'Kimliğimi tanımayan iddianameye karşı savunma yapmam'

'Kimliğimi tanımayan iddianameye karşı savunma yapmam'

Kürt basın kurumlarına yönelik 20 Aralık 2011 tarihinde "KCK" adı altında düzenlenen operasyonlar sonrası haklarında dava açılan 24'ü tutsak 46 gazetecinin yargılandığı davanın 5'inci duruşmasının ikinci oturumuna Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında bulunan İstanbul 15'inci Ağır Ceza Mahkemesi salonunda devam edildi. Duruşmada ilk savunmasını yapan gazeteci Haydar Tekin, şimdiye kadar dava ve yargılama hakkında birçok yorum yapıldığını belirterek, Ertuş Bozkurt'un yapmış olduğu ortak savunmaya aynen katıldığını söyledi. Bugüne kadar avukatların da dava hakkında anlamlı değerlendirmeler yaptığını belirten Tekin, "Bu dava hukuk dışı olduğu için insan hakları ölçüsünde, ulusal ve uluslararası kurumlar nezdinde, yine milletvekilleri ve aydınlar tarafından protesto edilerek kınanıyor" dedi. Devlet yetkililerinin burada kendilerini değil, fikir ve düşünce özgürlüğünü yargıladığının altını çizen Tekin, bugün içinde bulunan durumun Türkiye'nin anti demokratik yapısının göstergesi olduğunu ifade etti. Davalarının adının "KCK Basın davası" olarak geçtiğini, ancak kendilerinin buna "Özgür Basın davası" dediklerini kaydeden Tekin, "Her ne kadar devlet yetkilileri bizi 'gazeteci değiller' diye göstermeye çalışsa da kamuoyu tarafından bu karalama politikası anlamsızlaşmıştır. Zira hakikatlerden kimse kaçamaz ve hakikatler mahkum edilemez. Çünkü insanlar hakikate muhtaçtır. Bizim şimdiki durumumuz hakikatin kendisidir" diye belirtti. 

SEZAR'IN HAKKINI SEZAR'A VERİN!

21'inci yüzyılın özgürlük ve demokrasi talepleriyle anıldığını söyleyen Tekin, "Eğer biz de bu dünyada yaşayıp, kendimizi demokrasi ve özgürlük taraftarı olarak görüyorsak, bu çerçevede kendimize yaklaşmalıyız" dedi. Kürt sorununun savaş, inkar ve asimilasyonla çözülemeyeceğinin, çözüm ve müzakere ile çözülebileceğinin kanıtlandığını ifade eden Tekin, "Coğrafyamız tarihiyle, kültürüyle, diliyle, farklılığı ile çok zengin bir coğrafyadır. Şimdiye kadar bu zenginlik içinde fakirliği yaşatıyorlardı bize. Özgür basının amaçlarından biri bunu ortaya koymaktı. Bu güne kadar bu amacı ortaya koymak için birçok ağır bedeller verdi ve vermeye devam ediyor" dedi. Özgür basının, "Karanlıkta bir şey kalmamalı ve gerçeklerden taviz verilmemeli" şiarıyla bugüne kadar çalışmalarına devam ettiğini söyleyen Tekin, "Özgür basın çok ağır bedeller ödemesine rağmen çok değerli şeyler ortaya koydu. Kürt sorununun bu merhaleye gelmesinde özgür basının önemli bir katkısı vardır. Bu nedenle özgür basına baskı uygulayanlar özgür basından özür dilemeli, Sezar'ın hakkı Sezar'a verilmelidir" dedi. 

Davanın Kürt sorunu ile bağlantılı olduğunu vurgulayan Tekin, Kürt halkının hakları anayasal zemine kavuşmayana kadar bu tür davaların görülebileceğini söyledi. Albert Einstein'ın, "Ön yargıları kırmak atomu parçalamaktan daha zordur" sözünü hatırlatan Tekin, "İddia makamının iddianameyi hazırlarken sunduğu deliller bunu açıkça ortaya koyuyor. Ben iddianameyi okuduğumda şok oldum. Bütün çalışmalarımız suç olarak önümüze koyuluyor. Oysaki bizim çalışmalarımızın hiçbiri suç değil, nitekim ben Azadiya Welat gazetesinin idari işler müdürüydüm o zaman. Tabi ki, idari müdürün işi çalışan bulmak, ekonomik sorunları gidermek, gazete dağıtımı için anlaşmalı şirketler ile bağlantılı olmaktır. Ancak iddia makamı önyargı ile baktığından, bunlarda suç varmış gibi bir şey çıkarmıştır. Bu da gösteriyor ki; Kürt olduğum için burada yargılanıyorum" dedi.

'OYUNUN PARÇASI OLMAYACAĞIZ'

Tekin'in savunmasının ardından mahkeme heyeti delil ikamesine geçti. Mahkeme heyetinin "gizli tanık" beyanları yönünde sorduğu sorular Tekin, "Gerçek dışı ve ciddi olmayan bu beyanları kabul etmiyorum" yanıtını verdi. Tekin'in savunmasının ardından gazeteci Selahattin Aslan savunmasına başladı. Serbest bırakılsa da cezalandırılsa da bu davanın ve yargılamanın siyasi sebeplerden dolayı yapıldığı fikrinin değişmeyeceğini vurgulayan Aslan, yargılamadan da bir sonuç ümit etmediğini söyledi. Kürt toplumunun hala hiçbir hukukta tanınmadığına dikkat çeken Aslan, "Yani statüsüzüz. Bu yüzdendir ki; iddianamede Kürt denilince başına 'sözde' kelimesi eklenmiş. Bu yüzden ne bu iddianameyi kabul edebilirim ne de bu oyunun parçası olurum. Çünkü benim kimliğim tanınmıyor. O yüzden savunma yapmayacağım. Yıllardır baskı ve zulme karşı direniyoruz. Direnmeye de devam edeceğiz" dedi.

'AYIP BİR BELGE OLARAK TARİHE GEÇECEK'

Duruşmada savunmasını yapan bir diğer tutuklu gazeteci Dilek Demiral ise, davanın hukuk adına yapılmış en büyük hukuksuzluk olduğunu söyledi. İddianamenin düşmanlık hissi ile hazırlandığını kaydeden Demiral, "Bu iddianame hukuktan ve ciddiyetten yoksundur. Ayıp bir belge olarak insanlık tarihine geçecek. Eğer özgür basında gazetecilik faaliyeti yürütmek suçsa ben suçluyum" dedi. Kürt sorununun çözümünde başlatılan yeni sürece de değinen Demiral, "Mahkeme heyeti de temsil ettiği adalet kavramı gereği bu özgür basın yargılamasına bir son vermelidir" dedi. Savunmanın ardından delil ikamesine geçildi. Delil ikamesinde yöneltilen sorulara karşılık Demiral, "Sorulara daha sonra avukatımla birlikte cevap vereceğim" yanıtını verdi.

Savunmaların ardından duruşmaya öğlen arası verildi.