AKP kadını yoksullaştırdı

HDP Amed Milletvekili Semra Güzel, halkın ve özelde kadın yoksullaşmasının en büyük aktörünün, Erdoğan ve hükümeti olduğunu söyledi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed Milletvekili Semra Güzel, yoksulluğun en büyük adaletsizlik olduğunu belirterek, partisinin ‘Kadınlar İçin Adalet’ kapsamında başlattığı ‘Kadın Yoksulluğuna Hayır’ kampanyasını hatırlattı. Kadın yoksullaşmasının en büyük aktörünün Erdoğan olduğunu kaydeden Güzel, Saray’daki bir aylık harcamayla yüzlerce ailenin geçinebileceğini de kaydetti. Cinsel saldırıyı aklayan 4. yargı paketinin 13. maddesine de değinen Güzel, “Artık yasal olarak onları koruyan kollayan bir devlet anlayışı var” dedi.

ANF’nin sorularını yanıtlayan Semra Güzel, kapitalizmin kadın emeğini her zaman daha ucuz ve kolay gözden çıkarılabildiğini; ev işi toplumsal olarak kadına verildiği için zaten dışarıda çalışmasının bir “ek iş” olarak görüldüğünü hatırlatarak, salgınla birlikte bu makasın daha da keskinleştiğini söyledi. İlk önce kadınların işten çıkarıldığını kaydeden Semra Güzel, “Kuaförler, temizlik emekçisi kadınlar, bakım emekçisi kadınlar bir anda işsiz kaldı ve kadın yoksulluğu çok daha fazla derinleşti. Kod-29 uygulaması en çok kadınlara zarar verdi ve ahlaksızlık adı altında kadınlar var olan toplumsal cinsiyet kodlarından da kaynaklı en çok etkilenenler oldu. Bizler bu durumun uzun zamandır farkındayız. Zaten var olan ekonomik kriz hali kadınları çok daha fazla etkiliyor. İş bulmaları zorlaşıyor, evdeki yükleri artıyor, ekonomik olarak erkeğe bağımlı olma durumları çok daha fazla derinleşiyor ve bu durum şiddete boyun eğmek zorunda kalmaya kadar gidiyor. Bizler de yoksulluğun en büyük adaletsizliklerden biri olduğunu bilerek, düşünerek yola çıktık ve bir kampanya başlattık” diye konuştu.

‘HALK AZ YESİN, BİZ KAZANALIM’

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan tasarruf paketinin de “halk daha az yesin, biz daha çok kazanalım” mantığıyla hazırlandığını söyleyen Semra Güzel, şöyle devam etti: “Ciddi bir ekonomik kriz var fakat devlet erkanı kendi harcamalarından kısmayıp yükü yine topluma, kadınlara bırakıyor. Yoksa Saray’ın bir aylık masrafı ile bile yüzlerce ailenin geçimi sağlanabilir. AKP döneminde yayınlanan 6. tasarruf paketi oldu bu fakat hiçbirine kendileri uymadı. Yayınladıkları genelgelerin hepsi delindi, sonuçsuz kaldı. Kendi kararlarını önce kendileri çiğnerken, en başta da kararın altında imzası olan Erdoğan kendisine ayrıcalık tanıyarak tasarruftan muaf tuttu. Halka kemer sıkmayı, yokluk içinde yaşamayı reva gören iktidarın, tepeden bakan, milyonları tebaası gibi gören zihniyetinin açığa vurulmasıdır. Millet kuru ekmeğe muhtaç diyenlere ‘kuru ekmek buluyorsa aç değildir' diyenler, evine ekmek götürememekten yakınan yurttaşa ‘porsiyonları küçültün' tavsiyesinde bulunanların, halkın ödediği vergileri israf ve şatafata harcamayı kendilerine hak gören bu yaklaşımı, milletin sıkıntılarıyla alay etmekten öte bir şey değildir. Bu durumda da en çok zora sokulan kadınlardır. Ev ekonomisi hala kadınların elinde. Pazar, mutfak, ev masrafları kadınların sorunları olarak görülüyor. Pazara, markete giden kadınlara ‘kemer sıkın, az harcayın’ deniliyor ama zaten yok ki harcasınlar. Bu hem ekonomik şiddet hem de psikolojik şiddet olarak devam ediyor. Ekonomik sıkıntılar evlerde birçok problemi de yaratıyor. Geçinememe derdi insanların psikolojilerini derinden etkiliyor. Büyük stres, sıkıntı demek bu.”

EN FAZLA ETKİLENEN KADINLAR OLUYOR

Ekonomik kriz ve kadın yoksullaşmasının AKP döneminde arttığını ifade eden Semra Güzel, Kadın yoksullaşmasının en büyük aktörünün Erdoğan ve hükümeti olduğunu vurguladı. Semra Güzel, şunları söyledi: “Enflasyon ve TL’nin değer kaybı ortada. Maaşlar hızla erirken alım gücü ciddi anlamda azalmış durumda. Kadınlar da bu sürecin bir parçası olarak ciddi etkileniyor. Zaten dünya endesklerinde bile aynı işi yapmalarına rağmen kadınlar erkeklerden çok daha az kazanırken bu kriz halinden de en fazla etkilenen kadınlar oluyor. Bu yoksullaşmadaki tek sorumlu iktidardır.”

