‘Öcalan'ın düşüncesi etrafında bir yaşam kuralım’
‘Öcalan'ın düşüncesi etrafında bir yaşam kuralım’
‘Öcalan'ın düşüncesi etrafında bir yaşam kuralım’
Almanya Asuri-Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi Papazı Şemun Demir, Suriye'de Hıristiyanlara yönelik yapılan katliamın Ortadoğu'da farklı inançlara yönelik tahammülsüzlükten kaynaklandığını söyledi. Papaz Demir 'Abdullah Öcalan'ın düşünceleri doğrultusunda Mezopotamya'da ortak yaşam kurmamız gerekiyor' dedi.
Asuri-Süryani halkı, Mezopotamya'nın en eski kadim halklarından. Tarih boyunca büyük baskılara karşı karşıya kalan Asuri-Süryaniler, kendi topraklarını terk ederek dünyanın birçok bölgesine dağılmış durumda. Mezopotamya'da 1 milyon, Orta Avrupa'da 500 bin, Amerika'da 1,5 milyon olmak üzere dünyanın değişik bölgelerinde toplam 5 milyona yakın Asuri-Süryani yaşıyor. Almanya'da ise 100 bin civarında Asuri-Süryani, var.
Almanya’da kendi kültür ve inancını burada özgürce yaşayan Asuri-Süryanilerin gözü kulağı bir yandan da geldikleri topraklarda. Çünkü hala Suriye ve Türkiye'de akrabaları yaşıyor. Manastır ve kilise çalışanları baskı altında. Özellikle son dönemlerde Suriye'de yaşanan çatışmalardan, başta Hıristiyanlar olmak üzere farklı azınlık ve inançlardan kesimler El Nusra, El- Kaide ve diğer İslami grupların hedefinde. Çocuklar ve kadınlar katlediliyor, Kiliseleri yıkılıyor, mezarlıkları tahrip ediliyor. Halk göçe zorlanıyor. Yaşanan bu durumu Ortadoğu'daki tarihsel ilişkilere bağlayan Almanya Asuri-Süryani Kadim Ortodoks Kilisesi Papazı Şemun Demir, bunun aşılabilmesi için "Hıristiyanlık'ta olan reformların İslamiyet'te de olması gerekiyor" diyor.
Papaz Şemun Demir, Ortadoğu ve Mezopotamya'da yaşayan Asuri-Süryani'lerin yaşadığı sorunlar ve geleceklerine ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı.
Savaş ve çatışmalı Suriye'de Asuri-Suryani halkı da diğer azınlıklar gibi şiddete uğruyor. Sizce geleceğin Suriye'sinde Asuri-Süryanileri ne bekliyor?
Diktatörlerin olduğu ülkelerde herkes eziliyor. O sistem ile birlikte olmayan bütün kesimler baskıyla karşı karşıya kalıyor. Bu durum Ortadoğu'da bir kültürdür. Tarihten beri azınlıklar, farklılıklar eziliyor. Suriye'de yaşanan da budur. Bugün gelinen noktada ise sorun bütün bölgeyi sarmıştır. Yüzyıllardır devam eden baskıcı rejimler, yıkılmak zorunda. Ve öyle de oluyor. Eğer siz birinci sorunu çözmek istiyorsanız ondan daha iyi bir alternatif getirmeniz gerekiyor tabii. Yok muhalefet de değişik bir yöntem ile azınlıkları eziyorsa eskisinden hiçbir farkı yoktur. Zaten Baas rejiminin bu kadar dayanması ve şimdiye kadar gitmemesinin sebebi de Suriye muhalefetinin yeterince demokratik olmaması, ülkede yaşayan diğer kesimlerle birlik hareket etmemesinden dolayıdır. Başta Mısır ve diğer Arap ülkelerinde yaşanan sistem değişikliklerinde eski diktatörlerin gitmesinin ardından yerine gelenlerin yeterince demokratik ve iyi bir sistem olmadığından dolayı Suriye'yi bir nevi çözümsüzlüğe sürükledi. Evet Beşar Esad’ın gitmesi lazım ama yerine ne gelecek? Onu bilmiyoruz. Ama yaşananlara bakacak olursak gidişat pek parlak görünmüyor. Savaş ve çatışma uzadıkça birinci derecede zarar gören bizim gibi azınlıklar oluyor. Hele inanç bakımında da farklıysan bu şiddet ve katliam kaçınılmaz oluyor. Bundan dolayı da göç ve sürgün bir zorunluluk haline geliyor.
Muhalefetin içerisinde yer alan ve Baas rejimine karşı savaştığını iddia eden El Nusra gibi gruplar Suriye'de yaşayan farklı inançlara yaşam hakkı tanımıyor…
Diktatör rejimlere karşı mücadele eden ve demokrasi iddiası olan bir grubun daha insani ve adaletli olması gerekir ki, hep birlikte başarabilelim. Eğer ayaklanan grup, kendi düşüncelerini başkalarına dayatıyorsa, kendisi gibi olmayana yaşam hakkı tanımıyorsa onun başarısı da mümkün değil.
Bir papaz olarak sizce bir din farklı dine mensup insanları öldürmeyi emrediyor mu?
