‘7/24 temel gündemimiz Önderlik olmalı’

‘Özgürlük kazanacaktır – Öcalan için harekete geç- kampanyasına katılan kadınlar, kadınlar kadar herkesin de özgürlüğünü Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünde gördüğünü belirterek, seferber olmaya çağırdı.

9 Ekim 1998’de başlayan uluslar arası komplo sonrası 15 Şubat 1999’da esir alınan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış izolasyon uygulamaları işkence boyutunda sürdürülüyor. Avrupa’da yaşayan halk, yaklaşık 23 yıldır süren tecridi kırmak ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlamak için bulundukları alanda ve Strasbourg’da bulunan uluslar arası kurumlar önünde kesintisiz eylem halinde.

Bu eylemlerin sonuncusu, Önder Apo’ya Özgürlük İnisiyatifi’nin “Dem Dema Azadiyê ye” hamlesi kapsamında, uluslar arası sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde Strasbourg’da bulunan Avrupa Konseyi binası önünde gerçekleştirdiği kitlesel mitingdi.

Son derece demokratik, son derece coşkulu geçen 2 Ekim’deki miting sonrasında Fransa polisi, Strasbourg Valiliği’nin kararıyla kitleye saldırdı. Kitlenin talebi, 23 yıldır süren tecridin son bulması, uluslar arası hukukun işletilmesi, Avrupa Konseyi’nin Kürt Halk Önderi için aldığı kararı hayata geçirmesi, Türk devletine yaptırım uygulanmasıydı.

Önder Apo’ya Özgürlük İnisiyatifi’nin “Özgürlük kazanacaktır - Öcalan için harekete geç” adıyla başlattığı kampanyaya katılan TJK-E Temsilcisi Besime Konca, TekoJIN aktivisti Têkoşîn Koçgirî, HDP Almanya Eşsözcüsü Leyla İmret, TJK-E üyesi Asmin Engin ile Basel Ronahî Kadın Meclisi Eşbaşkanı Zeynep Kayran, ANF’ye değerlendirmelerde bulundu.

Kadınların görüşleri şöyle:

‘ÖNDERLİĞİMİZ EVRENSELLEŞTİ’

Besime Konca: Kürt halkı; kadınları, gençleri ve dostlarıyla birlikte Avrupa Konseyi’nin önündeydi, binlerce insan katıldı. Özellikle İtalya’dan avukatların, İngiltere’den sendikaların, Freeden for Ocalan İnisiyatifi’nin yaptığı eylem çok önemli, çok anlamlıdır; çünkü İnisiyatif yıllardır çalışıyor.

Önderliğimiz aslında evrenselleşti. Bir taraftan tecrit derinleştiriliyor ama bir yandan Kürt halkı ve Kürt kadınları, demokratik modernite paradigmasını uluslar arası düzeyde evrenselleştirdi. Özellikle buradaki katılımcı dostlarımız, İtalya’dan katılan avukatlar, Sayın Öcalan’ın artık sadece bir Kürt halkı önderi değil, enternasyonalist bir önder olduğu vurgusunu yaptılar. Bu çok değerli ve anlamlıdır.

Biz çağrımızı  İşkenceyi Önleme Komitesi CPT’ye tekrar yaptık. CPT, bir yıl önce İmralı’da işkence yapıldığını resmi olarak teyit etti, raporuna geçti ama her ne hikmetse Avrupa’ya döndüğünde Türkiye faşizmine, Erdoğan faşizmine teslim oldu.

‘TECRİT BİR LOZANDIR’

Aslında 22 yıldır süren tecrit bir Lozan’dır. Kürt halkına dayatılan soykırım, Şengal’de, Rojava’da, Başûrê Kürdistan’da kullanılan kimyasal silah, doğrudan yüz yıl önce Kürtlerin  statüsüz bırakıldığı Lozan’la ilgilidir. Ve bu güçler, bugün Kürdistan’da her türlü kirli savaşı, krediyi AKP faşizmine vererek uyguluyorlar tecridi. Bunun sorumluluğu bütün ülkelerindir; Avrupa Konseyi’nindir (AK), Avrupa Birliği’nindir (AB), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nindir (AİHM). Bunlar bir gün Kürt halkından ve Önder Apo’dan özür dilemek zorunda kalacaklar.

CPT’nin İmralı’ya gitmesi gerekiyor. Bu kampanyanın bir talebi de tecridin bir an önce kaldırılması, CPT’nin İmralı’ya gitmesidir. Gittiği gibi de özür dilemesi gerektiğine inanıyoruz. Bugün olmasa da Kürt halkı özgürleştiğinde, Önderliğimiz özgürleştiğinde yanlış yaptıklarını ve Kürt halkı karşısında suç işlediklerini kabul edecekler.

