Maraş katliamındaki zihniyet iş başında
Maraş katliamındaki zihniyet iş başında
Maraş katliamındaki zihniyet iş başında
KCK İnançlar Komitesi üyesi Serhat Engizek Maraş Katliamının Türk-İslam Projesi doğrultusunda geliştirilen bilinçli ve planlı bir Kürt-Alevi Katliamı olduğunu belirterek "Bugün iktidardaki partinin adı AKP olsa da Türkiye halen bu Türk-İslam Projesi doğrultusunda yönetilmekte ve düzenlemektedir. Aleviler bu gerçeği görerek demokrasi ve özgürlük mücadelelerini daha fazla sahiplenmelidir" dedi.
20 Aralık 1978’de başlayan ve yaklaşık bir hafta boyunca devam eden Alevi Kürtlere dönük Maraş Katliamı'nın üzerinden tam 36 yıl geçmiş olmasına rağmen Türk devleti katliamla yüzleşmek adına bir arpa boyu kadar yol almadı. Fakat Maraş ve benzeri Katliamlar aydınlatılmadığı gibi günümüzde Türkiye'deki iktidar partilerinin alevi ve Kürt açılımları yaptıklarına dair propagandaları devam ediyor.
Alevi Kürtlere yönelik yapılan bu vahşi katliamın perde arkasındaki güçleri ve amaçlarını ve Türk devletinin günümüzdeki Alevi politikasını KCK İnançlar Komitesi üyesi Serhat Engizek’e sorduk.
Engizek, Maraş Katliamının amaçları, tarihsel arka planı ve konjektürel duruma, bugünkü yansımalarına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
1978’de Maraş’ta Kürt Alevilerine yönelik vahşi bir katliam gerçekleştirildi. Bu katliamı yapanların amacı neydi? Sizce bu katliamın perde arkasında neler vardı?
Maraş katliamının tabi ki tarihsel bir alt yapısı ve perde arkası var. Tarih boyunca Alevilerin yaşadığı coğrafyada egemen inanca sahip kesimlerin egemenliklerini yaygınlaştırma çabaları vardı. Asıl iktidar Sünni ve Şia mezhepleri üzerinden gelişiyordu. Diğer inançların ve farklı grupların iktidara muhalif bir duruşları vardı. Pers imparatorluğu süreçlerinde şunu görebiliyoruz, ne zaman Şia’lar devlet dini olarak kabul edilirlerse öteki inanç gruplarını yok etmek için yoğun bir saldırı haline geçmiştir. Aynısı Osmanlı imparatorluğu zamanında Sünnilerin örneğinde görebiliyoruz. Onun içinde Osmanlı döneminde Alevilere yönelik katliamlar yaşandı. Örneğin Yavuz Sultan Selimin yaptığı katliamlar var. Amaçlanan burada Sünni- İslam egemenliğini kurmaktı. Ama son süreçte cumhuriyet ile birlikte baktığımızda bu değişiyor. Cumhuriyet ile birlikte ulus devlet projesi egemen oluyor ve Türklük ile Sünnilik esas alınmaya başlanıyor. Ulus devlet sınırı içerisinde yaşayan tüm kültürlerin ve inançların Türk- Sünni İslam projesi çerçevesinde eritilmesi amaçlanıyor. Dersim katliamı bu çabaların ortaya çok açık çıktığı bir vahşetti. Dersim katliamı neden yapıldı? Çünkü Kürt Alevilerinden, Türk Sünniler yapılmak istendi. Bu toplumun topyekûn kendi kültüründen ve inançlarından koparılması gerektiği içindi. Tabi Alevilik Araplarda ve Türklerde de var, bu kesimler üzerine de baskılar yapılmıştır. Fakat bunlar daha çok Sünnileştirme üzerinden bir baskı gördüler. Ama Kızılbaşlar veya Alevi Kürtler olarak bilinen kesim hem kendi ulusal kimliklerinden hem de inançlarından dolayı ağır baskılara ve katliamlara maruz kaldılar. Onun içinde Kürdistan’daki tüm direnişlere baktığımızda bu Türkleştirme ve Sünnilik çatısı altında toplama ve kabul etmeyenleri yok etme politikalarını görebiliyoruz. Buda bir halkın hem kültürel ve ulusal hem de inanç boyutunda soykırımdan geçirilmesi demekti.
