındaki hançer çıkarılması gerekir. Kadın, yaşamın temelidir. Kadın yaşamı, toplumsallığı yarattı. Esasta toplumsallık, kadının etrafında oluştu. Yaşam ve toplumsallığın kanunları kadının eliyle inşa edildi. Bu yüzden Önderlik sosyalist toplumu, kişiliği kadına yaklaşım düzeyiyle belirtti. Önceleri de diyor, bir kişiliği veya bir toplumu tanımak istiyorsan kadına yaklaşımına bakmalı, yaklaşımını tanımalısın. Bu ölçü çok önemlidir. Aslında kadına yaklaşım insanlığa, toplumsallığı, ahlaki ve politik insanlığa yaklaşımdır. Maalesef bu ilkelere yaklaşımda büyük sorunlar olduğunu görüyoruz. Başta kadınlar, cinsiyetçi zihniyetin kurbanı oluyor. Aynı zamanda bu zihniyete erkek de kurban oluyor. Şu an kapitalist sistem hem kadını hem de erkeği çıkarları için kullanıyor. Kadının kurban edilmesiyle, düşürülmesiyle tüm toplum, erkekler de düşürüldü.

Önderliğin kadını bilinçlendirme, kadında değişim ve dönüşümü yaratma, kadını özgürleştirme çabaları erkek için de geçerliydi. Önder Apo’nun aydınlığı, felsefesiyle az da olsa bir kesimde, erkeklerde kendi farkındalığına varma gelişti. Bunun nişanesi ise Jineoloji’nin sadece kadınların dikkatini değil erkeklerin de dikkatini çekmesidir. Çünkü Jineoloji’nin görev ve sorumluluğu sadece kadın kimliğinin ortaya çıkarmak veya tanımlamak değildir. Aynı zamanda erkek kimliğini tanımlamaktır. Erkek kendini tanımlamak istediğinde, kimliğini aradığında Jineoloji Bilimi’ne yönünü çevirmektedir. Bu bilimle kimliğini aramaktadır. Bu nedenle Jineoloji erkeklerin de dikkatini çekiyor. Ama bunu hala yetersiz görüyoruz. Önderlik, erkeğin değişimi ve dönüşümü için projeler inşa etti. Mesela Kopuş Teorisi, Erkeği Öldürmek. Bunlar zihniyeti değiştirme ve dönüştürme projeleriydi. Erkek egemen, iktidar zihniyetinden nasıl kurtulacağını ele alan projelerdi. Önderlik, MED TV’de "Kendimde erkekliği öldürdüm" demişti. Kendinde inşa ettiğini toplumda da inşa etmek istiyor. Erkeğin değişim ve dönüşümünü kadınlar bir görevi olarak ele aldı. Biz Jineoloji olarak erkeğin değişim ve dönüşümü olarak birçok eğitim faaliyetine öncülük ettik.

Erkeğin, erkek egemen zihniyetinin farkına vardığını söyleyebiliriz. Fakat bu farkındalık mücadelesini toplumsal, bilimsel, felsefi açıdan derinleştirmesi gerekiyor. Belli adımların atıldığını söyleyebiliriz. Ama bu adımların hala da küçük adımlar olduğunu görüyoruz. Kadınlar ise atılan bu adımlara karşı cesaret vermelidir. Çünkü kadın ve erkek birbirini tamamlıyor. Yani kadın ve erkeğin özgürlüğü birbiriyle ilişkilidir. Çünkü birlikte bir yaşam paylaşıyoruz, birlikte yaşıyoruz. Önderlik, “Kadınla nasıl yaşamasını, selamlaşmasını, konuşmasını bilmeyen bir erkek sosyalist olamaz” diyerek sosyalist erkek kişiliğini sadece sade bir cümle ile dile getirdi. Erkek, kadınla nasıl yaşaması gerektiğini bilmeli. Eğer erkek bir kadınla yaşayacaksa karşısındakinin bir kimliğinin, bir varlık, fikir sahibi, irade sahibi ve erkek gibi kadının da yaşam haklarının olduğunu bilmesi gerekir.

