‘Türkiye güvenlik adı altında mayınlara sığınıyor’

‘Türkiye güvenlik adı altında mayınlara sığınıyor’

2014 dünya ve Türkiye mayın raporu açıklandı. Türkiye'nin Genel Mayın Eylem Performansının "çok kötü" olduğunu dikkat çekilen raporda, Türkiye'de Mart 2013 itibariyle toplam 215 kilometrekarelik alanı kapsayan 3 bin 520 mayınlı arazinin bulunduğunu aktarıldı. Türkiye- Suriye sınırında yaşanan mayın infilak etmesi vakalarının son 10 yılın en yüksek seviyesine çıktığının altını çizildiği raporda, Türkiye'nin güvenlik adı altında mayınlara sığındığı işaret edildi.

Mayınsız Bir Türkiye Girişimi, İstanbul Tabip Odası, Türkiye Sakatlar Derneği, Mazlum-Der, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ve Sosyal Demokrasi Vakfı, Kara-mayınlarını İzleme Örgütü'nün hazırladığı 2014 Dünya ve Türkiye Raporu'nu Taksim Hill Otel'de düzenlenen bir toplantı ile açıklandı.

Türkiye Sakatlar Derneği Başkanı Şükrü Boyraz, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Eyüp Ozan Toraman, Sosyal Demokrasi Vakfı’dan İnan Dağdelen, Ziraat Mühendisleri Odasından Nuray Işık, Mazlum-Der adına Semih Biten’in konuşmacı olarak katıldığı basın toplantısında 2014 Dünya ve Türkiye Raporu Mayınsız Bir Türkiye Girişimi Koordinatörü Muteber Öğreten tarafından okudu.

Mayın Yasağı Anlaşmasına taraf olan 162 devletin, Haziran 2014 tarihinde gerçekleştirdiği “Mayın Yasağı Anlaşması Üçüncü Gözden Geçirme Konferansı’ndan çıkan Maputo Deklarasyonu’nda, 2015 yılı itibariyle mayınlardan arındırılmış bir dünya hedefinde taahhütte bulunulduğunu belirten Öğreten, bu hedefe ulaşma konusunda dört devlette temizleme yükümlüklerini yerine getirse de, 2013 yılında hala birçok devletin temizleme planlarının gerisinde kaldığını ve mayın eylemine ayrılan küresel fon desteğini 2012 yılına göre düşüş gösterdiğine dikkat çekti.

SAVAŞLARLA BİRLİKTE KULLANIM ARTTI

Savaşların tekrar boy gösterdiği dünyada anti-personel mayın kullanımının da arttığına işaret eden Öğreten, bu kullanım örneklerini şöyle sıraladı: “İzleme Örgütü Mayın Yasağı Anlaşmasına taraf olmayan Suriye ile Myammar’ın devlet kuvvetleri tarafından Eylül 2013-Ekim 2014 tarihleri arasında, anti-personel mayın kullanımına ilişkin yeni vakaların ortaya çıktığı teyit edilmiştir. Benzer şekilde uluslararası olarak tanınmayan Dağlık Karadağ bölgesinde silahlı güçler tarafından mayın kullanımı vakası da teyit edilmiştir. 2014 yılında Ukrayna hükümeti güçleri ve ayrılıkçılar arasında ortaya çıkan çatışmalarda, kara-mayını kullanımına ilişkin suçlamalar bulunmaktadır ve kara-mayını stoklarının varlığı belgelenmiştir. Devlet dışı silahlı gruplar olan Afganistan, Kolombiya, Libya, Myammar, Pakistan, Suriye ve Yemen’de anti-personel mayın ve mağdur tarafından aktive edilen el yapımı patlayıcı kullanmıştır. Buna karşın bir önceki yılın İzleme Örgütü Raporu ile karşılaştırıldığında, Tunus örneğinde olduğu gibi bu yönde vakaların ortaya çıktığı ülke sayısı bir azalmıştır.”

Rapordaki önemli bulguları başlık altına veren Öğreten, stokların imhası konusunda taraf devletlerin, kolektif olarak 48 milyonun üstünde stoklanmış anti-personel mayının imhasını gerçekleştirirken, Belarus, Yunanistan ve Ukrayna’nın, stoklarının imhasına ilişkin anlaşma yükümlüğü olan dört yıllık süreyi aşarak anlaşmayı ihlal ettiklerini bildirdi.

Tranfer ve üretimin konusunda dünya’da son 10 yılda anti-personel mayında küresel ticareti düşük seviyelerde seyreden yasadışı ve tanınmayan tranferlerden oluştuğunu belirten Öğreten, Mayın Yasağı Anlaşması’na taraf olmayan en az dokuz devletin (İsrail, ABD, Rusya, Çin, Hindistan, Kazakistan, Pakistan, Singapur, Güney Kore ) anti-personel mayınların ihracatına ilişkin resmi moratoryom kabul ettiğini söyledi.

MAYIN MAĞDURLARIN YÜZDE 72’Sİ SİVİL

Mayın üretimin en az dört ülkede (Hindistan, Myammar, Pakistan ve Güney Kore) devam ettiğini aktaran Öğreten, Afganistan, Kolombiya, Myammar, Pakistan ve Tunus’taki devlet dışı silahlı grupların, büyük oranda mağdur tarafından aktive edilen el yapımı patlayıcı biçiminde anti-personel mayın üretimi yaptığını bildirdi.

