Roboskililer hala katliam gecesinde
Roboskililer hala katliam gecesinde
Roboskililer hala katliam gecesinde
Türk savaş uçaklarının bombardımanı sonunu çoğu çocuk 34 Kürdün yaşamını yitirdiği Roboskî Köyü'nde katliamın yarattığı travma başta çocuklar olmak üzere köylüler üzerinde etkisini koruyor. Hala katliam gecesinde olan Roboskililer, devletin failleri aklamaya çalışmasına tepki göstererek, adalet çığlıklarını yükseltmeye devam ediyor.
TSK'ye ait F-16 uçakları Şırnak’ın (Şirnex) Uludere (Qilaban) ilçesine bağlı Roboskî Köyü'ne 28 Aralık 2011'de yapılan bombardıman sonucu 16'sı çocuk 34 Kürdün yaşamını yitirdiği katliamın üzerinden 1,5 yıl geçti. Aradan geçen zamana rağmen Türk devleti katliamın faillerini aklamaya çalışırken Roboskîli aileler adalet istiyor.
Sabriye Encü katliamda çocuğunu yitiren annelerden sadece birisi. Eşi eski korucu olan ve koruculuk yaptığı sırada mayına basarak yaralanması sonucu bir elinin parmaklarını kaybeden ve bir ayağı işlevini yitiren Sabriye Encü, 28 Aralık gecesi geçimini sağlamak amacıyla sınırın öte tarafına geçerek mazot getirirken TSK'ye ait savaş uçakları ile yapılan bombardıman sonucu 13 yaşındaki oğlu Bedran Encü'yü yitirdi.
Henüz 8'inci sınıf öğrencisi olan Bedran'ın babasının engelli olmasına rağmen mazota gitmesine üzüldüğü için kendisinin gittiğini söyleyen anne Encü, Bedran'ın kendisinin de en büyük destekçisi olduğunu anlattı.
Elinde oğlunun katliam günü üzerinde bulunan eşyalarına bakan gözleri yaşlı anne Encü, "Ben oğlumu okusun iyi bir meslek sahibi olsun diye okula gönderdim. Ancak onlar bombalarla öldürdüler. Çocuklarımızın failleri bulunsun ki içimiz biraz olsun rahatlasın" dedi. Anne Encü, "Ben her gece aynı acıyı yaşıyorum, rüyamda oğlumu görüyorum. Erdoğan diyor 'teröristti onlar' oğlumun karnesi, nüfus cüzdanı burada, gelsin bakıp görsün, terörist mi değil mi. Eğer terörist olsaydı oğlumun okulda karnesi olmazdı. Oğlumun cebinde sadece 20 YTL'si ve telefonu vardı. Telefonu babası getirdi eve. Oğlumun kardeşine aldığı bisküvi de cebinde kalmıştı. Bırakmadılar o bisküviye de yesinler" şeklinde acısını kelimelere döktü.
Kesinlikle tazminat kabul etmediklerini ve etmeyeceklerini vurgulayan anne Encü, "Biz sadece çocuklarımızın, yakınlarımızın katillerini istiyoruz. Biz çocuklarımızı para için doğurup, büyütmedik. Çocuklarımızı öldürdüler üzerini kapatmak için tazminat dediler, biz bunu istemiyoruz. Biz o tazminatları kabul edersek çocuklarımız niye bizim kanımızı sattınız diye sormaz mı?" diye konuştu.
'ELİME BAKTIKÇA O KEMİKLERİ VE KANI GÖRÜYORUM'
Anne Encü, "Ben oraya gittim çocuğumun parçalarını topladım. Katırlarla insan parçaları bir birine karışmıştı. Hangisi benim çocuğumun hangisi katırların etiydi bilemiyordum. O kanı o kokuyu duyunca insanın içi gidiyordu" sözleriyle katliam gecesini hatırlattı.
Encü, "Oğlum o gece ne düşündü, ne hissetti, o an ne yapıyordu bilmiyorum. Babası gitti aradı çocuğumun cesedini bulamadı. Sonra benim yeni ördüğüm çoraptan tanıdı çocuğumun cesedini. Ben sabah gittim sordum oğlumun cesedini, traktörün üzerinde bir torbanın içindeydi. Elimi bir attım kemik ve kan geldi elime. O günden bu yana elime baktıkça o kemikleri ve kanı görüyorum” diye ekledi.
Katliamın üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen faillerin ortaya çıkarılmadığı gibi mücadele ettikleri için Türk devletinin baskılarına maruz kaldıklarını anlatan anne, "O çocuklardan biri Türk olsaydı Erdoğan, katilleri çıkarırdı. Ancak Kürt çocukları olunca bunu yapmıyorlar" dedi.
