'Kürdistanlıları ana topraklarına dönmeye çağırıyoruz'

'Kürdistanlıları ana topraklarına dönmeye çağırıyoruz'

Amed'de iki gün devam eden "Zorla Yerinden Edilme ve Köye Geri Dönüş Konferansı" sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede, Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürtlerin ulusal hak istemli mücadelesini engellemenin bir yöntemi olarak hayata geçirilen zorunlu göçün Kürtlere karşı Güney Kürdistan ve Rojava'da da hayata geçirildiği belirtilerek, Kürdistanlılara ana topraklarına geri dönüş çağrısı yapıldı.

Amed'de belediye başkanları, STK temsilcileri ve akademisyenlerin de katılımıyla iki gün soran "Zorla Yerinden Edilme ve Köye Geri Dönüş Konferansı" sona erdi. Konferansın sona ermesi ardından hazırlanan sonuç bildirgesinde, zorunlu göç ya da zorla yerinden edilme uygulamalarının, insanlık tarihi boyunca insanları köklerinden kopararak sosyal, ekonomik, kültürel, psikolojik yönlerden yıkıma uğratıp benliğini yok etmeye yönelik soykırım politikaları olduğu belirtildi.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Kürtlerin ulusal hak istemli mücadelesini engellemenin bir yöntemi olarak uygulamaya konulan "İskan Politikaları" ile on binlerce Kürt ailenin sürgün edilmesi, 1988 Halepçe katliamından sonra yüz binlerce Kürdün İran ve Türkiye Kürt bölgelerine zorunlu göçü ve bugün Suriye'de yaşanan savaş ve uygulanan ambargo ile onbinlerce Rojavalının göç etmeye zorlanmasının, yüz yıldan fazladır bu trajedinin Kürtler üzerinde yoğunlaştırıldığı belirtildi.

90’lı yıllarda (OHAL uygulaması eşliğinde sürdürülen ‘Düşük Yoğunluklu Savaş’ olarak adlandırılan dönemde, Türk devletinin Kürdistan coğrafyasında zorunlu göç ettirme politikası sürdürdüğü belirtilen sonuç bildirgesinde, bu politikalar sonucunda 4 bine yakın yerleşim biriminin hayvanları ve ekinleri ile birlikte yakılıp yıkılarak 3 milyondan fazla insanın Kürdistan ve Batı metropollerine zorunlu göçe zorladığı kaydedildi.

Zorla göç ve yıkım politikalarının sadece Kürtleri değil,  Kürdistan coğrafyasında yaşayan Asuriler, Süryaniler, Ezidiler, Ermeniler, Mihellemiler, Araplar, Aleviler ve birçok halk da ciddi biçimde etkilediği belirtildi.

Zorla göç ettirme konusunda devletin şu ana kadar ciddi bir adım atmadığı belirtilen bildirgede şunlara yer verildi: "Zorunlu göç mağdurlarının sayıları 3 milyonu aşmasına rağmen 1998’de TBMM’de oluşturulan bir komisyonun bu rakamı 300 bin kişi olarak göstermesi, devletin soruna yaklaşımındaki ciddiyetsizliği gözler önüne sermektedir. Birleşmiş Milletlerin  bu sorunların çözümü için devlete baskı uygulaması ve AİHM'e taşınan davaların ağırlığı nedeniyle, 2004 yılında zorunlu göç mağdurlarının zararlarının karşılanması adına 5233 sayılı bir yasa çıkarılmıştır. Ancak bugün zorunlu göç mağdurlarının köylerine dönüş koşullarının sağlanmamış olması ve bu sorunun bütün boyutları ile yaşanmaya devam etmesi, bu düzenlemenin bir makyajdan ibaret olduğunu göstermektedir."

