Tutsakların gözünden Şakran

Şakran Cezaevi'nde (T-4) devam eden süresiz-dönüşümsüz açlık grevindeki tutsakların günlüğünden anekdotları paylaşıyoruz.

Eylem kararını nasıl ve neden aldıklarını, duyurulmayışını, hatta yanlış duyuruluşunu ve ‘Mehmet arkadaşın iksirleri’ ile başlıyoruz.

Yaşamı, uğrunda ölmeyi göze alacak kadar çok sevenlerin, onurlu ve anlamlı yaşam için girdikleri süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerinin iki aylık panoramasını yayımlıyoruz. Tutsakların kadrajlarına takılıp kalemlerinden dökülen kimi mizahi, kimi duygusal kareleri, yine onların gözünden aktarıyoruz.

Açlık grevi, zindandaki tutsaklar için bir iletişim, itiraz ve tavır alma biçimi. Bedenleriyle eylem yapıyorlar, ancak kocaman bir siyasal tavır, insani ve ahlaki bir öz savunma, boyun eğmemenin haysiyetiyle bütünlük içindedir. Eylem kadar, eylemin hapsedilmemesi ve oluşturacağı direniş ağı da önemli. Tutsaklar, eylemlerinin duyulmasını, haklı ve meşruluğunun teslim edilmesini ve halkların vicdanında yer bulmasını önemser.

Bütün bunların bilinciyle eyleme geçen ilk tutsaklar şunlar:

* Murat Duran: 1978 Amed-Sur doğumlu / 1997 yılında tutuklandı / Başlangıç Kilosu (BK); 63.

* Necdet Kaya: 1984 Mardin-Mazıdağı doğumlu / 2008’de tutuklandı / BK; 74.

* Erhan Erguz: 1990 Urfa-Viranşehir doğumlu / 2010’da tutuklandı / BK; 73.

* Mustafa Akan: 1988 Mardin-Derik doğumlu / 2014’te tutuklandı / BK; 67.

* Sinan Ekmekçi: 1992 Muş-Bulanık doğumlu / 2010’da tutuklandı / BK; 85.

* Cengiz Doğan: 1983 Mardin-Nusaybin doğumlu / 2009’da tutuklandı / BK; 72.

* Eren Tekin: 1968 Bingöl-Karlıova doğumlu / 1993’te tutuklandı / BK; 80

* Kasım Özdemir: 1993 Siirt-Kurtalan doğumlu / 2011’de tutuklandı / BK; 56.

Refakatçiler ise şunları:

* Heybetullah Yapici: 1971 Mardin-Derik doğumlu / 2008’de tutuklandı.

* Mehmet Yavuz: 1969 Mardin-Derik doğumlu / 1994’te tutuklandı / 2. grupla birlikte açlık grevine başladı.

BİLİNÇLİ TERCİH: 15 ŞUBAT

“Amacımız koyu karanlık mutlak tecride karşı Mazlum’un kibrit çöpüyle 'güneşimizi karartamazsınız' fedailerinin bedenleriyle yaktıkları özgürlük meşalesiyle karşılık verip direniş mirasına sahip çıkmak. Direnişimizin özü budur. 15 Şubat kara günü ısrarla tekrar dayatanlara, bu ısrarların faydasız olduğunu, Kürtlerin aydınlık gelecekten vazgeçmeyeceğini tekrar göstermek istedik.

AÇLIK GREVİNİN İLK GÜNÜ

Eylemin ilk günü, eylem heyecanının en yoğun yaşandığı gün olarak bilinse de arkadaşlarda yeni odaya yerleşmenin ve koğuşu yıkamanın yorgunluğundan başka bir şey yaşanmadı. Eylem öncesi hafta, komüncülerimizin eli açıklıkla uyguladıkları, yoğunlaştırılmış beslenmeden edinilen enerji, eylemin ilk günü buhar olup uçtu.