Eğer kendini inşa etmek, güzelleştirmek istiyorsa; aynası, kadının kendisidir. Erkeğin kendisini kadına kabul ettirmesi demokratik, eşit ve sosyalist ilkelerce özgür bir şekilde kadınla yaşamaktan geçiyor. Kadın artık kendi varlığının farkında, büyük özgürlük arayışı, özgür ve onurlu bir yaşam arayışı içerisindedir. Kadın artık klasik bir erkeği kabul etmiyor. Kadını küçük gören, kadını mülkü gören bir erkeği kabul etmiyor. Çünkü bir yaşamı paylaşıyor. Erkek kendini değiştirmek zorundadır. Kadın da kendini inşa ettiği, yarattığı ve özgürleştirdiği kadar erkekte olumlu bir etki yaratmakta ve erkeği değişim ve dönüşüme sürüklemektedir.

Önder Apo mektubunda, ‘Kadın varlığı doğru tanımlanmalı ve kadın kimliği, varlığı özdeşlik yöntemi ile ele alınmalıdır’ diyor. Kadının kendini, kimliğini inşası için burada bahsi geçen ‘özdeşlik yöntemi’ni nasıl açımlamak gerekir? 

Önderlik bu kavramı ilk kez kullanıyor. Ama kadın varlığı ve kimliğini yıllardır tartışıyoruz, araştırıyoruz. Varlığın olmadığı bir yerde özgürlükten bahsetmek mümkün değildir. Varlık, kendi olmak (Xwebûn) ve bilinç kavramlarını yıllardır tartışıyoruz. Bu kavramlar birbirleriyle ilişkili, bağlı ve bağlantılıdır. Varlık olduğu kadar kendisi olmak, kendisi olduğu kadar da kimliğinin farkında, bilincinde olması gerekir. Bunlar birbirine bağlı kavramlardır. Önderlik, Hegel ile ortak fikirlerini de birçok kez yan yana dile getiriyor. Hegel’de de böyle ele alma durumu söz konusudur. Hegel de kimlik ve varlığı birbirini tamamlayan bir çift gibi ele alıyor. Biri diğerini anlamlı kıldığını, içeriğini doldurduğunu söylüyor. Jineoloji olarak da bu yöntemi ele almak araştırma ve inceleme konusudur. Çünkü bilim, felsefe ve toplumsal konulardır. Ama Önderliğin yeni değerlendirmesi önceki değerlendirmelerinden kopuk değildir. Bu nedenle kendi olmak, varlık ve bilinç kavramlarından kopuk değildir. Fakat hemencecik tüketilmesi, harcanması yerine, bir tanımlama ile geçilmesi yerine daha da derinlemesine araştırılması, incelenmesi gereken bir kavramdır. Jineoloji olarak bu kavramı daha da derinlemesine ele alarak büyük bir heyecanla araştıracağız.

Önder Apo, bir önceki mektubunda kadınlara yönelik ‘Özgürlük kültürünün yüzde 10’u ile idare ediyorsunuz’ diyerek eleştiride bulunmuştu. En son da hem dünya genelinde hem de Kürtlerde kadın öncülüğünün henüz ortaya çıkmadığını belirtiyor. Etkili bir kadın öncülüğünün ortaya çıkmayışını neye bağlıyorsunuz? Kapitalist modernite sisteminin etkisi ne düzeyde?

Aslında Kadın Özgürlük Mücadelesi için faaliyet yürüten, mücadele eden her bir kadın bunu eleştiri olarak almalıdır. Yoğunlaşılması ve öz eleştiri verilmesi gereken bir durumdur. Tarih, belli bir süre ana tanrıça kültürü ile ilerledi. Ama bir süre sonra erkek egemen kültürünün öne çıktığını görüyoruz. Önceleri beş bin yıllık bir tarihten bahsediyorduk. Şu an ise 30 bin yıllık bir tarihten söz ediyoruz. Yaşamda en zor olan şeylerden biri kadın olmaktır. Gurur ve mutluluk verici olduğu kadar zorlukları ve acı olan yönleri var. Tarihe baktığımızda kadının yaşadıkları, başına gelenler az değildir. Yaşamın temelini atan, toplumsallığı yaratan kadın yok sayıldı, kimliği görmezden gelindi, iradesi, duygusu ve düşüncesi, tarihi elinden alındı. Kadının yaratımlarının hiçbiri kadına kalmadı. Yarattıkları alınarak kendini ifade edebilecek bir mekân bırakılmadı. Sadece erkeğin olan kadın olarak ifadesini buldu, öyle tanımlandı. Bu durum kadında derin yaraların, acıların ve kırılmaların yaşanmasına neden oldu.