Türk Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın katliamdan bir süre sonra Roboskî'ye gittiğini ve faillerin bulunması için vermesine rağmen, ailelerin Başbakan'a yazdıkları mektupları daha köyden çıkmadan yırtıp araçtan attığını söyleyen anne Encü, "Burada Emine Erdoğan'a, 'bir gece kızınız bizimle burada kalsın ister misiniz?' diye sorduk. 'Ben bırakmam kızımı' dedi. Peki biz ne yapalım, 34 canımız katledildi, bizim içimiz yanmadı mı?" diye sordu.
'TERÖRİST DİYE BOMBA ATIP BENİ DE ABİM GİBİ ÖLDÜRECEKLER'
"Bizim acımızdan yüreğimiz yanıyor, artık ne yaptığımızı bilmiyoruz" diyen anne Sabriye Encü, katliamın ardından başta çocuklar olmak üzere bir çok kişinin psikolojisinin bozulduğunu ise şöyle anlattı: "Bedran'ın babası hala katliam gecesinde kaldı, geceleri bağırarak uyanıyor. Şimdi oraya gidenler hala katledilen 34 canımızı orada görüyor, herkes hala yaşadıklarını sanıyor. Biz bu hale geldik. Olayın ardından buradaki çocukların hepsi etkilendi, psikolojileri bozuldu. Benim kızım katliamdan sonra artık okula gitmek istemiyor. 12 yaşındaki kızım, 'Ben okula gitmem. Abim gibi okuyacağım sonra mazot almaya gideceğim onlar da yine terörist diye bomba atıp beni de abim gibi öldürecekler' diyor. Sabahtan akşama kadar evde öylece uyuyor. Türkçe bile konuşmak istemiyor çocuklar. Birşey öğrensinler diye zorla gönderiyoruz çocukları okula."
Çocukların ders kitaplarında ve gazetelerde gördükleri Atatürk ve Türk Başbakan Erdoğan'ın fotoğraflarını karalayarak tepkilerini gösterdiğini anlatan anne Encü, katliamın ardından "Vatan sağolsun" yönündeki söylemlere de tepki göstererek, "Vatan sağolsun ya da olmasın bizim umurumuzda değil. Bizim çocuklarımız öldükten sonra biz ne yapalım vatanı?" dedi.
ROBOSKÎ KARALAR GİYİYOR
Katliamdan önce Roboskî'de yapılan düğünleri, eğlenceleri ve bayramları hatırlatan anne Encü, katliamın ardından Roboskî'nin üzerine çöken karanlığın devam ettiğini ifade ederek, "Eskiden düğünler oluyordu burada. Bayramlar oluyordu. Bayramları en çok çocuklar sever ancak bayram günü bizim çocuklarımız köye gidiyor, bayram kutlamıyor. Artık herşey bitti bizim için. Hiç bir sevincimiz yok. Kızlarımız evlenirken beyaz gelinlik yerine karalar giyiyor, simsiyah elbiselerle evleniyor. Biz artık nasıl yaşadığımızı bilmiyoruz" diye konuştu.
Kendilerine verilen desteklerin önemine dikkat çeken anne Encü, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Amed Newroz'undaki çağrısı ve KCK'nin kararı ile HPG güçlerinin Kuzey Kürdistan sınırının dışına çekildiği sürece ilişkin ise şunları söyledi: "Erdoğan'a güvenilmez. Akşam başka konuşuyor sabah başka konuşuyor. Biz Öcalan'ın çağrısını destekliyoruz. Ancak barış olacaksa önce Roboskî'nin katilleri cezalandırılmalıdır. Biz ne Erdoğan'a ne de Türk devletine güvenmiyoruz. Kimse de güvenmesin."
"Eskiden burası daha güvenliydi” diyerek sözlerini sürdüren anne Encü, şunları ekledi: “Biz köyümüze rahatça gidip gelebiliyorduk. Şimdi köyümüze gitmek için bile soruyoruz. Çantamıza ekmek koyuyoruz, onu da arıyorlar. Şimdi her yerde karakol yapmışlar, her yerde asker var. 'Burası sınır' diyorlar, ne sınırı burası bizim köyümüz, bizim bahçemiz. Biz zaten oradan zorla geldik buraya. Şimdi köyümüzü kapatıyorlar.” Encü, son olarak yaşanan tüm katliamların faillerinin ortaya çıkarılarak cezalandırılmasını istedi.
'BİZ NASIL GÜVENELİM BU DEVLETE?'
