Türk: Devlet zihniyetinde bir değişim yok

Türk: Devlet zihniyetinde bir değişim yok

Demokrasi ve Barış Konferansı’nda konuşan DTK Eş Başkanı Ahmet Türk ise, devletin zihniyetinde bir değişimin olmamasının kendilerini endişelendirdiğini ifade ederek, meseleye sadece devlet ve PKK olayı olarak bakılmaması gerektiğini söyledi. 

500'ü aşkın katılımcı ile başlayan Demokrasi ve Barış Konferansı, atölyelerde sürdürülen tartışmaların ardından raporların okunması ve sonuç deklarasyonu üzerine katılımcıların yaptığı konuşmalar ile devam ediyor.

Konferansta söz alan Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, sürecin başından şuana kadar birçok eksiklik ve sorun bulunsa da iyi ilerlediğini belirterek, “Barış nasıl olacak, Türkiye’de barışın hukukunu nasıl yapacağız gibi endişelerin önüne set koymamak gerekiyor. Ne oldu da barış konuşulmaya başlandı diye soruyorlar. İnsanlar çok yoruldu, bu yüzden insanlar barış istiyor. Hakkari’de bir anne bana şunu dedi: ‘Uzun yıllardır haber alamadığım oğlumun 3 ay önce yaşadığını öğrendim. Ne zaman gelecek’ diye sordu. Aşağıda barışın alt yapısını oluşturan müthiş bir enerji var. Bu dinamizmi ve enerji barışı sağlayacaktır. Bundan sonra Türkler Kürtler nasıl yaşayacak? Bunun hukukunu tartışmak gerekiyor. Dünyayı da yeniden keşfetmeyeceğiz. Ben şahsen iyimserlerdenim, ama toplumun diğer kesimlerinin bu süreci takip etmeleri gerekir diye düşünüyorum” dedi. 

‘BARIŞ SÜRECİNİN BİR ARŞİVE İHTİYACI VAR’

Akademisyen Betül Yarar ise, Türkiye solunda bir toplumsallaşma sorunu olduğunu ifade ederek, “Ben inanıyorum ki, ikna edilmesi gereken bir toplumsal kesim var. Aşağıdan bir enerjinin varlığını inanıyorum. Kendi mücadelemizi de sorgulamamız gerekiyor. 30 yıllık deneyimimizin sığ düşüncesiyle yüzleşmek zorundayız. HDK’nin yarattığı bu zemine boş bırakmadan aynı anda kendi örgütlü mücadelemizi güçlendirerek, sıçratmak zorundayız. Türkiye solunun ve muhalefetinin de durumu çok zor. Buradan umuyorum ki daha somut öneriler ortaya çıkar. Ne tür faaliyetler yürüteceğimiz somut sonuçlar çıkar. Barış sürecinin bir arşive ihtiyacı var” dedi. 

‘İMRALI’DA GÖRÜŞMELER DEVAM ETMELİ’

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise, “2013’ün başından itibaren tasfiyeden çözüme doğru başlayan bir süreç var. Böyle bir süreçte mutlaka müzakerelerin devam etmesi gerekiyor. Taraflar arasındaki müzakerelerin sürmesi gerekiyor. İmralı ile görüşmeler devam etmeli. AKP ile BDP arasına başka partiler de girebiliyorsa, çalışmalar yapılmalıdır. Bu süreç siyasal iktidarın tek başına götürdüğü bir süreç gibi görünüyor, ama bunun öyle olmaması gerekiyor. Demokratikleşmeyle ilgili sürecin nasıl gitmesi gerektiğini artık görmek istiyoruz. Türkiye devrimci sol hareketlerin, Alevilerin dışarıda bırakılanların bu sürece aktif bir şekilde katılması, barış içerisinde onurlu bir şekilde yaşamak için mücadele verilmesi gerekiyor. Bir geçiş süreci yaşanıyor. Barış kültürünü yaşatmamız lazım. Hapishanelerde ağır mahpuslar var. Listesini Adalet Bakanlığına ilettik. İnsanlarımız cezaevlerinde ölmeye devam ediyor. Bu konuda daha fazla pratik içerisine girmek gerekiyor” diye konuştu. 

