Kürtçeye sistematik saldırılar

Kürdistan kentlerinde HDP’li belediyelerin gasp edilmesiyle birlikte, Kürtçe ve Kürt kurumlarına saldırılar sistematik hale geldi. Kürtçe tabelalardan, Kürt büyüklerinin mezarlarına kadar Kürt halkına dair değerlere saldırılar yoğunlaştı.

Hakların Demokratik Partisi’nin (HDP) 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerin büyük farklarla kazandığı belediyelere kayyum atayan AKP iktidarı, Kürt dilini karşı soykırım politikasını devreye sokmaya başladı.

2014 ve 31 Mart Yerel Seçimlerinden sonra Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve HDP’li belediyelerin bünyesinde Kürtçe okul ve kreş açılmıştı. HDP’li Belediyelerin bünyesinde açılan Kürtçe okul, kreş ve kültürel etkinlikler Kürt halkı yoğun destek vermişti.

Halkın Kürt diline, kültürüne ve kurumlarına desteğinin gün gittikçe artmasına AKP ve Türk devletini harekete geçirdi. Başta Van olmak üzere, Ağrı, Hakkari, Bitlis, Iğdır gibi kentler ile birçok ilçeye kayyum atadı. Kürt dili ve kültürüne dair ne her şey yasaklandı. Belediye eş başkanları tutuklandı. Van Büyükşehir, Erciş, İpekyolu, Özalp, Muradiye ve diğer HDP’li belediyelere atanan kayyumlar, kent merkezlerinde bulunan Kürtçe tabela ve işaretler kaldırıldı. Kürtçe’nin yerine özellikle Arapça yazılar yazıldı.

KÜRT DİLİNE SALDIRILAR SİSTEMATİK HALİNE GELDİ

31 Mart sonra AKP’li Belediye Başkanı Nesrullah Tanğlay’ın talimatıyla Bitlis Belediyesi hizmet binasının girişinde bulunan Türkçe ve Kürtçe tabela yerinden indirildi. İndirilen tabelanın yerine sadece Türkçe yazılı tabela asıldı. Bununla yetinmeyen AKP’li belediye başkanı ve kayyumlar başta Bitlis kenti olmak üzere kent girişlerinde bulunan Kürtçe, Türkçe ve İngilizce yazılan tabelalar indirildi. İndirilen Kürtçe tabelaların yerine sadece Türkçe veya Türkçe ve Arapça tabelalar asıldı. Kürt diline saldırıları sistematik haline getiren AKP-MHP iktidarı ünlü Kürt siyasetçi ve tarihçi Şerefxanê Bedlîsî’nin, Bitlis’te kendisinin ve ailesinin bulunduğu mezarlar tahrip edilmişti.

Yine 2019 yılında Tatvan Belediyesi, belediye binasındaki 'Şaredariya Tetwanê' yazılı Kürtçe tabelayı kaldırdı.

Gürpınar Kayyumu, ilçe girişindeki Kürtçe, İngilizce ve Türkçe yazılan “Hoş geldin, Bi Xêr Hatin ve Welcome” tabelasını iptal ederek yerine Türkçe ve Farsça ibareler bulunan yeni bir tabela astı.

2016’da Ağrı Belediyesi’ne kayyım atanmasıyla birlikte belediyeye bağlı Sema Yüce Kültür Merkezi kapatıldı. Merkezde yaklaşık 450 öğrenci bağlama, erbane, gitar, tiyatro, sinema eğitimi kurslarına ve ayrıca İngilizce ve Kürtçe eğitim alıyordu. Yine çok sayıda öğrenciye Kürtçe eğitim veren Evdalê Zeynekê Çocuk Kreşi de kapatıldı ve kreş, İl Müftülüğü’ne devredildi.

HDP’li Doğubayazıt Belediyesine kayyum atanmasından sonra, kayyum tarafından Ehmedê Xanî anıtını yıktırdı. "Ahmed-i Hani Kültür Parkı"nın girişinde bulunan tabela yerinden sökülerek zarar verdi.

AKP, KÜRT DİLİNE KARŞI SOYKIRIM POLİTİKASINI DEVREDE SOKTU

Kürt dili ve kültürüne karşı soykırım politikasını devreye sokan AKP, bu uygulamayı sistematik bir şekilde devreye sokmaya devam ediyor. 1 milyon 500 bin nüfusa sahip olan tarihi Kürt şehri olan Van’da, HDP’li Van Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bulunan Perperok Kürtçe Kreşi kapatıldı. Belediye bünyesinde faaliyet gösteren Kürt dili etkinlikleri ve çalışmaları durduruldu. Van ve ilçeler kayyumların sistematik saldırılarına uğrayan Kürt dili, son dönemlerde kent merkezinde bulunan tabelalarda nasibi almaya başladı.

