‘Savaştan kaçanlara AB’ye gelme hakkı tanınsın’

‘Savaştan kaçanlara AB’ye gelme hakkı tanınsın’

Bu yıl ilk kez kutlanan “Raoul Wallenberg Günü” dolayısıyla bir açıklama yapan Avrupa Birliği İçişleri Komiseri Cecilia Wikström, iltica politikasında değişiklik yapılarak savaştan kaçan ilticacılara Avrupa Birliği ülkelerine yasal gelme olanaklarının tanınması yolunun açılmasını istedi. 

İsveç Hükümeti, bu yılın başlarında 27 Ağustos gününü “Raoul Wallenberg Günü” olarak kabul etti. Her yıl 27 Ağustos’ta ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı bir dizi etkinlik yapmayı ve ırkçılığa karşı mücadele eden bir kişi veya kuruma ödül vermeyi kararlaştırdı.

Wallanberg, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Macaristan’da diplomat olarak görev yaptığı sırada binlerce Yahudiye sahte pasaport yaparak Nazilerin katliamından kurtulmalarını sağlamıştı.

Bu yıl ilk olarak düzenlenen “Raoul Wallanberg Günü”nde Stockholm’un değişik yerleşim birimlerinde bakanlar, soykırım kurbanları ve ırkçılık karşıtı örgüt yöneticilerinin konuşmacı olarak katıldıkları panel ve konferanslar yapıldı.

Stockholm’de yapılan bir panelde konuşan Avrupa Birliği Bakanı Birgitta Ohlsson, Avrupa Birliği ülkelerinde ırkçılık ve yabancı düşmanlığının tırmanışa geçtiğini veAvrupa’nın birçok ülkesinde ırkçı partilerin demokrasiye yönelik bir tehlike oluşturduklarını söyledi. Müslümanlara ve Romanlara karşı da önyargılar ve ırkçılığın da arttığına dikkat çeken Ohlsson, ırkçılığa dur demek için politikacılar, toplum ve bireylere büyük görevler düştüğünü dile getirdi.

Avrupa Parlamentosu İçişleri Komiseri Cecilia Wikström de İsveç’in en yüksek tirajlı gazetesi Aftonbladet’in “Tartışma” köşesinde yayımlanan makalesinde, soykırımının Avrupa’da sürdüğü dönemde Budapeşte’de diplomat olarak görev yapan Wallanberg’nin sahte pasaport düzenleyerek Yahudilerin yaşamlarını kurtarmasının önemine değindikten sonra “Wallanberg Günü baskı ve savaşlardan kaçarak sığınma hakkı isteyen insanların iltica hakları için asla uzlaşmamamız gerektiğini hatırlatıyor. Günümüzde de insanlar iltica etmek zorunda kalıyor. Suriye’den çok sayıda insan kaçıyor. Ama korkunç gerçeklik, bu insanlardan sadece çok az bir bölümünün Avrupa Birliği’nin 28 ülkesine gelmeyi başarmasıdır. Çoğunluğu Türkiye, Lübnan ve Ürdün’deki kamplarda kalıyor. Çok azı insan kaçakçıları aracılığıyla Avrupa’ya ulaşabiliyor. İnsanların Avrupa Birliği’ne gelebilmeleri için yasal ve güvenlikli yollar yok” diyor.

Yaz aylarında Avrupa Birliği’nin kararlaştırdığı ortak iltica politikasının Avrupa Birliği’ne ulaşmayı başaran insanlar için güvence ve hukuksal haklar sağladığını öne süren Wikström, ancak insanların bu haklardan yararlanmaları için Avrupa’ya gelip iltica etmelerinin zorunlu olduğunu hatırlattıktan sonra, bunun için savaştan kaçanların insan kaçakçılarına çok para ödemek zorunda kaldıkları gibi, plastik botlara Akdeniz’e açılmak zorunda kalarak yaşamlarını tehlikeye attıklarını ve son 13 yıl içinde 18 bin kişinin denizde boğulduğunu hatırlatıyor.

“Artık iltica politikasında ikinci adımı atarak ilticacıların Avrupa Birliği’ne gelebilmeleri için güvenli ve yasal yolları açmanın zamanı. Bu, şu anda Dünyanın pek çok ülkesinde kurulmakta olan Avrupa Birliği Büyükelçiliğine vize başvurusunda bulunarak yerine getirilebilir. Bir başka bir biçim de iltica kamplarında kalan ilticacıların Avrupa Birliği ülkelerine yerleştirilmesidir” diyerek somut önerilerde bulunan Wikström, bu düzenlemenin yapılmasıyla birlikte baskı ve savaşlardan kaçanların yaşamlarının güvence altına alınabileceğini söylüyor.

İlticacıların insan kaçakçılarına büyük meblağlarda para verme yerine bunu geldikleri ülkede kendileri ve ailelerine yeni bir yaşam kurmak için kullanabileceklerini belirten Wikström, başka bir gerçeğe, en fazla korunmaya muhtaç olanların ekonomik güçleri ve olanakları olmadığı için Avrupa’ya ulaşamadıklarına dikkat çekiyor.

Birleşmiş Milletler’in defalarca 1994 yılında Ruanda’dan sonra en büyük göçün Suriye’de yaşandığını belirtmesine, günde 6 bin kişinin ülkeyi terk etmesine ve 6,8 miljonun acil yardıma ihtiyacı olduğu bilinmesine rağmen Avrupa Birliği kuruluşlarının Avrupa’ya iltica edenlerin iyi ve güvenli bir biçimde karşılanmalarını kararlaştırırken, aynı zamanda ilticacıların prensipte Avrupa’ya yasal yollarla ulaşmalarını engellemelerini bir çelişki olarak değerlendiriyor.

Yabancı düşmanı rüzgarların Avrupa’da daha güçlü estiği bir dönemde kişilerin cesaret göstermelerinin ve savaş ve baskılardan kaçan insanlar için sorumluluk almalarının her zamandan daha önemli olduğunu vurgulayan Wikström, “Ancak bu şekilde Wallenberg’nin anısını yaşabiliriz” ifadeleriyle makalesine son veriyor.