Birçok çağrımızda belirttik, tekrar belirtiyoruz; Önderlik özgürleşmeden ne Türkiye’de barış-demokrasi gelişir, ne Kürdistan’daki soykırım biter ne de Ortadoğu’ya bir çözüm gelir. Onun için temel gündemimiz 7/24 saat Önderliğimiz olmalı. Halkımıza bu çağrıyı tekrar yapıyoruz; bütün eylem ve etkinliklerimizin merkezinde Önderlik olmalı. Önderliğimize daha fazla sahip çıkmalıyız. Dem Dema Azadiyê ye hamlesinin sloganında ifade edildiği gibi mutlaka özgürlük kazanacak diyoruz. 22 yıldır Kürt halkı Avrupa’nın bütün sokaklarında eylem yaptı, sesini haykırdı uluslar arası güçlere duyurmak için. Bir gün başarılı olacağımıza inanıyoruz.

‘GENÇ KADINLAR ÖZGÜRLÜK HASRETİNE ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜYLE ULAŞABİLİR’

Têkoşîn Koçgirî:  Amacımız nettir; Önderliğin özgürlüğü. Kampanyamızla amacımıza ulaşacağımızı düşünüyoruz. Uzun bir süredir Önderliğimizden haber alamıyoruz. Ne avukatlarla görüşebiliyor, ne ailesiyle… . Hapiste olan herkesin hakkıdır mektup yazmak, görüşebilmek. Ama Önderliğimiz için her şey yasaklanmış durumda. Bu insan haklarına terstir. Kampanyamızın amacı da bu aslında. CPT, BM, AK hep konuşur; derler, bunlar insanlık suçudur ama kendileri bu suçu işliyorlar. Sessiz kalarak, göz yumarak hatta bizzat ortaklık ederek… İşte biz buna karşı eylemdeyiz.

Özellikle biz Avrupa’da yaşayan gençler, genç kadınların en çok hareketlenmesi gereken süreç, bu süreç. Bize bir görev biçildiyse o da Önderliği özgürleştirmektir. Önderliğin fikirleri şimdi tecrit altında, Önderliği fiziki olarak özgürleştirmedikçe biz kadınlar olarak kendi fiziki özgürlüğümüzü de sağlayamayız.

GÖREVİMİZ SEFERBER OLMAK

Görev bellidir, her yerde, bulunduğumuz her alanda seferber olmalıyız. Bireysel işlerimizden çok birlikte mücadele vermeliyiz. Gerillanın direnişi bizim için örnektir. Düşman her alanda saldırıyor ama özellikle kadın gerillalar en ön saflarda göz kırpmadan savaşıyorlar. Heftanin’den Avaşin’e uzanan hatta bunu görebiliyoruz. Heftanin’de Esmer komutanın öncülüğünde 6 kadın gerilla Türk ordusuna karşı savaştı, boyun eğmediler düşmana. Onlar Önderliğin özgürlüğü için bir dakika bile boş durmuyorlar, kendi çıkarlarını düşünmüyorlar.

Bizim açımızdan da bu süreç seferberlik, fedakarlık süreci olmalıdır. Hepimizin bir rolü var. Özellikle genç kadınlara çağrımdır; her genç kadının içinde bir özgürlük hasreti vardır. O hasrete de ancak Önderliğin özgürlüğüyle ulaşabileceğiz. Bu nedenle herkesin seferberlik ve fedakarlık duygularıyla harekete geçmesi gerekir. Toplumsal özgürlüğümüz Önderliğin özgürlüğündedir. Dem Dema Azadiyê ye kampanyasıyla son aşamadayız. İnanıyoruz.

‘HERKES GELECEĞİNİ ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜNDE GÖRÜYOR’

Leyla İmret: Strasbourg’daki eyleme Avrupa’nın her yerinden halkımız katıldı. Kitlesel başladı. Tutumunu net ortaya koydu.

Önderlik üzerinde 22 yıldır süren tecrit giderek daha da ağırlaştırılıyor. 9 yıldan beri de Önderliğin özgürlüğü için aralıksız Avrupa Konseyi önünde nöbet tutuluyor. Ama AP, AK ve CPT’nin tecrit karşısında süren sessizliği nedeniyle halkımız tutumunu daha güçlü gösterdi. Sadece Kürt halkı değil dostları da buradaydı. Onlar öncülük etti Dem Dema Azadiyê ye – Özgürlük kazanacak – Öcalan için harekete geç kampanyasına. Önderlik üzerinde uygulanan tecrit işkence boyutunda. Türkiye’nin işlediği suç, uluslar arası anlaşmalara göre de suçtur. BM Siyasi Tutuklulara Uygulanacak Muameleye İlişkin Asgari Standart Kuralları’na göre aykırıdır. Mandela sürecine göre hareket etmeleri gerekiyor ancak kendi sözleşmelerine aykırı hareket ediyorlar, suça ortak oluyorlar. Kürtler de Strasbourg’da Önderlik üzerindeki tecridi kabul etmiyoruz diyor. ‘İnsan hakları’ adına yola çıkan bu kurumların bu yaklaşımını Kürt halkı ve dostları olarak kabul etmiyoruz.

Bu eylemlerle birlikte bu ay hem AK ile hem de CPT ile bir dizi diplomatik görüşmeler gerçekleştireceğiz. Taleplerimizi diplomasi yollarla da ifade edeceğiz ki artık sonuç alabilelim. Yoksa bu sessizlik savaşa, suça ortak olmaktır, insan haklarını çiğnemektir. Bu uygulamalar, Bakurê Kürdistan’daki siyasi krize, Başûrê Kürdistan’daki işgal saldırılarına yol açıyor. Bunların hepsi geçmişten günümüze tecrit uygulamaları süreciyle bağlantılıdır.

