Türk devleti psikolojik savaşa devam ediyor
Türk devleti psikolojik savaşa devam ediyor
Türk devleti psikolojik savaşa devam ediyor
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tarihi 2013 Amed Newroz'undaki çağrısı başlayan ve KCK'nin kararı ile HPG güçlerinin Kuzey Kürdistan sınırlarından çekilmesiyle halklarda barış umudu yeşermeye devam ederken, Türk devleti, gerek sürdürdüğü askeri hareketlilikle gerekse bölgede kurmaya devam ettiği karakollarla psikolojik savaşı sürdürmeye devam ediyor.
DÖKH öncülüğünde Dersim, Şırnex ve Hakkâri’de “Demokratik Kurtuluş ve Çözüm” çadırları kuran kadınlar, HPG güçlerinin Kuzey Kürdistan sınırlarından çekilmesinin sağlıklı biçimde sonuçlanmasını ve Türk devletinin operasyonal güçlerini izlerken Türk devleti, sürdürdüğü askeri hareketlilik ve bölgede kurmaya devam ettiği karakollarla psikolojik savaşı sürdürüyor.
Amed’den Şırnex Gundigê Melê (Balveren) beldesine gelerek Cudi Dağı eteklerine kurulan "Demokratik Kurtuluş ve Çözüm" çadırında bir gece nöbet tutan DTK ve HDK Kadın Meclislerinden oluşan heyet, çadırı ziyaret eden yüzlerce kişi ile HPG güçlerinin demokratik kurtuluş stratejisine uygun aldığı sorumluluk karşısında sürecin başarı ile sonuçlanmasının ölçütüne ve sürece ilişkin tartışmalar yürüttü. Çevre köylerden gelenlerle yaptığımız sohbetlerde köylüler, Cudi, Kato ve Besta üçgeninde kurulan "Demokratik Kurtuluş ve Çözüm" çadırının olduğu alanın yaklaşık yüz metre yukarısında bulunan Türk askerleri çadırın kurulmasıyla beraber, Cudi Dağı yamaçlarına doğru çekildiğini anlatıyor. Köylülerin görebileceği şekilde sabah saat 06.00 ile 07.00 saatleri arasında Türk askerleri mayın taraması yaparak, Kürt halkına güvenmediklerinin mesajını verirken havadan ve karadan askeri hareketliliğin devam ettiği operasyon bölgesine yakın yerde yaşayan köylüler, bu hareketliliğin HPG güçlerinin güvenli geçişlerini zorladığını aktarıyor.
TÜRK ASKERLERİ DOĞAYI DA TAHRİP EDİYOR
Gece geç saatlere kadar çadır sohbetlerinin sürdüğü nöbetin ardından sabah saatlerinde Hezil Irmağı ile Dicle arasındaki Cudi Dağı'na doğru tırmanışa geçiyoruz. Cudi Dağı'nın zirvesine doğru ilerlerken çadırın bulunduğu alana asılan PKK ve Konfederalizm bayraklarının kaldırılması için yer yer tacizde bulunan Türk askerlerinin, konuşlandığı bölgede doğayı da tahrip ettiklerine tanıklık ediyoruz. Yaklaşık bir saatlik tırmanışın ardından bir sonraki güzergahımız olan, 28 Aralık 2011'de TSK'ye ait F-16 uçakları ile yapılan bombardımanda 34 Kürdün yaşamını yitirdiği Şirnex'in Quleban (Uludere) ilçesine bağlı Roboskî Köyü'ne gitmek üzere çadıra geri dönüyoruz. Daha sonra bir günlük çadır nöbetini tamamlayan heyetle beraber, Roboskî'ye doğru yola çıkıyoruz. Uludere yol ayrımında aracımız durduruluyor. GBT sorgulaması yapmak isteyen Jandarma Komutanı'nın diğer araçların geçmesine izin vermesinden ve "Bu benim inisiyatifimde, istersem durdurup arama yaparım" sözleri ile aracımızın keyfi olarak durdurulduğunu anlıyoruz. Yaklaşık yarım saat süren bekletilmenin ardından yolumuza devam ederek Roboskî'ye ulaşıyoruz. Son derece sıcak bir şekilde karşılandığımız Roboskî'de en çok çocuklar dikkatimizi çekiyor. Katliamın ardından Türkçe konuşmak dahi istemeyen çocuklar, kendilerini anlatmak için Türkçe'yi en iyi biçimde kullanmaya ve birilerinin kendilerine destek olarak katliamın aydınlatılması için adeta kendilerini sevdirmeye çalışıyorlar.