Emekçi Harekat Partisi Genel Başkanı Sibel Uzun ise, ortaklaştıkları en yegane konunun müzakere sürecinin kalıcılaşması olduğunu söyleyerek, bu tutumun devam etmesi için ortaklığın sağlanması gerektiğine işaret etti. Uzun, Kürtlerin acıları en yüksek seviyede yaşayan bir halk olduğunu kaydederek, “Emperyalizmle mücadele sadece Kürtlere bırakılmamalı. Bizlerin de kapitalizm ve emperyalizme karşı tutum almamız gerekiyor. Kürtleri asla yalnız bırakmaması gerekiyor. Bu süreci birlikte örmemiz lazım” diye kaydetti. 

‘BU TOPLUMA KÜRT SORUNU İLE İLGİLİ YALANLAR SÖYLEDİLER’

Yazar ve gazeteci Cemal Uşak ise, yıllardan beri arzu edilen, ancak bir türlü gerçekleştirilemeyen bir fırsatın önlerinde olduğunu kaydederek, “Gerçek manada sadece silahların devreden çıkması değil, bütün benliğimize sinmiş bir barışı yakalarız. Bu süreçte ne söylediğimizden daha önemli olan nasıl söylediğimizdir. Şunu dikkate almamız gerekiyor ki, bu topluma çok yalanlar söylendi. Bu yalanların önemli kısmı Kürt sorunu ile ilgili olan oldu. Ve bu yalanların inşa ettiği bir zihin var. Ve bir zihin dünyası var. Kamuoyunu ikna etmeyen hiçbir projenin başarıya ulaşması zordur. En azından bu topluma söylenen kimi sorunları izole etmeye çalıştık. Bu söylenen yalanlar zihinlerde, kalplerde tahribatlar yarattı. Asıl muzdarip olanlar Kürtlerdir. Bunu da üslubu ile söylemek zorundayız. Söylemediğimiz zaman yanlış bir yöntem seçersek aksi yöne gideriz" dedi. 

Eğitim Sen Kadın Sekreteri Esen Yılmaz ise, mutlaka herkesin bu sürecin içinde olması gerektiğine dikkat çekerek, Kürtlerin şimdiye kadar onurlu bir barış için mücadele verdiklerini söyledi. 

’30 YILDA BİRİKEN ŞOVENİZM SORUNU VAR’

Halkevleri Başkanı Oya Ersoy ise, Kürt sorunun adının artık konulması gerektiğine işaret ederek, “Bugün süreç adı altında yürütülen mücadele Kürt halkının engellenemeyen mücadelesidir. AKP’nin bu süreçte barış gibi bir planı yok. AKP’nin bir çözümü yok. Biz bu süreci dinamik bir süreç olarak görüyoruz. Bu süreçte en tehlikeli şey 30 yılda biriken şovenizimdir. Önümüzdeki süreçte ciddi bir tehlike oluşturacaktır. Kürt sorunun çözümü noktasında, iktidar ‘terörün engellenmesi’ ve ‘yatırımın geliştirilmesi’ diyor. Bu süreç sadece silahların susmasıyla çözülmez. Demokratik kanalların açılması gerekiyor. Yıllardır KCK adı altında Kürt siyasetçileri tutuklanıyor ve halen cezaevinde tutuluyorlar. Bir kere bunların derhal serbest bırakılması lazım. Bugüne kadar AKP dahil bütün iktidarlar savaşı körükledi. Paris ve Roboski katliamları başta olmak üzere bütün katliamlar aydınlatılmalı, korucu alımları durdurulmalı, sınır ötesi operasyonlar durdurulmalı, karakol inşaatları sonlandırılmalı, linç girişimleri engellenmelidir. Kürt halkının demokratik alanlarını boğmak için Hizbullahın palazlandırılmasından vazgeçilmelidir” dedi. 

