Önder: Müzakere yapıyoruz demek yetmez yasal çerçeve şart
Önder: Müzakere yapıyoruz demek yetmez yasal çerçeve şart
Önder: Müzakere yapıyoruz demek yetmez yasal çerçeve şart
HDP Genel Başkan Yardımcısı Sırrı Süreyya Önder, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecinde, müzakere aşamasına geçme aşamasında eksiklik gördüğünü söylediğini açıklayarak, "Sayın Öcalan bu sürecin bir ayağının çok eksik olduğunu düşünüyor. O da nedir; müzakere aşamasına geçmesi... 'Hadi müzakere yapıyoruz' diyerek olmaz. Yasal çerçeve oluşturmakla olur" dedi.
CNN Türk televizyonunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan, HDP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili ve Sırrı Süreyya Önder, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın son değerlendirmeleri, Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani'nin Amed ziyareti ve çözüm süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
"Sayın Öcalan'ın yaklaşımında çözümsüzlük denen bir şey yok" diyen Önder, şunları ifade etti: "Daima yeni pencere açma, yeni düzlem yaratma zemininde meseleye yaklaşıyor. Bu aşamada Ortadoğu'ya kafa yoruyor ve on metre, on beş metre kare hücresinde bundan başka şey düşünmüyor. Burada sıkıntılı olan Türk halkı... Önüne Kürde düşmanlıktan başka alan bırakılmamış. Tek özgürlük alanları; Kürde sövmek. Bugün Maraş'ta olduğu gibi. Türke çok görev düşüyor."
'BARZANİ VE PERWER'E SİTEMİM VAR'
Önder, Barzani ve Şivan Perwer'in Türk Başbakan Erdoğan'la yaptıkları Amed ziyareti hakkında ise "bir sitemimi dile getirmek istiyorum" diyerek, şöyle konuştu: "Dün Sayın Barzani geldi, Sayın Şivan Perwer geldi. Kendi evlerine geldiler. Çok kıymetlidir. Ama iki şeyi eksik bıraktılar; bu barışın mimarlarından en önemlilerinden birisi de Sayın Öcalan'dır. İki; bu ülkede, bu savaşta Genelkurmay'ın rakamlarıyla 50 bin civarında insan kaybettik, 46 bini Kürt'ün evladı ve siz bugün buraya bu canlar pahasına geliyorsunuz. Adapazarı'nda hayatını kaybeden asker, Botan'da hayatını kaybeden gerilla... Bunların ruhu şad edilmeliydi; bunlara borçlusunuz. Amed gibi yerdesin, 'bebek katili' denilen çeteleden her gün bir şeyler eksiliyor; 'bak onu kontgerilla yapmış', 'bak onu gladyo yapmış' diyorlar. Bu ülkede 8 bin insan sivil siyasetten zindanda; onlara bir selam vermeden barış için cümle kurmamalısınız." Önder, Amed gezisinin "anti Kürt ittifakına dönüştürülmemesi gerektiğini" belirtti.
'SAYIN ÖCALAN'IN ÖZGÜVENİ ÇOK YÜKSEK; KİMSEYLE REKABET YAŞAMAZ'
Gazetecilerin "Öcalan ile Barzani arasında rekabet var mı" şeklindeki sorusunu da yanıtlayan Önder, "Sayın Barzani'yi bilmem ama Sayın Öcalan'ın çok yüksek özgüveni var. Aileden gelmiş bir liderliği yok. Birinin secelesi beş yüz yıla gider, Sayın Öcalan ise Urfalı, yoksul köylünün çocuğudur; bu halka, kendi halkına önderlik etmiş. Hiçbir özgüven sorunu yok, kimseyle de rekabet yaşamaz. Bu ülkede kendisinin asla onaylamadığı feda eylemleri oldu. Başka bir lider için canını ateşe atacak insan bulabilirler mi? Petrol dediğin çabuk biter! Bütün Kürdistan'ın altı yeraltı denizi, tarım ölüyor Hewler'de... Petrolün yarattığı tembelleşme başlıyor. Bu tür spekülatif zenginlik halkı bozar. Sayın Öcalan kimseyle rekabet içinde değil" ifadelerini kullandı.
DAĞA ÇIKMA SEBEPLERİ ORTADAN KALDIRILMALI
Önder, "geri çekilme devam edecek mi" sorusuna ise "Hükümet adımları atsın. Geri çekilmeyi bırakın, silah bırakma olur" dedi.
"Niye dağa çıktılar? 150 tane madde sıralıyorlar. Bu maddelere itiraz eden kimse yok bugün. İmha, inkar, katliam, Diyarbakır Cezaevi'nden başlayarak... 'Biz dağdan ineceğiz çünkü' diyerek, yeni bir cümle kurmaları lazım. Kamusal gücü elinde bulunduranların görevi bu 'çünkü'yü doldurmak, onlara vermektir. Süreç tıkanabilir, ağırlaşabilir ama el verirsek açılmayacak şey değil."
HASTA TUTSAKLAR
Hasta tutsaklar meselesine de değinen Önder, "Eli kolu olmayan adamı kamu güvenliğine tehlike oluşturacağını söyleyip tahliye etmiyorlar. Kan kanserli tutsak çoluğu çocuğuyla vedalaşma hakkını yerine getiremiyor. Hasta tutsakları ailesiyle buluşturalım; ister adli, ister Ergenekon, ister KCK'den olsun... Bunlar evine gitsin, toplumsal barış böyle sağlanır. Bunlar olacaktır da. Bize düşen; dilimizi buna cesaretlendirecek, eylemimizi bunları cesaretlendirecek yerden belirleyelim" dedi.