Bir oğlu Maxmur'da olan 85 yaşındaki Bedriye Encü ise torunu Şervan'ı katliamda yitirdi. Katliamı gerçekleştirenlere lanet okuyan Bedriye nine, gelini yaşamını yitirdikten sonra torununu büyük zorluklar içinde nasıl büyüttüğünü anlattı. Bedriye Encü, Kaymakamlığa yardım için başvuruda bulunduğunu ancak kaymakamlığının yardım etmemesi sonucu 15 yaşındaki torunu Şervan'ın mecburen sınırın ötesine mazot almaya gittiğini belirtti.
Tüm Roboskîliler gibi katliamın faillerinin cezalandırılmasını isteyen Bedriye nine, "Torunum 15 yaşındaydı annesiz büyüdü. Bu yetimleri katlettiler, ben torunumun parçalarını bile görmedim. Bugüne kadar devlet katilleri bulmak için birşey yapmadı. Allah büyüktür onları Allah'a havale ediyoruz. Bugüne kadar hiç kimse bizim için birşey yapmadı" diye konuştu.
İçinde bulunulan barış sürecini de değerlendiren Bedriye nine, "Devlet katliamı planlı bir şekilde yaptı sonra da üstünü kapatmaya çalışıyor. Biz nasıl güvenelim bu devlete?" dedi.
'ABİMİN SAZI DUVARDA ASILI KALDI, ÇALAMADAN ÖLDÜRÜLDÜ'
Roboskî'de katledilen 16 çocuktan sadece ikisi olan Orhan ve Zeydan Encü'nün 13 yaşındaki kardeşi Sercan Encü anlatıyor: "Okulda, evde gittikçe daha kötü günler yaşıyoruz. Bazen kendime kıymak istiyorum."
Sercan Encü, özellikle Orhan abisiyle arasının çok iyi olduğunu ve onları çok özlediğini söyleyerek sözlerine devam ediyor: "Orhan abim 8'inci sınıfa gidiyordu, bu yıl lise birde olacaktı. Biz her sabah okula beraber giderdik, şimdi sırası boş kaldı. Karne gününde abimin karnesini ben aldım"
Orhan'ın bir sazının olmasını istediğini ve Orhan'ın babasının aldığı telefonu satarak saz aldığını söyleyen Encü, "Abimin sazı duvarda asılı kaldı. O sazı çalamadan öldürüldü" diye kaydetti.
Orhan'ın güleç bir yapıya sahip olduğunu ve çevrede sevilen biri olduğunu anlatan Encü, Orhan'ın iki köpeği olduğuna dikkat çekerken, köpeklerine düşkünlüğünü dile getiriyor. Orhan'ın mazota gittiği akşam kendilerine "Köpeklerime iyi bakın" dediğini söyleyen kardeş Encü, "Katliamın failleri cezalandırılsın. Artık barış olsun, başka anneler, kardeşler artık ağlamasın" diye konuştu.
Annelerini iki yıl önce kaybettiklerini ve annesinin yaşamını yitirmesinin üzerinden daha bir yıl geçmişken TSK'ye ait F-16 uçakları ile yapılan bombardıman sonucu iki abisini yitirdiğini söyleyen 13 yaşındaki Sercan Encü, Zeydan abisinin ise mazot için ilk defa sınırın ötesine gittiğini belirtti. Encü, "Zeydan abim o gün arkadaşları ile beraber pikniğe gitmişti. Çok mutluydu ve vedalaşır gibiydi" dedi ve ekledi: "Abim bir traktörü olmasını çok istiyordu, bu yüzden traktörle çalışmayı seviyordu. Bir defasında traktörde çalışırken gözüne demir battı yaralandı, yine bırakmadı.”
'HER SABAH O GECE İLE UYANIYORUZ'
Katliamda yaşamını yitiren bir başka çocuk Fadıl Encü'nün kardeşi Nimet Encü ise, katliamdan bu yana yaşadıkları ağır tramvayı, "Her sabah o gece ile uyanıyoruz. Ne gecemiz kaldı ne gündüzümüz. Biz o akşam yaşadıklarımızı unutmayacağız" sözleriyle özetledi.
Katliamda yeğenleri ve kuzenleri olmak üzere 12 yakınını kaybeden Nihari Encü, "34 canımızı katledenler ortaya çıkarılarak cezalandırılsın" dediği konuşmasında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla başlayan sürece Türk devletinin yaklaşımını samimi bulmadığını belirtti. Encü, "Barış istiyoruz ancak biz Türk devletine güvenmiyoruz. Devlet barışta samimiyse hapisteki insanları serbest bıraksın. Katliamların sorumlularını bulsunlar, bir daha katliamlar yaşanmasın. Biz ölüm istemiyoruz" dedi.