Bir evde toplanıp yemek yedikten ve biraz dinlendikten sonra Roboskî Mezarlığı'na doğru yürüyüşe geçiyoruz. Yine çocuklar sarıyor etrafımızı, her biri bir yerden evlerine götürüp konuk etmek istiyor. Mezarlıktaki anma törenin ardından köye doğru yürürken kadınların konuşmasına tanık oluyoruz. Biri; "Ben buraya geldikçe geceleri uyuyamıyorum" diyor. Hemen bir başka kadın, "Buraya geliyoruz ya sanki hep yanımdaymış gibi geliyor bana. Sanki oturup onunla konuşuyorum gibi, içim öyle rahatlıyor.." diye söylüyor yanındaki kadına. Az sonra henüz 5-6 yaşlarında küçük bir kız çocuğu nefes nefese koşarak yanımıza geliyor, bizi eve götürmek için.
ROBOSKÎ TRAMVASI EN ÇOK ÇOCUKLARI VE KADINLARI ETKİLEDİ
Köyde dikkatimizi çeken bir başka şey ise bir kaç yerde rastladığımız Fethullah Gülen cemaatine ait okuma salonları oluyor. Roboskîlilerle yaptığımız sohbetlerde, katliamın ardından yaşanan tramvanın etkisiyle kadınların doğurganlık oranında düşüş olduğunu anlıyoruz. Hemen hemen her tepede bir karakolun bulunduğu bölgede köylüler eskiden rahatça gittikleri köylerine giderken artık jandarma tarafından sorgulandıklarını anlatıyorlar. Çoğu çocuk 34 Kürdün yaşamını yitirdiği köyde başta çocuklar olmak üzere halkın büyük çoğunluğunun psikolojisi yaşadıkları tramvanın etkisiyle adeta alt üst olmuş durumdayken aileler, katliamdan sonra çocuklarının artık okula gitmek istemediğini söylüyor.
'BARIŞIN YOLU ROBOSKÎ'DEN GEÇER'
Geç saatlere kadar süren sohbetler sırasında yakınlarının katledildikleri yerdeki eşyalarını alan aileler, o eşyaları göstererek bir kez daha acılarını paylaşıyor. Kimi eşini, kimi kardeşini, kimi ise çocuğunu yitirdiği katliamın failinin Türk devleti olduğunu söyleyen ve faillerinin cezalandırılmasını isteyen aileler, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın tarihi 2013 Amed Newroz'undaki çağrısı ve KCK'nin kararı ile HPG güçlerinin Kuzey Kürdistan sınırlarının dışına çekilmesini değerlendiyor. HPG güçlerine güvenlerini dile getiren Roboskîli aileler, kalıcı bir barışın gerçekleşmesi için önce Roboskî katliamının faillerinin cezalandırılması gerektiğini belirterek, "Barışın yolu Roboskî'den geçer" diyorlar.
Katliamda yakınlarını kaybeden Faruk Encü ile sohbet ederek yürürken Encü, katliamın ardından köyün ikiye bölündüğünü yakınlarını kaybedenlerin bir tarafta katliama rağmen korucu olanların ise evlerini bir tarafta topladığını söylüyor. Kendisinin de bazen kaçakçılığa gittiğini anlatan Encü'de okulu bırakanlardan biri. Encü neden okumadığına ilişkin ise "Türk devleti bizim okumamıza izin vermiyor. Okuyup ne olacak?" diye diyor. Bir çok korucunun Türk devleti tarafından tehdit edilerek korucu olduğunu da sözlerine ekleyen Encü, mücadelelerinin sekteye uğratılmasına izin vermeyeceklerini yineliyor.
Saat gece yarısına yaklaşırken Encü ailesinin evine konuk oluyoruz. Katliamda yitirdiği 13 yaşındaki oğlunun katliam gecesi üzerinde olan puşisini, gömleğini, kırılmış telefonunu ve diğer eşyalarını getirip gösteriyor ve yaşadıklarını bir kez daha içi yanarak anlatıyor. Geceyi orada geçirdikten sonra sabah 06.00'da Amed'e dönmek için yola çıkıyoruz. Roboskî ile Şırnex arasında 8 askeri noktanın olduğu ve 6 defa durdurulduğumuz bir saatlik yol boyunca 3-4 noktada arkalarında zırhlı araçlar ve gruplar halinde mayın taraması yapan askerlere rastlıyoruz.