Kobanê direnişi tarihin akışını değiştirdi…-Cahit Mervan

Kobanê 21. Yüzyılda insanlığın barbarlığa karşı direnişinin sembolü oldu. DAİŞ tarih sahnesine çıktığından bu yana ilk kez esaslı, onun sonu getirecek ölümcül darbeyi burada aldı.

Bir yıl önce, tamda bu günlerde Kürtlerin ruh dünyasını sözlerle anlatmak mümkün değil. Bütün bir Kürdistan, dünyadaki bütün Kürtler ve onlarla birlikte ortaçağ karanlığına karşı meydan okuyan bütün insanlık nefesini tutmuş, Kobanê’deki direnişin nasıl sonuçlanacağına odaklanmıştı.

Çünkü sonuç sadece Kürtlerin değil, bölgenin ve bütün dünyanın kaderinde tarihsel bir role sahip olacaktı. Bu savaş hem DAİŞ adlı barbarlar çetesi açısından, hem de ona karşı YPG-YPJ öncülüğünde direnen Kürtler ve ilerici insanlık açısında son derece kritik ve stratejik öneme sahipti. Bu bir abartı değil. Gerçeğin ta kendisiydi.

O günlere kadar Kobanê’nin nasıl bir yer olduğunu, yer kürenin neresinde bulunduğunu dünya bilmiyordu. Hatta birçok Kürt içinde bu böyleydi. Dünyada bu şehrin ismini duyan herhalde bir elin parmağı kadardı.

Ancak Kobenê çok kısa bir zaman dilimi içinde dünyanın sayılı şehirlerinden daha çok bilinecek, adı her yerde geçecek, hatta Fransa cumhurbaşkanı François Hollande O’nu ‘’şehit kent’’ olarak ilan edecekti.  Çünkü o direnişiyle, Ortadoğu ve insanlığın kaderinde tartışmasız bir yer edindi. Tarihin akışını değiştirdi.

15 Eylül 2014 günü ikinci kez, ancak bu kez büyük bir güçle saldırıya geçen DAİŞ adlı çete ve onun patronajları için Kobanê düşürmek ve işgal etmek, siyasi projeleri için stratejik önem sahipti. Sadece sahada Kürtler temizlemiş, Rojava Kürdistanı’nın önemli bir bölümü Kürtlerden arındırmış olmayacaktı. Aynı zamanda ilan edecekleri İslam devleti içinde Kobanê’nin ele geçirilmesi büyük bir öneme sahipti.

DAİŞ ZAFERİN ÇOK KOLAY OLACAĞINI DÜŞÜNDÜ

DAİŞ, Suriye’de Rakka, Irak’ta ise Musul şehirlerini ele geçirmekle büyük bir moral üstünlük sağlamıştı. Buralarda iki ordunun büyük çaplı askeri depolarına el koymuş, ağır silahlar edinmişti.  Aynı zamanda Güney Kürdistan’ın Şengal bölgesini işgal etmeyi başarmıştı.

DAİŞ büyük bir askeri güçle Kobanê üzerine yürüdüğü zaman zaferin çok kolay ve erken olacağını hesaplamıştı. Hatta ‘’bayram namazını Kobanê’de kılacağız’’ diye açıklama yapmışlardı.

Nede olsa girdiği her yerde estirdiği vahşetin etkisiyle herkesi teslim alıyor, Irak ve Suriye ordularına diz çöktürtüyordu. Bunların yanında Kobanê çok basit bir lokmaydı onun için. Ancak DAİŞ beklediğinin aksine lokmayı yutamayacak, Kobanê DAİŞ’in boğazına bir hançer gibi saplanacaktı.

Kobanê kuşatması başladığında, dünya, bu adı-sanı duyulmayan şehrin direneceğine inanmıyordu. DAİŞ karşıtı küresel güçler de Kobanê kendileri açısında önemsiz bir yer olarak görüyorlardı. Hatta ABD, Kobanê’ye yardım edin çağrılarına karşı ‘’önceliklerinin petrol gibi strateji alanları korumak olduğunu’’ belirtiyor, adeta DAİŞ’e Kobanê’yi yutabilirsin deniliyordu.

Türkiye ise daha önce Ankara, Amman, Hewler ve Riyad’ta çizilen senaryoya uygun olarak sınırı kapatıyor, insani koridora dahi izin vermiyordu. Erdoğan ‘’orada 2000 PYD’li terörist var’’ diyerek hedefini açıklıyor, DAŞ Kobanê’nin büyük bir bölümünü ele geçirdiği zamanda ‘’Kobanê düştü, düşüyor’’ diyerek sevincini dışa vuruyordu.

GİZLİ PLANIN AÇIK ŞİFRELERİ

Sözüm ona plan gizliydi, ama şifreleri çok açıktı: DAİŞ, Kobanê’yi işgal ederek Kürdistan’ı insansızlaştıracak, Cizre-Efrin Kantonları arasında yaklaşık 450 km’lik sınır hattına egemen olacaktı. Bunun Türkiye açısından getirisi ise tartışmasızdı. Türk devleti böylelikle ‘’yağ tulumundan kıl çekercesine’’ ‘’Kuzey Suriye’’ olarak tanımladığı Rojava Kürdistanı’nın statü ve özgürlük elde etmesini ortadan kaldıracak, en azından ağır bir darbe vurmuş olacaktı.

