KCK’den görkemli karşılama çaðrısı

KCK’den görkemli karşılama çaðrısı

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı, cenazeleri bugün Paris’ten Kürdistan’a gönderilen 3 Kürt kadın siyasetçi için, “büyük bir birlik ruhu içerisinde ve barışçıl-demokratik bir tarzda görkemli bir karşılamayı yaparak saldırgan güçlere gereken cevabı vermelidir” çaðrısında bulundu.

Türk Başbakan Erdoðan’ın “anaların gözyaşının sona erdirilmesi”nden bahsederken aynı saatlerde verdiði talimatla son yılların en kapsamlı hava harekatıyla güçlerinin üslenme alanlarına saldırı başlattıðını belirten KCK, saldırılarda 7 gerillanın yaşamını yitirdiðine dikkat çekti.

“Ortada samimiyetten uzak, çok büyük bir ikiyüzlülük vardır” diyen KCK, Kürt halkı ile barıştan yana olan tüm kesimleri süreci yakından takip ederek oynanan oyunların önüne geçerek, demokratik çözüm iradelerini güçlü bir şekilde ortaya koymaya çaðırdı.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlıðı’nın yaptıðı açıklama şöyle:

“Avrupa’daki Kürt halkı ve demokratik kurumları ile dostlarının şehitlerine layıkıyla sahip çıkarak bir halkın devrimci önder militanlarına yaraşır bir uðurlamayı gerçekleştirmiştir. Bugün, Sara, Rojbîn ve Ronahî yoldaşlarımızın naaşları, çok sevdikleri, bütün benliðiyle baðlı oldukları ve uðruna hayatlarını ortaya koydukları ülkemiz Kürdistan’a ulaştırılacaktır.

Şimdi ise Kürdistan’daki halkımızın bu deðerli kahraman şehitlerimizi adına yaraşır bir karşılama ve törenle uðurlamaları görevi gündemdedir. Halkımızın ve dostlarının bu konuda gereken yüksek duyarlılıðı ve katılımı göstererek görkemli bir uðurlamayı gerçekleştireceklerine olan inancımız tamdır.

‘GÖRKEMLÝ KARŞILAMAYLA SALDIRGAN GÜÇLERE GEREK CEVAP VERÝLMELÝDÝR’

Uluslararası bir zeminde, çok organizeli bir tarzda, partimizin kurucusu ve devrimci önder Sakine Cansız yoldaş ve Kürdistan halkının yılmaz militanları olan Fidan Doðan ile Leyla Şaylamaz yoldaşların alçakça bir biçimde katledilmesi, Kürdistan’da öteden beri süregelen soykırım politikasının bir devamı olup, Önderliðimize, Özgürlük Hareketimize ve halkımıza karşı yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırıyla Önderliðimize, Hareketimize ve Kürdistan halkına mesaj verilmek istenilmiştir. Buna karşı halkımız, tüm yurtsever kurumların katılımıyla büyük bir birlik ruhu içerisinde ve barışçıl-demokratik bir tarzda görkemli bir karşılamayı yaparak saldırgan güçlere gereken cevabı vermelidir.

Ortalıða atılan “provokasyon” söylemi kasıtlı olup, katılımı önlemeye dönük bir psikolojik savaş söylemidir. Eðer Türk devlet kurumları içerisinden herhangi bir provoke edici girişim olmazsa, Kürt tarafından asla böyle bir şey olmayacaktır. Başta gençlik hareketi olmak üzere tüm halkımızın, demokratik kurumların ve halkımızın dostlarının yüksek katılımla birlikte, yoldaşlarımızın cenaze törenlerinin barışçıl bir biçimde gerçekleşmesi için gereken sorumlu yaklaşımı ve dikkati göstereceklerinden hiçbir kuşku yoktur.

‘HABUR GÝBÝ OLMASIN’ SÖYLEMÝ GERÇEKLERÝ ÇARPITMADIR’

Öncelikle Türk devlet yetkililerinin halkımızın sevinç ve yaslarına karşı önyargılı tutumu terk etmeleri gerekmektedir. “Habur gibi olmasın” söylemi, gerçeklerin çarpıtılmasına devam edileceði anlamına gelecektir. Habur’da halkımızın evlatlarını sevinçle karşılaması dışında bir şey olmamıştır. Ama halkımızın sevinçlerine tahammül gösteremeyen bazı çevrelerin tepki göstermesi ve Başbakan Erdoðan’ın da buna bakarak tutum deðiştirmesi olayı yaşanmıştır. Burada ise halkımızın yası vardır. Öncelikle buna saygı gösterilmesi gerekirken peş peşe uyarılar yapılmasının hiçbir gereði yoktur. Oldukça bilinçli ve öngörülü olan yurtsever Kürdistan halkı ve kurumları şehitlerini nasıl karşılaması gerektiðini bilmektedir. Türkiye’de barıştan yana olan tüm kesimlerin halkımıza katılarak yekvücut bir biçimde saldırgan güçlere karşı tutum alması bir sorumluluk ve insani görev durumundadır.

