‘Kürdistan iradesi buradadır’

‘Kürdistan iradesi buradadır’

“Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nda, bölgede demokrasi, insan hakları, eşitlik ve barışın gerçekleşmesi için herkese görev düştüğü kaydedildi. Kürt dili üzerindeki baskılara dikkat çeken Ferhat Dengizi, “Kürdistan iradesi buradadır ve bu iradeden daha güçlü bir irade yoktur” dedi.

Liluz Otel’de ikinci gününde devam eden "Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı"nda yaptıkları sunumlarla düşüncelerini dile getiren aydınlar, kanaat önderleri ve kurum temsilcileri, Kürdistanlı halkların maruz kaldıkları politikalara ve mücadelelere dikkat çekildi. Şuana kadar 50 delegenin söz aldığı konferansta, bütün farklılıklar kendilerini özgürce ifade ettiler.

Kürt dili üzerindeki baskılara dikkat çeken aydın Ferhat Dengizi, “Kürdistan sorunları ve çözüm arayışlarının içerisinde en büyük sorun dil sorunudur. Bir yazar olarak bu konudan çok rahatsızım. Bu kimsenin suçu değil. Biz geçmişimizi, anılarımız kendi dilimizle hatırlamalıyız. En büyük problemimiz bu, bunu söylüyoruz ancak yapmıyoruz. Başta çocuklarımız dilimizi öğrenmelidir. Evet, baskı var ancak dilimize sahip çıkmalıyız. Kürdistan iradesi buradadır ve bu iradeden daha güçlü bir irade yoktur. Hepimiz dilimizi istiyoruz. Bundan sonra kendimize inanmalıyız. Biz kendi kurumlarımızı kurabiliyoruz ancak çocuklarımızı dil öğrenmeleri için kurumlara göndermiyoruz” diye konuştu.

Kanaat önderi Şevket Aslan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi Amed Newroz’undaki çağrısına işaret ederek, “Kürt halkı kendisini ispat etti. Birliğini örgütlülüğünü oluşturdu. Amed Newroz’unda başkanın mesajı okunurken milyonlar toplandı. Alan hakimiyetini elinde tutan gerilla bahar ayında tüm koşullara rağmen önderliğin kararına itiraz etmedi ve özgürlük yürüyüşünü başlattı. Kandil, 3 milyon oy alan BDP, milyonlarca Kürt halkı itiraz etmedi önderliğin kararırına. Kürtler kadar diğer etnik yapıların da hakları vardır ve Kürtler buna saygı duyuyor” diye konuştu.

Kürt halkına yönelik inkar ve imha politikalarına değinen İbrahim Erol, “Yüzyıllardır bu topraklar üzerinde yaşayan Kürtlere yapılmadık haksızlık kalmadı. Kürt halkının şuan ki yaşamı güzel bir yaşam değil, Kürt halkı yaşamını zulüm ve baskı altında sürdürüyor. Ancak Kürt halkı umutsuz değil. Kürt halkının onuru ile oynanıyor ancak Allah’ın adaleti var. Onur, eşitlik, barış halkların hakkıdır. Dualarımız ezilen halklar içindir. Özelde de Kürt halkı için son peygamberimiz barışın başarının müjdecisidir” diyerek düşüncelerini dile getirdi.

‘KONFERANS GELECEĞİN YAPILANMASI AÇISINDAN ÖNEMLİDİR’

Roboskili aileler adına Mehmet Encü TSK’ye ait F-16 uçakları ile Şırnex’in Qileban ilçesine bağlı Roboski Köyü’ne gerçekleştirdiği bombardıman sonucu 34 Kürdün katledildiğini hatırlatarak, “Bizzat Başbakan ve Genel Kurmay bu planı kurdular ve 34 canımızı katlettiler. Bugüne kadar bir tek adım bile atmadılar” diyerek Roboskili ailelere yönelik Türk devletinin baskı ve tehditlerini dile getirdi.