Daha açık bir değimle Türkiye ile yaklaşık 450 km sınır olan, Suriye’nin üçte birini ele geçirmiş, Güney Kürdistan’ın Şengal bölgesi, Musul, Irak’ın Ambar vilayetine kadar uzanmış, petrol ve su gibi enerji kaynaklarına sahip yeni bir ‘’İslam devleti’’ kurulacaktı.

DAİŞ’E FORMAT ATMAYA ZAMAN KALMADI

Kobanê düşmüş olsaydı DAİŞ’e format atılacak, hatta kafa kesen elamanlar ‘’modern’’ devlet adamı maskesiyle karşımıza çıkacaktı. Çünkü sanıldığı gibi DAİŞ, Sünni Müslümanların bir ‘’öfke hareketi’’ değildi. Öfke rüzgârını arkasına almış, Irak’taki Baas artıklarının siyasi-askeri olarak yönlendirdikleri, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi güçlerin patronajlığını yaptığı bölgesel, hatta küresel bir katiller ordusuydu.

Bu gücün sınır tanımaz vahşeti, onun eliyle aynı zamanda siyasi bir projenin hayata geçirilmesine engel değildi. Zaten istenen buydu. DAİŞ eliyle mıntıka temizliği yapılma isteniyordu. DAİŞ, bir taraftan Irak Baas güçlerinin, diğer taraftan Irak-Suriye toprakları üzerinde kendilerine bağımlı Sünni bir devletin kurulmasını isteyen bölgesel güçlerin mayın tarlasına sürdüğü gözü kara bir eşekti… Başarıya ulaşmış olsaydı onu ‘’tarlaya sürenler’’ tarafından ortadan kaldırılacak, marjinalize edilecekti. 

Bir iddiaya göre Irak’ın eski başbakanı Tarik Haşimi, DAİŞ’in siyasi projesini, Baas rejiminin yer altındaki, Ürdün, Türkiye ve Suudi Arabistan’daki generalleri ise işin askeri yanını oluşturuyordu. Tarık Haşimi’nin Bağdat’tan kovulmasından izlediği trafik, peşi sıra DAİŞ’in aniden güçlenmesi, Musul gibi bir şehrin DAİŞ’e devredilmesi bir tesadüf olmasa gerek.  

KOBANÊ SON DURAKTI

Kobanê, DAİŞ’in sahaya sürülerek varılmak istenen orta vadedeki hedef için son duraktı. Bu nedenle bütün güçleriyle dört bir tarafı kuşatılmış, silah ve savaşçı bakımından kıyaslanmayacak kadar az olan bu bölgeye saldırıya geçtiler.

YPG-YPJ savaşçıları Kobanê Kantonu’nun her santimetresi için kahramanca direndiler. Buna rağmen barbarlar ordusunun ilerlemesini durduramadılar. Kobanê Kantonu’nun tümü ve kent merkezinin neredeyse yarısından fazlası DAİŞ çeteleri tarafından işgal edildi.  Ancak yinede zafere ulaşamadılar. Suruç hattında oluşturulan insan zinciri, günleri bulan direniş ve nihayetinde Kobanê’yi ne pahasına olursa olsun savunmaya kararlı savaşçılarla birleşen 6-7-8 Ekim Büyük Kürt isyanı, işin rengini değiştirdi.

Dünya Kobanê direnişiyle sarsıldı. Öyle ki 1 Kasım Dünya Kobanê ile dayanışma günü ilan edildi. ABD, Türkiye’nin ablukasını kırmak için havadan sembolikte olsa askeri ve tıbbı malzeme yardımında bulundu. Türkiye 150 kişilik bir Peşmerge gücünün geçişine izin vermek zorunda kaldı.

Artık kimse-Recep Tayyip Erdoğan’ın dışında-Kobanê’nin düşeceğine ihtimal vermedi. DAİŞ çeteleri ilk önce kent merkezinden ve daha sonra tüm kantondan süpürüldü.  DAİŞ ölümcül darbe aldı. Ve bir daha belini doğrultamadı. Doğrultamayacak da. 

KOBANÊ TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİRDİ

Kobanê 21. Yüzyılda insanlığın barbarlığa karşı direnişinin sembolü oldu. DAİŞ tarih sahnesine çıktığından bu yana ilk kez esaslı, onun sonu getirecek ölümcül darbeyi burada aldı.

Kürdistan’ın farklı yerlerinden gençler tel örgüleri elleriyle söküp atarak o direnişte yer almak için adeta yarıştı. Yüzlerce, binlerce genç insan hem ülkesini, toprağını ve halkını korumak, hem de insanlığın başına bela olmuş bu çeteye ölümcül darbeye vurmak için tarihte eşi ve benzeri görülmemiş bir kahramanlık örneği gösterdi.

Kobanê, Arap-Türk sömürgeciliğinin Kürtleri haritadan silme, Sünni eksenli bir milliyetçi-ırkçı-faşist bir devlet kurma girişimlerini çökertti. Kobanê, faşizme, barbarlığa karşı tek yolun direniş olduğunu, yine direniş olduğunu bütün dünya âleme gösterdi. Kobanê öz gücün, öz savunmanın ne kadar hayati öneme sahip olduğunu ikirciksiz bir şekilde ispatladı. Kobanê yeni bir Kürt ruhi şekillenmesini yarattı: Demokratik, özgürlükçü, hem kendisi için, hem de insanlık için var olan bir Kürt ve Kürdistan’ı doğurttu.