KESK’ten paket yorumu: Paketlenmiş yalanlar demeti

KESK’ten paket yorumu: Paketlenmiş yalanlar demeti

KESK, "demokratikleşme paketi"nin AKP'nin demokrasi gibi bir derdinin olmadığını gösterdiğine dikkat çekerek, "Aksine demokrasi kırıntılarını bile ‘paketleyerek’ rafa kaldırmayı hedeflediği görülmektedir" dedi. Paketi "Paketlenmiş yalanlar demeti" şeklinde nitelendirdi. 

KESK Merkez Yürütme Kurulu, 30 Eylül’de açıklanan AKP Paketine ilişkin yazılı açıklama yaptı.

"Son 12 günde yaşananların ışığında 'paketlenmiş yalanlar demetine' bakış" başlıklı açıklamada, paketin açıklanması ardından yaşanan gelişmelere dikkat çekildi. 

"Bu ülkenin işçilerinin, emekçilerinin, her fırsatta ezilmiş, ötekileştirilmiş, dışlanmış kesimlerinin adına bile yer verilmeyen, demokrasi ve barışçı çözüm ihtiyacına cevap vermekten çok seçim yatırımı olarak tasarlanan söz konusu paketin açılışından bugüne 12 günlük süre içerisinde yaşananların sadece bir kısmına göz atıldığında AKP’nin demokrasi gibi bir derdi olmadığı, aksine demokrasi kırıntılarını bile ‘paketleyerek’ rafa kaldırmayı hedeflediği görülmektedir" denilen açıklamada, AKP’nin ‘demokratikleşme paketinin’ ilanının hemen ardından kamuoyunun, orantısız güç kullanımını eleştiren akademisyenlere “dağa çıkın” diyen rektörlerin, cemevi isteyenlere “camiye gelin” diyen politikacıların, “cemevleri teröristlerin merkezi olmamalı” diyen eski yazar-yeni vekillerin beyanatlarına tanıklık ettiğine dikkat çekildi

KESK, "son 12 günde yaşananlar 11 yıllık AKP iktidarının kısa bir özetidir" dediği açıklamasında, şu örnekleri verdi: 

Devletin kolluk güçleri ve sivil faşistlerin işbirliğiyle katledildiği kanıtlanan Ali İsmail Korkmaz ile ilgili haber takibi yapan gazeteci için kabadayı ağzıyla “Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun” diyerek tehdit maili atan Valiler mi isterseniz? Yoksa muhalif akademisyenlerin odalarının kapısını kırıp eşyalarını dışarı attıran dekanlar mı? Dokuz yıl sonra toplanan Çalışma Meclisi’nde sendikaların, işçilerin görüşlerini dinliyormuş gibi yapıp sonuç bildirgesini sermayenin beklentilerine göre yazanlar mı ararsınız? Yoksa ‘kamu hizmetlerinin sunumunda kılık kıyafete özgürlük getirdik’ diye böbürlenirken bir TV kanalının kadın sunucusunun giydiği elbiseyi derin! eleştiri konusu yapan, işten atılmasını sağlayan hükümet sözcüsü mü?  

Üniversite yurtlarında tacize maruz kalan kız öğrencilerin yaptığı eylemi ‘politik eylem yapıyorsunuz’ diyerek tehdit eden emniyet! görevlisi mi ararsınız? Yoksa polise, savcı izni bile olmadan potansiyel tehdit olarak gördüğü insanları ‘önleyici gözaltı’ yetkisi veren yasa hazırlığı mı? 

Yaşam alanlarının ‘kentsel dönüşüm’ adı altında rantsal dönüşüme peşkeş çekilmesine karşı çıkan halka ateş açarak bir gencimizin hayatını kaybetmesine yol açan uyuşturucu çetelerini korumak için delileri karartan devletin kolluk görevlileri mi istersiniz?

“Tüm çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği getireceğiz” deyip kamudaki uygulamayı bir torba yasa ile 2016’ya erteleyenler mi? Yoksa 13 yaşındaki çocuk işçi Ahmet Yıldız’ın ölümüne sebep olan işverene 30 bin TL ceza verip 24 ay taksite bağlayan hukuk garabetine imza atanlar mı?"

'PAKETTE GERÇEK DEMOKRASİNİN İZLERİ YOK'

"AKP’nin 'demokratikleşme paketi' gökten zembille inmemiştir" diyen KESK, toplumsal mücadelenin yükselmesine işaret etti ve siyasi iktidarlar ındeğişen koşullara göre yeniden yapılanmaya yönelik adımları kendileri tercih ettikleri için değil, zorunlu kaldıkları için attıklarını belirtti.

"Demokratikleşme paketi"nin de, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü sürecinde yürütülen tartışmalarla birlikte gündeme geldiğinin vurgulandığı açıklamada, "(...)Demokrasinin halkın hak ve özgürlük talepleri ile kopmaz ilişkisini kavrayan, halkın beklentilerine cevap veremeyecek bir noktaya savrulduğunu gören her siyasi iktidar bu beklentilere yanıt vermek için bir yenilenmeye ihtiyaç duyar. Oysa 12 gün önce Başbakan Erdoğan’ın, iktidarının belirlediği gazeteci ve yazarların katıldığı basın açıklamasında tirat atarak ilan ettiği 'demokrasi paketi'nde gerçek bir demokrasinin izlerini dahi görmek mümkün değildir. Çünkü pakette yer alan düzenlemeler ülke halklarının ve toplumsal kesimlerin beklentilerine cevap vermemiş; AKP’nin 11 yıllık yönetme mantığının devamı çerçevesinde, üzeri 'özgürlük' adıyla kaplı bir gericilik anlayışının meşrulaştırılmasına dönük bir adım olarak karşımıza çıkmıştır" ifadeleri kullanıldı.