Roboskili 48 aileye soruşturma açıldığını belirten, “Bizim canlarımızı katledenler bizi tehditlerle mi sindirecekler. Bize 123 bin TL teklif ettiler. Bizim çocuklarımız satılık değil. Bize 123 bin TL değil 123 milyar da verseler biz mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve KCK’nin kararıyla HPG güçlerinin Kuzey Kürdistan sınırları dışına çıkmasını değerlendiren Encü, ancak Türk devletinin barış için somut bir adım atmadığını sadece operasyonları bir nebze azalttığını söyledi. Kuzey Kürdistan’da yapılan karakol ve barajlara da dikkat çeken Encü, “Biz 34 evladımızı kaybetti. Biz barıştan yanayız. Umarız 34 canımız bu kanın durmasına vesile olur” diyerek sözlerini tamamladı.

Engelliler Meclisi adına Mehmet Aziz Dayan,  Türk hükümetin sürece ilişkin yaklaşımını değerlendirdiği konuşmasında, engellilerin yaşadığı sorunlara da dikkat çekti. Engellilerin sorunlarının çözümüne ilişkin önerilerini sunan Dayan, konferansın tarihi bir dönemden geçildiği sırada yapılmasının önemli olduğunu söyleyerek, konferansta dönemin ruhuna uygun kararlar alınacağını ifade etti.

“Alevilere yönelik alternatif politikalar gerçekleştirilememiştir. Bu hem Alevilerde hem de sistemden kaynaklıdır” diyen PSKD Genel Başkanı Cafer Kolaman, tarihsel süreç içerisinde Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamları da hatırlatarak, bunların telafi edilerek yüzleşilmesi gerektiğinin altını çizdi. “Cem evleri hala ibadethane statüsüne kavuşturulamamıştır bu bir sorundur. Zorunlu din dersi Aleviler için kanayan bir yaradır” diyen Kolaman konferanstan beklentilerine ilişkin, “Geleceğin planlanmasının yapılması konusunda önemli olduğunu düşünüyorum. Konferansın sonucunda bağımsız ve tarafsız bir heyetin oluşturularak sürecin olumlu sonuçlanması için Öcalan ve hükümetle konuşması gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

‘SORUNU ÇÖZERİM DİYEN HÜKÜMET ADIM ATMIYOR’

Dicle Anter, sistemi iyi tanımak gerektiğini ifade ettiği konuşmasında, “Hükümet ben bu sorunu çözerim şiarıyla ortaya çıktı. Ancak yöntemleriyle görüyoruz ki bir adım atılmıyor. Barışı gerçekten isteyen taraf Kürt tarafıdır. Samimi olarak halktan özür dilenmeli. Ancak zamanında özür dilenmesi gereken olayları bugün hükümetin kendisi işliyor” dedi.

Dört parça Kürdistan’ın bir birine bağlı olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Tabip Odası Başkanı Kemal Karakaş, “Tabipler Odası olarak bir hafta önce Rojava’ya gittik, orada çok sağlık sorunları var. Oraya giden bazı güçler oradaki direnişi boşa çıkarmaya çalışıyorlar. Temel ihtiyaçların giderilmemesi için çaba sarf ediyor bu güçler. Ve halkımız bu oyunlar karşısında uyanık olmalıdır. Sınır kapılarının açılması için büyük bir istek var. Uluslararası alanlara çağrı yapıyoruz, bu sorunlara ilişkin kararlar alınmalıdır” diye konuştu

Necati Pirinçoğlu, barış ve müzakere sürecinde zorunlu göçe zorlanmış insanların kendi topraklarına dönmesi ve koruculuk sisteminin lağvedilmesine yönelik çalışma yürütecek bir komisyon kurulması, mayınlı arazilerin temizlenerek arazilerin sahiplerine verilmesi, Ermeni, Süryani, Ezidi halklarına yönelik toprakların sahiplerine teslim edilmesi gerektiğini belirtti. “Kürdistan coğrafyasının kaynaklarının buradan alınarak başka ülkelerde işletilmesi ile Kürdistan toprakları sürekli sömürü altındaydı” diyen Pirinçoğlu, bu süreçte elde edilen zenginliklerin yerel yönetimlere verilerek işlenmesi gerektiği yönündeki önerilerini dile getirdi.

Verilen aranın ardından konferans, “Kuzey Kürdistan’da ulusal birlik ve ortak tutum” başlığı altında devam edecek.