AKP, TECAVÜZCÜYÜ KORUYOR

Meclis’te kabul edilen 4. yargı paketinin 13. maddesinin tecavüzcüyü koruduğuna dikkat çeken Semra Güzel, uzun zamandır AKP’nin tacizciyi, tecavüzcüyü koruduğunu söylediklerini hatırlattı. Semra Güzel, şöyle konuştu: “Musa Orhan bunun en somut örneğidir. Ceza vermeyi bırakalım, tutuklamıyor bile. İstanbul Sözleşmesi tacize ve tecavüze karşı çok net bir tablo çiziyor ve yargıda, eğitimde, kültürde bir zihniyet dönüşümü olması gerektiğini söylüyordu. Bu, iktidarın yoluna taş koyan bir tabloydu. Sözleşmeden hukuksuz bir şekilde çıkıldı, şimdi ise şiddet faillerine, tecavüzcülere yol açılıyor. Kurulan sözde kadına yönelik şiddeti önleme komisyonunda da aynı tablo mevcuttu. Kendi gerici, erkek zihniyetlerini bir şekilde yasal kılıfa büründürmeye çalışıyorlar. Kuşkusuz kadınlar, çocuklar tehlike altında. Artık yasal olarak tecavüzcüleri koruyan, kollayan bir devlet anlayışı var. 13. madde ile CMK’da 'katalog suç' olarak sayılan suçlarda tutuklama için 'kuvvetli şüphe' sebeplerinin varlığının yanına 'somut delil' aranması zorunluluğunu da eklediler. Önce burada katalog suçların neler olduğuna bakmamız sonrasında da çocuk istismarı başta olmak üzere cinsel suçlar ile bu suçlara aynı kriterleri getirmenin ne kadar doğru olup olmadığına bakmamız lazım. Bu katalog suçlar, insan öldürme, soykırım, insanlığa karşı suçlar, işkence, uyuşturucu ticareti, cinsel saldırı ve çocuğun cinsel istismarı gibi suçlar... Tutuklama için 'somut delil' kriteri tam da bu noktada sorun teşkil ediyor, çünkü cinsel suçlar nitelikleri itibarıyla zaten gizli saklı işlenen, geride delil bırakılmayan, mağdurların uzun süre şikayet etmemeleri için uğraşılan, kimi olaylarda olayın üstünden çok zaman geçtikten sonra şikayet edilen, yani kısacası aranılmak istenen o 'somut delil' her zaman kolay bulunamayan suçlar.”

PEDOFİLİ MEŞRULAŞTIRILIYOR

Bir çocuğun cinsel saldırıya uğradığını anlamasının çok zor olduğu dile getiren HDP’li Semra Güzel, topluma ahlaksızlığın dayatıldığını şu sözlerle anlattı: “Çocuk tacizi, tecavüzü bu ülkenin yarayan kanası. İktidar çocuk evliliklerini bir suç olarak görmüyor zaten. Aile rızası varsa olur, diyor. Bu pedofiliyi meşrulaştırmaktır. Oy kullanmasına rıza göstermediğiniz birinin evlenmesine rıza gösterilmesidir. Devletin bununla mücadele etmesi gerekirken yasallaşması için çaba göstermesi zihniyetlerini gösteriyor. Birçok şiddet türünde kanıt yoktur. Psikolojik şiddet mesela çok yaygın olmasına rağmen bu çoğu zaman bakışla, sözle, fiziksel müdahale olmadan uygulanan bir şiddet iken bize kanıt göster diyebilir misiniz? Taciz/tecavüz de kısmen bunun için giriyor esasında. İstismar sadece dokunarak, fiziksel müdahale ile olmuyor. Ortada bir kanıt bulunmayabiliyor. Bizim erkek egemenliği dediğimiz şey tam da bu. Kaldı ki bir çocuğun istismara maruz kaldığını bile anlaması çoğu zaman imkansız. Birine kazara bu durumu anlattığında ya da çok travmatik bir hale geldiğinde fark ediliyor bu durum. Burada doğrudan çocuğa kanıtla demenin hiçbir açıklaması yok. Açıklaması ‘tacize/tecavüze karşı değiliz’ olabilir. Kaldı ki yargı kararları, iktidarın açıklamaları bunu gösteriyor zaten. Ahlaksızlığı topluma dayatma durumu var.

Çocuk istismarının her geçen gün arttığı ve faillerin serbest bırakıldığı bir ülkede bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de kalkıp tutuklama için ‘somut delil’ şartı gibi bir düzenleme ile tutuksuz yargılamanın altını kalın kalın çizerseniz insanlar da doğal olarak isyan eder. Çocuk istismarcılarının serbest bırakıldığı için kamuoyunu sarsan Elmalı davasının üzerinden bir hafta dahi geçmeden Meclis’ten böyle bir düzenleme geçmesi ise sanki bir mesaj. Bu maddenin kabulü istismarcıları serbest bırakan yargı uygulayıcılarına ‘Arkanızdayız, aynen böyle devam’ demekten başka bir şey değil.”