Kadın Tarihi’nde kadın kırılmasını iki aşama olarak değerlendiriyoruz. İlk mitolojik ikincisi ise dini araçlarla kırılma yaşatıldı. Elbette kadınlar bu durumu kolay bir şekilde kabul etmedi. Kadınlar her zaman bir direniş, mücadele içerisindeydi. Dünya, Ortadoğu ve Kürdistan tarihine bakacak olursak, birçok öncü kadın vardır. Zarife çok güçlü bir kadındı. Leyla Qasim çok güçlü bir kadındı. Zenobia, Semiramis, Nefertiti, Rosa Lüksemburg, Clara Zetkin çok güçlü kadınlardı. Bu denli güçlü kadınlar, neden liderlik, önderlik yapabilecek düzeye gelemediler? Çünkü her şey kadına karşıydı. Toplumun gelenek ve görenekleri, din, devlet kanunları, erkek kadına karşıydı. Sosyalist devrimlere bakacak olursak Rosa Lüksemburg çok bilinçli bir kadın ve aynı zamanda Lenin ve Marx’a karşı da ciddi eleştirileri vardı. Ama aynı zamanda erkek egemen zihniyet, klasik sosyalizmin gölgesinde kaldı. Çünkü ancak o kadar imkan verildi. Bu bir tarafıdır. Kadın hala bu acıyı çekiyor. Kadın sorununun dar bir çerçeve ile de ele alınması bu sorunu beraberinde getiriyor. En önemli engel olan devlet ve kapitalist sistem kadına dönük şiddetli saldırılar gerçekleştirdi ve bu saldırılarına hala devam ediyor. Önder Apo diyor ki kadın yaşamının 24 saatini tecavüz kültürü saldırısı altında sürdürüyor.

Feminist hareketlerin, "Kürt kadınların öncüsü, lideri neden bir erkek" diye eleştirileri olmuştur. Aslında bu eleştiriyi; Önder Apo’nun bir erkek olarak ele alınmasını sakat bir yaklaşım olarak görüyoruz. Önderlik, ana tanrıça kültürüyle yaşamını sürdürmüştür, mücadele etmiştir. Önderlik, biyolojik olarak erkek fakat bizler zihniyet, felsefe ve ideoloji boyutunda Önderliği erkek olarak ele almıyoruz. Önderlik, ana tanrıça kültürünün izinden yürüyor. Önderlik, "Kendimde erkekliği öldürdüm" dedi. Bu değerlendirme, Önderliğin kadına yaklaşımının ne düzeyde olduğunu gösterirken, bizim de Önderliğe olan yaklaşımımızı gözler önüne sermektedir. Aslında bu durumun öz eleştirisini de veriyoruz. Demek ki Önder Apo’nun ideolojisini ve felsefesini iyi tanıtamamışız. Ayrıca kadının yoldaşı olan Önder Apo’nun kadına dönük yaklaşımını, kadını ele alış biçimini iyi tanıtamamış, kavratamamış ve anlatamamışız. Dolayısıyla Önder Apo, kadını mülk görmüyor, klasik bir gözle bakmıyor. Nasıl ki Önder Apo kendisini Kadın Özgürlük Mücadelesi’nin savaşçısı olarak ifade ediyorsa, biz de Jineoloji Akademisi Üyeleri olarak özgür kadın kimliğini tanımlamak, inşa etmek kadar özgür erkek kimliğini yaratmaya, özgür erkeği inşa etmeye de ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliriz.