Özgürlükten yana olanlar sürecin kazanılmasında belirleyici role sahipler...-Dicle Arya

Şimdi sayısı yüzleri geçen ve devam eden ölümler neden oluyor? Sayıları binleri bulan siyasi soykırım operasyonları neden yapılıyor? Neden seçilmişler tutuklanıyor? Halkın iradesine neden kilit vuruluyor?

7 Haziran genel seçimlerinde Kürdistan genelinde ezici çoğunlukla HDP’nin aldığı oy yeni bir durumu ortaya çıkardı. Marjinalleştirilmek istenen özgürlük çizgisi Kürdistan illerinde sandıklardan birinci parti olarak çıktı. Halkın Kürt sorununun demokratik, siyasal çözümünde devlete, kamuoyuna siyasal-toplumsal bir irade olarak kendisini dayatması göz ardı edilemezdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 2013 çağrısı üzerine ateşkes-eylemsizlik süreci başlatılmıştı. Bunun seçimlere de katkısı oldu. Devletin hesabı, eylemsizlik sürecini, seçimlerdeki halkların siyasi partisinin mağlubiyetiyle sonuçlanmasını sağlayarak, inkâr-imha siyasetine hız verip PKK’ye silahsızlanmayı dayatmaktı. Tüm anti-demokratik uygulamalara, tehditlere, baskılara rağmen sandık sonuçları devletin hesaplarını alt üst etti. Genel seçimlerden sonra hem AKP hem de devlet boşa düşünce ortaya çıkan siyasal sonuçları iktidar lehine çevirmek için Kürt sorunu başta olmak üzere, yıllardır halklar üzerinde yürütülen kirli politikalardan kaçamayacağından, sanki Kürt Özgürlük Hareketi silahları bıraksa her şey yoluna girecek, her şey hallolacak gibi söylemlerde bulundu. Sandık sonuçları Kürdistan’da bekledikleri gibi çıksaydı tasfiye konsepti askeri yönü ağırlıklı olarak ve içte-dışta tecritle kuşatılıp sonuç alınmaya çalışılacaktı. Ancak seçim sonuçları tersine çıkınca bu kez siyasal ve toplumsal alan üzerinden zamana yayılmış, inceltilmiş bir tasfiye konsepti devreye konuldu.

Seçimlerden sonra tekrardan siyasi soykırım operasyonları devreye girdi. Bu kadar geniş çaplı operasyon kararı salt sonuçlara duyulan tepki ve hazmedememeyle aniden alınmış olması düşünülemez. Zira böylesi bir durumu 2009 yerel seçimlerinden sonra 14 Nisan operasyonlarında görmüştük. Devlet, Kürtlere dönük siyaset belirlerken bunu çeşitli dar-geniş toplantılarında enine-boyuna tartışarak, ince eleyip sık dokuyarak planlar ve kararlaştırır. Bu açıdan seçilmişlere dönük gelişen siyasi soykırım operasyonları, seçim sonuçları ardından verilmiş bir karar değil, öncesinden alınmış bir karardır. Seçim sonuçları istedikleri gibi çıksaydı askıya alınmış başka bir plan devreye konulurdu.

Şiddetin bir çözüm olmadığını, olmayacağını savunan Kürt Özgürlük Hareketi, tek taraflı iradelerine dayalı olarak her zaman siyasal demokratik bir çözüm ortamını yaratmaya çalıştı. Ama devlet ve AKP, atılan her adımı geri tepti. AKP’nin gücüne ve olanaklarına dayanarak şiddete acımasızca başvurmaktan başka, Kürtlere söyleyecek sözü, yutturacak yalanı kalmadı. Ve bildiğimiz polis-asker terörü can yaktı, can aldı, ortalığı kana buladı. Çocuk, genç, yaşlı, kadın fark etmeksizin Kürtlerin bedenine mermiler yağdırıldı. Cansız bedenler akrep tipi zırhlı araçların arkasından sürüklendi. Cizre başta olmak üzere Kürdistan’ın birçok yerinde, birçok kentinde sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve sokağa çıkanlar infaz edildi. Barışı haykıran sol, sosyalist, demokrat, emekçi güçler bombalarla katledildi. Bunun son örneği Barışı haykırmak için Ankara Sıhhiye Meydanı’nda Barış Mitingi için toplanan kitlenin içinde patlayan iki canlı bombanın yüzün üstünde insanın canını alması oldu.  

Şimdi sayısı yüzleri geçen ve devam eden ölümler neden oluyor? Sayıları binleri bulan siyasi soykırım operasyonları neden yapılıyor? Neden seçilmişler tutuklanıyor? Halkın iradesine neden kilit vuruluyor? Askeri operasyonlar neden devam ediyor? Halkın değerleri olan Şehitlikler neden bombalanıyor? Evlatlarına bir şey olmasın diye kendilerini siper eden Canlı Kalkanlara neden ateş ediliyor, üzerlerine neden bomba yağdırılıyor? Askeri yöntemlerle tasfiye edilmeye çalışılan Kürt Özgürlük Hareketi her saldırıya karşı ideolojik, siyasal, örgütsel olarak direniyor. Meşru, yasal, bireysel, kurumsal olarak her nitelikte, her çapta gerilla, zindan, halk direniyor. Kürtler mücadeleyle yarattıkları siyasal ve toplumsal kazanımlarıyla devlete çözümü dayatıyor.

Bunun üzerinden devlet PKK’nin siyasallaşma, toplumsallaşma, gerçeğini inkâra soyunarak ısrarla toplumsal alanda siyasi baskı yöntemlerini (polis şiddeti, kitlesel linç yönelimleri, öldürmeler, çocuk, kadın katliamları vb.) devreye koyarak halkın örgütlülüğünü dağıtmak, iradesini kırmak, yeniden korku duvarlarını örmek istiyor. Bu yüzden öldürme de dâhil hiçbir çekince duymadan örgütlü kesim, kurum ve bireylere tümden yöneliyor. Devlet terörünün dozajı arttıkça, halkların mücadelesi gün geçtikçe güçlenerek devam ediyor. Onurlu bir barış ve özgür yaşam için geleceği belirleyecek olanlar direnen, mücadele eden halklar olacaktır.