Yalancı şehir- Afat Bazesor

Yalancı şehir- Afat Bazesor

Bir kent bu kadar mı soðuk ve puslu olur

Bu kadar lanetli

Bu kadar acımasız.

Bu kadar feryadı, figanı görmüş müdür bu kent?

Bir kente inat bir kız bu kadar mı içten güler?

Yarım kalmışlıklar bu kadar mı tesadüf?

Cellatların cirit attıðı bir kentte

kadınlar bu kadar mı

saf,

temiz…

Hep başka bilirdim Paris’i. Rönesansa başkentlik etmiş, özgürlüklerin ve aşkların şehri...

Rönesansmış, özgürlükmüş, aşkmış... Jeanne d’Arc’ın kemikleri sızlıyor. Senin geleceðin için isyana kalktıðında hiç böyle olacaðını düşünmemişti. Çaðdaş Jeanne’lara ihanet edeceðini hiç aklından geçirmemişti.

Yalancısın sen Paris. Kocaman bir yalan. Batsın senin demokrasin, aşkın edebiyatın!

Şunu anladım; her şehir, her yer, her toplum Kürtlere ve devrimcilerine karşı ön yargılıdır, ketumdur. Hele söz konusu kadınlarsa… Hele hele bunlar Sakine, Fidan ve Ronahi gibi kararlı kadınlarsa.

Ve senin de gerçekliðin ortaya çıktı Paris.

Sıcak bir kentmişsin, cana yakın… Nerede hani? Dünya güzeli kadınlarımıza sahip çıkmadın, kucaklamadın onları. Ýhanet ettin onlara. Canlarımızın katillerine kol, kanat gerdin. Kucaklayıcılıðın alçaklara mı yoksa? Gülünce bakmaya doyamadıðımız Fidan’larımızı aldın sen. Rönesansın başkenti olarak mirasına böyle sahip çıkıyorsun öyle mi? Jeanne d’Arc’ın kemiklerini sızlatıyorsun, çünkü çaðdaş Jeanne’larımızı aldın.

Sımsıcaksın oysa masallarda. Kimbilir Rojbin heval, Ronahi heval kaç kere okumuştur senin hikayelerini. Ya da Sakine heval kaç öðrencisine seni örnek vermiştir.

Ama sen, ihanetinle onları sonsuzluða uðurladın Paris.

Hem de utana sıkıla.

Huzursuzdun bugün, sıkıcıydın yaðmurluydun.

Kıyametttin bugün. Katillerine hala sahiplik ettiðin için, yalancı olduðun için, aşklarına ihanet ettiðin için.

Cinayetle kirlenmiş bu şehri bir yana bırakalım şimdi…

Size sarılmak istedim.

Elektronik aletlerin arkasında olup biteni izlerken Paris’e tekrar tekrar lanetler okudum. Dokunamadım son kez öpemedim sizi...

Gelip de sizden arta kalan güllerden birer tane almak istedim, alamadım.

Alamadım, görürsünüz diye utandım.

Hangi kareye baksam Sakine, hangi yana savrulsam Fidan, Ronahi.

Bütün genç kızlar, kadınlar, analar siz oluyorsunuz.

Vatanımızın, özgürlüðün, barışın, insanlıðın şehitleri güle güle…

Ardınızdan anaların zılgıtları, herkesin gözyaşları hepsi size…

Aðıtlar yakılıyor sizler uðurlanırken.

Yoldaşlarınızın omuzlarındasınız.

Hak ettiðiniz yerde.

Gidiyorsunuz işte…

Arabanın kapısı hiç kapanmasın istiyorum.

Her atılan adım dökülen binlerce gözyaşına dönüşüyor.

“Katillerinizi biliyoruz, er geç hesabını vereceksiniz” diyor gözyaşları.

Ey Paris!

Akıttıðın gözyaşları bir gün sel olacak. Bütün riyakarlıklarını, yalanlarını, kirlerini ve akıttıðın kanı önüne katıp götürecek. Yeşil sarı kırmızı tabutların, kadınların omuzlarında taşındıðı her karede lanetleneceksin.

Delila her “dem hin zu bu, nekin hun bı kuve dıçın’’ dediðinde sana lanet okunacak.

Arabanın kapısı da kapandı işte…

Gidiyorsunuz.

Kocaman gülücükleriniz,

Tertemiz yüzünüz

Parlayan gözleriniz

ve başı sonu hep özgürlük olan sözlerinizle sonsuza kadar bizimle olacaksınız.

Yolunuz açık olsun

Güle güle….