‘KATLİAMLARLA YÜZLEŞİLMELİ’

Prof. Dr. Ahmet Özer ise, “Bir yüzleşme yapılacaksa bu ideolojik araçlardan, yalan yanlış ırkçı çarpıtmaların ortaya çıkması ve bununla ilgili alt komisyonun kurulmasını öneriyorum” diyerek, Dersim katliamı başta olmak üzere Türkiye’de yaşanan katliamlarla yüzleşilmesi gerektiğini aktardı. Özer, yapılacak yeni anayasada insanlık onuruna vurgu yapılması gerektiğine işaret ederek, “Ademi merkeziyetçi bir anlayışla çağdaş bir yapıya kavuşmalı. Yerel yönetimler yeniden yapılandırılmalıdır. Bir başka nokta da eşitlik meselesidir. Kürtlerin bu süreçte istediği şey eşit olmalıdır. Kürtler de aynı hakları sahip olmalıdırlar. Bunun sağlanmasına yönelik çaba olmalıdır. Ve ayrımcılığın yapılmamasına vurgu yapılmalıdır. Savaş kolaydır barış zordur. Burada barış için toplanan insanlar bedel ödeyecek insanlardır. Bu barışı yaratacaklardır buradaki insanlar” dedi. 

'TÜRKİYE’NİN HASASİYETLERİ DENEREK KÜRT HALKININ HAKLARI HEBA EDİLEMEZ’

DTK Eş Başkanı Ahmet Türk ise, acılı ve sancılı bir süreçten sonra barışı bile tartışmanın çok önemli olduğuna dikkat çekti. Türk, "Devletin zihniyetinde bir değişimin olmaması bizi endişelendiren bir durumdur. Ama halkların direnişine baktığımızda ve konjektürel duruma baktığımızda barış kaçınılmaz görünüyor" dedi. Meseleye sadece devlet ve PKK olayı olarak bakmamak gerektiğini ifade eden Türk, halkların ortaya koyduğu demokrasi mücadelesinden diğer halkların da çok derinden etkilendiğinin altını çizdi. Kürtlerin önemli bir aktör olduğunu dile getiren Türk, meselenin bir Ortadoğu meselesine dönüştüğünü ifade etti. Bu konuda endişeleri olduğunu ve devletin yaklaşımının kaygı yarattığını belirten Türk, bir yerde Kürtlerle buluşma döneminin geldiğini Türkiye'nin buna mecbur kaldığını ifade etti. Bu gelişmelerin önünü Türkiye'deki demokrasi güçlerinin açacağını ifade eden Türk, bu süreç yeniden devlete bırakılırsa kaybedileceğini kaydetti. Türk, "Eğer biz bu barışı hükümete devlete teslim edersek o zaman büyük bir yanlış yapmış oluruz. Bunun mücadelesini verenlerin bugün barış masasında olması gerekmektedir. Barış için emek harcayanlar bu masada olmazsa bunun adı barış olmayacaktır. Bu masanın bu şekilde kurulması konusunda bizim çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Toplumsal hassasiyetleri değerlendirerek buna uygun bir rol var. Bu anlamda katılımcıların sürece katacakları çok şey var" dedi.

'YENİ BİR DÜNYA, YENİ BİR YAKLAŞIM ŞART’

Türkiye halklarını kazanmanın önemli olduğunun altını çizen Türk, "Türkiye'nin hassasiyetleri denerek Kürt halkınınn hakları kurban edilemez. Bu hassasiyet asla gözardı edilmemelidir. Adalet ve hukuk mücadelesi olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koymalıyız. Bu ülkede yaşayan bütün kimliklerin inançların mücadelesi olduğunu ortaya koymamız lazım. Kürt sorunu sadece Türkiye'nin sorunu değil. Ortadoğu da Kürtler hem istikrarın hem de istikrarsızlığın nedenidir. Yeni bir dünya yeni bir yaklaşım yeni bir bakış ile başlamamız lazım. Bugün Suriye'de El Kaide'nin desteklediği bir hareketin asla ve asla Suriye'ye demokrasi getirmeyeceği ortadadır. Bu nedenle bugünkü meseleler bütün yönleriyle birbirini etkileyen sürecin önünü tıkayacak sorunlar olarak duruyor. Biz yeni bir yaklaşımla yeniden başlarsak başarırız. Endişeli olabiliriz ama bugün önümüzde olan fırsatları görmememiz anlamına gelmiyor" dedi.

Konferans katılımcıların sunumları ile devam ediyor.