'Sivil toplum güvenlik bürokrasisinin kıskacında'

İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, dernek ve vakıfların faaliyetlerini kısıtlayan kanun ile toplumun güvenlik bürokrasisinin vesayeti altına alınmak istendiğine dikkat çekti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, dernek ve vakıfların faaliyetlerini kısıtlayan, kayyum atanmasının önünü açıp yardım toplamayı engelleyen, "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine" ilişkin kanun teklifinin yasallaşmasını ANF’ye değerlendirdi.

Türkdoğan, adı ve içeriği birbiriyle uyuşmayan bu torba kanunun özellikle iletişimin en aza indiği salgın döneminde oldu bittiye getirilerek jet hızıyla yasalaşmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. AKP-MHP tarafından çıkartılan yeni bir garabet kanunla karşı karşıya olunduğunu kaydeden Türkdoğan, bu kanunun siyasi partilere danışılmadan meclis gündemine getirilmesinin Türk tipi başkanlık modelinin ne kadar anti-demokratik olduğunu da gösterdiğini belirtti.

Türkdoğan, geçmişte bu gibi kanunların İçişleri Bakanı tarafından ilgili sivil toplum örgütleriyle görüşülüp hazırlandığını ve meclise sevk edilip komisyonlarda tartışıldığını söyledi. Sivil toplum örgütlerinin bu süreçlerde yine dışarıya itildiğini dile getiren Türkdoğan, bunun sonucunda da söz konusu kanunun güvenlik bürokrasisinin istediği şekilde çıktığını belirtti.

İSTİSNASIZ BİNLERCE DERNEK VE VAKFI İLGİLENDİRİYOR

Bu kanunun istisnasız binlerce dernek ve vakfı ilgilendirdiğine işaret eden Türkdoğan, şunları kaydetti: "Bütün sivil toplumu ilgilendiren bu kanun, sivil toplumun hiç haberi olmadan sırf güvenlik bürokrasisi istediği için meclis gündemine getirilip yasalaşıyor. Bu da sivil toplumun ne kadar dışlandığını gösteriyor. AKP ve MHP kendi tabanının dahi görüşünü almadan bu kanunu gündeme getirdi. Bu da aslında güvenlikçi anlayışın devlete tamamen egemen olduğunu gösteriyor.

Güvenlik bürokrasisinin AKP ve MHP’ye istediği kanunu çıkartacak kadar güçlenmiş olduğunun göstergesi ve bu çok tehlikeli. Bu kanun ile güvenlik bürokrasisi sivil toplum üzerinde tamamen vesayet yetkisi aldı. Bütün sivil toplum üzerinde de ciddi bir vesayet denetimi yapılacak ve eğer koşullar oluşursa derneklere kayyum atayabilecekler."

İKTİDAR BMGK TAVSİYELERİNİ KÖTÜYE KULLANDI!

Türkdoğan, kanunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararlarına atıfta bulunarak çıkarılmış olmasının hukuksuzluğa bir kılıf olduğuna dikkat çekti. BMGK’nin kararlarıyla kurulan bir mali eylem gücü olduğuna işaret eden Türkdoğan, şöyle konuştu: "Bu mali eylem gücünün 2019’da Türkiye ile ilgili yayınladığı tavsiyeler var. Bu tavsiyeler çeşitli başlıklar altında yaklaşık 400 sayfalık İngilizce bir raporda yayınlandı.

Raporda özellikle alınması gereken tedbirler sıralanırken, kâr amacı gütmeyen örgütlerle ilgili bazı düzenlemeler yapılması gerektiği belirtiliyor ama bu tedbirler alınırken kesinlikle insan haklarına zarar verecek düzenlemeler yapılamayacağı da kaydediliyor. Ancak iktidar, kâr amacı gütmeyen dernekler üzerinde düzenlemeler yapıyorum diyerek, uzun zamandır yapmak istediği sivil toplumu denetim altına alacak yasayı çıkarmış oldu. Burada bir kötüye kullanma söz konusu."

AMAÇ SİVİL TOPLUMU KONTROL ALTINA ALMAK

Türkiye'nin şu anda BMGK tavsiyeleri ışığında "terörle mücadele" noktasında elinde her türlü kanun ve imkanın zaten mevcut olduğunu belirten Türkdoğan, ancak buna rağmen kanun çıkartmaya devam edildiğine dikkat çekti. "Terörün finansmanıyla derneklerin nasıl bir alakası olabilir?" tepkisini veren Türkdoğan, derneklerin zaten kira ödeyemediğini, aidat toplayamadığını vurguladı.

Türkiye'deki dernek mevzuatının zaten sorunlu bir mevzuat olduğunu belirten Türkdoğan, "Derneklerin malı, mülkü yok ki. Bunun tek amacı, sivil toplumu kontrol altına almak. Otoriter devletlerin karakteristik özelliğidir toplumu kontrol altında tutmak. Bu bir mühendislik çalışmasıdır aynı zamanda. Ama bu tutmaz çünkü öncelikle kendi tabanları buna itiraz edecek" dedi.

BU KANUN HERKESE DOKUNACAK

Bu kanunun muhalif derneklerle alakalı bir kanun olmadığına dikkat çeken Türkdoğan, muhalif derneklerin sırtından sopanın eksik edilmediğini, birçoğunun zaten OHAL döneminde kapatıldığını ve her yıl denetlediğini hatırlattı. Türkdoğan, tam tersine muhalif olmayan, kendini rahat hisseden, istediği gibi faaliyet yürütenler hakkında güvenlik bürokrasisinin getirdiği bir kanunun söz konusu olduğuna işaret etti.

Gelinen noktada güvenlik bürokrasisinin toplumun bütün alanına hakim olmak istediğine dikkat çeken Türkdoğan, "Sakın bana dokunmayacak zannetmesinler çünkü bu kanunla herkese dokunulacak. Sivil toplum alanı tamamen vesayet altına alınıp, yok edilmek ve devre dışı bırakılmak isteniyor ancak Türkiye’nin bir demokrasi birikimi var, dolayısıyla sivil alanın bunu kabul edeceğini zannetmiyorum. Güçlü itirazlar olacaktır" diye konuştu.