"Sendikal hakların önündeki kısıtlamaların ve engellemelerin kaldırılması bir yana, emekçilerin esamesi dahi pakette okunmamaktadır" diyerek, hala faşist 12 Eylül Anayasası’nın sendikal hak ve özgürlüklerle ilgili kısıtlayıcı hükümlerinin korunduğunun kaydedildiği açıklamada, AKP iktidarının emek mücadelesinin önünü tıkamadaki ısrar ettiği belirtildi.

KESK, şu değerlendirmeleri yaptı:

"AKP’nin piyasacı, gerici, ırkçı, otoriter ve cinsiyetçi yüzünü bir kez daha görünür kılan söz konusu pakette Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne dair somut bir adımın yer almaması barış sürecine ilişkin samimiyetten uzak tutumunu bir kez daha ortaya koymuştur.  Paket AKP’nin yaklaşık dokuz aydır süren çatışmasızlık ortamının yarattığı olanakları kendi ihtiyaçlarına uygun bir yönelime sokmaya çalışma ısrarını gösterirken barışa yönelik bütünlüklü bir projesinin olmadığını kanıtlar niteliktedir. 
Paketin içindeki sınırlı ‘iyileşmelerin’ çoğu zaten günlük yaşam ve mücadele içerisinde kazanılmış haklardan oluşmaktadır. Buna rağmen sanki iktidarın bahşettiği hak gibi gösterilmesi samimiyetsizliğin ayrı bir boyutudur.

Demokrasiyi otuz yıldır prangalayan 'seçim barajı' konusunu, var olan %10 seçim barajını da alternatifler arasında sıralayarak sadece tartışmaya açıyor görünme çabası ise söz konusu paketin en trajikomik yanıdır. 

Paketin 'en ilerici' adımı olarak gösterilen anadilde eğitim hakkı, sadece parası olanın sahip olabileceği, devletin kamusal bir hak olarak görmezden geldiği bir hizmet olarak sunulmuştur. Diğer bir ifade ile eşitlik ihlali devem ettirilmiştir. 

Öte yandan Alevilerin eşit yurttaşlık talebinin de görmezden gelindiği pakette Alevilere dair yer alan düzenlemeler Sünnilik ekseninde Alevilere devletin dinin dayatılmasından ibaret kalmıştır." 
Kürt sorunu, örgütlenme, laiklik, ifade ve basın özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklere ilişkin ilerici bir yaklaşımı AKP’nin paketinde bulunmadığına dikkat çekilen açıklamada, AKP'nin kamu alanına cinsiyetçi, piyasacı, muhafazakâr ve otoriter ideolojisini dayattığı; yaşamın her alanını siyasal İslam’ın referanslarına göre yeniden tasarladığı ifade edilerek, zorunlu din dersinin kaldırılmaması eleştirildi.

Pakette, kamuda sözde kılık kıyafet özgürlüğünün yalnızca başörtüsü üzerinden formüle edilmesini de "AKP’nin kendi siyasal tercihlerini toplumsallaştırmanın ve kendi tek tipini yaratmanın bir adımı" olarak gören KESK, "Kılık kıyafet üzerinden dinin siyasallaştırılması ötekileştirici ve ayrımcıdır. AKP’nin kamuda siyasi, dini sembolleri araç olarak kullanmasını “özgürlük” olarak değerlendirmek mümkün değildir. Toplumsal yaşamda dini duyguları istismar eden, farklılıkları dışlayan her adım ayrıştırıcıdır.

Olması gereken, devletin dinden elini çekmesi, farklı kimliklerin, inançların karşısında tarafsız olmasıdır" dedi.
KESK'in değerlendirmesinde, paketin aynı zamanda "ders niteliğinde" olduğu, "Bu ülkenin işçilerinin, emekçilerinin, ezilmiş, ötekileştirilmiş, dışlanmış kesimlerinin, adına bile yer verilmeyenlerin bu paketten çıkaracağı en önemli ders gerçek bir demokrasinin iktidarların lütfuyla değil, ancak ve ancak halkın, emekçilerin örgütlü mücadelesi ile inşa edilebileceğidir" sözleriyle vurgulandı.

'TMK VE TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ KANUNU KALDIRILMADIĞI SÜRECE...'

Türkiye’de toplam 51 KESK yönetici ve üyesinin, onlarca öğrenci, gazeteci-yazar, siyasetçinin tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen Terörle Mücadele Kanunu ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun varlığını koruduğu sürece demokratikleşmeden bahsedilemeyeceğinin ifade edildiği açıklamada, "Suriye ve Irak tezkereleri ile emperyalizmin taşeronluğunda ülkeyi savaşa sürükleyenler gerçek bir demokrasinin inşası için çok geç olmadan halkın taleplerine kulak vermelidir" denildi.

KESK, AKP'ye, "Eğer demokratikleşmeden bahsedilecekse örgütlenme hakkının ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasıyla başlanması gerektiği açıktır" diye seslenerek, "Aksi durumda; yani AKP iktidarının, halkın taleplerini dikkate almadığı, baskıcı rejimini artırdığı her an ‘paketlenerek” tarihin çöplüğüne atılacağı günü yakınlaştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır" uyarısında bulundu.