Sıkışmışlık halleri ve ‘silah’ın iflası - Veysi Sarısözen

Sıkışmışlık halleri ve ‘silah’ın iflası - Veysi Sarısözen

Hükümet “barış” istiyor, PKK “savaş”ta ısrar ediyor.

Bu tez, Türk medyasının saðından liberaline, “eskimiş” solundan, milliyetçisine ve milliyetçinin “ulusalcı sol” biçimine kadar tümünün en temel, en büyük, en asli, en cafcaflı, en fanfanlı, en “manalı”, en bilmem ne’li iddiasıdır.

Bu tez, kendi başına tezdir. Kanıtlanması gerekir. Bu sayılan medyatörler dünyasının elbette kanıtı da vardır. Bu kanıt şudur:

“Baðımsız Kürdistan için silahlı savaş yapılır, ama eðer Kürtler baðımsızlıktan vazgeçmişlerse, ve buna karşılık hala silahlı mücadele yapıyorlarsa bu, onların barışa karşı olduðunu gösterir.”

Nasıl, ne kadar müthiş, ne kadar ikna edici, ne kadar “ahlaklı”, ne kadar “namuslu” deðil mi?

Burada demagoji müthiş.

Deniyor ki, “aslında Kürtlerin ‘baðımsızlık’ dışındaki talepleri, silahsız yoldan elde edilebilecek taleplerdir; bu talepler için silahlı mücadeleye gerek yoktur, siyasi mücadeleyle hepsi elde edilebilir...”

Evet. Biz de aynen böyle düşünüyoruz.

Kürtlerin “kimliðini” tanırsan, yani anayasaya, “bu ülkedeki bütün Türkler, Kürtler, bütün öteki etnik kökenden gelenler, bütün farklı kimlikler, tek bir ‘demokratik ulus’u meydana getirirler” dersen, ne olur? Ne “vatan bölünür”, ne “millet bölünür”, herkes birleşir, “şehitler de şehit olmaz.” Bunun için kan dökmenin alemi yok. Evet.

Anadilde eðitim hakkının tanınması için kan dökülmesi gerekmez. Çünkü anadilde eðitim hakkı tanındıðında “vatan bölünmez”, “şehitler de durduk yere şehit olmaz.” Tek bir anayasa deðişikliði yaparsın, olur biter. Doðru.

Başka?

“Demokratik Özerklik” için de kan dökmenin alemi yoktur. Çünkü “demokratik özerklik” demek, zaten “vatan bölünmez” demektir. “Vatan bölünmez” olunca da “şehitler de şehit olmaz” demektir. Yaparsın bir “adem-i merkeziyetçi” anayasa, durdurursun kanı... Kesin!

Şimdi elinizi vicdanınıza koyunuz sayın okurlar, “Kürt kimliði” tanınacak, Kürtçe “anadil eðitimi” yapılacak, Kürtler kendilerini “demokratik özerklik” temelinde yönetecek; yani Türkler’in her ne gibi hakları varsa, Kürtler’in de (baðımsız Türk devleti kurma hakkına paralel baðımsız Kürt devleti kurma hakkı dışında) bütün hakları eşit olacak diye kan dökmenin anlamı var mı?

“Kimlik” tanınsa, “dil” tanınsa, “özerklik” tanınsa, bu “vatan ve millet” bölünmeyeceðine göre, bunlar olacak diye kan dökmenin akılla, insafla, vicdanla izah edilir bir tarafı var mı?

Yok...

Bu taleplerin hepsi “silahsız yoldan” elde edilebilir.

Ama elde edilemiyor işte...

Neden ve nasıl elde edilemiyor?

Nedeni ve nasılı açık; AKP hükümeti on yıldır bu talepleri silahla, polis, asker, yargı gücüyle amansızca önlüyor. Bu talepleri savunan yalnız silahlı Kürtler deðil. BDP’ye oy veren, hatta oy vermeyen bütün Kürtler bu talepleri savunuyor. AKP ise bu talepleri savunanlar arasında yalnızca “silahlı” olanları deðil, silahsız olanları da “öldürüyor” (Roboski Katliamı’nı bilerek yaptık diyen bir genelkurmay başkanı var), parlamenter yolda çalışanları da hapsediyor. Her gün, her sabaha karşı, ülkenin dört bir yanında, tepeden tırnaða silahlı bir takım adamlar Kürtlerin ve sosyalistlerin evlerini basıyor, kapıları kırıyor, odaları darmadaðın ediyor ve sivil insanları karga tulumba göz altına alıyor.

Silahlı yoldan vazgeçmeyen PKK deðil, AKP...

Bugün Kürt kimliði “demokratik ulus temelinde tanınsa, bugün anadilde eðitim başlatılsa, bugün Kürtlerin çoðunlukta olduðu illerde ve çoðunlukta olmadıðı illerde “bölgeler” düzeyinde demokratik özerklik tanınsa ne olur?

PKK daðdan o gün iner.

Ama sen bu talepleri savunan “sivil”, “silahsız”, “parlamenter”, “barışçı” insanları tutuklarsan, bu talepleri önleyebilmek için, seçilmiş vekilleri hapsedersen, bu talepleri hayata geçirmek isteyen Belediyeleri, onları sanki gerilla işgal etmiş de, sen onları asker, polis, yargı zorbalıðı ile ve silah zoruyla zorla ele geçirirsen, yani bu talepleri siyasi yoldan elde etme yolunu silahla tıkarsan, PKK daðdan nasıl insin?

Sen olsan iner misin?

Ýnmezsin. Seni tanırız. O kadar enayi deðilsindir. Dangalak hiç deðilsindir. Tabansız da deðilsindir... Ýnmezsin. Sen bile inmezsin.

O halde bütün bu saçmalıðın anlamı ne? Cengiz Çandar’ın dünkü yazısında bize anlattıðı “iyi uykular masalı” neyin nesi? “Tartışmanın ‘silahlı çatışma’ alanından ‘siyasi tartışma’ alanına taşınması” da nereden çıktı?

Şuradan çıktı: Sıkışmışlıktan.

Bunu da cemaatin gazetesinde A. Turan Alkan şöyle yazdı:

“Ordu, silah kullanarak problem çözme kabiliyetini mûnis ve itaatkâr unsurlar üzerinde başarıyla gösterirken, huysuz, aksi mizaçlı, isyankâr ve şiddet yanlısı topluluklara karşı silahlı mücadelede netice elde edemiyor. ‘Gerilla savaşına karşı hangi nizami ordu başarılı olmuş ki?’ bahanesi geçerli sayılmaz; başarısızlıðı farketmek için otuz sene beklemek biraz fazladır. Devletin orduya en çok ihtiyaç duyduðu meselede ordu, siyaset kurumuna problem çözmekte başarılı olamadı. Büyük kamuoyu desteðiyle otuz yıldır terörle mücadele sürdürülürken büyük beşerî kayıp verildi, büyük bütçe imkanları kullanıldı fakat olmadı.”

Ve haber: Suriye bir Türk uçaðını düşürdü.

Yani “sıkışmışlık” halleri...

Kaynak: Özgür Gündem