2013 yılında meydana gelen zayiatların 52 devlet ve üç bölgede tespit edildiğini belirten Öğreten, bu devletlerden 34’ünün Mayın Yasağı Anlaşmasına taraf olan devletler olduğuna dikkat çekti. Öğreten meydana gelen zayiatları şöyle aktardı: “Zayiat sayısı yüzde 26’lık bir düşüşe gelse de, karamayın/ERW’lerden dolayı ortaya çıkan zayiatların büyük bir bölümün yüzde 79’ünün sivildir. 2013 yılında gerçekleşen sivil zayiatların yüzde 46’sı çocuklardan oluşmaktadır ve bu yönüyle 2012 yılında kayıt altına alınan çocuk zayiatına göre yüzde 9’luk bir artış olmuştur. Cinsiyetin belirlendiği zayiatlarla ilgili olarak ise, toplam zayiatın yüzde 12 kadınlardan oluşmaktadır. Küresel olarak ortaya çıkan kayıt altına alınan zayiatların yüzde 74’ü Taraf devletlerde meydana gelmiştir.”

3 BİN 520 MAYINLI ARAZI

İkinci başlık olarak Türkiye raporunu açıklayan Öğreten, anlaşmanın tarafı olan Türkiye’de anti-personel ve anti araç mayınları yanı sıra geliştirilmiş patlayıcı maddeler (IED’ler) tarafından kirletilmiş bir durumda olduğuna dikkat çekti. Türkiye'de Mart 2013 itibariyle toplam 215 kilometrekarelik alanı kapsayan 3 bin 520 mayınlı arazinin bulunduğunu belirten Öğreten, bu tahminin de geçici olabileceğini de ekledi. Öğreten, bunların dışında 2.6 kilometrekarelik bir alanı kapsayan 704 mayınlı arazinin bulunduğunu ve bunların da Türkiye'nin iç kesimlerine kurulmuş olan askeri tesisler etrafında toplandığının tespit edildiğini de aktardı.

10 YILDA EN YÜKSEK SEVİYEDE

Türkiye'de ulusal mayın eylemi merkezinin bulunmadığını söyleyen Öğreten, Türkiye'nin 2013 yılında anlaşmanın 5'inci maddesinde bulunan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için uzatma talebinde bulunarak, 2022 yılı itibariyle tüm mayın temizlenmesinin bitirileceğini açıkladığını ancak bu süre içinde temizlediği arazilerin kullanıma açılması yönünde bir bildirimde bulunmadığını söyledi. 

Türkiye'de 2013 yılında kara mayınları nedeniyle 8 kişinin yaşamını yitirdiğini, 15 kişinin de yaralandığını işaret eden Öğreten, 2014 yılının 11 ayında ise 19 kişinin kara mayınları nedeniyle yaralandığını ya da yaşamını yitirdiğini söyledi. Türkiye- Suriye sınırında yaşanan mayın vakalarının son 10 yılın en yüksek seviyesine çıktığının altını çizen Öğreten, Türkiye'nin Kobanê'yi terk etmek zorunda kalan sığınmacılara ilişkin izlediği politika nedeniyle son iki ayda iki çocuğun yaşamını yitirdiğini, 6 kişinin de uzuvlarını kaybettiğini aktardı. 2014 yılında Suriye sınırında kara mayınları nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan 9 Suriyeli sivilin yaşamını yitirdiğini söyleyen Öğreten, bu yılın son iki ayında özellikle Suriye sınırında kara mayınları nedeniyle meydana gelen kayıplara dikkat çekti. 

PERFORMANS ÇOK KÖTÜ

Mayın temizliğine Türkiye-Suriye sınırından başlayacağını belirterek, 8 yıl ek süre talebinde bulunan Türkiye'nin, sınır hattında mayın temizleme çalışmalarını durdurduğunu ve yeni bir tarih bildirmediğini söyleyen Öğreten, mayın temizliğinin belirsiz bir tarihe ertelenmesinin, Türkiye'nin askeri ve "güvenlik" amaçlı kara mayınlarından faydalanmaya devam ettiği iddialarını güçlendirdiğine vurguladı.

Türkiye'nin Genel Mayın Eylem Performansı için "çok kötü" olduğunu ifade eden Öğreten acilen Mayın temizleme faaliyetleri hızlandırılması, mayın temizliğine ilişkin net bir takvim açıklanması, iç bölgelerin temizlenmesine öncelik verilmesi, Mayın Eylem Otoritesi ve Mayın Eylem Merkezi'nin kurulması konusunda daha fazla bir gecikme yaşanmaması gerektiğini altını çizdi.

‘IŞİD, EL NUSRA SINIRDAN GEÇTİĞİ BİR ORTAMDA…’

Açıklamanın ardından söz alan katılımcılardan Türkiye Sakatlar Dernek Başkanı Şükrü Boyraz, raporda verilenlerin sadece kayıtlara geçen rakamlar olduğunu, ancak kara mayınları nedeniyle ortaya çıkan zayiat oranının çok daha fazla olduğuna dikkat çekti.

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ozan Toroman ise Türkiye'nin mayın temizliğinde yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve görevlerini yerine getirmeyen devlet ve iktidara bu görevlerini hatırlatmak halk, kurum ve örgütlere düştüğünü altını çizdi.

Mayınlı arazileri temizlememe gerekçesi olarak “Güvenlik unsuruna sığınan Türkiye’nin hala mayını meşru bir silah aracı olarak görebildiğine işaret eden Sosyal Demokrasi Vakfı’dan İnan Dağdelen, “Kaldı ki kibir güvenlikten söz edilecekse neden IŞİD ve El Nusra çeteleri sınırdan elini kollunu sallayarak geçiyor. O zaman güvenliği sığınmayacaksın” dedi.

Mazlum-Der avukatlarından Semih Biter ise, "2022'ye kadar mayınlı arazileri temizleyeceğim demek yüzlerce insanın ölmesine ya da sakat kalmasına zımnen onay vermektir" diye konuştu.