‘KADERİMİZİ KENDİMİZ TAYİN ETMEK İSTİYORUZ’

Bu tecridin Kürt halkı için nasıl bir anlam taşıdığı önemlidir. Önderliğin özgürlüğü Kürt halkının, kadınların, gençlerin bizzat özgürlüğü anlamına geliyor. Herkes geleceğini Önderliğin özgürlüğünde görüyor. Bu yüzden tecridin kırılması ve özgürlüğünün sağlanması hayatidir. Dönem, artık Önderliğin özgürlüğü dönemidir. Biz artık kendi kaderimizi kendimiz tayin etmek istiyoruz. Bunun için güçlüyüz. Önderlik üzerindeki tecridi uzun zamana yayarak Kürt halkını bir yüz yıl daha statüsüz bırakmak istiyorlar. Tecritle Kürt halkını cezalandırmak istiyorlar. Ağır bedellerle elde ettiğimiz kazanımları tasfiye etmek istiyorlar. Bundan dolayı Kürt halkı bu bilinçle hareket ediyor, Dem Dema Azadiyê ye hamlesini sahipleniyor.

Sesimizi duyuracağımızı ümit ediyorum. Bunun için mücadele edeceğiz.

ÖZGÜRLÜĞE KADAR NÖBETTEYİZ’

Zeynep Kayran: Önderliğe uygulanan ağır tecrit nedeniyle eylemdeyiz. Hiç kimseye uygulanmaması gereken insanlık dışı tecrit, Kürt Halk Önderi’ne uygulanıyor. Bunu kabul etmiyoruz. Ne şekilde olursa olsun; eylemlerle, nöbetlerle, yıllar da geçse eylemlerimizi sürdüreceğiz. CPT önündeyiz. Avrupa tecride göz yumuyor, sessiz kalıyor, Türk devletine destek veriyor.

Önderliğimiz yıllardır İmralı’dadır. Önderliğimizle birlikte tüm Kürt halkı da o adada hapistir, tecrittedir. Biz de diyoruz, Önderliğimiz üzerindeki tecrit kalkmayana, özgürleşmeyene kadar buradan ayrılmayacağız, nöbetimizi sürdüreceğiz. Ne avukatlarla görüşebiliyor, ne de haber alabiliyoruz. Önderliğimiz neler yaşıyor, bilmiyoruz. Tecrit ama nasıl bir tecrittir? Amansız bir tecrit uygulanıyor. Kürt halkı duyarlı olmalı buna karşı. Özellikle Önderlikle birlikte yaşayan kadınlar olarak sonuna kadar nöbette olacağız. Önderliğimizi özgürleştirene kadar…

‘DAHA İDDİALI PLANLAMALARIMIZ OLACAK’

Asmin Engin: CPT’nin kendisi “İmralı’da işkence uygulanıyor” diyor, aile ve avukatlarıyla görüştürülmemesini eleştiriyor. Avrupa Konseyi’nin de kararı vardı; yani esaret üzerinden 20 yıl geçtikten sonra kim olursa olsun serbest bırakılması gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de böyle geçiyor. Mülteci anlaşması, Türk devletine Ortadoğu için biçilen rol gibi çıkar eksenli  yaklaşımlardan dolayı Türk devletinin işlediği suçlara sessiz kalmaları, AK kararlarını Türkiye’ye dayatmamaları Önderliğin özgürlüğü önünde engeldir.

Yaklaşık 23 yıldır Strasbourg’da oturma eylemleri yapıyoruz. Komplonun yıl dönümlerinde bir araya geliyoruz. Bu tür eylemlerin daha da sistematikleştirilerek devam ettirilmesi gerekiyor. Şunu gördük; Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi gibi devlet mekanizmalarıyla oluşturulan kurum ve kuruluşların aldığı kararlara, eğer Kürt ve Avrupa kamuoyunun bir baskısı olmazsa uygulanmıyor. Devletler kendi mekanizmalarını da ihlal edebiliyor, çıkara dayalı yaptıkları anlaşmalarla sessiz kalabiliyorlar.

Her şeye rağmen biz, Strasbourg’da yaptığımız eylemle insan hak hukuk sözleşmeleri çerçevesinde Önderliğimize yaklaşmalarını, Türkiye’ye de bunu dayatmalarını bekliyoruz. Çünkü Türkiye de AK’nin bir üyesidir. Bu anlamda Türkiye’ye bir baskı yapılabilir.

Dem Dema Azadiyê hamlesinin ikinci yılına girdik. Geçen yıl kampanya çerçevesinde birçok şey yapıldı. Sadece Kürtlerde değil, Avrupa halkları tarafından da bir sahiplenme var bu eylemde. Her atılan adım çok önemli.

Süreklileşen, baskı yaratan eylemlerin olması gerekiyor. Bundan sonra daha iddialı planlamalarımız olacak.