1960’ların sonuna geldiğimizde Alevi Kürtleri, Türkleştirme ve Sünni etkisine alma politikası daha da belirginleşti. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
Fırat’ın batısı Türk devleti tarafından artık asimile edilmiş ve kazanılmış bir alan olarak görülmekte idi. Maraş katliamında yüzlerce insan çok vahşice ve hunharca katledildi. İnsanlar yakıldı, hamile kadınların karınları deşilerek daha doğmamış çocuklar öldürüldü. Bizim köyde örneğin bir aileyi bir araya getirip o ailenin sahip olduğu tüm yünleri de onların ortasına koyarak yaktılar. Toplum üzerinde ağır işkenceler ve katliamlar geliştirilerek insanlar yok edilmek istendi ve başarılı da oldular. Maraş Türkleştirildi ve oradaki Kürt Alevi kesim ya öldürüldü ya da farklı bölgelere ve ülkelere göçertildi. Buna Avrupa devletleri de destek çıktılar. Bütün bunlarla beraber Maraş’ta yaşamaya devam eden Alevilerin bir bölümü de Türklerden daha fazla Türkçü olmayı seçti ve kendilerini bugün asil Türk olarak nitelendirmektedirler. Avrupa’ya göç ettirilenler ise Türkiye’de Türkleşmedikleri için Avrupa devletleri tarafından Türkleştirme politikaları ile yüz yüze kaldılar. Her ne kadar Kızılbaşlığı ısrarla sahiplenen haklı bir kesim olsa da, bu katliamlar ile birlikte ulusal ve inançsal kimliğinden uzaklaşan büyük bir kesimde oldu.
Alevi Kürtlerin Apocular da dahil farklı devrimci örgütler içinde yer almalarının sizce Maraş katliamında ne kadar etkisi vardı?
Maraş katliamı öncesinde de Alevilere yönelik birçok katliam denemesi oldu. Türk devletinin yönlendirmesi ile yürütülen bazı katliam girişimleri oldu. Mesela Elbistan'da halkı kışkırtma çabaları oldu. Fakat 1970 sonrası biraz daha farklı idi. Türk devleti Fırat’ın batısında zaferi kazandığını düşünüyordu, ama gelişen devrimci hareketler özelikle APOCULARIN çıkışı ile birlikte bu bölgede yürütülen yoğun örgütlenme ve mücadeleler devlet üzerinde büyük bir korku yaratı. Apocu Hareket daha yeni halk ile bütünleşiyordu. İlk buluştuğu alanlarda Maraş ve Antep yöresi oldu. Onun içinde Apocuların önünü kesmek halk ile bütünleşmesini engellemek ve gözdağı vermek için Maraş katliamını gerçekleştirdiler. Maraş katliamını bilinçli bir örgütleme yapılarak faşist güçler devreye konuldu. Maraş’a baktığımızda eskiden işte Kürtlerin, Ermenilerin ve çok az sayıda Türkmenlerin yaşadığı bir alandı. Ermeni katliamı ile birlikte Maraş’ta Ermeniler yok edildiler. Onların yerlerine dışarıdan getirilen Türkler yerleştirildi. Onun içinde eskiden Kürtlerin daha yoğun olduğu bir alan olan Maraş’a sonradan getirilen Türklerin etkisi ile yapısı değiştirildi. Özelikle daha sonra geliştirilen katliam ile birlikte bu durum daha vahim bir hal aldı. Maraş Katliamı ile birlikte Apocular’a verilmek istenen mesaj şuydu: “ Bizim bir Sünni- Türk projemiz var ve bunu Kürtler ile Aleviler kabul etmek zorundalar.” Apocu Harekette bu mesajı doğru değerlendirdi ve mücadelesini daha da güçlendirdi.
