KCK’nin mektupları Öcalan'a verilmedi
KCK’nin mektupları Öcalan'a verilmedi
KCK’nin mektupları Öcalan'a verilmedi
Hükümetin BDP heyetine müdahalesinin ardından KCK’nin mektubunu da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a iletmediği ortaya çıktı. Pervin Buldan, “Kandil’in Sayın Öcalan’a iletilmek üzere yazdığı mektupların Adalet Bakanlığı aracılığıyla İmralı’ya iletilmesini istemiştik. Görüşmede öğrendik ki mektup Sayın Öcalan’a hala verilmemiş” dedi.
BDP Grupbaşkanvekili Pervin Buldan 14 Ekim tarihinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la yaptıkları görüşmeyi Özgür Gündem gazetesine değerlendirdi.
Buldan’ın değerlendirmesine göre, Öcalan’la görüşmelerle ilgili devletin tek müdahalesi heyete dönük değil. Buldan, KCK’nin Öcalan’a yazdığı mektubun İmralı’ya iletilmediğini söyledi.
Buldan Gündem gazetesine verdiği röportajda Öcalan’ın yaptıkları görüşmeyi çok önemli gördüğünü belirterek, “Bu toplantı çok önemli bir toplantı, dedi. ‘Newroz sürecinde yaptığımız toplantıyla eşdeğer bir toplantı. Newroz sürecinde de yapacağımız açıklamayı, yayınlayacağımız deklarasyonu kamuoyu nasıl bekliyorduysa bugün yapacağımız açıklamayı da, vereceğimiz mesajı da aynı derecede kamuoyu bekliyor’ diye de ifade etti” dedi.
Öcalan’ın sürecin ilerlemesini istediğini ancak içeride çok kısıtlı iletişim imkanları varken istediği katkıyı sunamayacağının altını çizen Buldan, “O nedenle ‘Tarihi çağrımı yineliyorum’ dedi ve ‘40 yıllık bir savaşı bitiriyoruz. Bu 40 yıllık savaşı bitirirken dağdan gelecek insanlar için yasal zeminin oluşturulması lazım’ ifadelerini kullandı. Habur örneğini verdi. ‘İşte insanlar geldi, aldılar onları içeriye tıktılar. Diyelim ben bugün çağrı yapayım, bir grup insan silahını bırakıp gelsin. O insanlar geldikten sonra girdikleri ilk karakolda ya öldürülürler ya da tutuklanırlar. Ama bana yasal zemin hazırlasınlar, bugün bu saatte bu insanları dağdan indiririm. Buna gücüm var. Ama siyaset kanalları kapalıyken, yasal zemin oluşmamışken, bu insanları dağdan indiremem. Hükümetin elini çabuk tutması, adım atması gerekir’ vurgusu yaptı. Süreç konusunda hayal kırıklığı yaşanmaması için derin müzakerenin zorunlu olduğunu, umudunu korumak istediğini söyledi” şeklinde konuştu.
BİR YANDAN BAĞIMLI KILIYOR BİR YANDAN KURTARIYOR GÖRÜNTÜSÜ VERİYOR
Buldan sürece yönelik çözüm karşıtı güçlerin müdahaleleri konusunda da Öcalan’ın değerlendirmelerini şöyle aktardı:
“Mandela örneğini verdi. Güney Afrika’daki müzakere süreciyle Türkiye’deki sürecin çok benzer olduğunu söyledi. ‘Ülkeler, süreçler çok benziyor’ dedi. ‘Orada da derinleşmiş savaşı bitirmek için Mandela’yı serbest bıraktılar. Türkiye’de de benzer bir gelişmenin yaşanmasının önünde en büyük engel paralel devlettir’ dedi. Türkiye’de gelişen bütün barış süreçlerinde paralel devlet devreye girmiş, süreci akamete uğratmıştır. Bu süreçte de paralel devlet devreye girmek istiyor. Cizre’deki pazarın yakılması olayını örnek verdi. ‘Bu bir paralel devlet müdahalesidir, provokatiftir, süreci bozmaya yöneliktir’ dedi. Yine Gülsuyu örneğini verdi. Sistem bir yandan oraya çeteler aracılığıyla uyuşturucu veriyor bir yandan da bunu bahane ederek baskılar ve operasyonlar yapıyor. Ve oradaki insanları kurtarıyormuş gibi bir izlenim veriyor. Bu mekanizma Lice’de de uygulanıyor. Bir yandan bağımlı kılıyor bir yandan da kurtarıyor görüntüsü veriyor. Yine bu operasyonlarda köylülere eziyet ediliyor, işkence yapılıyor dedi. Paralel devlet uygulamaları üzerinde uzun uzun durdu. Geçmişten örnekler verdi. 90’larda yaşanan birçok vahşette bunların izi var dedi. Savaş Buldan örneğini, yine yakın süreçte yaşanan Sakine örneğini verdi.”
HÜKÜMET'E İLETİLEN MEKTUBA DA YANIT VERİLMEMİŞ
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın iletişim kanalları, BDP heyetine dönük müdahaleler konusuna da değinen Buldan, yeni bir bilgi verdi. Buldan, KCK’nin Öcalan’a yazdığı mektubun İmralı’ya iletilmediğini söyledi:
“Bbir önceki görüşmeden sonra Kandil’e girmiştik. Kandil’in Sayın Öcalan’a iletilmek üzere verdiği mektupları biz Adalet Bakanlığı aracılığıyla İmralı’ya iletilmesini istemiştik. Zaten mektuplar bu yolla iletiliyor. Fakat bu görüşmede öğrendik ki Kandil’in mektupları hala Sayın Öcalan’a verilmemiş. Devlet ve hükümete daha önce ilettiği üç önerinin yer aldığı mektuba da hala yanıt verilmemiş. Biliyorsunuz bu üç talep kendi koşullarına ilişkin bir yasal düzenleme, demokratik siyaset kanallarının açılması ve güvenceye alınması ve bir hakem heyetinin süreçte aktif rol oynamasını içeriyordu.
Yine kamuoyunun bildiği gibi Sayın Öcalan’ın iletişim kanalları çok sınırlı. Bir kardeşinin yaptığı ziyaretler, bir de BDP heyetinin görüşmeleriyle sınırlı. Bunun çok büyük bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Zaten kısıtlı olan iletişim kanallarını daha da kısıtlamak, mektupları vermemek süreç için risk oluşturuyor. Yine Eşbaşkanımız Sayın Demirtaş’ın heyetten çıkarılması konusunda Sayın Öcalan yine bir müdahale oldu şeklinde değerlendirdi. İnşallah bunları aşarız dedi. Hem Ahmet beye hem Sırrı Süreyya Önder’e hem de Selahattin beye yönelik vetoları aşacağımızı tahmin ediyorum dedi. Toplantı biterken ben tekrar görüşür müyüz dedim. “Umarım görüşürüz. Umarım devlet ve hükümet böyle bir tarihi hata yapmaz” dedi. Son sözleri bu oldu.
Şunu ifade etmek istiyorum ki, eğer Sayın Öcalan’la görüşmeler sona ererse bu sürecin Sayın Başkakan tarafından bitirildiği anlamına gelir. Sayın Öcalan’la kısıtlı olan iletişim kanallarının tamamen kapanması demek, sürecin hükümet eliyle sonu anlamına gelir.”