Ýzmirin Menderes Ýlçesi Ahmetbeyli beldesi Baradan Koyunda dün mültecileri taşıyan teknenin batması sonucu 60ı aşkın kişinin yaşamını kaybetmesi, 'mülteci sorunu'nu yeniden gündeme taşıdı. Mültecilerle Dayanışma Derneði (Mülteci-Der) Ýzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Av. Taner Kılıç, "Egedeki kale duvarları yükseldikçe, zulümden ve ölümden kaçanlar, başka yolları denemeye başladı, ölümler arttı. Umutların suya gömülmesine seyirci kalmamak gerekiyor" dedi.
Savaş, açlık, daha iyi bir yaşam umudu ile kendi ülkesini bırakıp hiç bilmedikleri yerlere kaçan mültecilerin 'umudu' dün bir kez daha battı. Ahmetbeyli beldesi Baradan Koyu'nda 100'e yakın mülteciyi taşıyan teknenin alabora olması sonucu 61 kişi yaşamını kaybetti.
Tüm dünyanın gözü önünde 10'ar, 20'şer, 60'ar kişilik ölümler yaşanırken, bu insanlar için 'güvenli' bir yaşam henüz hayal gibi görünüyor.
Mülteci-Der Ýzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Av. Taner Kılıç ile sorunu konuştuk.
BU KAZA NE ÝLK NE DE SON OLACAK
Kılıç, Ege Deniz'inde en büyüðü 2007 yılında yaşanan ve 79 mültecinin yaşamını kaybetmesiyle sonuçlanan bir tekne kazası daha yaşandıðını hatırlatarak, "2010 yılından bu yana benzer deniz kazalarını duymamamız, artık ölümlerin yaşanmadıðı anlamına gelmemektedir. Zulüm var olduðu sürece insanlar, kendilerinin, yakınlarının canını kurtarmak için umut yolculuklarına rota deðiştirerek devam etmiştir. Ege Denizinde Frontex ve ulusal birimlerin kontrolleri artınca, Egedeki kale duvarları yükseldikçe, zulümden ve ölümden kaçanlar, başka yolları denemeye başlamışlardır. Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine geçerek güvenli bir yer arayışında olan mülteciler, bu sefer Meriç üzerinden sınırları geçmeye devam etmişler ve bu sefer cesetler, Meriç Nehrinden çıkarılmaya başlanmıştır; ancak bu olayların çoðunda, olayın ciddiyeti, cesetlerin sayısına göre deðerlendirildiði için medyaya da yeterince yansımamıştır" dedi.
MÜLTECÝLERÝN TRAJEDÝSÝ BÝR DEVLET POLÝTÝKASI
Baradan Koyundaki bu kaza ile bir kez daha, mültecilerin yaşadıklarını ve canlarını kurtarmak için her riski göze aldıklarını hatırladıklarının altını çizen Kılıç, yaşanan 'trajedinin' öncelikle devlet politikasından kaynaklandıðının altını çizdi.
HANÝ SURÝYELÝ MÜLTECÝLERÝN DURUMU ÝYÝYDÝ?
Bunun yanı sıra, Baradan Koyunda meydana gelen olayda kazada yaşamını kaybedenlerin çoðunun Suriyeli ve Iraklı olduðuna dikkat çeken Kılıç, "Yetkili aðızların açıklamalarında Suriyede yaşanan olaylar sonucu Nisan 2011den beri ülkemize sıðınan Suriyeli mülteciler için açılan kamplarda son derece iyi koşulların saðlandıðı belirtilmektedir. Ancak, özellikle Aðustos 2012den itibaren Yunanistanda yakalananların önemli bir bölümünün Suriye kökenli mülteciler olduðu, Mülteci-Derin gerek Ýzmir özelinde, gerekse Yunanistanda mülteci hakları üzerine çalışan avukat ve aktivistlerden öðrenmiş olduðu bir bilgidir ki bu bilgi bizi bu tip açıklamaları sorgulamaya itmektedir" diye konuştu.
"Yetkililerin söylediði gibi mülteciler, son derece iyi koşullar altında, tüm haklarından yararlanabildikleri bir ortam buluyorlarsa, bu insanların neden hayatlarını riske atıyor?" diye soran Kılıç, yetkili beyanların aksine Suriyeli mültecilerin 'canları pahasına' Türkiye'den çıkmak için bu tehlikeli yola başvurduklarını söyledi.
Sınırlarda, denizlerde, yollarda mültecilerin güvenli bir yer arayışı için çıktıkları yolculuðun her geçen gün daha korkunç bir hal aldıðına işaret eden Kılıç, dünyadaki göçmen politikalarındaki yetersizliðin kendilerini kaygılandırdıðını dile getirdi.