Maraş katliamından sonra sıkıyönetimin geniş bir alana yayılması, bu katliamın kapsamlı bir planın parçası olduğunu ortaya koymaz mı sizce?
Maraş katliamı sadece orda yaşayan Alevileri esas alan bir saldırı değildir. Dikkat edilirse Maraş katliamının yapıldığı süreçte 11 farklı ilde sıkıyönetim ilan edildi. Bu da şunu gösteriyor ki çok planlı yürütülen bir saldırıydı. Devletin gizli güçleri ve sivil faşist kontra güçler ile koordineli yürütülen bir saldırı konseptleri vardı. Orada esas amaçlanan Kürt Özgürlük Hareketi'nin önünü almak ve militarist bir güçle Türk- Sünni endeksli iktidarı oluşturmaktı. Tabi PKK’nin çıkışı olmasaydı gerçek amaçlarına ulaşacaklardı, ki öylede düşünüyor ve ona göre hareket ediyorlardı. 12 Eylül Darbesi ve daha öncesinden olağan üstü hal ilan etikleri 11 kentten 9'unun Kürt illeri olması da bunun açık göstergesidir. O zaman Amed’te Alevi Sünni sorunu olduğundan bahsetmek mümkün mü? Buda açıkça gösteriyor ki Kürtlerin ulus kimliğine ve Alevi inancına bir yönelimdi. O süreçte Kürt bilincinin ve kültürünün kendisini yaşattığı bütün illerde sıkıyönetim ilan edildi. Bu da gösteriyor ki sorun sadece alevilikte değildi, bütün Kürtlere bir gözdağı verilmek istendi.
Dersim Katliamında ve Maraş katliamında, katledilenlerin mezar yerleri hala açıklanmıyor. Sizce bunun sebebi nedir?
Türk devletine karşı mücadele etmiş direnmiş insanların hem düşüncelerinden hem de örgütlülüklerinden korkuyorlar. Türk devleti tarafından Kürt önderleri katledilmiştir. O insanların mezarlarının yerlerinin bilinmesi, o insanların anılması ve bunların üzerinden tekrar bir örgütlülüğe kavuşmalarından korkuyorlar. Seyit Rıza’nın mezarının yeri niye hala söylenmiyor? Oda tabi ki Kürtlerin bunun etrafından tekrar örgütlenmemesi içindir. Maraş’ta katledilen insanların mezarının gizli tutulması da bundan dolayıdır.
CHP de bugün kendisini Alevilerin temsilcisi olarak dilendirmekte. CHP sizce Alevileri temsil hakkına ve gücüne sahip midir?
Cumhuriyet tarihinde Alevi Kürtler üzerinde uygulanan katliamların çoğu CHP zamanında yapılmıştır. CHP Alevilere karşı kontra örgütlerinin saldırılarına sesiz kalarak, laikliğe mecbur etme politikasını uyguladı. Ama Alevilerin büyük bir kısmı kendilerine bu kadar saldıran bir gücü ötekisinden iyidir diye sahiplendiler. Maraş Katliamı döneminde de CHP iktidardı. Burada planlı yürütülen bu katliamı CHP’den ayrı düşünmek söz konusu değildir. Bütün bunları Kızılbaşlar iyi değerlendirmeli ve amaçları için her şeyi yapan partilerden umutlarını kesmelidirler.
AKP’nin 13 yılık iktidarı döneminde de birçok alevi genç katledildi. Öte yandan ise 2009 yılından bu yana AKP bir alevi açılımından bahsediyor. Sizce AKP'nin alevi politikası nasıldır?