Heybet arkadaşın içine sinmeyen bu duruma tepkisi şu oldu: 'Yaw böyle olmaz ki! Tüm enerjimiz ilk günden yitip gitti. Acaba bugün de yemek yeseniz de yarın başlasak olmaz mı?’

Eylemciler, yorgunluklarına zıt bir sesle ‘yok artık, daha neler...’ diye çınladılar.

Zavallı Heybet, ‘tamam bavo, kızmayın’ demekle yetindi.

OLMAZI OLUR KILMAK

Koşulların aleyhtarlığının bilincinde olan arkadaşlar, baştan beri ‘olmazı olur kılan, tekeden süt sağan ve taştan gül bitiren’ felsefesine sığınmışlardı. Bu felsefenin zafer getiricilerine inanan arkadaşlar, şaşırtıcı bir moralle eylemin tarihsellik ve büyüklük bilincinin getirdiği heyecanla bedensel erimenin maratonuna; gülen yüzleriyle, heyecan ve inançtan titreşen gözleriyle başladılar. Evet, iğneyle kuyuyu kazıp suyu bulmak, o suyu herkesle paylaşmak.

AÇLIK GREVİNDE REFAKATÇİ

Akşam olunca Mehmet arkadaş, arkadaşları toplayıp sert, tehditkar ve aba altında sopa gösteren bir konuşma yaptı: ‘Günlük sıvı alış programımızı anlattık. Şimdi baştan anlaşalım. Bu rutin bozulmayacak, kendine görelik, kuralsızlık olmayacak. Şimdi, önerisi veya itirazı olan var mı?’

Herkes sandalyesine sinmişti. Mehmet arkadaş her şeyi kanunlaştırıp tehdidi savurduktan sonra, artık kim öneri yapmaya cesaret edebilirdi ki? Kuzu kuzu boyun eğmiştik...

'KAÇAK EYLEMCİLER' DEDİLER

Eylem ilanındaki gelişme ve daha sonrasındaki yanlışlıklar, moralsizlik yaratacağına var olan morale tuz-biber olmuştu. İlk 10 gün eylemi, bir tek cezaevi uzamındaki bireyler ve birkaç aile biliyordu. Bunun için arkadaşlar kendilerine ‘gizli eylemciler’, ‘kaçak eylemciler’ dediler. 10. günde ilan yapıldı ama eksik. Daha sonraları ya sayı, ya isim ya da taleplerimizin aktarılmasında eksiklikler oluyordu...

MEHMET ARKADAŞIN İKSİRLERİ

Eğer Ortaçağ’da olsaydık Mehmet arkadaş yaptığı, ’iksirler’ nedeniyle kesinlikle cadılıkla suçlanır ve yakılırdı. Mehmet arkadaş, her sabah kokusu, Patrick Süskind’in 14. Kokusu da ne halt etmiş dedirtecek türden bir kompleks karışımlı parfüm kokusuyla arkadaşları tek tek kutsuyor. Karışım, biraz burjuvazik bir tür olduğu için Heybet arkadaş fakir bir alternatif geliştirdi. Kantinden alınan ve çoğu su olduğunu tahmin ettiğimiz gül suyu+ misk + karanfil + limon ile yeni bir karışım yaptı. İlk kullanış, son kullanış oldu. Mehmet arkadaşın mistik karışımı halen revaçta. Öte yandan sınırlı içeceklerden türlü türlü karışım yapıyor. Bu karışımlara iksir diyoruz. Arkadaşlar içince Asteriks gibi silkeleniyorlar. Formülü istedik ama vermedi. Diğer zindanlar için ver, yazalım dedikse de ‘yok meslek sırrı, diğer zindanlar yaratıcı olsunlar. Düş gücü, düş gücü...’ cevabını aldık. Mehmet arkadaşı ve yardım yataklık eden Heybet arkadaşı engizisyona vermek vardı ama işte, şanslılar; o çağı geçtik…