Geçmişte bu tür şeyler Hıristiyanlıkta da oldu. Özellikle Haçlı Seferlerinde bu çok kullanıldı. Ama Hıristiyanlar bir devrim yaptı. Bu devrim din ve Kilise içerisinde oldu. 500 yıl önce Martin Luther öncülüğünde böyle bir değişim yaşandı. Din ve devlet işleri bir birinden ayrıldı. Bence siyaset ile din bir birinden tamamen ayrıştırılmalı. Din, insan ile tanrı arasında birşey. Bir din ne kadar siyasetten uzak olursa, o kadar fazla dinin özü yakalanır. Ama din siyasette alet olduğu zaman felaketlere yol açar. Ortadoğu’da da maalesef, olan bu. Onun için Hıristiyanlık'ta olan reformların İslamiyet’te de olması lazım. Bunu da yapacak olan Müslüman din adamlarıdır.
Peki bu nasıl olacak?
Bu değişim İslamiyet içerisinde olmalı. Burada din adamlarına ve imamlara büyük bir rol düşüyor. Bir papaz olarak, birşey söyleme durumum yok. O hakkı kendimde bulamam. Kur'an'ı yeniden tavsir etmek benim ne hakkım ne de, haddimdir. Biz nasıl Asurilere ve Hıristiyanlara "Bütün insanlar kardeştir, tanrı herkesi eşit yarattı" diyorsak, imamlar da bunu söyleyebilirler.
Siz bunu yapıyormusunuz?
Hiçbir Müslüman'ın olmadığı bir kilisede verdiğim vaazlarda, "Müslümanlarda sizin kardeşiniz, kendinizi nasıl seviyorsanız, saygı duyursanız onları da sevin. Kimsenin bir birinden farkı yok" diyorum. Herkes üzerinde düşeni yaparsa insanlar arasında sorun olmaz, daha çok birbirine kaynaşır ve bu katliamlar da olmaz.
Sizce İslam din görevlileri yeterince bunu yapmıyorlar mı?
Sırf Avrupalı'lar görsün diye televizyon kanalarında, "Bütün insanlar kardeştir. Herkesi Allah yarattı" deniliyor. Ardından da kapalı kapılar arasında, "Bizim dinimiz en iyisi, bunlar kafirdir, birşey bilmiyor" diye vaaz veriliyor. Burada kardeşlik değil ayrımcılık var.
Suriye'de şu anda en güvenli olan yer Rojava. PYD'nin 'biz bütün azınlıkların güvencesiyiz' açıklamaları var. Yine PYD ile Asuri- Süryani Birlik Partisi ortak hareket etme kararı aldı. Sizce bu bölgede yaşayan halkların ortak yaşam için bu ortaklık neyi getirir?
Ortadoğu’da ezilenler birbirini daha çok iyi anlıyor. Kürtler de bizim gibi tarih boyunca ezildi. Bizden bir farkları yok. Sadece daha kalabalık oldukları için ve 30-40 yıllık bir mücadele deneyimlerinden dolayı iyi bir konumdalar. Ama aynı kaderi paylaştığımız için Kürtlere daha çok yakın görüyoruz kendimizi. Biz Mezopotamya'da yaşayan Asuri-Süryani, Ermeni ve Kürtler bir toplumuz. Aynı coğrafyada yaşıyoruz. Bin yıllardır birlikteyiz. Bunun için bu gerici ve katliamcı zihniyete karşı Kürtler ile birlikte mücadele vermeliyiz. Kürtlerin mücadelesi insanlığa hizmet ettiği müddetçe desteklenmesi gerekiyor. Ama bu demek değil ki, Kürtler tarih boyunca Türkler'den baskı gördükleri gibi kendi içerisindeki azınlıklara da baskı yapacak. Çünkü biz geçmişte Kürtler ile de sorunlar yaşadık.
Kürt kurum temsilcileri bir çok defa 'Atalarımız bin yıllardır yaşadığımız halklara karşı Türkiye’nin oyunlarına gelerek katliam içerisinde yer aldı' gibi özeleştirileri oldu. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eğer bu düşünce ve yaklaşım olmasaydı biz Asuri-Süryanilerin, Kürtler ile birlikte hareket etme ve siyaset yapma durumumuz olamazdı. Bu konuda gerek Abdullah Öcalan'ın zaman zaman açıklamaları gerek ise Ahmet Türk'un açıklamaları var. Tarihte "Atalarımız böyle bir şeyin içerisine girdiler. Bundan sonra böylesi şeylerin olmaması için biz sizden özür diliyoruz" diye açıklamalarda, bulundular. Bunlar olumlu. Bir liderin bu tür açıklamaları diğer halklara da güven veriyor, cesaret veriyor. Abdullah Öcalan'ın düşüncesi doğrultusunda o topraklarda kardeşçe yaşayabiliriz. Kimse, kimseyi inkar etmeden yaşamalıyız.
Asuri-Süryaniler Kürtlerden ne istiyor?
Biz kardeşiz. Tarih boyunca birlikte yaşıyoruz. Hatalar olur. Ama önemli olan bu hataların kabul edilmesidir. Eğer hatalar kabul edilecekse bizim de bunu kabul etme mecburiyetimiz var. Hıristiyan dininde eğer biri sana karşı hata yapıyor ve bunu kabul ediyorsa sen de af etme mecburiyetindesin. Eğer kabul etmiyorsan ondan daha büyük suçlusun.