Katliamlarla yüzleşmek önemli bir adımdır. Ama günümüzde katliamlarla yüzleşen hiçbir devlet ve iktidar partisi yoktur. Sadece yaşatılan katliamlardan siyaset malzemesi çıkarma çabaları vardır. Maraş Katliamı'nın Türk-İslam projesi doğrultusunda geliştirildiğini söylemiştim. Maraş Katliamı geliştirildiği dönemde CHP iktidardaydı. Fakat bu gün iktidardaki partinin adı AKP olsa da Türkiye halen Türk-İslam projesine göre yönetilmekte ve düzenlenmektedir. Aleviler bunu gerçeği görerek özgürlük ve demokrasi mücadelelerini daha fazla sahiplenmelidir.
AKP Alevileri Sünnileştirmek isteyen zihniyetin bugünkü temsilcisidir. Türk-İslam sentezi projesiyle ülkeyi yönetmek isteyen AKP’nin Alevi açılımı açıklaması ilginçtir. Alevileri Sünnileştirme politikasının bugünkü ismi Alevi açılımı ise diyebiliriz ki doğrudur bir projeleri var. Buda Alevileri bir Sünni İslam çatısı altına alıp eritmek ve yok etmek projesidir. Bunu da Alevilerin içinde bazı kesimlere ekonomik olanaklar vererek, iktidar olanak ve imkânlarından yararlanmalarını sağlayarak kendilerinin bir parçası haline getirmek istiyorlar. Ama hâlbuki Alevi kültürü ve inancı devleti ve iktidarı kabul etmez ve hiçbir talepte de bulunmaz.
Sizce Aleviler buna karşı nasıl bir tutum almalı?
Aleviler bu devletin kapısında dilenerek Aleviliğe ters düşen ve onu yozlaştırmaya çalışan kesimi görmeli ve bir sapmanın yaşandığını iyi bilmelidir. Aleviler kimseden bir şey beklemeden, istemeden kendi öz örgütlülüklerini kurmalı ve kültürlerine sahip çıkmalıdırlar. Bir güç ve destekte gerekiyorsa bunu özgürlük mücadelesi veren devrimci demokratik güçlerden alabilirler. Ayrıca felsefesi itibariyle komünal yaşam, özgürlük ve adalet Aleviliğin özünde vardır. Bu nedenle Aleviler kendilerini ancak bunlar için mücadele edenlerle ortaklaşıp bu mücadeleyi daha da güçlendirerek kendilerini ifade edebilir ve özgür yarınları oluşturabilirler. Ayrıca onlara da çok büyük katkılarda sunabilirler.
Özelikle son zamanlarda Kobanê’de yaşanan tarihi direnişte Alevilerde güçlü bir şekilde yer aldı. Bunu nasıl ele alıyorsunuz?
Aleviler de, haksızlığa uğrayanlara, ezilenlere ve buna karşı direnenlere karşı bir sempati her zaman olmuştur. Aynı zamanda direnenlerin yanında olmayı ve onlarla birlikte savaşmayı da esas alırlar. Bunu Kobanê örneğinde çok açık görebiliyoruz. Fakat bunu daha güçlü nasıl yapacaklarını iyi bilmelidirler. Kendilerini güçlü bir örgütlülüğe kavuşturarak ve kendi kültürlerini ve inançlarını koruyarak ezilenlerin yanında olabilirler. Örneğin Aleviler o kadar Yezid’ten söz ederler, işte DAİŞ kapılarının önüne kadar gelmiştir. Bunun için Alevi gençleri ne kadar hazır? Bunları iyi görmelidirler ve hızla DAİŞ’e karşı savaşa girmelidirler. Rojava da bunun imkânları var ve iyi değerlendirmelidirler. Aynı zamanda Rojava Kürdistan’ından gelenleri sahiplenmeli ve orda ki savaşa katılmalıdırlar. Kürdistan’ın öteki ilerinden nasıl akın akın gençler Rojava’ya gidiyorsa Alevi gençler daha fazla sahiplenmeli ve savaşa koşmalı. Çünkü DAİŞ yada Alevilerin deyişi ile Yezid kapılarına kadar gelmiştir. Özelikle Kızılbaş gençliğine çağrımız bu temeldedir.