Van kent merkezi ve anayollarda bulunan Kürtçe tabelalarda AKP’nin saldırısına uğradı. Van’ın en işlek olan eski emniyet kavşağında bulunan tabelalar üzerindeki Kürtçe yazılar kaldırılarak yerine Türkçe ve İngilizce yazılar bırakıldı. Tabelalar üzerindeki Kürtçe yazıların kaldırılmasına tepkiler de gelmeye başladı.

‘KAYYUM, YENİ DÖNEM DEVLETİNİN KÜRT POLİTİKASININ ADIDIR’

HDP eski Van Milletvekili Lezgin Botan, Kayyum uygulaması, hukuk dış, anayasaya tamamıyla aykırı zora dayalı ve şiddet içeren darbeci bir uygulama olduğunu söyledi.

Bu antidemokratik uygulamayı yapabilmenin tek bir yolunun ancak darbe ile anayasayı çiğneyerek yapıldığını dile getiren Lezgin Botan, Kürt karşıtı AKP/MHP/Ergenekon Koalisyonu'nun bunu yaptığını belirtti.

Özellikle 15 Temmuz Darbesi'nin adeta Kürtlere karşı yapıldığını vurgulayan Botan, şunları ifade etti: “İlan edilen OHAL ve Cumhurbaşkanına verilen KHK yetkisiyle yasal ve anayasal bütün kurumlar mevzuat dışı bir biçimde bir daha açılmamak üzere kapatıldılar. Özellikle Kürt Dili ve kültüyle ilgili olan kurumlar için bu böyledir. Kayyum; yeni dönem devletin Kürt politikasının adıdır. Kürtlerin kayıtsız ve şartsız asimile edileceklerinin ilanıdır bu uygulama. Bunun için hukuk kurumu işlevsiz kılınmış, anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu kimi uluslar arası yasalar bir kenara konulmuştur. Dolayısıyla kayyumların birinci görevi yüzyıldır Türk Devletinin tamamlayamadığı asimilasyon politikalarını tamamlamak üzere atanmış yeminli Kürt halkı ve kültürünün düşmanı ırkçı memurlardır."

‘SIRADAN BİR DURUM DEĞİL, TEREDDÜTSÜZ BİR ASİMİLASYON POLİTİKASI’

Kayyumun bir devlet politikası olarak Erdoğan ve partisi AKP tarafından yürütüldüğünü ifade eden Botan, şöyle konuştu: “Bunun için belediye binaları, Kürtçe kurslar, köy, kent, mahalle isimleri, kadın kurumları, Kürtçe yayınlar, Kürt müziği, sanatı, tarihi mekanlar, mezarlıklar, kılık kıyafet, hatta günlük sokakta Kürtçe konuşmak dahil bu ırkçı faşist uygulama kapsamında hayat bulmuştur. Kısacası kayyum atamaları öyle sanıldığı gibi sadece belediye ve belediye işlerini kapsayan sıradan bir uygulama değildir. Eğer öyle olsaydı, kayyumlar vali ve kaymakamlardan müteşekkil olmazlardı. Bunun anlamı katı merkeziyetçi ve doğrudan MGK kararlarıyla Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından yürütülen tereddütsüz bir asimilasyon politikası uygulanıyor ve uygulanacak. Ancak bu uygulamayı etkisiz kılacak olan Kürt halkının bir bütün olarak dilini ısrarlı bir şekilde günlük hayatta konuşması ve kültürüne uygun bir şekilde yaşama azmini kaybetmeden ortaya koyması ile bertaraf edilecektir. Bu atalarımız bize emaneti ve emridir. Yani Kürt halkı bu kayyum meselesini şöyle anlamak zorundadır; “Vatandaş Türkçe konuş, çok konuş!”, “Ne mutlu türküm diyene”, “Varlığım Türk varlığına armağan olsun “, “Ya sev ya terk et” politikalarının slogan olmaktan çıkarılıp hayata geçirilmiş halidir.”

‘DEVLETİN ASİMİLASYON ÇALIŞMALARI BAŞARISIZ OLDU’

Türk devleti tarafından kapatılan KURDİ-DER Eski Başkanı İsmail Aşkan, Türk devletinin kuruluşundan beri Türkçülük üzerinde yapay bir toplum yaratmaya çalıştığını söyledi.