 

KÜRDİSTANLILARI ANA TOPRAĞINA DÖNMEYE ÇAĞIRIYORUZ

 

Kürt Halk Önderi Öcalan'ın Newroz çağrısıyla başlayan çözüm sürecinin ve kalıcı barışın sağlanmasının en stratejik konularından birinin savaş politikalarıyla zorla göç ettirilenlerin sorunların çözülmesi olduğu kaydedilen bildirgede, devletin çözüm sürecinin diğer alanlarında olduğu gibi bu konuda da hiçbir ciddi adım atmadığı kaydedildi.

Sonuç bildirgesinde, zorla yerinden edilmenin Kürdistan'da yaşanan savaşın bir sonucu olduğu, bu bakımdan “Yaşam, ana topraklarda yaşamakla anlamını bulacaktır” şiarıyla gerçekleşen “Zorla Yerinden Edilme ve Köye Geri Dönüş Konferansı’nda  katılımcıların tartışma ve önerileriyle şu sonuçlara ulaşıldığı belirtildi:

 

1. Zorunlu göç uygulamasının karar alıcıları, uygulayıcıları ve mağdurları ile bütün boyutlarının açığa çıkartılarak yüzleşmenin sağlanması için Hakikatleri Araştırma Komisyonları oluşturulmalıdır.

2. Zorunlu göç mağdurlarının gittikleri yerlerde yaşadıkları ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik sorunların tespit edilerek, bunların çözümü için mağdurların katılımıyla komisyonlar oluşturularak, güncel eylem planları hazırlanmalıdır.

3. Geri dönüş koşullarının sağlanmasının bir adımı olarak ‘Düşük Yoğunluklu Savaş’ olarak adlandırılan dönemde zorunlu göç politikasının en önemli dayanaklarından biri olarak kullanılan ve halka karşı işlenen binlerce suçtan sorumlu olan Koruculuk Sistemini kaldırılmalıdır. Korucuların Barış Sürecine aktif katılımını ve geçmişle yüzleşmeyi sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalıdır. Korucular tarafından el konulan toprakların iadesi sağlanmalıdır.

4. 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Yasası’nın ismi, kapsamı ve içeriği demokratik bir perspektifle yeniden düzenlenerek, kısıtlayıcı bütün hükümler kaldırılmalı ve maddi, manevi zararların tümünü kapsayacak şekilde, onarıcı adalet ilkeleri göz önünde bulundurularak, yeni bir yasal düzenleme yapılmalıdır.

5. Kürdistan coğrafyasında bir savaş yöntemi olarak yerleştirilen mayınların Ottawa sözleşmesi gereği temizlenerek, mayınlı arazilerin tarımsal üretim yapmak üzere kullanıma açılması sağlanmalıdır. Mayın mağdurlarının, ekonomik, sosyal, eğitim ve sağlık ihtiyaçları için mekanizmalar oluşturulmalıdır. Kartegana Eylem Planı olarak bilinen Mayın Yasaklama anlaşması, ikinci Gözden Geçirme Konferansında alınan kararlar doğrultusunda ‘’ Ulusal Eylem Planı’’ yeniden düzenlenmelidir.

6. Temizlenen Mayınlı araziler, göçün yol açtığı maddi yaraların onarılması adına kullanılmalıdır.

7. Hem kadınların, hem de çocukların yaşadığı psiko-sosyal sorunların çözümü bakımından en önemli ihtiyaçlardan ve en demokratik insani haklardan olan anadilde eğitim ve sağlık hizmetinin önündeki engeller kaldırılmalı; göç mağduru kadın ve çocuklara yönelik özel destekler sağlanmalıdır.

8. Zorla göç ettirme politikaları sonucunda oluşan toplumsal travma ve psikolojik sorunların çözümüne ilişkin olarak, gerek Kürdistan gerekse Türkiye metropollerinde sosyal iyileştirme ve rehabilitasyon politikaları bir an önce oluşturulmalı ve hayata geçirilmelidir.

9. Geri dönüş süreçlerinin en büyük belirleyicisi olan kadınların, karar alma ve uygulama süreçlerinde eşit temsiliyeti esastır.