Diðer yandan üzerinden 1 hafta geçmiş olmasına raðmen Fransa polisinin herhangi bir sonuca ulaşamaması veya ulaşmışsa da açıklama yapmamış olması kaygı verici bir durumdur. Açık ki, bu uluslararası terörist saldırının açıða çıkarılması, Ýmralı’da başlatılan görüşme sürecinin sonuca gitmesine etki yapacaktır. “Bu saldırı, AKP hükümetinin ilan ettiði çok boyutlu entegre stratejisinin bir parçası olarak mı, yoksa Ýmralı’da başlatılan görüşme sürecini sabote etmeye dönük başka güçlerin bir tertibi olarak mı gerçekleştiði” konusu önemlidir. Bunun anlaşılması sürecin yönünü tayin etmede önemli bir role sahip olacaktır.

‘SON YILLARIN EN KAPSAMLI HAVA SALDIRISI‘

Bugün Türkiye’de yoðun bir biçimde oluşturulan çözüm gündemi ile AKP hükümetinin söylem ve pratiði büyük bir tezatlık teşkil etmektedir. Başbakan Erdoðan “anaların gözyaşının sona erdirilmesi”nden bahsederken, aynı saatlerde verdiði talimatla son yılların en kapsamlı hava harekatıyla güçlerimizin üslenme alanlarına saldırı başlatmıştır. Çok büyük bir söylem ve pratik çelişkisi söz konusudur. 14 Ocak günü saat 16’dan 24’e kadar Medya Savunma Alanları’na baðlı Gare, Zap, Avaşin, Basya ve Kandil alanlarının birçok noktasına kapsamlı hava saldırıları gerçekleştirilmiştir. Gerillanın yüksek duyarlılıðı, disiplini ve tedbirleri sayesinde bu kapsamlı hava saldırılarında daha fazla kayıplar yaşanmamış olsa da gerçekleştirilen tüm saldırılarda 7 deðerli gerillamız şahadete ulaşmıştır. Bu kapsamlı hava saldırısını basına yansıtırken de, “sınırdan sızmaya çalışan bir grubun tespit edilmesi sonucu bu hava saldırılarının yapıldıðı” ifade edilmiştir. Bu tam bir pişkinliktir. Herkes biliyor ki, vurulan yerlerin hiçbirisi sınır üzerinde olmayıp, özellikle Kandil ve Gare gibi sınırın 100-150 km ötesindeki alanların hedeflendiði açıktır.

‘ORTADA SAMÝMÝYETTEN UZAK, ÇOK BÜYÜK BÝR ÝLÝYÜZLÜLÜK VARDIR’

Tüm deðerli kamuoyu ve halkımız şu gerçeði görmeli ki, ortada samimiyetten uzak, çok büyük bir ikiyüzlülük vardır; “sıkılmış yumrukları aradan çekeceðiz, anaların gözyaşını durduracaðız” derken aynı anda kapsamlı bir hava saldırısının başlatılmasının samimiyetle ne kadar baðdaştıðını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Sürekli provokasyon olabileceðinden bahsedenlere şunu soruyoruz: Bizzat AKP hükümetinin talimatıyla şehit edilen 7 arkadaşımızın canı can deðil midir? Bu da süreci provoke eden bir saldırı deðil midir? Anaların gözyaşından bahsedenlere söylüyoruz: Ülkesi için kendini feda edebilecek kadar büyüklüðü göstermiş bu 7 militanın anneleri yok mudur? Bu anneler gözyaşı dökmeyecek midir?

‘PARÝS KATLÝAMININ AÇIÐA ÇIKARILMASI SÜREÇ ÝÇÝN BÜYÜK ÖNEM TAŞIMAKTADIR’

Açık ki AKP’nin başlattıðını iddia ettiði bu sürecin, “Kürt haklarının verilmesi süreci mi, yoksa PKK’nin tasfiye edilerek imha edilmesi süreci mi olduðu” konusu halen netleşmiş bir konu deðildir. Hem “süreci dinamitlemek istiyorlar” demektedirler, hem de halkımıza dönük sürdürülen tutuklama ve siyasi soykırım operasyonlarıyla birlikte, kapsamlı askeri operasyonlar eşliðinde hareketimize ve halkımızın deðer yargılarına her gün hakaret eden bir üslup ve söylem geliştirmektedirler. Eðer geliştirilmek istenen bir barış süreciyse, önce savaş söylemi yerine barış söylemlerinin kullanılması gerekmez miydi? Bütün bu konuların ciddi kaygılar uyandıran konular olduðu açıktır. Bu nedenle Paris’te gerçekleştirilen katliamın açıða çıkarılması, geliştirilmek istenen sürecin netleşmesi açısından da büyük önem taşımaktadır.

DEMOKRATÝK ÇEVRELER ÝLE KÜRT HALKINA ÇAÐRI

Gerçek bir barıştan yana olan, Kürt halkının haklarına kavuşmasını savunan, Türkiye’deki ve uluslararası düzeydeki tüm demokratik çevreleri, süreci daha yakından takip etmeye ve oynanmak istenen oyunların önüne geçip, gerçek demokratik çözüm ve barış yolunun açılması için Önder Apo’nun geliştirdiði çabalara destek olmaya çaðırıyoruz. Tüm yurtsever halkımızı ise şehitlerine görkemli bir biçimde sahip çıkarken barıştan yana tutumunu ortaya koymaya ama yoðun bir biçimde geliştirilen psikolojik savaşa da dikkat etmeye, tarihin bu önemli aşamasında her konuda yüksek bir duyarlılık ve fedakarlıkla sürece katılarak oynanan oyunların önüne geçmeye ve demokratik çözüm iradesini güçlü bir biçimde ortaya koymaya çaðırıyoruz.”