Devlet'in tüm kademelerinin kesintisiz olarak Türkiye ve Kürdistan’da bulunan farklı kültürleri entegre etme ve yok etme çalışmalarını öncelikli görev olarak belirlediğini dile getiren Aşkan, devletin derin organizasyonu tarafında bu asimilasyoncu kurumlar milyar dolarlık bütçeler ile donatıldığını vurguladı.

Devletin kültürleri yok etme projelerinin, Kürtler dışında birçok topluluk üzerinde başarıya ulaştığını söyleyen Aşkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak devletin 100 yıldan fazladır topyekun çalışmalarına rağmen asimilasyon çalışmaları başarıya ulaşmamış, devletin Kürtlere mevcut asimilasyoncu yaklaşımları neticesinde Türkiye de nerde ise 100 yıldan fazladır çatışmalar yaşanmakta. Bu çatışmalar neticesinde Türkiye içten ekonomik olarak çökmüş, dış arena da ise büyük bir abluka yaşamaktadır. Özellikle 2013 döneminde denenen ancak başarısızlığa uğratılan barış sürecinde; iki, üç yıl içinde Kürt kültürü devasa bir büyüme hızına girmişti. On binlerce genç dil çalışmalarına katılmakta idi, onlarca il ve ilçe Kürt çocukların anadilde eğitimleri için kreş ve anaokulları açılmıştı, onlarca Kürtçe yayın yapan televizyon ve radyolar açılıyordu. Birçok alanda Kürtçe eserler basılmakta idi. Bu sürecin 10 yıl devam etmesi halinde Kürtçe’nin Türkiye egemen bir dil olacağını gören devletin derin odakları yapay provokasyonlar ile barış sürecini bozdu.”

“Son dönemde kayyum politikası veya Kürtçe Sokak, park isimleri silinmeleri veya tahrip edilmeleri bizleri şaşırtmamıştır” diyen Aşkan, şunları ekledi: “Çünkü devlet asla değişmemiştir. Ve yukarıda belirttiğim gibi devlet diyanet işleri, eğitim kurumları, spor faaliyetleri, basın kurumları, diziler ve filmler ile kısaca top yekun Kürt dilini, kültürünü yok etme politikasını devam ettirmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki asimilasyon politikası başarıya ulaşmamış ve öncelikle devletin Kürt dili ve kültürü ile yaşamayı bilmesi gerekir. O zaman Türkiye'ye barış gelebilir.”

‘AKP, FAŞİZMİN VE SÖMÜRGECİLİĞİN EN İYİ TEMSİLCİSİ’

Çevirmen ve Kürtçe Öğretmeni Osman Koşut, AKP’nin faşizmin ve sömürgeciliğin en iyi temsilcisi olduğunu belirterek, AKP rejimi faşist uygulama ve yasaları ile kendinden önceki hükümetlerin ve rejimlerin devamcısı olarak ve hatta bugün bu rejimleri aratmayacak bir politika ürettiğini söyledi.

AKP faşizminin, beyaz Türk faşizminin yerine, yeşil İslamcı, Turancı Türk faşizmini ikame ederek, Kürtlerin özgürlük mücadelesinde bugüne kadar ürettiği değer ve kazanımlara adeta imha edilmesi gereken bir çıban gibi gördüğünü dile getiren Koşut, şöyle konuştu:

“Bu noktada son yıllar da bir uygulama olarak belediyelere atanan kayyumlarla beraber, Kürt belediyeciliğinin geliştirmiş olduğu Kurdî yaşamın boğdurularak, Kürt toplumunun varlık gerekçelerini ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Kaldı ki bu sadece bir politika olarak değil pratikte de yaşamsallaştırılarak, çift dilli tabelaların kaldırılması, belediyeler bünyesinde acılan kreş ve anaokullarının kapatılıp, Kürt belediyeciliğinin geleneği haline gelen bölgesel ve yerel etkinliklerin kaldırılmasıdır. Böylelikle eline bir takım Kürt kültür ve geleneği ile uzaktan ve yakından alakası olmayan programların oluşturulması ile asimilasyon ve manipülasyonun derinleştirilmesi hedeflenmektedir. Esas olarak boğdurulmak istenen özgürlükçü Kürdistani mücadele ve aydınlanmadır. Bugün bu gerçeklik ve bilinç üzerinden bir sonuca ulaşmak istersek. Kürdistani gelenek ve yaşamdan taviz vermeden ve bunu yaşamımızın her alanında pratikleştirerek, gerçeği olabildiğince deşifre etmek gerekmektedir.”