10. Toprak Mülkiyeti, Kadınların eşit temsiliyetle ortak olduğu bir zemine taşınmalıdır.

11. Güvenlik nedeniyle yapılan sınır barajları ve HES projelerinden, Kentsel Dönüşümün neden olduğu, Yeni Zorla Göçettirme politikalarından vazgeçilmelidir.

12. Hayvansal ve bitkisel üretim politikaları kooperatifçilik esasları üzerinden geliştirilmelidir. Yeni Tarımcılık ve Hayvancılık alanlarının ortaya çıkarılmalı, tarımsal alanların ve hayvan barınaklarının yeniden yapılandırılmalı, alternatif tarım ilkeleri ışığında, ekolojik talana karşı politikalar hayata geçirilmelidir.

13. Geri dönüşlerin kalıcı olabilmesi için gençler, kadınlar ve çocuklar için sosyal alanlar oluşturulmalıdır.

14. Bugüne kadar zorla göç ettirilmeler nedeniyle, devlet veya yerleşik kişiler tarafından işgal edilen topraklar, esas sahiplerine iade edilmelidir.

15. Demokratik, Adil, Eşitlikçi ve Özgürlükçü bir Toprak Reformu yapılması zaruridir.

16. Kentlerde kalmak isteyen zorunlu göç mağdurlarının sorunlarının giderilmesi için özel politikalar geliştirilmeli; iş, barınma, eğitim, sağlık gibi konularda desteklenerek insanca yaşam koşulları sağlanmalıdır.

17. Zorla Göç Ettirme sonucu Kürdistan’da kısmen ya da tamamen boşaltılan köy ve mezraların tespiti amacıyla çalışmalar, bir an önce başlamalıdır ve yerleşim yerlerinin isimleri iade edilmelidir.

18. Geri Dönüşlerin kolaylaşması amacıyla, köylerde yapılması gereken onarım ve altyapı çalışmalarının, aslına uygun ve ekolojik ilkeler çerçevesinde gerçekleştirilmesi konusunda Yerel Yönetimler inisiyatif almalıdır.

19. Geri Dönüş sürecini izleyecek Tüm Sivil Toplum Örgütlerinden, Demokratik Kitle Örgütlerinden,  Meslek Odalarından, Bağımsız Kişi ve Kuruluşlardan bir Kurul oluşur. Bu kurul TMMOB, BARO, İHD, DTSO, Tabipler Birliği, Yerel Dernekler, Göç Platformu, Yerel yönetimler, Yoksullukla Mücadele Dernekleri, Kadın Kurumları ve Emekçilerden oluşur. Bu Kurul Geri Dönüş Koşullarını hazırlar.

20. Kürdistan’da yaşayan tüm halkların inanç merkezlerinin ve kutsal yerlerinin, onarımı ve bakımı Yerel Yönetimler ve Meslek Odaları tarafından yapılmalı, yok edilen inanç merkezlerinin talepler doğrultusunda aslına uygun inşası sağlanmalıdır.

21. Suriye’de devam etmekte olan savaş nedeniyle, Çeteler ve Rejim güçleri tarafından zorla yerinden Edilen Rojava halklarının yanındayız. Bütün kurum ve kuruluşların, İnsani Yardım koridorunun açılması için yürüttükleri çalışmalar güçlendirmelidir. Rojava sınırında yapılmaya başlanan ‘’Utanç Duvarı’’ halkları birbirinden koparma girişimidir. Duvar yapımı bir an önce durmalıdır.

22. Maxmur kampında yaşayanların, ana topraklarına geri dönüşü sağlanmalıdır.

23. Tüm bu politikaların hayata geçmesi noktasında esas güç Kürdistan halklarıdır. Kürdistan halkları alternatif bütün politikaları yerine getirme çabasında olacaktır. Bu bağlamda konferansımız, Bütün Kürdistan halklarını bu politikalara güç vermeye ve kendi ana toprağına dönmeye çağırır.